Eski Bayramlarda Misafirlere Likör İkram Edilmesi
evet, böyle bir gelenek vardı. kahve yanına nane likörü ikram etmek yaygın bir gelenekti. hani salonda misafir sigarası, kocaman kristal çakmak falan olan zamanlardı. bira, bakkalda satılırdı. kasanın üstüne oturup içerdin. kahvehanelerde bile bira vardı ve yaygındı. alkol şimdiki gibi öcü değildi. yaşandı bunlar hep. "ben bilmiyorsam öyle bir şey yoktur" insanlarına duyurulur.
çocukken likörlü çikolatayı tam ağzıma atacağım anda dindar olmayan sülalemin dindar babaannesi elime vurup çikolatayı düşürmüştü: ''içkili o içkili! büyükler için'' demişti.
ayrıca sigara ikram kaseleri de 80'lerin sonunda çok yaygındı. dindar komşularımızda bile olurdu. hatta onlar kullanmasa bile likör bardaklı setlere sahiptiler. süs olarak durmasını bile severlerdi.
poşetlerle oradan oraya koşturan çocuklar, bir evde rast gelen sayısız akraba ve komşu, zır zır çalan telefonlar... tüm şehirde bir curcuna olurdu ki, sorma gitsin...
ilgili dönemde özal'ın bir haberi:
benzer şekilde, devlet memurları birbirine yılbaşı hediyesi olarak şişeyle viski alırdı. evde hala hediye şişeler duruyor.
türkiye'de içkinin 1980'lerden (ve özellikle 1990'lardan) sonra ne kadar büyük bir problem haline getirildiğini hatırlamaya yaşı yetmeyenler bunlara şaşırıyor, halbuki içki kamusal alanda nispeten yaygın olarak bulunuyordu, görülüyordu. bugünkü gibi görünmez kılınmamıştı. gelenekler de ona göreydi o yüzden.
gelenek = bir coğrafyadaki a'dan z'ye bütün bireylerin istisnasız olarak uyguladığı şey değildir, öncelikle bunu anlayalım. "aile geleneği" deriz mesela sadece bizim ailemize, akrabalarımıza özgü olan şeylere. bir köyün de ortak geleneği olabilir, koca ülke nüfusunun yarısının da ortak geleneği olabilir. veya bir ofisin geleneksel kuruluş yıldönümü partisi olabilir mesela.
bayramda türk kahvesi yanında likör ikram etme geleneği de eski türkiye'de vardı ve oldukça yaygındı. normalde alkol kullanmayan aile büyükleri de o likörü içerdi. tüm ülkeye yayılmamış ve belli bir kesimle sınırlı kalmış olması, o geleneğin olmadığı anlamına gelmez. ki sınırlı kaldığı kesim de sanıldığı kadar küçük değildi.
eski türkiye'de, bırakın bayramları, bazı seçkin pastane ve kafelerde de türk kahvesi yanında likör gelirdi. genellikle nane likörü. bu asla olağanüstü bir durum sayılmaz, içmeyen biri bile bu uygulamadan dolayı dumura uğramaz veya mekan sahibine falan çıkışmazdı. normaldi çünkü.
ankara'daki akman pastanesi'nde konyaklı tiramisu da yiyebildiğimiz günlerdi.
böyle bir gelenek vardı, hala da var. bu bir ritüeldir, anlıyor muyuz bilmem?
islamın çıktığı günden bu yana böyle bir gelenek olduğunu iddia etmiyor hiç kimse. gel gelelim ramazan bayramı'nın bizzat kendisi bile bir islam ritüeli, geleneği değildir. islamın ortaya çıktığı günlerde ramazan ayı bitiminde bayram kutlandığını sanıyorsanız gidin yüzünüze su vurun. bugün bile birçok arap ülkesinde türkiye'de yapılan en muhafazakar kutlamalar bile yapılmaz, yok öyle bir şey.
evet, likör de ikram edilirdi, sigara da. büyükbabamlar ve komşuları likör ikram ederdi, amcamlar da. gittiğimiz zaman sokaktaki komşulardan gayet muhafazakar olup, yaşı genç olduğu için el öpmeye gelenler olurdu, onlara ikram edilmezdi. bizimkiler likör içerken onlar çay içerdi. arada şakalaşmalar da olurdu "oo naneli çay gelmiş size" diye. hiç kimsenin bir diğerini yediği-içtiği şey yüzünden kınadığı, onu geçtim eleştirdiği bile yoktu. ramazan'da sokakta simit yiyen öğrencilere bağırdığı için mahalleye yeni dükkan açan berberden herkes elini eteğini çekmiş, o arkadaş da tası tarağı toplayıp gitmişti. tahammülsüzlüğe tahammül yoktu.