En Uzun, Karanlık, Hafif ve Duygusal Gecelerin Bariton Sesli Müzisyeni: Chris Rea

Chris Rea kimdir? İngilizlerin Bruce Springsteen'i şeklinde de tanımlanan şarkıcı-şarkı yazarını tanıyalım kısaca.
En Uzun, Karanlık, Hafif ve Duygusal Gecelerin Bariton Sesli Müzisyeni: Chris Rea

Kimdir?

1951 doğumlu, özellikle slide tekniğinde dünyanın en iyilerinden olan efsane ingiliz gitarist, bestekar, söz yazarı...

20 yaş civarında gitarı eline almıştır. o kadar geç bir yaşta başlayıp kendisini buralara taşıması takdire şayan elbet. albümleri 2009 itibariyle dünya çapında 30 milyon satmıştır.

babasının dondurma fabrikası ve kafe zinciri varmış diye biliyorum. müzikten önceki hayatında da okulu bırakıp babasının işi ve benzeri birkaç yerde daha çalışmış. kendisi tam bir eski yarış aracı tutkunudur ayrıca.

11 yaşımdayken üvey babamın müzik setinin aralarında bir yerlerinde '91 tarihli auberge albümünü tesadüfen bulmuştum. müzik setine taktım. albümün aynı adı taşıyan auberge parçası çalmaya başladı. dün gibi hatırlıyorum ki içimden dedim: "aga bu nedir!" o gün bu gündür tüm albümlerini ve tüm şarkılarını dinledim. tabii o aralar internet vs yok, nereden bulup dinleyeceksin... evlere internetin yaygınlaşmasıyla kendisini tanımak dinlemek daha kolay hale geldi. sonraları peder anlatmıştı bu abinin konserine falan gitmiş avrupa'dayken. o şerefe nail olamadık henüz.

11 yaşımdayım. televizyonda kral tv'dir eko tv'dir falan pop müzikten (hele ki türkçe pop), arabesk fantezi müzikten başka bir şey duymuyoruz ister istemez. o gün bu adamın albümünü dinledikten sonra aydınlandım resmen. yıllar içinde rock'n roll, blues, jazz, grunge vs derken tüm efsaneleri dinliyor hale geldim. kendisinin yeri her zaman ayrıdır. küçüklüğümle ilgili hatırlamak istediğim nadir güzelliklerden.

çok yaşasın...

Chris Rea - The Road To Hell (part 1 & 2)

Biyografiyi derinleştirelim

4 mart 1951'de ingiltere'de doğmus olan beyimiz. şarkıcılığının yanı sıra iyi bir gitarist ve şarkı yazarı olan rea, bütün avrupa'da geniş bir dinleyici kitlesine sahiptir.

rea'nın yer aldığı grup olan magdalene ile 1975 yılında "beautiful loosers" adıyla ulusal bir yetenek yarışmasına katıldan grup pek başarı sağlayamadı. rea müziğe solo devam etmeye karar verdi. ilk albümü için magnet plak şirketi ile anlaştı. bu albümde yer alan "fool (if you think it's over)" parçası amerika listelerinde ilk 20'de kendine yer buldu. hemen ardından parçanın cover versiyonu elkie brooks tarafından söylendi. böylece parça ingiltere'de de dinlenmeye başladı. chris rea'nın ilk hayran kitlesi ise, 80'li yılların ilk yarısında almanya'da oluşmaya başladı. sahip olduğu "blues" tonundaki sesi ve rock tarzındaki gitar soloları sayesinde kısa zamanda avrupa kıtasının tamamında beğeni topladı. özellikle ikinci albümü "deltics" enstrüman ağırlıklıydı. rea'nın başarısından söz ederken atlanmaması gereken isimlerden biri de çok deneyimli bir klavyeci olan max middleton'dır. genellikle rea'nın seslendirdiği parçaları beraber yazıyorlardı.

rea'nın 80'lerin ilk yarısında çıkardığı en önemli hiti 1983'teki "water sign" albümünde yer alan "i can hear your heartbeat" şarkısıydı. rea'nın ingiltere'de en sağlam çıkışını yaptığı albüm "shamrock diaries"1985'te piyasaya çıktı. bundan iki sene sonra piyasaya sürdüğü "dancing with strangers" albümü, albümler listesinde ingiltere'de ikinci sıraya kadar yükseldi. rea'nın albümleri ticari başarıyı, 1988 yılında çıkardığı ve rea'nın o zamana kadar bütün sevilen parçalarının yer aldığı "new light through old window" albümü ile, yakaladı. bu albümün listelerde beşinci sıraya yükselmesiyle chris rea çok popüler oldu. bu popülaritenin de etkisiyle 1989 yılında çıkan albümü "the road to hell" ingiltere listelerinde 1 numaraya yükseldi. "the road to hell" 1989 ve 1990 yılının en başarılı albümlerinden biriydi. bu başarının ardından rea'nın hemen hemen her albümü 1 numara oldu. 1991 yılında çıkan "auberge"de rea'nın 1 numara olan albümlerinden biriydi. chris rea'nın 20'den fazla şarkısı ingiltere'de hit oldu. "espresso logic" albümünde bulunan "julia" rea'nın ingiltere'de hit olan 27. şarkısı oldu.

I Just Wanna Be With You

Nasıldır yaptığı müzik?

puslu ses tonu ve hep daha derin bir anlam taşıyan enstrümantel arka planıyla farklı dinleyeni farklı diyarlara götürür.

şarkılarında dire straits'de olduğu gibi inanılmaz bir uyum elbette yoktur ya da leonard cohen kadar derin de değildir sesi, lakin bana göre hem bunların kesişim kümesindedir kendisi hem de orijinal bir sanatçıdır. ne çok depresif ne de çok neşeli olan şarkıları ile sizi dinlendirir.

road the hell and back adlı live albümünü dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

Auberge


kendisiyle 11 yaşında the blue cafe ile tanıştım

sarı bir teybim vardı, bütün gün metro fm eşliğinde iplerinden kurtulmuş kuklalar gibi dans ederdim. chris rea'nın sesinin the blue cafe eşliğinde kadraja girmesini, dansı bıraktığım anı; ellerimi çeneme dayayıp şarkıyı dinlemeye başlar başlamaz, ayaz bir sonbahar akşamında pub'dan çıkan trençkotlu bir dedektif, yahut dedektifin karşı kaldırımda dikizlediği taksiye işaret eden kürklü sarışın, veya dedektifin "bu fotoğraftakini buralarda gördün mü" diye sorduğu bardak ovalayan barmen olarak, 1960'lara ışınlandığımı hatırlıyorum. şarkı bitene kadar kafamda o yıllara, okuduğum klasik dedektiflik romanlarına dair birçok klip dönmüştü. limewire güzelliği çıkana kadar metro fm'de, joy fm'de hep chris rea ve birkaç ismi daha bekleyerek günleri walkman ile geçirirdim. 11 yaşında hayalperest bir ergenseniz, bir ses ve bir müzik insana bunu yapıyor.

The Blue Cafe

rock müzik dinleyicisinde şöyle bir tavır gözlemlerim ben

bu adamı ortamlarda çalınınca severek dinleriz de düzgün bir müzisyen muamelesi yapmayız. eric clapton tanrıdır ama chris rea handiyse asansör müziği yapmaktadır. itiraf edeyim, ben de bu ruh hali içinde idim. halbuki biraz düşününce bu adamın da asgari bir saygıyı hakettiği noktasına vardım. diyeceğim, chris rea iyidir. dinleyiniz, dinlettiriniz.