Eskiden Sıkı Arkadaş Olan Emile Zola ve Paul Cezanne'ın İhanetle Bozulan Arkadaşlık Öyküsü

Bir zamanlar yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen Zola ve Cezanne'ın arkadaşlık öyküsünü film izler gibi okuyacaksınız...
Eskiden Sıkı Arkadaş Olan Emile Zola ve Paul Cezanne'ın İhanetle Bozulan Arkadaşlık Öyküsü

"emile zola'nın paul cezanne'a ihanet etmesi"

hani bazen olur ya... sizinle eşit imkânlarda doğmayan, bir şekilde daha az konforlu bir hayata mecbur kalan kişiye kendinizce bir adalet sağlamaya çalışır, en az sizin kadar güvenli hissetmesi için destek olursunuz. ve gün gelir şartlar onun açısından da iyi olmaya başladığında, tuhaf bir şekilde hüsrana uğrarsınız. sanki birlikteliğiniz boyunca tüm o süreci size öfke duyarak geçirmiş gibi düşünür, harakiri kıvamında sorgularsınız kendinizi.

işte bu başlık da biraz böyle bir hikayeyi barındırıyor... kahramanlarımızdan biri natüralizmin önemli temsilcisi, germinal gibi muhteşem bir esere imza atmış olan yazar emile zola. diğeri de kübizmin esas mucidi, modern sanat'ın önderi, picasso ve braque'ın "babamız" dediği ressam paul cezanne.

malumunuz olduğu üzere bu iki insan tüm dünyanın tanıdığı iki değerli şahsiyet...

10'lu yaşlarının başlarındayken aix-en provence'daki yatılı okulda tanışmış, sağlam temeller üzerine inşa etmişler dostluklarını. cezanne 1 yaş büyük (1839), ve sanırım biraz da cüsseli bir yapıya sahip olduğundan dolayı koruyucu abi rolünü üstlenmiş. hatta o yıllarda zola'nın karşılaştığı akran zorbalıklarında cezanne hep devreye girermiş. zola da kendisine elma hediye edermiş. acaba cezanne'ın kompozisyonlarında elmaya fazlaca yer vermesi bundan dolayı olabilir mi? neyse... okulda isimleri "ayrılmazlar" olarak tanınan bu arkadaşlar kır gezilerine çıkar, balık tutar, bolca yüzer, yani içtikleri su ayrı gitmezmiş.

gel yıllar, git yıllar zola paris'e, cezanne da banka sahibi babasının isteği ile aix-en provence'daki -sonradan ayrılacağı- hukuk fakültesine gitmiştir. fakat birbirlerinden pek kopmamış, zaten bir süre sonra cezanne da paris'e taşınmıştır. elbette ki kent yaşamı her ikisinin kişiliğini farklı yönlerde etkilemiştir. mesela cezanne büyük şehir hayatıyla çok da barışık olmayan, içe dönük; zola ise hırslı ve oldukça sosyal bir haletiruhiyeye evrilmiş. ve art arda yazdığı kitaplarıyla geniş çevrelere ulaşmaya başlamıştır.

pek tabii ki cezanne da boş durmamış, resim yapmaya devam etmiştir

ancak monet, manet, pissarro gibi ünlü ressamlarla ilişki içinde olmasına rağmen, ne tabloları salonlara kabul edilmiş, ne de ayrıksı kişiliği onay görmüştür. hatta academie suisse'de cezanne'la beraber öğrenim gören ve paris'teyken onun yanında kalan arcille emperaire, cezanne için şöyle söylemiştir: "onu herkes tarafından terk edilmiş bir halde buldum. ne yazık ki bir tane bile aklı başında, samimi bir arkadaşı yoktu."

zola ve cezanne giderek uzaklaşıyordu birbirinden

özellikle de zola'nın başarısız bir ressamı konu aldığı l'oeuvre kitabı son damla olmuştu dostluklarının bitmesine. kitabın ana karakteri claude lantier cezanne'ın karakteriyle birebir örtüşüyor, neredeyse tam bir "tutunamayanlar" minvalinde yazılmıştı.

cezanne ise nicedir bu duruma üzülüyor, arkadaşlarından daha da uzaklaşıyordu

sonunda, "tak etti canıma bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri" diyerek; reddedildiği sergi salonlarını, küçümsendiği sanat-edebiyat sohbetlerini, kendilerini dev aynasında gören şımarık şehirlileri arkasında bırakarak sadece resim yapmaya odaklandı. bununla birlikte zola'ya da bahsi geçen kitapla ilgili biraz resmi fakat yine de nazik bir üslupla mektup yazmayı da ihmal etmedi.

"sevgili emile, bana gönderme nezaketinde bulunduğun l'oeuvre yeni elime geçti. les rougon-macquart'ın yazarına bu nazik hatıra için teşekkür ediyor ve geçmiş yılları düşünürken ellerini sıkmama izin vermesini talep ediyorum. eski zamanların etkileyici duygularıyla sonsuz selamlarımı sunarım.

paul cezanne"

zola'nın bu mektuba yönelik herhangi bir karşılık yazıp- yazmadığı bilinmez ama yeni dostlarıyla bir sohbet ortamındayken şu cümleleri kurduğu kesindir. "ha evet cezanne. onu yeterince sıkıştıramadığım için ne kadar da pişmanım. onun hakkında her şeyi anlatmak isteseydim, claude lantier'yi tasvir ederken yazdıklarım çok hafif kalırdı."

böyle işte... yoksul bir aileden gelen fakat gösterişli bir seremoniyle kendini taçlandıran zola...
varlıklı bir aileden gelen, ve mütevazı bir elmayla paris'i fethetmek isterken kendini kurtlar sofrasında bulan cezanne.