Deve Kuşları ile Avustralya Hükümeti Arasında 1932'de Çıkan Tarihin En İlginç Savaşlarından Biri

Sözlük yazarı "alebahad", dünyanın gelmiş geçmiş en tuhaf savaşlarından birini anlatmış. Avustralya'nın deve kuşlarını bu denli büyük bir mesela haline getirmesine hak verebilirsiniz. Sonucu binlerce kuşun katledilmesine sebep olan bu savaş bakalım nasıl ortaya çıkmış.
Deve Kuşları ile Avustralya Hükümeti Arasında 1932'de Çıkan Tarihin En İlginç Savaşlarından Biri
iStock.com


insan insanla savaşır mı hiç diye düşünürken "insan bir hayvanla savaşır mı"ya geldi kafamdaki sorular.

evet savaşmış ve kaybetmiş.

hem de uçmayı dahi beceremeyen bir kuşa, devekuşuna karşı kaybetmiş savaşı.

gelin yine gündemden uzaklaşalım biraz, "banane lan hangi adam hangi bakan oldu" , "akşam gassaray elenir mi?", "ne olacak bu venezuellanın hali" boşverin. canı sıkılan okusun derim, o nedenle özet filan kasmayacağım.

savaş demiştik.

insanoğlu ve hayvanlar arasındaki bir savaş.

https://historeo.wordpress.com/

"emu yani devekuşları ile yaşamayan onların verdiği zararı anlayamaz" demişti avustralya savunma bakanı george pearce. haksız da sayılmazdı hani, emular bir çok insanın hayatını zehir ediyordu bir zamanlar.

30larda büyük buhran zamanı tarım ürünleri ile durumu kurtarmaya çalışan avustralya, bunda çok başarılı olamadı çünkü emular vardı bölgede.

nasıl? 

öyle sevimli durduğuna bakmayın, büyük sürüler halinde göç eden emular(koşucu devekuşları da deniyor. bu özelliklerine ileride değineceğiz), bölgedeki ekinlere saldırıyor, büyük kısmını yiyor yemedikleri alanları ise bozuyor çitlerde büyük delikler açıyor böylece diğer vahşi hayvanlara kapı açılıyordu. yani resmen "siz yohken biz burdaydık ulen!" diyorlardı.


çiftçiler baş edemedi emularla. bir çoğu bölgeden göç etti insanların.üstelik bu çiftçilerin tamamına yakını eski asker, savaş gazisi idi, düşünün emuların gücünü.şikayetler ve milyonlarca dolarlık zarardan sonra savunma bakanı emulara savaş ilan eder. makineli tüfeklere sahip birlikler gönderir. ha unutmadan ayrıca olayları filme çekmeleri için bir film ekibi de yollar, böylece savaşı ve zaferi propaganda olarak kullanacak, seçmenlerinin gözünde çiftçileri ve halkı kurtaran kahraman olacaktır.

askerlerine emirlerinden birisi de zaferin bir anısı olarak 100 tane emu derisi getirmeleri ve savaşan askerlerin şapkalarına emu tüyleri takmaları ve bu gururu hep yaşamaları idi.
kıtanın batısında savaş başlayınca doğudaki şehirlerde olaya isyanlar başladı. bunun bir hayvan katliamı olduğundan tutun daha neler. ancak kimseyi dinlemedi kahraman.
ve savaş.

The Advertiser, Krischock

doğudaki gazeteler "ne yapacağı belli olmayan tehlikeli bir düşman" olarak tanımlıyordu bu hayvancağızları.

ama komutanlara göre tam tersiydi. emu lan bu!tüylü bir hayvan altı üstü. makineli tüfeklerle dakikada 300 mermi ile ne olduğunu anlamadan emular geberecekti. çok kolay lan!

öyle olmadı.

ilk taarruzda yüzlerce metre uzaktan yaylım ateşi açıldı emulara. aptallık!

The Advertiser, Krischock

ilk günün fiyaskosundan sonra bir yazar şöyle diyecekti "belli ki emu komutanı gerilla taktiğine geçmelerini emretmiş emulara"

ordu yetkilileri ise aptal hayvan dedikleri emuların aslında biraz zeki olabileceğini kabul ettiler. av sezonu açılmıştı ve hayvanlar duruma adapte olmuşlardı çoktan.

bir askerin raporuna göre " küçük gruplara böünen emularda her manganın bir lideri vardı. diğerleri ekinleri talan ederken o etrafı gözlüyor herhangi bir tehlike anında saniyeler içinde yüzlerce metre etrafa saçılıyorlardı"

ikinci gün avustralyalı komutan öyle 400 metreden salak salak ateş açılmasını yasakladı ve sinsice yaklaşıp öyle ateş edilmesini emretti. 1000 kişilik bir düşman ordusuna yaklaştı avustralya askerleri ve emir gelince şarjörlerini boşaltana kadar durmaksızın ateş ettiler. mermiler bitince ve toz duman kalkınca 12 tane düşman leşi ile karşılaştı askerler. fiyasko!
"tüyleri o kadar ince ki yaylım ateşinde vurduğunuzu sandığınız düşman koşarak ve sinir bozucu şekilde zıplaya zıplaya uzaklaşıyor bir nevi kurşun geçirmez tank gibiler yeminle" diyordu binbaşı bahane olarak.

artık emular mı güçlüydü yoksa askerler mi salaktı bilemiyorum. lan bir de bu adamlar teee gelibolu'ya gelip bizle aşık atmaya kalktılar hey hat!

bir asker raporunda diyordu ki :"emuları öldürmenin sadece 2 yolu var. tam kafasının arkasına ağızları kapalıyken ateş etmek veya eğer ağızları açıkken tam önden kafalarına ateş etmek. bunun ne kadar zor olduğunu düşünün" oha!

binbaşı düşmanın çetinliğini görünce "üfffff varya bu emulara makineli tüfek monte edilse dünyada yenemeyeceğiniz ordu yok ellaham" demiştir. şaka değil harbiden demiş bunu.

3. gün ise ilk günlerin tecrübesi ile yeni bir taktik denendi. kamyonetların üzerine takılmış makineli bataryalarla emu sürülerini kovalayıp onlar kaçsa da peşinden gidip öldürmek. işe yaradı mı dersiniz?


elbette hayır. araçların sesini duyan emular onlar yaklaşmaya kalktıkça koşarak uzaklaşıyor menzilden çıkıyorlardı. arazide araçlarla bu hayvanları takip etmek oldukça güçtü. takla atanı mı dersin, vazgeçip geri döneni mi dersin.

sıkılmayan varsa devam edelim canlar.

savaşın bu şekilde fiyaskoya dönüşmesi sonrası basın ciddi ciddi olaya eleştirilerini getirmeye başladı. gazeteler koca birliğin binlerce mermi harcamasına rağmen sadece 20 tane emu öldürebildiğini yazıyordu. gerçi binbaşı "lan yok ne alakası var? ben kendim 300 tane öldürdüm lan! vallla bak!" dese de insanlar "say ulan!" diyor ve daha çok basına inanıyorlardı.
savaşın kaybedildiği anlaşılınca ilk emri veren savunma bakanı, asla makineli tüfeklerle gidin emuları öldürün demedim diyecektir ve askerlere çekilme emri verir.

basında çıkan şakalı manşet şöyle idi : 

"savaş bitti ama henüz karşı taraf ile bir barış anlaşması imzalanmadı. düşman, işgal ettiği topraklardaki iddiasını sürdürüyor". 

gel de gülme.

ama binbaşı çekilme emrine uymaz ve bir kaç adamı ile kıtanın batısında savaşını sürdürür. askerlerin geri çekilmesi ile meydanı boş bulan binlerce emu resmen bölgeyi talan eder. en sonunda binbaşı adamları ile geri döner.

çiftçiler devamlı yardım istemektedirler ancak duyan olmaz artık onları.

3 yıl sonra dev bir emu sürüsü sefere çıkmıştır. çiftçiler 2.bir emu savaşı talep eder ancak zaten yeterince utanmış hükumet pek oralı olmaz. zaten dünyada daşşak malzemesi olmuşlardır, bir tane daha fiyaskoyu kaldıracak durumda değillerdir. dokunsan ağlayacak haldedirler lan öyle böyle değil.

savaş yerine "gagaya ödül sistemi" uygular. her bir ölü emu gagasına para verilir.
ilk 2 ayda 13.000 emu öldürülür. ilk yıl sonunda 30.000 emu telef edilmiştir. insanoğlunun en büyük açlığını kullanmıştır devlet, para!

50'lerde devlet o bölgeye 200 km uzunluğunda çit çekmiştir ve sorun hallolmuştur.

bu da böyle bir anekdot işte. 

şaka gibi ama hepsi gerçek.

Üniversite Tercihi Yapacakların Geleceğini Şekillendirecek Altın Değerinde Tavsiyeler