Dünyanın En Kötü Kokan Şeyi Olarak Anılan İsveç Yemeği: Surströmming

İsveç mutfağına özgü olan ve ringa balığının fermente edilmiş hali şeklinde özetleyebileceğimiz surströmming, dünyanın en kötü kokan yiyeceklerinin başında geliyor.
Dünyanın En Kötü Kokan Şeyi Olarak Anılan İsveç Yemeği: Surströmming


Nedir bu surströmming?

fermente edilmiş tuzlu ringa balığıdır surströmming. 16. yüzyıldan beri isveç mutfağının geleneksel yemeklerinden biridir.

fermantasyon otoliz şeklinde balığın vücudundaki laktik asit enzimiyle başlar. bakterilerle birlikte bütirik asit, asetik asit ve propiyonik asit gibi keskin kokulu asitler balığın içinde form alır. ayrıca fermantasyonla hidrojen sülfür de üretilir.


aşırı ağır kokusundan dolayı bu balık hep açık alanlarda yenir. 2006'da air france ve british airways'ın bu konserve balığın uçağa alınmasını "patlayabilir" gerekçesiyle yasaklamasının üzerine isveçli balık üreticileri bu iki havayolu şirketini "kültür cahili" olarak niteledi.

Nasıl ortaya çıktı?

isveç'te en az yılda bir kez surströmmingsskiva (surströmming parti) diye bir etkinlik gibi bir şey oluyormuş. ilgilenenler gitsin, başlarına gelecekleri bilsin. zaten bu surströmming denen iğrenç kokulu konserve, ringa balığının 6 ila 12 ay çanaklarda mayalanmaya bırakılıp daha sonra fermente edilip sonraki 2 ay içerisinde tenekelere aktarılması ile oluyormuş. o tenekeler ne kadar şişkin, patladı patlayacak durumdaysa lezzeti o kadar iyiymiş.


surströmmingin tam olarak nasıl ortaya çıktığı bilinmiyor. 16. yüzyılda savaş zamanında oluşan tuz sıkıntısı sonucu bu fermentasyon olayını bulmuşlar, böylece daha az tuz kullanarak balıkları bir çeşit salamuraya yatırma işlemini yapmışlar. tabii bu kadar iğrenç kokmasına rağmen nasıl yemişler, o da ayrı bir muamma.

Kokusu

hakkında çok ama çok kötü şeyler söyleniyor. belirtmem gerekiyor ki hakkında ne söyleniyorsa kötü ve iğrenç olarak daha fazlasını hak ediyor. kokusunu tasvir edeyim;

eşiniz size hamsi ayıklasın. içini ve kılçıklarını tertemiz çöp poşetine atsın. 1-2 saat kış güneşi yesin, ardından bebeğinizin (1-2 yaş arasında olduğu kabul edilerek) katılaşmış boklu bezini de o çöp poşetine atsın (zaten katılaşmış bir bok olmasından ötürü yeterince katlanamayarak açılacaktır) sonra o çöp poşetine bozulmuş süt dökülsün. kıvama gelmesi için çok ama çok ama çok sıkı düğümlenip sallansın. çok değil 2 hafta bekletilsin. tertemiz masanıza o poşeti dikkatlice koyun. zira şişmiş ve patlamaya müsait olacaktır. açın!

zaten açmaya yeltendiğiniz anda poşet talebinizi anlayarak size yardımcı olup kokusuyla gaz salınımı yapıp rahatça açılacaktır. işte surströmming'in kokusu, konserve açılımındaki direkt o kokunun püskürmesiyle vesair aynıdır.


Tadı

arkadaşım haşlanmış patates ile yarım nefeste limon suyu ile tüket demesine rağmen inanılmaz zorlandım. çünkü çiğ bağırsakları vs. ortada. zaten tadını kokudan alamıyorsun. balığın tadı anlaşılmasın diye kokusuyla mücadele ederken bir de çankırı tuzuna gömmüşler (sözde kokmasın diye) tuza balık ekmişler gibi.


Görüntüsü

(oskars markası için konuşuyorum) konservesi büyük. şişkinliği çok. tuzlar gözle görülüyor. balıklar iç organlarıyla direkt konmuş.

netice şu ki bir bölüm isveçliler için büyük bir kültür meselesi olarak anlatılsa da bu muhteşem balıktan ve bekletilmiş çocuk bezinden uzak durun.

İsveçlilerin surströmming partisinden bir kesit