Empati Duygusundan Yoksun Olan Seri Katillerin İlginç Psikolojileri

Seri katiller ve seri katillerin psikolojilerine dair detaylı bir inceleme yazısı.
Empati Duygusundan Yoksun Olan Seri Katillerin İlginç Psikolojileri


öncelikle seri katil tanımının çıkışı ve seri cinayetlerin toplu cinayetlerinden farkını anlayarak başlamak lazım

aslında yüzyıllardır belgelenmiş şekilde seri cinayetler işlenmesine rağmen bu terimin kullanımının başlanması dünyada 1970’li yıllara dayanır(eski fbi ajanı robert ressler tarafından ilk kullanıldığı bilinir). bu tarihten önce bu tür cinayetler toplu cinayetler kısmında yer alıyordu ; fakat teknik olarak işleyen kişinin yöntemi ve psikolojisinin farklı olması toplu cinayetten farklı bir şekilde seri cinayet kavramının ortaya çıkmasını sağlamıştır. toplu cinayetler(katliam), seri cinayetten farklı olarak genel anlamda bir seferlik bir olaydır . toplu cinayet işlemeye karar veren katil , öldüreceği kitleyi rastgele seçer ve daha çok mekan odaklı düşünür. bu tarz cinayetleri işleyen katiller genelde misilleme ve intikam dürtüleriyle bunu gerçekleştirirler . yani kendini toplum tarafından dışlanmış hisseden ,gerçekliğe kırılgan bir zeminde tutunan kişilerin özel hayatında biriken veya gelişen son olaydan sonra "gerçekliğe psikotik bir mola verme halidir." toplu cinayet failleri yine bahsettiğimiz gibi tek seferlik olayın sonucunda x bir güvenlik görevlisi tarafından durdurulmak suretiyle olay yerinde hayatını kaybeder ya da intiharla sonlandırır saldırısını. her iki şekilde de toplu cinayet faillerinin genellikle olay mahallinde öldüklerini söyleyebiliriz.bu konuda bir örnek verirsek ; 20 temmuz 2012 yılında, izlediği the dark knight filmden etkilenen james holmes’in bir sinema salonuna önce gaz bombası atıp daha sonra perdenin önüne geçip salonu kurşunlaması örnek verilebilir. bu saldırıda 1'i çocuk olmak üzere 12 kişi aynı mekanda can vermiştir. yani örnekten de anlaşılacağı üzere toplu cinayetin seri cinayetten farkı aynı mekanda tek seferde gerçekleşen birden fazla cinayet eylemidir.

toplu cinayetin aksine seri cinayette, katil kurbanlar arasında zaman-süre bakımından duygusal bir soğuma dönemi geçirmiştir ve farklı mekanlarda birden çok işlenmiş cinayet kavramını ifade eder. yine seri cinayetlerde katil bu soğuma döneminde (ki aylar ,yıllar dahi sürebilir ) normal bir şekilde rutin hayatına dönebilir ve toplu cinayetin aksine eylemi gerçekleştirdiği yerde ölme ya da yakalanma arzusu taşımaz.

seri katil kavramının adli süreç bakımından da gelişimi sancılı olmuştur. 1960'lı ve 1970 'li yıllarda ilk ünlü seri katiller dalgası sırasında bazı savunma avukatları, mahkemede seri katillerin delilik nedeniyle suçlu olmadığını iddia ettiler ; çünkü bu avukatların cümlelerine göre ; "öldürmek için karşı konulmaz bir zorunluluk hissetme hali, geçici deliliğin bir şeklidir. deliliğin yasal tanımı, hakkı yanlıştan ayırt edememe ve bir eylemin sonuçlarını anlama yetersizliğidir. fakat seri katiller ne yaptıklarının farkındalar. bu yüzden kendilerini gizliyorlar, kanıt saklıyorlar, suç mahallini terk ediyorlar."
...

genel olarak seri katillerin psikopati den muzdarip olduğu, psikopat oldukları için pişmanlık ya da "empati " duygusuna sahip olmadığı ve karar alma süreçlerinin hatalı olduğu argümanı rahatlıkla ortaya konabilir. bununla birlikte, ilginç bir şekilde, seri katillerin hepsi psikopat değildir.

yukarıda geçen psikopati tanımını biraz açarsak ; bir psikopatın bir numaralı özelliği empati eksikliğidir. diğerleri yalan söyleme eğilimi, heyecan ihtiyacı - psikopatlar çok çabuk sıkılıyor - ve narsisizm. fakat empati eksikliği bu bağlamda en önemli olgu. psikopatiden muzdarip kişilerdeki empati eksikliğinin ise ; psikopatların erken çocukluk döneminde - belki de bebek olduğu kadar erken bir zamanda - bir tür travma yaşadıkları ve sonuçta duygusal tepkilerini bastırmalarından gelme olduğu iddia edilir. bu kişiler hiçbir zaman travmaya uygun sorumlulukları öğrenmezler ve asla başka duygular geliştirmezler, bu yüzden başkalarıyla empati kurmakta zorlanırlar şeklinde açıklayabiliriz. 

psikopatlar nasıl nasıl hissedeceklerini bilmeyerek büyürler ve bunun yerine duyguları veya duyguların doğru görünüşlerini düşündüklerini tezahür ettirmeyi öğrenirler.giymeleri gereken “maskeyi” bilirler. seri katillerin normal rutinine sahipken (dışarıdan bakıldığında iyi bir eş veye ebeveyn olarak görülmesi) dışarı çıkıp yabancıları öldürdüğü ikinci bir hayat yürütebilme özelliği de bu maske olgusundan geliyor diyebiliriz.

tabii seri katillerin seri cinayetlere sebebiyet verme yolundaki tetiklemeleri de incelemek lazım

özellikle seri katillerin neredeyse tamamında bir travmatik bozukluk başı çekerken, çocukluk travmaları genelde en çok rastlanan travma çeşidi olduğu görülüyor. pek çok seri katil, erken çocukluk çağlarında bir tür fiziksel veya cinsel taciz, aile işlev bozukluğu, duygusal olarak uzak ve yoksun ebeveynler gibi sorunların baskısında büyümüşlerdir. tabii , travmatik bir çocukluğa sahip olmayıp seri katil olmuş kişilerde var. mesela richard cottingham, charles manson veya henry lee lucas'ın çocukluk dönemlerine ait belirgin bir travma bulunamamıştır. yine bilindik bir isim olan ve yakın zamanda filmi de çıkacak olan ted bundy örneği de verilebilir. ted bundy’nin kimse çocukluğuna dair herhangi bir travma kanıtı bulamadı.sadece kendi ifadesine göre annesini çoğu zaman kız kardeşi sanıyormuş.


yine seri katillerin toplum tarafından onaylanmayan cinsel yönelimlere sahip olması da psikotik tetiklenmelere neden oluyor diyebiliriz.bugün eşcinsel olmak konusunda 1960'larda veya 1970'lerde ve hatta 1980'lerde olduğundan daha az damgalanma olduğu açık olsa da geçmişte kayıtlara geçmiş bir düzine eşcinsel seri katil vardır ve muhtemelen en ünlüleri john wayne gacy ve jeffrey dahmer'dir. eşcinsel seri katiller bazen daha etkiliydi çünkü hem onlar hem de kurbanları gizli bir çifte hayat yaşıyorlardı. onlar zaten, haksız davranışlara alıştılar ve bu alışkanlıkları sayesinde ne olduklarını örtbas etmede çabuk ustalaştılar.


şu ana kadar verilen örnekteki seri katillerin erkek olması okuyanları yanıltmasın. genel bilinen aksine kabaca her beş ila altı seri katilden biri kadındır; fakat psikopatolojilerinde erkek katillerden önemli farklılıklar vardır.

kadın katiller hakkında araştırma yapmak zordur, çünkü onlar sayıca daha azdır ve yakalanmaları, tespit edilmeleri için yapılacak çıkarımlar daha azdır. yine kadın seri katillerin erkek seri katillere göre daha titiz olması da önemli bir etken ; zira erkek seri katillerin aksine cesetlerini geride bırakma oranları ve kanıt bırakma oranları çok daha düşüktür. belirgin bir şekilde ilk cinayetleriyle son cinayetleri arasındaki ortalama zaman farkı erkek seri katillerin çok çok üzerindedir. 

yine erkeklere oranla sadist eğilimleri daha azdır diyebiliriz. yani kurbanlarına işkence yapma eğiliminde değillerdir ve onları yaralama ve sakatlanma eğilimleri de daha azdır. cinsel bir saldırı amacı gütmeden ortak yön olarak cinayet işlerken ki motivasyonlarının erkeklerle büyük benzerlik taşıdığını söyleyebiliriz ; “kontrol etmek”. 

bu konuda aileen wuornos klasik bir örnektir. florida’da bir hayat kadını olarak çalıştı ve müşterilerini öldürdü. hakkında birkaç belgesel ve uzun metrajlı film de vardır . (charlize theron’un oynadığı monster filmi gibi)


seri katilleri biyolojik olarak incelersek

bu konu hakkında en bilindik ve kapsamlı araştırmaların, university of wisconsin-madison tarafından yapıldığı söylenebilir. araştırmaların ışığında beyin taramaları yapılmıştır. beyin taramaları, suçlulardaki psikopatinin, negatif uyaranları işleyen beynin subkortikal bir yapısı olan amigdala ile beynin önündeki kortikal bir bölge vmpfc arasındaki bağlantının azalmasıyla ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. bu iki bölge arasındaki bağlantı düşük olduğunda, amigdaladaki negatif uyaranların kuvvetli bir şekilde hissedilen olumsuz duygulara dönüşmemesine sebebiyet veriyor. ki zaten bu da açıklıyor ki ; psikopatlar kötü bir şey yaparken yakalandıklarında gergin veya utanmış hissetmezler. diğer insanlar acı çektiğinde üzülmezler. fiziksel acıyı hissetmelerine rağmen, kendilerini acı çekeceği bir durumda düşünmezler. yani wisconsin-madison araştırması seri katil psikolojiyle beyin anormalliği arasındaki ilişkiyi bizlere gösteriyor. bu beyin anormallikleri de aniden ortaya çıkan bir durum olmadığı için , doğuştan yani psikopatın dna'sından gelebildiği yorumu da rahatlıkla yapılabiliyor.

bununla birlikte bu çalışmanın bazı çelişkiler içerdiğini de söyleyebiliriz.her ne kadar psikopatların tamamına yakınının manipülatif ve agresif olduğu bilinse de yapılan araştırmalar ışığında psikopatların hepsinin suçlu olmadığı rahatça görülüyor.. ayrıca suçlu olmayan psikopatların suçlu olanlar gibi amigdala ve vmpfc arasında etkinliği azalttığı görülmemektedir. çalışmanın bir başka çelişkisi, amigdala ve vmpfc arasındaki zayıf bağlantının, paranoid şizofreni ve aşırı cinsel fetişler de dahil olmak üzere bir çok ciddi suçlar konusunda psikopati ile bağıntılı olarak bahsettiğimiz anormal belirtileri göstermemesidir.

wisconsin araştırması, psikopatinin özelliklerini ortaya çıkaran şeylere biraz ışık tutsa da, psikopati şaşırtıcı olmaya devam ediyor. duygusal sistemdeki bağlantının azalmasının arkasındaki nedeni bilmiyoruz. nörotransmiterlerin işlev bozukluğundan, örneğin ana uyarıcı nörotransmiter glutamatın bozulmasından kaynaklanabilir. alternatif olarak, nöronlar arasındaki bağlantıdan sorumlu olan beynin beyaz maddesinin azalmasına yol açan dejeneratif bir hastalık olabilir. beynin duygusal sistemindeki bağlantının azalmasına neyin sebep olduğunun cevabı ise ; psikopatlarla ilgili daha büyük soruların bazılarına, örneğin, bozukluğun kısmen sosyal faktörlerden mi kaynaklandığına veya öncelikle genetik olarak mı kaynaklandığına dair soruların cevaplanmasına yardımcı olacaktır.

sosyal faktörlerin psikopati yaratmada oynadığı rol küçük olsa dahi yadsınamaz. ancak uzun yıllar psikopatların zihinlerini araştırdıktan sonra, araştırmacılar psikopatik özelliklerin gelişimine katkıda bulunabilecek herhangi bir biyolojik faktör bulamamışlardır. erken çocukluk döneminde istismar veya ihmal, sıklıkla travma sonrası stres bozukluğuna veya fobilere yol açar . ama kaygı bozuklukları tipik olarak, amigdala ve vmpfc arasındaki daha büyük bağlantı ile veya amigdaladan gelen negatif bilgileri modüle edememesini sağlayan vmpfc'nin bir işlev bozukluğu ile ilişkilidir. 

yani çocukluk çağı istismarı veya ihmalinin, psikopatların suç işlemesini sağlamada bir faktör olabileceğini göz ardı edemesek de psikopatinin kendisine biyolojik olarak katkıda bulunması muhtemel bir faktör değildir. bununda yazıda daha önce bahsettiğimiz normal çocukluk dönemi geçirmiş charles manson ve ted bunny gibi oldukça tanındık ve vahşi seri katillerin kısmen sağlıklı bir çocukluk hayatı geçirmiş olması bilgileriyle örtüşen bir çıkarım olduğu söylenebilir.


yine bu konudaki kapsamlı araştırmlardan new mexico universityden nörobilimci olan kent kiehl ile elsa ermer'i (çalışmaları) bahsetmekte fayda var. bu araştırmaların sonucunda psikopatların, kuralları tam olarak anlamalarına rağmen , ahlaki duyarlılığa dayalı kuralları takip etmekte zorluk yaşadıklarını keşfetti . psikopatların körelmiş duyguları, kurallara uymalarını önlemede rol oynuyor gibi görünüyor. yine de otizmli hastaların dahi sosyal anlamda toplumun duygusal normlarına adaptesi sağlanabiliyorsa psikopatların da aynı şekilde toplum normlarında geniş bir eğitime tabi tutularak ahlaki kurallara uyması öğretilebilir olarak görülüyor. bu konuda yardımcı olarak psilosibin gibi bazı halüsigenikler etkili bir araç olabilir.
...

yazı boyunca ayrı kavramlar olarak lanse etmesek de ekstra olarak bazı kaynaklarda geçen psikopat ve psikotik ayrımından da bahsetmek lazım; özellikle en korkunç suçların büyük bir kısmının psikopatlar tarafından değil, psikotikler tarafından işlendiğini belirtmek gerekir. psikoz ve psikopati farklı türden zihinsel bozukluklardır. psikoz, kişinin gerçeklik duygusunun tamamen kaybıdır. özellikle narsisist kişilik bozuklukları gibi psikotik hastalıklardan potansiyel olarak daha kalıcı ve daha az tedavi edilebilir.

psikotikler ve psikopatlar, körelmiş duygular gibi ortak özelliklere sahip olabilirler, ancak gerçeklikle temas halinde olup olmadıklarına göre farklılık gösterirler.psikopatlar planlı ve manipülatifler ama halüsinasyonlar veya yanılsamalar çekmiyorlar. yabancıların sesini kafalarından duymazlar veya dünya hakkında ayrıntılı yanlış teorileri vardır. oysaki ; seri katil coral eugene watts birkaç kadını boğdu çünkü gözlerinde kötülük gördü. belle sorenson gunness, erkeklerin şeytan olduğuna inandığı için kocasını katletti. ed gein kurbanlarının derilerini aldı çünkü bir kadın olmak istedi ve sevişmek için vücut parçalarına ihtiyaç duyduğuna inandı. richard trenton chase, kurbanlarının kanını içti ve banyo yaptı. (nazilerin sabun kabının altına sakladıkları bir zehirle kanını toza çevirmesini önlemek için bunu yapmak zorunda olduğuna inanıyordu).


son olarak seri katillerle olan adli mücadeleler hakkında bilgi verirsek

eskiye oranla seri katillerin azaldığını ve yakalanan seri katillerin kurban sayılarının eskiye oranla çok bariz bir düşüş yaşadığı rahatlıkla söylenebilir. bunda adli teknoloji ile birlikte gelişen dna biliminin payı büyük olsa da seri katil psikolojisine dair yapılan deneysel çalışmaların payının da çok önemli olduğunu belirtmekte fayda var. yani seri cinayetlerinin sayısı azaldı yerine seri katillerin yakalanmasın da çok daha iyi olundu denilebilir. bu tarz seri katillerin psikolojisi üzerine yapılan çalışmalar yine son zamanların popular dizisi mindhunter da da işlenmiştir. yine tanındık bir seri katil olan ve 1984-1985 yıllarında los angeles ve san francisco bölgelerinde 13 kişiyi öldüren richard ramirez’e doldurtulan anketi örnek verebiliriz.


öncelikle tamamına bakmak isteyeler için; ilk sayfa ve ikinci sayfa görüntüleri.

ankatteki seri katil psikolojisini anlamada yardımcı olacak bazı sorularıa ramirez'in verdiği cevapları incelersek:

+ en değerli onurun: penisim
+ mükemmel bir kadın veya erkek: ben
+ çocukluk kahramanları: ripper jack
+ favori tv şovları: munsters
+ favori filmler: the texas chainsaw massacre, night of the living dead
+ favori sanatçılar / şarkıcılar / müzisyenler: led zep, black sabbath, ıron maiden, +metallica, ozzy, ac / dc, billy ıdol
+ en sevdiğim yemekler: kadınların ayağı
+ önerdiğin kaynaklar: tüm cinayet kitapları. gerçek suç dergileri
+ en büyük pişmanlığın: her zaman silah taşımamak
+ en büyük korkum: hiçbir şey. belki doğaüstü.
+ politik görüşler: yok, bütün politikacılar b.k yiyebilir
+ dini düşüncen: şeytani şeytani o.. çocuğu
+ şimdi ne düşünüyorsun: bir parmağı emebilir miyim

- gözüktüğü üzere hem narsisistik belirtiler sergileyip hem de ilgi duyduğu kitap ve filmlerin içerikleri tamamen cinayet üzerine..

tüm bunlara ekstra olarak suçlu üzerinden yorum izlemek isteyenler için:


kaynaklarsuperhumanmindmakingserialkillerwhatmakesserialkillerserial killer (w dan önce 0 (sıfır) koyun), ramirezsurvey