Dünyanın Kapalı Kutusuna Yolculuk: Kuzey Kore'de 4 Gün
kuzey kore izlenimleri - 1
bilinmeyene yolculuk: kuzey kore
çiçek tahaoğlu 17/09/2011 bianet
kuzey kore, dış dünyaya kapılarını kapatmış gizemli bir ülke. kim il sung'un temellerini attığı kendine özgü bir sosyalizmle, birleşik kore'ye kavuşacakları günü bekliyor. kuzey kore'yle ilgili bu yazı dizisi kim kültünü, ülkedeki sosyal yaşamı, juche sosyalizmini, herediter sistemi, muhalifleri, gulag'ları, kuzey koreli mültecileri anlatıyor.
kuzey kore, hepimizin merak ettiği kapalı bir kutu. 2. dünya savaşının ardından parçalanan bir yarımdadanın kuzey bölümü. tabi onlar kendilerine kuzey kore demiyorlar, onlar için kore demokratik halk cumhuriyeti (kdkc) ve güney kore var.
bu gizemli ülke hakkında kim il sung önderliğinde kurulan sosyalist bir devlet yapısı olması dışında pek fazla bilgimiz yok. üretim araçları devlete ait, özel mülkiyet yok, ekonomi sanayi ve tarıma dayanıyor, suç oranı yok denecek kadar düşük. ancak bu sisteme tek partinin egemen olduğunu ve üç nesildir kim ailesinin hüküm sürdüğünü unutmamak gerekiyor.
gazetecilerin giremediği, kendi yurttaşlarının ise çıkamadığı bir ülke[1]. dış dünyayla bilgi alışverişini imkansızlaştıran bu durum kdkc'yi daha da gizemli kılıyor. ancak son yıllarda ekonomisini yabancı sermayeye ve dış ticarete açmaya yönelik adımlar[2] atan kuzey kore, yavaş yavaş turizme de açılıyor. söylenene göre, kuzey kore'ye senede 3500 batılı turist ve 25 bin civarı da çinli turist geliyor.
yasaklar
ülkeye giriş-çıkışlar çok kontrollü. kimliğinizde gazeteci yazıyorsa giremiyorsunuz. onun dışında da bireysel olarak buraya gelip gezmeniz imkansız. ancak bir tur aracılığıyla, grup olarak buraya gelebiliyorsunuz. bunun için de anlaştığınız turun kuzey kore devletine bağlı bir turizm ajansıyla ile anlaşması gerekiyor.
yabancıların yanlarında yerel rehber olmadan gezmesi yasak. çoğu yerde fotoğraf çekmek yasak. askerlerin fotoğrafını çekmek yasak, ki bu oldukça zorlayıcı çünkü sokakta gördüğünüz insanların çoğu üniformalı. erkekler günlük hayatta kahverengi, gri, haki yeşil gömlek ve pantalondan oluşan bir kıyafet giymeyi tercih ediyor ve kim asker kim sivil ayırdetmek gerekiyor. askerlerin fotoğrafını çektiğiniz, hatta makineyi onlara doğrulttuğunuzda ise bir anda kendinizi sıkıntılı bir sürecin içinde buluyorsunuz.
yerel rehberler ülkeyi beğenmemiz ve geziden memnun kalmamız için ellerinden geleni yapıyorlar. tabi kurallar konusunda katı ve soruları cevaplama konusunda kurnazlar. bir soru sorduğunuzda size uzun cevaplar veriyorlar, ancak bunlar nadiren sorunuzun cevabı oluyor. dolayısıyla kafamızdaki soruları asla tam anlamıyla gideremiyoruz.
air koryo'yla beycing-pyongyang
güney kore'den kuzey kore'ye geçiş yapabilmek için önce çin'e gitmemiz gerekiyor. aradaki 70 km'lik karayolundan gitmek yerine seoul'dan beycing'e, beycing'den de pyongyang'a ikişer saatlik iki uçak yolculuğu yapıyoruz. air koryo'ya ait tupolev cinsi küçük bir uçağa biniyoruz.
macera başlıyor. uçakta merakla etrafa bakınmaya başlıyoruz. üzerlerinde üniformalarıyla liseli bir öğrenci grubu geçiyor koridordan. lacivert üniforma, boyunlarında kırmızı fular, göğüslerinde kırmızı kim il sung rozetleri. uçakta turistler dışında herkes kim il sung rozeti takıyor. daha sonra öğreniyoruz ki, bu rozetler sosyalist gençlik komitesi tarafından 15 yaşından itibaren halka dağıtılmaya başlanıyor. yabancılara ise kesinlikle verilmiyor. "rozet edinmek için yabancıların kim il sung'a saygısını kanıtlaması gerekiyor" diyor koreli rehberimiz, "örneğin devlete para bağışlamak gibi".
uçakta iki tane film gösteriliyor. ilki savaş sırasında geçen, bir aşk hikayesi. erkeğin savaşa katılması lazım, ikisi de üzgün ama söz konusu olan "ulusal mücadele". gururlu bir şekilde ayrılıyorlar. sonrasında sirenler, sığınaklar, savaşan köylüler, devrimci marşlar. film korece olsa da, dikenli telin iki tarafında ağlayan sevgililer, filmin kore'nin bölünmesiyle ayrılmak zorunda kalan bir çiftin hikayesi olduğunu anlamamıza yetiyor. ardından bir film daha başlıyor. başrolde aynı aktör var. benzer bir hikaye şehirde geçiyor, kahramanımız bu sefer bir askeri canlandırıyor.
pyongyang'a iniyoruz. havaalanının küçük bir terminali ve tek bir tezgahtan oluşan içki, sigara ve ginseng ürünlerinin satıldığı bir duty free mağazası var. uçakta doldurduğumuz ülkeye giriş formlarını teslim edip pasaport kontrolünden geçiyoruz. formlar resmi seyahatlere yönelik hazırlanmış: "delegasyon ismi", "davet eden komitenin ismi" gibi sorular var. bir de boş bırakmayı tercih ettiğimiz "ırk" hanesi.
ayrıca üzerimizdeki iletişim araçları ve kitap-gazete gibi yayınlarında beyan edilmesi gerekiyor. havaalanından çıkmadan önce cep telefonlarımızı ülkeden çıkarken geri almak üzere teslim ediyoruz ve ülkeye telefon ve politik ya da pornografik yayınlar sokmak yasak olduğu için son kez çantalarımızı kontrol ettiriyoruz.
yerel rehberler
havaalanının kapısında bizi rehberlerimiz karşılıyor. ikisi kadın, tam üç rehberimiz var. hepsi bizi ve birbirlerini kontrol etmekten sorumlu. ikisi otobüsün en arkasında otururken, lee en önde türkiyeli rehberimiz faruk pekin'le oturup, elindeki mikrofonla bize bilgi veriyor. rehberlerimizin konuşmalarının bu mikrofon aracılığıyla kaydedildiğini öğreniyoruz. lee sorularımızı cevaplarken oldukça temkinli.
belirlenen program dışında hiç bir yere gitmeye ikna edemiyoruz onları. sadece tur programında belirlenen anıtlar, müzeler gibi yerlerin önünde otobüsten iniyoruz. buralarda da olurda biriyle konuşursak, panikle bizi bir an önce otobüse bindirmeye çalışıyorlar. yerel rehberlerin görevlerinden biri de turistlerin sosyal hayata karışmasını engellemek.
otobüste dağıtılan broşürlerde gideceğimiz yerlerin resimleri ve kore'nin konumu, yüzölçümü gibi birkaç bilgi yer alıyor. bir de şu cümle: "geleceğe odaklı optimizmle kendi sosyalizmini yaratıp, geliştiren ve mutlulukla ilerleyen ülke. günümüzde kdhc'nin cazibesi bu."[3](çt)
1] kuzey kore vatandaşları devletten alınan özel izinlerle çin, malezya, singapur, tayland gibi ülkelere gidebiliyor. yabancı gazeteciler de ancak kdhc'nin davetiyle ülkeye girebiliyor.
[2] çin ve japonya'yla ticaret yapan kdkc, telefon hatlarını mübarek'le yaptığı bir anlaşmayla mısır'a vermiş. ayrıca kuveyt'e inşaat işçileri göndermeye başlamış.
kuzey kore izlenimleri ii
kim il sung kültü
çiçek tahaoğlu 18/09/2011 bianet
kuzey kore'deki her adımınızda kim kültünü hissediyorsunuz. halkın liderleriyle derin bir bağı var. bu bağ anıtlar, mozaik panolar ve ritüeller aracılığıyla somutlaştırılmış. aynı saygıyı yabancıların da göstermesi bekleniyor. biz de kim il sung'un mumyasının önünde eğilmek üzere anıtmezara gidiyoruz.
pyongyang'a doğru yol alırken yerel rehberlerin bize söylediği ilk şey, "halkımızın, büyük liderimiz kim il sung ve değerli liderimiz kim jong il ile çok özel bir bağı vardır. lütfen buna saygı gösterin ve üzerinde liderimizin resmi bulunan kağıtları buruşturup atmamak gibi konulara özen gösterin" oluyor.
kim il sung kültünü kuzey kore'deki her adımınızda hissediyorsunuz. şehirler ve köy meydanlarında devasa boyutlarda bronz heykeller, duvarlarda üzerinde kim il sung ve kim jong il'in resimleri olan dev mozaik çalışmaları, her binanın içinde tavana kadar yükselen tablolar, metro vagonlarında bile baba ve oğulun yanyana asılmış fotoğraflarını görüyoruz. ayrıca sokaklarda ve tarlalarda çalışanları motive etmesi için üzerinde kırmızı karakterlerle kim il sung'un sözlerinin yazılı olduğu büyük taş plakalar var. öyle bir kült ki, üniversitelerde sadece kim il sung ve kim jong il'in sözlerinin ve makalelerinin araştırılmasına yönelik bir bölüm bile var.
kim il sung'a saygı
kuzey kore'ye gelen ziyaretçilerin de kim il sung'a saygısını göstermesi gerekiyor. pyongyang'da bulunan mansude anıtı ziyareti, tur programlarının olmazsa olmazı. 20m yüksekliğindeki bu bronz kim il sung heykeli, paektu dağını resmeden 70m genişliğindeki bir mozaik panonun önünde gökyüzüne doğru yükseliyor. anıtı, taşa oyulmuş kdhc ve kore işçi partisi bayraklarıyla, japonya'ya karşı mücadeleyi, sosyalist devrimi ve yeniden yapılanmayı simgeleyen devasa figürler tamamlıyor.
heykel şu anda tadilatta olduğu için biz ancak uzaktan görebiliyoruz. zaten o kadar büyük ve görkemli bir yapı ki, şehrin her yerinden görünüyor. kim il sung sanki hiç ölmemiş gibi, her daim halkın görebileceği bir yerden, onları izliyor. rehberimiz lee, heykelinin önünde günün her saatinde çiçek bırakıp, saygı duruşunda bulunan ziyaretçiler olduğunu anlatıyor. aynı şeyi yabancıların da yapması gerekiyor. yani heykele şöyle bir bakıp oradan ayrılamıyorsunuz. heykelin önünde eğilip, saygınızı göstermeniz gerekiyor.
heykele gidemeyince, rehberlerimiz saygımızı gösterebilmemiz için bizi kim il sung'un anıt mezarına götürüyor. buranın hep kalabalık olduğunu, ülkenin her yerinden insanların senede birkaç defa buraya geldiğini söylüyorlar. günde 10-20bin kişinin burayı ziyaret ettiğini de söylüyorlar ama tabi 10-20bin inanması güç bir sayı aralığı.
anıt mezarı 17 yaşından küçükler ziyaret edemiyor. çocukların yeterince disiplinli davranamayacağını düşünüyor olabilirler. çünkü otobüsten indiğimiz anda askeri düzene geçiyoruz.
bireysel ziyaret yasak olduğundan, büyük gruplarla karşılaşıyoruz girişte. sıralar halinde bekliyorlar. biz de hemen dörtlü bir sıra oluşturup beklemeye başlıyoruz. gerçi turistlere biraz kıyak geçiyorlar ya da yerel grupların arasına karışmamızdan çekiniyorlar ve bekleyen grupları sollayıp, sırayı bozmadan hızlı adımlarla ilerlemeye başlıyoruz. aralarında lacivert üniformalı üniversite öğrencileri, yeşil üniformalı erkekler, yerel elbiselerini giymiş kadınlar, üniformları madalyalarla kaplı güney kore'de savaşmış askerler var.
girişte üzerimizdeki tüm metal eşyaları, gözlükleri, fotoğraf makinelerini ve üzerimizdeki kıyafetler dışında herşeyi teslim ettikten sonra yürüyen platformlar, merdivenler ve yüksek tavanlı, dev sütunlarla kaplı koridorlardan geçtiğimiz uzun bir yola çıkıyoruz. sessiz ve sırayı bozmadan yürümemiz lazım. sürdürmemiz gereken düzen dörtlü sıra, ama yürüyen merdivenlere ve platformlara geldiğimizde ahenkle tek ya da ikişerli sıraya düşüyor, iner inmez tekrar dörderli eşleşiyoruz. rehberlerin biri önde, biri arkada, biri sağ tarafımızda, sırayı bozduğumuzda ya da kıkırdamaya başladığımızda müdahale ediyor.
"o, kırmızı bayrağa inandı"
yaklaşık 10 dakika sonra bir odaya varıyoruz. girişte hepimize küçük radyolar dağıtıyorlar. lee, ingilizce bilmesekte radyoyu dinlememizi, söylenenleri anlamasak da anlatıcının ses tonundan anlatılanları hissedebileceğimizi söylüyor. ilk başta komik geliyor ama kayıt korece olsaydı bile, kim il sung'un kahramanlıklarından bahsedildiğini anlardık diyoruz. duvarda dev bir kırmızı bayrağın ortasında kim il sung'un portresi var. hikayeyi dinleyerek kocaman odada yürümeye devam ediyoruz. ses kaydı kim il sung'un ölümünü anlatmaya başladığında yine devasa bronz figürler çıkıyor karşımıza. ağlayan, yerlere kapanmış kadın, erkek ve çocuk figürleri, liderlerinin yasını tutuyor. odadan çıkarken ses kaydı sona eriyor: "o kırmızı bayrağa inandı... ve artık sonsuzluğa erişti."
birkaç merdiven, koridor ve asansörden sonra mumyanın olduğu odaya varıyoruz. sırayla cam odacıklarda dezenfekte olup, mumyanın bulunduğu odanın girişinde tek sıra halinde beklemeye başlıyoruz. ve nihayet kim il sung'u görüyoruz. yüksek tavanlı, kırmızı ışıklandırılmış kocaman bir odanın ortasında, cam bir tabutta yatıyor. takım elbisesi, kravatı, gözünde gözlükleri. üzeri kırmızı bayrakla örtülü...
lee odaya girmeden önce, önümüzdeki grupları izleyip, onlar ne yaparsa aynısını yapmamızı tembihliyor. sıra bize geldiğinde ilerliyor, dörder kişilik gruplar halinde kim il sung'un ayak ucunda eğiliyoruz. sonra sol tarafında eğilip, kafasının arkasından sırayı bozmadan hızlıca geçip, sağ tarafında tekrar eğiliyor ve odadan ayrılıyoruz.
çıkış yolumuzda kim il sung'un mercedes marka arabasını, yolculuk ettiği tren vagonunu ve hayatı boyunca gittiği ülkelerin ve kullandığı güzergahların bulunduğu (uçakla gittiği ve trenle gittiği yollar farklı renklerde işaretlenmiş) ışıklı, dev bir harita görüyoruz. son olarak, farklı ülkeler tarafından kim il sung'a verilen madalyalar ve fahri doktora belgeleriyle dolu bir odayı geziyoruz. duvarda dünya liderleriyle çekilmiş fotoğrafları asılı.(çt)
* anıt mezara fotoğraf makinesi sokmak yasak. ancak 2006'da kdhc anıt mezarın bazı fotoğraflarını kamuoyuyla paylaştı. mumyanın olduğu oda arasında olmasa da, resimlere buradan bakabilirsiniz.
kuzey kore izlenimleri iii
kuzey kore'de yaşam pratikleri
çiçak tahaoğlu 19/09/2011 bianet
kuzey kore'de özel mülkiyet yok. ekonomi sanayi ve tarıma dayanıyor. işçiler her sabah marşlar eşliğinde fabrikalara ve inşaatlara gidiyor. haftada bir gün tatil yapılıyor. eğlenmeye zamanları yok kuzey korelilerin.
kuzey kore'nin başkenti olan pyongyang'ın kelime anlamı "düzlük ve barışçıl bölge". bu dümdüz şehirde binalar, anıtlar, mozaik panolar, caddeler, üst geçitler, her şey çok büyük boyutlarda inşa edilmiş. bomboş ve görkemli caddelerin etrafları yeşillendirilmiş. yol kenarlarında her daim yabani otları toplayan insanlar var.
yerel parayı yabancıların kullanması yasak. eskiden küba'da olduğu gibi yabancıların kullanımına yönelik bir para birimi varmış ama bu sistem bırakılmış. yabancıların erişebildiği her yerde dolar ya da avro geçiyor. küçük dükkanlardan ya da marketlerden alışveriş yaptığınızda para üstü almak da hiç problem olmuyor. tabi bu durum yabancıların gittiği yerlerin önceden belirlenmiş ve oldukça sınırlı olmasından kaynaklanıyor.
günlük hayat
sanayileşmenin sonucunda halkın ortalama yüzde 60'ı şehirlerde yaşamaya başlamış. rehberimiz lee eskiden nüfusun yüzde 60'ı tarımla uğraşırken, "kurtuluştan" sonra bu oranın yüzde 30'a düştüğünü söylüyor. şehir içindeki evler, çok katlı, bitişik eski beton binalardan oluşuyor. özel mülkiyet kavramı olmadığı için, insanlar kendi evlerini de inşa edemiyor. evleri, devlet dağıtıyor.
yeni evli çiftler için olan en küçük evler 30-50m2. çiftler çocukları olduğunda tekrar başvuru yapıyor ve işyerlerinin ya da ailelerinin yakınında bir bölgede oturmayı talep edebiliyor. en büyük evler 150 m2. vergi veya kira bedeli yok. sadece ayda 5 avro civarında bir kullanım bedeli ödeniyor. iki çocuğu, kocası ve annesiyle birlikte yaşayan rehberimiz lee, 136 m2'lik bir evde oturduğunu ve kullanım bedelinin en yüksek olduğu kış aylarında 7 avro ödediğini söylüyor.
ancak tek başınıza bir eve çıkamıyorsunuz. herkes ailesiyle yaşıyor. bekarlar, ebeveynleri ve ya kardeşlerinin evinde kalmak zorunda. "ailelerinden ayrı yaşamayı denemek isteyen gençler için yurtlar var" diyor lee.
tabi bu kurallar halk kitleleri için geçerli, ayrıcalıklı elitler için değil. "devlet, ünlü oyunculara ve başarılı sporculara büyük evler tahsis ediyor. ayrıca araba ve her ay ücretsiz benzin de veriyorlar" diye açıklıyor lee. bir de bazı işçi partisi üyeleri araba edinebiliyor.
en çok araba gördüğümüz yer pyongyang. yine de sokaklarda gerçekten çok az araba var. pyongyang dışındaysa sadece askeri araçlar ve işçi ya da yük taşıyan kamyonlar var. zaten seyahat özgürlüğü çok kısıtlı olan halk genellikle yürüyor ya da bisiklet kullanıyor. kuzey kore'yle ilgili 2000'lerin başında yazılan yazılarda hiç bisiklet olmadığı belirtiliyor ama son yıllarda çin'de üretilen ve 30 avro'ya satılan bisikletler, yaygın bir şekilde kullanılıyor. birkaç seneye motosikletin de yaygınlaşacağını düşündürüyor bu bize.
ayrıca pyongyang'da metro ve troleybus de mevcut. metro durakları dev avizeler ve duvarlardaki mozaiklerle moskova metrosuna benzetilmiş. troleybüsler eski ve paslı.
evlilik ve boşanma
evlilik yaşı son yıllarda kızlarda 26-28, erkeklerde 30-33'e yükselmiş. "artık evleneceğimiz kişiyi seçme konusunda daha özgür olduğumuzu söyleyebilirim" diyor lee, "çiftler mutlu olunca gelecek de daha parlak oluyor."
evlilikle soyadı değişikliği olmuyor. bunun yerine kimlik numaraları değişiyor. boşanmaysa çok az. yine de tüm yurttaşların boşanma hakkına sahip olduğunu belirtiyor lee, "boşanma genellikle kadının çocuk doğuramadığında ya da eşlerden biri delirdiğinde oluyor." boşanınca ev çocukların velayetini alan eşe kalıyor. bu karar çocuklara bırakılıyor. diğer eş başka bir aile üyesinin evine yerleşiyor.
çalışma hayatı ve eğitim
kuzey kore'de kadın-erkek herkes haftada altı gün çalışıyor. ortalama bir devlet maaşı 100-200 avro. en yüksek maaş da 400 avro. lee, en yüksek maaşları başarılı profesörlerin ve tıp doktorlarının aldığını söylüyor. başarı, derecelendirme sistemiyle ölçülüyor ve doktorlar kadar tarlalarda çalışanlar için de geçerli. emeklilik yaşı ise kadınlarda 55, erkeklerde 60. emeklilikte devlet maaşın yüzde 60'ını ödüyor.
pyongyang'daki kim il sung üniversitesi ülkenin en önemli eğitim merkezi. öğrenciler yabancı dil eğitiminde eskiden ingilizce ve rusça dersi alırken, artık ingilizce ve çince öğreniyor. lee'ye üniversitede en çok tercih edilen bölümleri soruyorum. erkeklerin mühendislik, kadınların tıp tercih ettiklerini söylüyor. üniversite öğrencilerinin lacivert bir üniforması var. eğitim tabiki tamamen ücretsiz. son yıllarda devlet bazı öğrencileri yurtdışına eğitime göndermeye başlamış. ayrıca parası olan aileler çocuklarını çin'e okumaya gönderebiliyor.
lee, erkeklerin 11 yıllık zorunlu eğitimin ardından ya üniversiteye gittiklerini, ya çalışmaya başladıklarını ya da üç-beş seneliğine "askeri deneyim kazanmak" için orduya katıldıklarını söylüyor. bunun zorunlu olup olmadığını sorduğumda kesinlikle olmadığını söylese de tüm kaynaklar askerliğin zorunlu olduğunu yazıyor.
gönüllü iş gücü
sabahın erken saatlerinde dışarıdan gelen seslerle uyanıyorum. camdan baktığımda görüyorum ki en önde kırmızı bir bayrak, sıra sıra gönüllü taburlar marşlar söyleyerek işe gidiyor. öğrenciler ve bir kısım askeri personel, gönüllülük esasıyla fabrikalarda ve inşaatlarda çalışıyor her gün.
tarlalarda, inşaatlarda çok sayıda kırmızı bayrak görüyoruz. bir alanda bayrak dikiliyse orada çalışma olduğu anlamına geliyor. tıpkı güney koreliler gibi kuzey koreliler de inşaat sektörleriyle çok övünüyorlar. gördüğümüz her yapının kaç senede tamamlandığıyla ilgili bilgi veriyor rehberler. çalışanların fotoğrafını çekince lee rahatsız oluyor, "yabancılar bu fotoğrafları çekip ülkelerinde gösterince, insanlar ülkemizin fakir olduğunu düşünüyor. ama durum böyle değil. biz diğer ülkelerde makinalarla yapılan işleri, iş gücüyle yapmayı tercih ediyoruz."
metro merdivenlerinde bile küçük hoparlörlerden marşlar yayınlanıyor. lee marşların ve bayrakların çalışanları motive ettiğini anlatıyor.
medya ve sansür
kuzey kore'de bir yabancı gazeteci tabusu var. çok meraklı gözükmeniz bile rehberleri rahatsız ediyor. bunu takiben ulusal medyada tamamen devlet güdümlü. tv'de devlete bağlı iki kanal var ve 17-23 saatleri arasında bant yayını yapıyor. biri haberler ve filmler diğeri de kültürel programlar yayınlıyor.
internet yerine intranet sistemi yani bir mail kutusu ve izinli sitelere erişilebilen ülke içi bir ağ kullanılıyor. kütüphaneler, okullar ve başkentteki birkaç kafeden intranete erişilebiliyor. yabancı filmler ve müzikler de yasak. böylece kültürel emperyalizmin önüne geçiyorlar.
bu, interneti hiç kimsenin kullanamadığı anlamına gelmiyor tabi. 2010'da işçi partisi'nin 65. yıldönümü kutlamalarına çağırılan yabancı gazetecilerin otelden internet erişimine izin verilmesinin yanısıra, 2007'de kuzey kore'den alınan ve şimdiye kadar kullanılmayan bin ip adresinin 2011 yılında etkin olması, ülkede internet erişimi olan elitler olduğunu gösteriyor.
gazeteler de bir propoganda aracı olarak kullanılıyor. yerel halkın okuduğu gazeteleri anlayamadığımız için bulduğum tüm ingilizce gazete ve dergileri topluyorum. kim jong il'in rusya'da olduğu bir döneme denk geldiğimiz için haftalık the pyongyang times gazetesi rusya-kdhc görüşmeleriyla ilgili haberler veriyor. gazete bir parti bülteni gibi.
korea today dergisi ise 2011 tarihli olsa da içinde güncel olmayan ama ülkenin ideolojisini anlatan haberler ve makaleler yer alıyor. "kore gençleriyle gurur duyuyor", "genç bir inşaatçının günlükleri", "doğuştan çiftçi", "kdhc'nin gücünün kaynağı: kim jong il'in cesareti" gibi başlıklar göze çarpıyor. derginin son sayfalarındaki bir makale ise, kitle iletişim araçlarının sakıncalarını ve bu sayede emperyalizm propogandasının batı dünyasında nasıl yayıldığını anlatıyor.
sosyal yaşam
22 yaşındaki stajyer rehberimize sosyal hayatta ne yaptıklarını soruyorum. zaten boş zamanları olmadığını, olduğunda da aileleriyle vakit geçirdiklerini söylüyor. çok az bar olduğunu, buralara sadece erkeklerin gittiğini, kadınların zaten içki içmediklerini anlatıyor.
bu cevaptan tatmin olmuyor ve lee'ye hafta sonları ne yapıyorsunuz diyoruz. "zaten hafta sonları yok" diyor o da, "tek tatil günü olan pazar günü de kadınlar ev işlerini yetiştirmeye çalışıyor, erkeklerse arkadaşlarıyla saki içiyor. ardından ailece evde yemek yiyor ve sohbet ediyoruz."
otelden çıkmamız yasak olduğu için geceleri şehir neye benziyor öğrenemiyoruz ama akşamüstü önünde yüzlerce insanın beklediği bir eğlence parkı görüyoruz. pyongyanglıların işten sonra bu parka geldiğini söyleyen lee, kendisine yöneltilen "pyongyang'da gece hayatı nasıl" sorusuna ise uzun süre gülüyor.
arirang ve birleşik kore hayali
arirang ülkedeki en büyük etkinlik ve ulusal bir gurur kaynağı. oldukça popüler olan bu gösteriyi dünyanın ve kuzey kore'nin heryerinden binlerce insan izlemeye geliyor. bu nedenle eylül'ün ilk haftası, kuzey kore'nin resmi turizm sezonu gibi.
tam 100 bin gönüllü aylarca senede bir hafta sahnelenen bu gösteri için çalışıyor. bir saat süren gösteriyi ağzımız açık izliyoruz. 20 bin kişi karşı tribünde ellerindeki kartonlarla 20 bin piksellik bir görüntü oluşturuyor diyebiliriz. 80 bin kişi ise stadın içinde dans ediyor.
arirang aslında kore'nin parçalanmasıyla ayrılmak zorunda iki sevgilinin hikayesi. rirang, erkeğin adı. yani kadın, sevgilisine "ah, rirang" diye sesleniyor aslında. bu aşk hikayesi kore'nin en ünlü şarkısına ve bir de filme konu olmuş. japonlara başkaldırının sembolü ve "birleşik kore"nin de şarkısı haline gelmiş.
gösteri dikenli tellerle birbirinden ayrılan bir çiftin görüntüleriyle açılıyor. her sahne kore'nin tarihi dönüm noktalarını sembolize ediyor. japon işgali, kim il sung'un doğuşunu sembolize eden gün doğumu, öğrenci direnişi, kim il sung'un ülkeyi özgürleştirmek için yola çıkışı, kim jong il'in doğduğu karlı gece, pyongyang manzarasıyla 21. yüzyılın kdhc'si, ülkenin milli sporu olan tekvandoculardan oluşan bir ordu, akrobatlar, binlerce çocuk jimnastikçi, şarkıcılar ve birleşik kore umutları...
gösteri, kim il sung çiçeği olarak bilinen (bizdeki ******* çiçeği gibi) kırmızı çiçeklerin üzerinde bir dünya maketinin sahneye taşınmasıyla sona eriyor. (çt/hk)
kuzey kore izlenimleri iv
juche felsefesi ve kim ailesi iktidarı
çiçak tahaoğlu 20/09/2011 bianet
kuzey kore'de sosyalizm kim kültüne bağlı yaşatılıyor. "ebedi lider" kim il sung, başka kimseye güvenemeyeceğini söylerek iktidarı oğlu kim jong il' bırakmış. o da aynı şekilde kendi oğlu kim jong un'a bırakmaya hazırlanıyor.
güney kore'yde bol bol tapınak gezip, budizmden (ve bazen hristiyanlıktan) bahsederken, kuzey'de sadece kim ll sung ve onun kdhc için yaptıklarından bahsediyoruz. savaşlarda tamamen yerle bir olmuş bu ülkeyi kim il sung sıfırdan inşa ettiği için hayatın her alanında etkisi hissediliyor. güney'deki budistler tapınaklara girerken eğiliyor, kuzey'de de insanlar kim il sung'un önünde eğilip saygılarını sunuyorlar.
rehberimiz o'ya (rehberlerimizden birinin adı o) niye hiç tapınak görmediğimizi soruyorum. "din çok yaygın birşey değil" diyor, "ben inanmıyorum". hiç mi yok inanan, olmaz öyle şey, diyorum. "sadece yaşlılar dine önem veriyor artık. gençler de böyle şeyleri düşünmüyor."
din meselesi ve çandogyo
kuzey kore'de yaygın olmasa da budizm, konfüçyüsçülük, şamanizm, hristiyanlık ve çandogyo inançları mevcut. hristiyanlık bu ülkeye 18. ve 19. yüzyılda katolik ve protestan misyonerlerle gelmiş ve 2. dünya savaşı'nda sınır dışı edilmeleriyle etkisini kaybetmiş. yine de seyahat boyunca gördüğümüz dinle ilişkili tek bina, pyongyang'dan yükselen, siyah ve oldukça görkemli bir katedral oluyor.
"insan ve tanrı birdir" ilkesine dayanan çandogyo ise ahlak prensiplerini konfüçyüsçülükten, ritüellerini budizm ve şamanizmden, monoteizm ilkesini de hristiyanlıktan alan kore'ye özgü bir din. öbür dünyaya yatırım yapmak yerine, bu dünyaya adalet ve barış getirmek olan ve toplumdaki eşitsizliklere karşı çıkan doktirinleri bağlamında devrimci bir potansiyel taşıyan bu din 1894'teki büyük köylü ayaklanmasından japonya savaşına kuzey kore'nin bağımsızlık hareketinde önemli bir rol oynuyor. 2005 senesinin resmi verilerine göre nüfusun yüzde 12'sinin inandığı çandogyo, kuzey kore'deki en büyük din olarak kabul ediliyor.
anayasada garantiye alınan din özgürlüğü pratikte ciddi engellerle karşılaşsa da çandoistler için bazı ayrıcalıklar mevcut. bu çandogyo'nun ülke tarihindeki öneminden kaynaklanıyor. anayasada da dini özgürlükler "kimsenin dini yabancı kuvvetlere katılmak ya da devlet ve sosyal düzeni sarsmak için bir mazeret olarak kullanmaması gerektiği" belirtilerek veriliyor (68.madde).
juche felsefesi
kuzey kore'de kitlesel bir dini inanış yok. maneviyat juche felsefesi üzerine kurulu. kim il sung'un oluşturduğu, marksist temellere dayalı bu felsefe "insanın kendisinin ve kaderinin efendisi olması" anlamına geliyor. buna göre insan, "onu diğer varlıklardan ayıran yaratıcılık, akıl ve bağımsızlık özellikleri sayesinde kendini geliştirir, öğrenir ve hep ilerler. insan içgüdülerinin ötesinde, sadece eğitim, tartışma ve yaratıcılık deneyimleri sayesinde ilerleyebilir."
juche, kuzey kore'de hem bir yaşam felsefesi, hem de resmi ideoloji. bu ikisi zaten paralel gidiyor. kim il sung 1965'te yaptığı bir konuşmada juche'yi siyaset, ekonomi ve savunma alanlarında bağımsızlık ve kendi kendine sürdürülebilirlik olarak[1] anlatıyor. rehberimiz lee de juche'yi "insanı merkeze koyan bir sosyalizmin inşası" olarak tanımlıyor. juche, ülkenin yönetim felsefesi olarak da anayasanın üçüncü maddesinde[2] yerini buluyor.
sürekli kim il sung ve juche sosyalizmininin emperyalist güçleri nasıl alt ettiğinin anlatılmasına rağmen, seyahatimiz boyunca marx, engels, lenin, stalin ya da mao'nun ismini hiç duymamamız da hayrete düşürüyor bizi. kore işçi partisi binasının üzerinde marx ve lenin'in resimlerini görünce hemen fotoğraf makinelerimize sarılıyoruz.
pyongyang'da, 150 metrelik beton bir kulenin tepesindeki 20 metrelik kırmızı metal bir alevden oluşan bir de juche anıtı bulunuyor. anıtın girişinde fransa, madagaskar, malta, kıbrıs, pakistan, isviçre gibi ülkelerdeki juche fikri enstitülerine ait plaketler sergileniyor. ayrıca 1982'de yani kim il sung 70. yaşındayken dikilen bu anıtın iki yanında bu güne atfedilen 70'şer basamak var.
kim ailesinin iktidarı
kuzey kore'de anıtlar, mozaikler dışında da kim il sung her yerde. hayattayken köyleri, tarlaları, barajları, okulları, fabrikaları, inşaatları ziyaret ederek toplumsal yaşamı yakından izlemiş. her yılbaşında binlerce çocuğun okul sonrası aktivite ve eğitimlere katıldığı çocuk sarayı'na gidip, çocuklarla dans edermiş. inşaatlarda çalışan askeri personel ve gönüllü taburları ziyaret etmiş. gittiği her yere ziyaretinin tarihi ve orada yaptığı konuşmadan alıntıların bulunduğu panolar konulmuş.
doğduğu evin etrafına büyük bir park inşa edilmiş ve hergün yüzlerce koreli tarafından ziyaret ediliyor. doğduğu güne dair efsaneler de var tabi; doğduğu an gökyüzünde iki gökkuşağı ve parlayan bir yıldız görülmüş ve doğum haberi hızla yayılmış. kdhc'nin kuruluş tarihi (ay ve gün olarak) kim il sung'un doğum günüyle belirlenmiş.
halkın kim il sung'a karşı hislerinin, şu an devlet başkanı olan oğlu kim jong il'a karşı olandan daha güçlü olduğu hissediliyor. ama aynı saygı ve ilahlaştırma onun için de geçerli. o da mozaik panolar ve heykellerle ülkenin her yerinde. hatta birçok yerde baba-oğul birlikte resmediliyorlar.
sosyalizm gibi bir ideolojinin, bu kadar güçlü bir kişi kültüyle ve babadan oğula geçerek yaşatılması oldukça düşündürücü bir olgu. kim il sung 46 yıl süren iktidarını oğluna devretmesini, başka kimseye güvenemeyeceğini söyleyerek açıklamış ve böylece herediter bir sistemin de yolunu açmış. oğlu kim jong il'de bu sistemi devam ettirmeye karar vermiş gibi gözüküyor. 2010 senesinde yapılan açıklamayla bir sonraki devlet başkanının kim jong il'in küçük oğlu kim jong un olacağı ilan edildi.
"babam da herediter sisteme karşı"
kim jong il'in diğer oğlu kim jong nam çin'de yaşıyor. söylentilere göre kardeşiyle olan iktidar mücadelesini kaybettikten sonra babası tarafından kore'den uzaklaştırılmış. ancak 2009'da bir japon kanalında yayınlanan, kim jong nam olduğu "düşünülen" bir kişiyle yapılan tv röportajında, söylenenleri medyadan duyduğunu, bunların kesinlikle gerçeği yansıtmadığını dile getiriyor.
2011 ocak ayında tokyo shimbun adlı bir gazeteye verdiği yazılı röportajda kim jong nam, "herediter sistem sosyalizmle uyuşmuyor. babam da buna karşıydı" diye konuşuyor, "bence bu ülkenin istikrarını sağlamak için yapıldı." başka bir röportajda da "bunu yapmasını gerektirecek iç meseleler olduğunu sanıyorum. eğer böyle bir durum varsa buna riayet etmeliyiz" diye açıklıyor durumu. kuzey kore'nin reformlara ve açılıma yoğunlaşması gerektiğini, böyle giderse ekonomik bir güç haline gelemeyeceğini düşündüğünü de sözlerine ekliyor.
kim il sung, ölümünden dört yıl sonra, kuzey kore halk meclisi tarafından "ebedi lider" ilan edilmiş. yani hala görevinin ve halkının başında aslında. oğlu ve torunları da onun dünyadaki aracıları gibi. rehberimiz faruk pekin, kim ailesinin kültleştirilmesinin, hiçbir muhalefetle karşılaşmadan egemenliğini sürdürmesini sağlayan bir propoganda sisteminin bir parçası olarak da algılanabileceğini belirtiyor.
koreli rehberlerimize ülkenin sosyal yaşamı, siyasi tablosu, dış ilişkileri, güney kore'yle birleşmesi gibi konularda sorduğumuz soruları kim il sung'dan alıntılarla yanıtlıyorlar. kitapçıda o'ya bana buradaki kitaplar arasından hangisini tavsiye edeceğini soruyorum, kim il sung'un üç ciltlik anılarını gösteriyor. halk kim il sung'a ve ardında bıraktığı mirasa güveniyor ve bunu onurlandırmak hayatlarının bir parçası.
peki kuzey kore'de hiç muhalif yok mu?
kuzey kore'de insan hakları, göç, muhalifler
kuzey kore'de rejime ve kim ailesine yapılan en küçük eleştiri bile ağır cezalara yol açabiliyor. insan hakları raporlarına göre ülkede çok sayıda mahkum çalıştırma kampı, halka açık infazlar, etnik nedenlerden zorla kürtaj gibi uygulamalar var. muhalifler ise herşeye rağmen dünyaya seslerini duyurmaya çalışıyor.
kuzey kore'de 60 yıla yakın bir dönemdir süren ve çok yakında üçüncü nesil bir kim'e geçecek olan iktidar, muhalefet ve insan haklarıyla ilgili sorular getiriyor akla. anayasaya göre çok partili bir sistem olsa da, pratikte tek parti egemenliğinde yürüyor. kim ailesinin yönettiği kore içi partisi (kip) dışında kore sosyal demokrat partisi ve çandoist (çandogyocu) çongu partisi çok az delegeyle yüce halk meclisinde yerini alıyor ancak etkinliklerini kip'in kontrolünde sürdürüyor. yani fiili bir muhalefet yok.
muhalif gruplar ve video-aktivizm
ülkedeki sivil muhalefet hakkında bilgi edinmekse oldukça zor. son zamanlarda kuzey kore'den sızdırılan bazı videolar, ülke hakkındaki birçok iddiayı kanıtlıyor. videolar arasında diğer ülkelerin gönderdiği insani yardım paketlerinin pazarda satılması, hükümet karşıtı afişler ve halka açık bir infazın görüntüleri var.
hükümet karşıtı afişler, gençlik özgürlük ligi (freedom youth league) imzalı. videolarda kim jong il resminin üzerinde sloganlar (ki bu resme zarar vermek büyük bir suç), üzerinde "ordu öncelikli siyaset sayesinde insanlar açlıktan ölüyor. pirinci sadece orduya vermeyin, halka vermekle başlayın" yazan afişler gözüküyor.
videoları japon kanallarına servis eden park, çinli bir müşterisinden aldığı bir kamerayı karton bir kutuya saklayarak videolar çekmeye başlamış ve görüntüleri aynı kişi aracılığıyla dışarı çıkarmış. artık ülke dışında yaşıyor ve videolardan elde ettiği geliri kuzey kore'deki grubuna yolladığını söylüyor. los angeles times'a "kamera bizim silahımız. kuzey kore'nin delinmez bir kale olduğu mitini yıkmak istedik. amacımız dış dünyaya içeriden bilgi yayarak, rejimi yıkmak" diye konuşuyor.
kuzey kore'de yurtdışından yayın yapan radyoları dinlemek bile ağır bir şekilde cezalandırılıyor. kdhc otoriteleri yurtdışından sızan frekansları tespit edip engellemeye çalışırken, aktivistler güney kore'den yayın yapan "radio free chosun", "open radio north korea", "radio free north korea" gibi radyo istasyonları aracılığıyla bu sansürü kırmaya çalışıyor. sınır tanımayan gazeteciler (rwb), kuzey kore'de bağımsız yayınların desteklenmesi için yürüttüğü kampanya dahilinde bu radyoların fonlanmasına katkıda bulunuyor.
insan hakları meselesi
peki mahkumlara ne oluyor? kdhc, uluslararası insan hakları örgütlerine rapor vermeyi ve ülkedeki infazlar, insan hakları ihlalleri ve mahkum çalıştırma kamplarının varlığına yönelik suçlamaları reddediyor.
ülkedeki siyasi mahkumlarla ilgili sorudan gülerek uzaklaşmayı tercih eden rehberimiz lee'ye akıl hastanelerini ve hapishaneleri soruyoruz, belki ilk sorunun cevabını dolaylı yoldan öğrenebiliriz diye. ama lee bize akıl hastalıklarını anlatıyor uzun uzun. hapishanelerle ilgili de çok net birşey alamıyoruz ağzından. cinayetin hiç olmadığını, nadiren de yankesicilik gibi suçlarla karşılaştıklarını söylüyor.
lee'nin ağzından birşey alamasak da, uluslararası örgütlerin kuzey kore'de insan hakları ve ifade özgürlüğü konusunda mültecilerle yaptıkları görüşmelere dayanarak hazırladığı raporlardan, ülkede "siyasi suç" kavramının oldukça geniş bir tanımı olduğu anlaşılıyor. birleşmiş milletler insan hakları komisyonu raporuna göre kuzey kore'de düşünce, inanç, ve ifade özgürlüğüne ciddi kısıtlamalar, çok sayıda mahkum çalıştırma kampı, siyasi mahkumlara işkence ve ölüm cezaları, zorla evlendirme, etnik nedenlerden zorla kürtaj gibi uygulamalar mevcut. yaklaşık 200 bin kişinin kamplarda mahkum edildiği tahmin ediliyor.
2008 verilerine göre güney kore'de 15bin kuzey koreli mülteci var. mülteciler kim jong il'e yapılan en küçük eleştirinin bile ölüm cezasına ya da hapis cezasına yol açtığını anlatıyor. güney kore sınırı çok sıkı bir şekilde korunduğundan, göçmenler zun bir sınır bölgesi olan çin'e geçip buradan diğer sınır ülkelere ya da yabancı büyükelçilik binalarına sığınmaya çalışıyor. yakalandıklarındaysa kuzey kore'ye geri gönderiliyor ve çalışma kamplarına yerleştiriliyor. insan hakları izleme örgütü'ne (hrw) konuşan göçmenler geri gönderilmeyenlerin de çin'de insanlık dışı koşullarda çalıştığı ve yaşadığını, kadınların çocuklarından ayrılıp zorla seks işçisi olarak çalıştırıldığını ve ya evlendirildiğini söylüyor[1]. çin'de gizlice yaşamını sürdürmeye çalışan 250 bin kuzey koreli olduğu tahmin ediliyor.
mahkum çalıştırma kampları
ülkedeki kamplarla ilgili ilk bilgiler, kim il sung'un eserlerini çevirmesi için görevlendirilen ve daha sonra casusluk suçlamasıyla kampa gönderilen bir venezuela ve bir fransa vatandaşının, ali lamada ve jacques sedillot, yedi sene sonra serbest kalmasının ardından uluslararası kamuoyuna sızıyor. (sedillot, ülkesine dönemeden kampta edindiği hastalıklar ve yaralar nedeniyle pyongyang'da ölüyor.)
kuzey kore'deki kamplarından eski bir siyasi tutuklu olan jung, rwb'ye kampların müebbet mahkumların tutulduğu "tam kontrol bölgesi" ve serbest kalma ihtimali olan mahkumların tutulduğu "yeniden eğitim bölgesi" (re-education) olarak ikiye ayrıldığını anlatıyor. tutuklular arasında işçiler, askerler, yazarlar, öğrenciler, iş adamları, hatta görev için gönderildiği ülkelerde güney korelilerle görüştüğü için tutuklanan diplomatlar var.
"kampta gazeteciler de var" diyor jung, "entellektüellerin bilgiye ulaşımı ve dış dünyayla bağlantıları olduğu için rejimi ilk eleştiren de onlar oluyor." kampta kaldığı dönemde muhalif bir gazetecinin öldürüldüğünü bildiriyor.
yine göçmenlerle yapılan görüşmelere göre, kuzey kore'de siyasi mahkumların aileleri de bir aile üyesinin işlediği suç nedeniyle üç nesil cezalandırılıp kamplarda mahkum ediliyor. bu nedenle göçmenler gazeteciler ve insan hakları örgütleriyle yaptıkları görüşmelerde kimliklerinin gizli kalmasını istiyorlar. iktidar nesilden nesile geçince, karşıt siyasi görüşlerin de aynı şekilde yayılacağı öngörülüyor ve buna karşı tüm tedbirler alınıyor.
kaçmayı başaran mahkumlar, bir kampta senede ortalama 200 kişinin açlık, soğuk ve ya iş kazalarında öldüğünü anlatıyor. kamplardaki mahkumlar günde 12 saat boyunca ağır işlerde çalıştırılıyor. herhangi bir başkaldırı ya da eleştiri halka açık infazlarla sonuçlanabiliyor.
kuzey koreli mültecilerin ağzından "gizli gulag"
amerika'da çeşitli stkların temsilcileri ve araştırmacılardan oluşan kuzey kore'de insan hakları komitesi'nin hazırladığı mahkum kamplarıyla ilgili detaylı bilgilerin olduğu "gizli gulag" adlı raporda[2], kamplarda yaşananların hala lamada'nın anlattıklarından pek farklı olmadığı belirtiliyor.
görüşme yapılanlar arasında dedesi siyasi mahkum olduğu için çocuk yaşta tutuklanıp kaçmayı başarana kadar orada kalmış insanlar, evinde güney kore pop şarkıları söylediği için "sosyalist düzeni bozmaktan" tutuklanan bir kadın, çin'de yakalanıp kamplarda yıllarca ağır işkencelerden geçtikten sonra tekrar kaçmayı başaran asker ve diplomatlar, ve daha onlarca hayat hikayesi var. raporda kampların uydu görüntüleri de yer alıyor.
seoul treni
tüm bunlar yaşanırken çin, moğolistan, sibirya ve güney koreli aktivistler de, sınırı geçmeyi başarabilen kuzey korelileri iltica hakkına erişebilecekleri güvenli bölgelere ulaştırmak için çalışıyor. newsweek'e konuşan[3], sibiryalı bir aktivist, sayılarının daha çok olduğunu ancak güvenlik nedeniyle iletişime geçmediklerini anlatıyor.
underground railroad (yeraltı demiryolu, ur) ise çokuluslu bir aktivist ağı. kuzey koreli mültecilere kalabilecekleri güvenli evler, yiyecek, para ve ulaşım yardımı yapıyor, kaçıs yollarını, hatta güney koreli bir turist gibi davranarak onlardan şüphelenen güvenlik görevlilerini nasıl atlatacaklarını öğreterek, çin'den moğolistan, burma, laos, vietnam ve güney kore'ye kaçmalarına yardım ediyor.
bu mücadele, seoul train adlı bol ödüllü bir belgeselde anlatılıyor. film ur aktivistleri, göçmenler, araştırmacılar ve bm otoritelerle yapılan röportajlar çin-kore sınırında ve büyükelçilik kapılarında çoğu zaman çekilmiş görüntüler aracılığıyla bu meseleyi her yönüyle ele almaya çalışıyor.
"hayal kurmuyorum, hayat bu"
seyahatimizin son gecesinde, ilk defa rehberlerimiz bizimle aynı masada yemek yiyor. genç lee yanıma oturuyor, nihayet biraz sohbet edebiliyoruz. en çok hangi ülkeye gitmek istiyorsun diye soruyorum. "britanya" diyor. başka diyorum, "öyle bir imkanım yok. ingilizce öğrendiğimden oraya gitmek için devletten izin alabilirim. biliyorsun, seyahat etmemize izin verilmiyor."
hiç mi hayal kurmuyorsun bu konuda, izin verilseydi nereleri görmek isterdin, diye sorduğumdaysa, cevabı ülkedeki yaşam tarzını özetler nitelikte: "hayal kurmamaya çalışıyorum, çünkü hayat böyle. gerçekçi düşünmek lazım."(çt)
kaynak : bianet.org
-----
genel olarak sosyalist kollektif merkeziliyetçiliğin olmadığı tam tersi bürokrasi'nin hakim olduğu sosyalizm adı altında marksist felsefeyi bir kaç reformlar ile yaşattığını sanan bir ülkedir. yine de gök kuşağı misali 1950'li yıllar sonrası gelişen revizyonist hareketlerin bir ürünüdür kuzey kore demokratik halk cumhuriyeti ama özü itibariyle ve kuruluşu ile bir işçi devleti değildir.