Dostoyevski'nin Budala'sını Okuyan Çoğu Erkeği Kendisine Aşık Eden Kadın: Aglaya Ivanovna Yepançin
bir balzac kadınları hayranı olarak, aglaya benim aşık olduğum tek roman kahramanıdır.. objeleştirilen bütün şeylerin (kadınlar) temeli olan şey (aglaya) objeleştirilemez diyerek ve bunun bilincinde olarak aglayayı anlatmaya başlayalım.. o ne gizemdir, o ne hirştir, gururdur, kıskançlıktır öyle.. belkide aglaya'nın mutsuzluğunu farkedisimdendir bu duygularım.. miskinde bunu görmemiş midir sanki.. ona şöyle yazmamış mıdır: ''size ihtiyacım, çok ihtiyacım var.. kendime dair yazacak anlatacak birşeyim yok.. zaten istediğim o değildir, mutlu olmanızı çok isterdim.. acaba mutlu musunuz? işte, size sadece bunu söylemek istedim''
aynı romanın diğer kahramanı (nastasya) dünya güzeli olarak lanse edilse de aglaya bambaşkadır.. nastasya'nın güzelliği övüldükçe övülürken, anlatıldıkça anlatılırken aglaya için nastasya kadar güzel denir, hem de miskin tarafından..
annesi, kızlarını tanıtırken birine resim yapar birine piyano çalar kitap okur örgü örer derken aglaya için ''o sadece oturur hiçbirşey yapmaz'' der.. ama aglaya sadece oturmaz derin kişilik analizleri yapar.. ailesinden gizli gizli yasaklanmış kitapları okur.. içten içe huzursuzluk duyar, kendini bir şişede gibi hisseder ailenin gözbebeği olmak onu sıkıyordur, o özgürlüğüne düşkündür, hep evden kaçma hayalleri kurar..
herşeyi coşku doludur, sevgisi, kıskançlığı, hayalleri, hareketleri hep uçlardadır, herşeyini ihtirasa kadar götürür.. kendisiyle sorunları vardır kimbilir.. kimbilir herşeyde yaptığı gibi aşkında da abartacağı için tam karşılık (kendisininki gibi) göremeyeceğinden korkuyordur.. roman okurken hiçbir zaman mutlu hissedemedim aglaya'yı.. en mutlu göründüğü yerde bile miskin için endişelidir..
ama öyle de gururludur, öyle de sevdiğini korur, miskin'in kendisini başkalarından daha küçük göstermesi, başkalarının miskin'le alay etmesi karşısında öyle de haykırır.. ''prens onun için herkesden daha ahlaklı, daha namuslu daha temiz herşeyden önemlisi daha insandır.. prensin düşürdüğü mendili kaldırmaya layık bile değildir onu küçümseyenler..''
aglaya için toplumun düşünceleri, kınamaları, sosyal statüsü önemli değildir ve ailesinin neden hep üst tabakaya imrendiğini onu zengin biri ile evlendirip neden sınıf atlatmaya çalıştıklarını br türlü anlayamaz.. aglaya ''en önemli en mükemmel partiyi reddedip bir öğrenci ile kaçıp tavan arasında açlıktan ölmeyi tercihedecek çapta'' biridir bu yüzden.. ve işte tam da bu yüzdendir ki kendi durumuna önem vermeyen herkes tarafından budala sayılan miskin'e aşık olmuştur..
öyle kıskançtır ki, miskin onun elindeyken nastasya'ya olan sevgisini görebilmek için miskini alıp nastasyaya gitmiştir.. miskin'deki iki saniyelik bir tereddüt bile aglaya'nın herşeyi bitirmesine neden olur.. böylece herşey, herkes biter, kendisi biterken prenside nastasyayı da rogajın'ı de bitirmiştir..
o sevdiği zaman, sevdiği ile alay etmekten hoşlanır, istediklerinin tam tersini istiyormuş gibi yapar insanların kendisi hakkında kendisinin istediği gibi düşünmelerini sağlar ve ister..ve sonunda belki ilk kez başkalarının kendisi için düşüneceklerini belirlemek için değil de içinden geldiği gibi davranıp içindeki coşkuya yenilmiştir, belki hayallerinin peşinden gitmek istemiştir belki de miskin’i unutmanın yolunu böyle bulmuştur, bilemiyorum.. ama bilinen şu ki bir polonyalıya aşık olup gittiği söylenmektedir.. umarım alplerde kendi başına kalıp düşüncelere dalıyordur, ve dilerim mutluluğun sırrını keşfetmiştir.. ve acaba ‘’o şimdi ne yapıyor şuanda, şimdi şimdi? belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor.. belki de yürüyordur adımını atmak üzeredir..’’
aşık olduğum tek roman kahramanı, gerçek hayatta da aşk duyguma yön vermiştir.. kimbilir belki de aglaya’ya benzettiğim için aşık olmuşumdur.. ama umarım ‘’o’’ aglaya gibi mutsuz olmaz.. prens miskinin dediği gibi kendime dair anlatacak yazacak bir şeyim yok tek istediğim ‘’o’’nun mutlu olmasıdır..