Dünyanın En Eski Mücevheri İnciye Dair Bilmeniz Gereken Tarihi ve Bilimsel Detaylar
inci... eşi benzeri olmayan denizlerde, okyanuslarda ve tatlı sularda bile oluşan doğal bir güzellik.
ayrıca kendisi resmi olarak dünyanın en eski mücevheridir. inci kelimesi bize çincede zhenzhu kelimesinden (hakiki inci-değerli, nadir, boncuk ) geçtiği düşünülmektedir. orhun hitabesinde (735) bu kelimeliyi yençü, yine divan-i lugat-it türk (1070) yinçü diye görmekteyiz daha sonraları telaffuz değişikliklerinden (yinçü-inçü-inci) sonra karşımıza bu gün kullandığımız inci şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
inglizce pearl denilen ise latince perna yani bacak veya ham ya da fransızca perle kelimesinden türediği düşünülüyor.
evet bunları da öğrendikten sonra şöyle bir tarihine bakalım
tarihine dememin sebebi insanlık tarihinde ilk değerli taş olarak nitelendirilmesidir. ilk olarak deniz kıyısında yiyecek arayanlar tarafından keşfedildiklerine inanılmaktadır. böylece hayatımıza giren inci nadir bulunduğundan dolayı ilk mücevher unvanını almıştır.
incileri ilk olarak mö 2300'lerin başlarında çin kaynaklarında görmekteyiz. shu king (shujing) kitabında daha küçük bir soylunun krala verilmek üzere "tam yuvarlak olmayan inci dizileri" gönderdiğini anlatılır.
mısırlılara baktığımızda, onlarda mö 4200 yıllarında sedef taşının kullanıldığı fakat pers fethiyle birlikte incinin de aktarıldığı düşünülüyor. sebebi ise mö 420 yılına dayanan bir pers prensesinin lahitinde bulunan ve şu anda paris'teki louvre'da sergilenen inci takı parçası sayesindedir. mısır'dan sonra inci yolculuğuna devam ediyor ve sonunda avrupa'nın en güçlü devletine geliyor. roma'da inci mücevherler nihai statü sembolü olarak kabul edildi. küresel mücevherlerden o kadar değerliydi ki, mö 1. yüzyıl'da jül sezar inci giymeyi yalnızca yönetici sınıflarla sınırlayan bir yasa bile çıkardı.
basra körfezi'ndeki doğal istiridye yataklarının bolluğu nedeniyle arap dünyasında ve bölgedeki coğrafya kültürlerinde de inciye büyük bit utku vardı. efsaneye göre incilerin, istiridyelerin denize düştüğünde yuttukları çiy damlalarından oluştuğunu belirtti. hatta bir mite göre kleopatra mısırın zenginliğini, ihtişamını marcus antonius'a gösterebilmek adına tarihteki en pahalı akşam yemeğini verebileceğini söyler ve bir inciyi ezdirerek bir kadeh şaraba dönüştürür. orta çağ'a baktığımızda yine takı olarak kullanılan incilerin özellikle şövalyeler tarafından kendilerini koruduklarına inanılan bir tılsım olarak taktıklarını görüyoruz.
ülkeler geliştikçe avrupalılar gördü ki ticaretteki incilerin neredeyse tamamı orta doğu ve uzak doğu'dan geliyordu. keşifler sonrasında özellikle ispanyollar orta ve güney amerika ve karayipler'de bol miktarda istiridye yatakları buldular. ve köleleri inci için dalmaya zorladılar. avrupa'ya o kadar çok inci ihraç edildi ki, yeni dünyaya bir ara "inciler ülkesi" adı bile takıldı.
tabii ki bu kadar olaydan edebiyat da nasibini aldı. o zamanları anlatan john steinbeck (inci) ve jack london (midas'ın müritleri) gibi yazarlar, nazım hikmet (inci şiiri) gibi şairler bu mücevher hakkında yazılar ve şiirler yazdılar. yine ünlü bir ressam olan johannes vermeer (inci küpeli kız) ve günümüz ressamlarından vladimir kush (inci) gibi eserler yarattılar:
şimdi de gelelim bir incinin nasıl oluştuğuna
inciler doğada kendiliğinden oluşur, istiridye dediğimiz kabuklu bulunduğu suyu süzer ve bu şekilde beslenir bu beslenme sırasında içeri kabuklunun içerisine besin harici maddelerde girer. işte bu yabancı maddeler bu kabuklu yumuşakçanın içinde bir parazit olarak algılanır ve istiridye kendi bünyesinde bu yabancı maddeyi için inci kesesi denilen şeyi oluşturur.
yumuşakçanın tekrar tekrar oluşturduğu bu kese (koruyucu membran), organik bir boynuz benzeri bir yapıdır. birleşimine baktığımızda aragonit veya aragonit ve kalsit karışımı (aynı kimyasal formüle sahip polimorflardır, ancak farklı kristal yapılardır) şeklinde bir kalsiyum karbonat (caco3) katmanları biriktirir. bu bileşiğe conchiolin adı verilir. biz de buna sedef deriz.
günümüzde iki çeşit inci vardır; bunlar doğal inciler ve kültür incileridir
doğal inciler kendi başına oluşur ve yukarıda anlattığım gibi neredeyse %100 kalsiyum karbonat ve conchiolin içerirler. öyle de kolay oluşmazlar. ilk önce bu arkadaş 3 yıla kadar sürebilen olgun bir yaşa ulaşmalıdır. daha sonrası içine tahriş edici bir dış etken girmelidir. daha sonra 5 ila 10 yıllık bir döngünün geçmesi gerekmektedir. bu arada bu canlıların yarısı bu irritasyon yüzünden ölebilmektedir. sonrasında ise geriye kalanların sadece %5'i bulunduğunda değerli sayılır. işte o kadar nadirdir yani.
kültür incisi ise japon erişte üreticisinin oğlu olan kokichi mikimoto, 1893 yılında dünyanın ilk kültür incisini yarattı, istiridyeye bir inci oluşturması için dışarıdan bir yabancı madde soktu.
böylece 1900'lerin başlarında kültür incilerinin piyasaya sürülmesi, tüm inci endüstrisini tersine çevirdi ve doğal incilerin değerinin düşmesine neden oldu. kültür incileri, x-ışını muayenesi ile doğal incilerden ayırt edilebilir çünkü irritasyon yapan dış madde incinin merkezinde görünür.