Çirkin Kadın Olmanın Zorluklarını İliklerine Kadar Yaşayan Birinin Yaşadığı Sancılı Yıllar

Toplumun dayattığı güzellik algısıyla henüz erken yaşlarda yüzleşen bir Ekşi Sözlük yazarının gözünden: çirkin bir kadın olmak.
Çirkin Kadın Olmanın Zorluklarını İliklerine Kadar Yaşayan Birinin Yaşadığı Sancılı Yıllar

tüm hayatınızı, karakterinizi, seçimlerinizi, benliğinizin oluşmasında bile etkili olan bir lanettir çirkin bir kadın olmak. bundan etkilenmediğini söyleyen kadın arkadaşlarım, sadece daha yüzleşmemiştir.

lise 1'den itibaren çirkinleşen bir kız oldum. babam kürt; genetiğim ona benzemiş. sert bir mizacım, kemerli burnum, aşağı doğru eğimli gözlerimle nahif, tatlı bir kadından ziyade sert bir oğlan çocuğuydum. lise boyunca bu beni çok etkilemedi, hem üniversite sınavı hem de sınıfta bana sırılsıklam aşık bir çocuk bu konuya eğilmemi engelledi sanırım.

ilk fark ediş... çirkin olmam ile ilgili ilk farkındalığı hatırlıyorum: lise 2, okul gezisindeyim. yanıma oturan çocukla flörtleşiyorum. molada başka bir kızla yakınlaştı ve yanıma bile gelmeden onun yanına geçti.

ilk yüzleşme... lise 3'teyim. arkadaşlarım serpilmiş, sevgilileri olmuş. ben üniversite sınavı bahanesiyle kendime bakmıyorum ama içten içe de biliyorum; zaten çirkinim. bir kafedeyiz. yan masamızda ergen gençler arkadaşıma laf attılar. bir tanesi de bana attı. arkadaşım şaşırdı, şakayla karışık "sen de laf yedin ya" dedi. ne kadar bozulduğumu hala hatırlıyorum. haklıydı, haklılığına bozulmuştum. kaçmaya çalıştığım şeyle yüzleşmeye bozulmuştum.

üniversitedeyim... her şey harika olacak... üniversite 1. herkesin sapır sapır sevgilisi oluyor. ben de çok çalışmış, iyi bir bölüm kazanmışım. her şeyi universitede yapacağım diye kopmuş gelmişim bir heyecan. ama çirkinlik öyle garip bir durum ki engel oluyor tüm heyecanlarınıza. çirkin olduğumdan diyemiyorsunuz da kendime bakmadığımdan böyle. saçlarım kızıl olsa güzel olur diyorsunuz, kızıl yapıyorsunuz güzel olmuyor. kuaförde aynaya baktığınız dakikalar ölüm. çünkü normalde aynalardan kaçıyorsunuz. kuaförde uzun bir süre saçınız ıslak, yüzünüz ortada kendinize bakıyorsunuz; allahım ne çirkinlik. aynadaki kişiden nefret ediyorsunuz. kızgınsınız ona, size zor bir hayat sağladığı için. ne vardı annenizin küçük burnunu, oval suratını badem gözlerini alsaydı. babasının aynısı bir kız olur mu? lanet genom!

herkes sevgili yapıyor birer birer, size yazan bile olmuyor. kendinize de yediremiyorsunuz. ruhunuz özgür çünkü, eğlenceli. ev kızı değil, dış görüşünüz onunla eş değil sadece, bunda sizin suçunuz ne? en ufak ilgiyi abartarak anlatıyorsunuz. herkesten daha fazla "online" daha "sosyal" oluyorsunuz. sırf "o" insana ulaşabilmek için. çirkinlik karakterinizide etkiliyor. daha çok geyik yapmaya, daha komik olmaya çalışıyorsunuz. zaten "cool" olamayacaksınız, bari ortamın şaklabanı olun.

sevgili arama yöntemlerinizi değiştiriyorsunuz. sizin sevgiliniz kahve içerken olamaz çünkü, 3-4 biradan sonra ise belki. hala unutmuyorum, bir arkadaşım vardı. çocuk iyi bir çocuktu ama ondan hoşlanıyor muydum? hala emin değilim. sadece biri olsun istiyordum. bir sevgilim olsun ve maalesef onu da kafam iyiyken yapabileceğimi düşünüyordum. bunu da çevreme
"abii ben açık kafalı biriyim yaa" diye servis ediyordum. bir gece bu arkadaşımla yakınlaştık. sonra yanımdan kalktı, gitti. devamı gelmedi. acaba o benim hakkımda ne düşünüyor? bazen düşünürüm kaşarın teki mi diyor? evet, kaşarın teki gözüküyorum belki dışarıdan ama içeriden hikaye bu, kimse içeriye bakmıyor.

sadece anlatacak hikayem olsun istemiştim.

başka bir gün kuzenimin partisindeyim, bir çocukla yakınlaştım. uzak bir yere gittik, öpüşmeye başladık. şimdi düşündüğümde ne kadar ucuzca, ne gereksiz. kuzenim de benim hakkımda kötü şeyler düşünmüştür belki de. hikayem olsun istemiştim sadece. başka hikaye yaratma şekli bulamadım, ot gibi bir gençlik istemedim. "ben bunlara takılmıyorum ya" diye diye böyle hikayeler kovaladım.eşek gibi takılıyordum aslında. bedenim değerli değil mi? elbette değerli. ama toplumun gözünde üniversite 3'e gelmiş ve sevgilisi olamamış bir kız olma durumu daha fazla değerli. sikeyim kabullerinizi ve yüzeyselliğinizi.

bekaret... çirkinim ya asla hayatımın aşkı olmayacak bunu kabullendim. e bekaretten de nefret ediyorum. istemiyorum böyle bir tabu. içten içe sevdiğim insanla olsun istiyorum tabii ama öyle biri olmayacak bu da kabulüm. "cool" kız bakire olamaz değil mi? 3 haftalık bir ilişkim vardı. çocuğa bakire değilim dedim ve bekaretimi bu şekilde dalavere ile kaybettim. çirkinlik karakteri etkilemiyor öyle mi? bekaretimi verdiğim insandan özür diledim. sırf çirkinim diye kendime hak görmediğim bir gençlik ve kezban da olmayayım derdiyle kendimi sıkıştırdığım saçma ufacık bir alan.

mezuniyet balosu... bu zamana kadar kuaföre gitmişsiniz birçok defa, herkesin güzelleşerek çıktığı yerden siz çirkinleşerek çıkıyorsunuz. fönlü bakımlı saç burnunuzu, yüzünüzü daha çok ortaya çıkarıyor. günlük hayatta ilginç şapkalar, kulaklık, gözlük , dövmeler ile bir kimlik yaratmışsınız. ama mezuniyete giderseniz, elbisenin içinde prenses olmayacağınız aşikar. "ben mezuniyet sevmem yaa zaten" diyorsunuz. alın size karakteri etkileyen bir alan daha. herkesin marjinal sandığı siz, aslında kendinize mutluluğu hak görmüyorsunuz.

ilk sevgili... bir şekilde sevgiliniz oluyor. 2-3 hafta mutlusunuz. onunla buluşurken evden çıkarken son bir aynaya bakıyorsunuz: "o kadar da çirkin değilimdir ya" diyorsunuz. bunu sanırım sadece çirkinler bilir, aynadaki yansımanız ile asla flört edemez, insanların da bunu görmediğine inanmak istersiniz. hazırlanıp tam takır olduğunuzda kendinize gülümseyememek gerçekten bayağı zor. daha gördüğü görüntüyle yüzleşemeyen biri; bu şartlar altında hangi karakter gelişimi? bir şekilde çocuk sizden ayrılıyor. hatta onunla buluşmaya hazırlanırken, buluşmaya yarım saat kala yapıyor bunu. yalnız olma ihtiyacından bahsediyor, anlayışla karşılıyorsunuz. kalbiniz acıyor, acımadı ki diyorsunuz. ağlayasınız geliyor, ağlamıyorum güçlüyüm diyorsunuz. siz olay çıkaramazsınız çünkü. kafa kız olabilirsiniz anca, canınızın yanma hakkı yok. hem çirkin hem ezik olursunuz yoksa. onun yerine "ne kadar mantıklı, kafa kız ya" yı tercih edersiniz. kendinize samimiyetsizlik uğruna, kendi duygularınıza sırt çevirme uğruna dışarıya karşı çizdiğiniz imajı seçersiniz. bir hafta sonra eski sevgiliniz okula yeni sevgilisini getirir. çirkinseniz, saygı görmezsiniz pek fazla. bu hareketle ağlayan ezik de olamazsınız. güzel bir kız ağlasa kalbi kırılmış olur, siz ağlarsanız zaten çirkinsiniz bir de acı mı çekeceksiniz? kendinize de yakıştıramazsınız. "bunlar doğal şeyler, aşın kendinizi" dersiniz arkadaşlarınıza ama o dönem bir daha okula uğramazsınız. kendinize bile söylemezsiniz nedenini, ne kadar kırıldığınızla yüzleşmezsiniz.

sonra, tamam ya dersiniz. ben o kafamdaki ilişkiyi yaşayamayacağım. el ele kampüs bir hayal, kamp tatili bir hayal, her imkan buna uygun ama çirkinlik önünüzde bir dev gibi duruyor. arkadaş canlısı olursunuz sonrasında. bakın, yine karakterinizi etkiledi. arkadaşlarınızı birbirine ayarlamaya çalışır, sosyal dünyada bu şekilde var olmayı denersiniz. bir şekilde çirkin olduğunuz için arkadaşlık kurmaya, insanlar tarafından sevilmeye de hakkınız olmadığını düşünürsünüz. o yüzden sosyal ilişkilerinizde daha üstün çaba gösterir, daha anlayışlı biri olmaya yönelirsiniz. kendi isteklerinizi, hissettiklerinizi eze eze. bu garip bir şekilde hissedilir de. sözlerle ifade etmeseniz de enerjinizle hep beklediğinizden daha az değer görür olursunuz. bunu da kafaya takmazsınız yaa, ne olacak?

benim için hatırladığım en acayip anı şu: annem ve ailesi kilolu. genetik olarak kilolu olmaya yatkınım. kendime "kilo almayayım" dediğimi hatırlamıyorum. "bir de kilolu olmayayım" dediğimi hatırlıyorum. kilo da alırsan yok artık oha çüş! sağlık için değil en azından vücuttan giderin olsun.

hiç kimse olmaz da değil, arada sizinle ilgilenen insanlarda çıkar. çünkü ruhunuz eğlencelidir, kendinizi kapatmıyorsunuzdur. cool, kafa kız kimliği ile tamamen bütünleşmiş, içinizdeki ürkek tarafı göstermiyorsunuzdur. o insanlarla arkadaşlarınızdan biri ilgileniyorsa, bulaşmazsınız. ne kadar acıttığını bilirsiniz çünkü. ya da ilgisini arkadaş ortamında belli ettiyse eğer, keyfini sürmeyi cocukla flörte tercih edersiniz. ihtiyacınız olan budur çünkü. insanların sizinle ilgilenen birinin olduğunu görmesi o ilgiden daha değerlidir. bir gün bir arkadaşınızdan şunu duyarsınız; sende hiç görmediğimiz güzel çocukları getiriyorsun. nereden buluyorsun bunları ve tavlıyorsun? bu sizin için onur nişanesidir. nişaneye bak! mühendis, kitap okuyan, yer yer yazan, zeki bir genç kızın bundan göğsü kabarıyor. işler iç dünyada böyle yürüyor çünkü. başardım dersiniz, mesai harcadım, çok harcadım, ama başardım.

çirkinseniz iyi sevişirsiniz, ama karanlıkta. iyi sevişirsiniz ki birini etkilemenin hazzını yaşayabilin. biri sizden etkilensin, karanlıkta da olsa olsun bu, çünkü ihtiyacınız var. bu duyguları tatmaya ihtiyacınız var.

sonra, günlerden bir gün, siz kendi halinizde "erkeklerin iyi arkadaşı, kafa kız" olarak iyiyken biri gelir. kendinizi sevmeyen sizi, size rağmen sever. ışıkta sevişmek ister, nefret ettiğiniz ayağınızı öper. saklamaya çalıştığınız, nefret ettiğiniz her noktanızı gözlerinize bakarak sever, öper, sarılır. size rağmen biri sizi sevdiğinde önce korkarsınız. korunaklı dünyanızdan çıkmak istemezsiniz. çünkü çok ilişki, çok sevgi tatmamışsınızdır. kendinizi birine açarsanız, kendinizi koruma gücünüzü kaybedeceksinizdir. içinizi açtığınızda da neler çıkacağını siz bile bilmiyorsunuzdur. sevilsenizde içinizdeki ezik susmaz pek, mesela sevgiliniz bir partideyken bir arkadaşınızla şehri boyamaya gittiğinde "neden benimle değil?" diyemezsiniz. alışmışsınızdır çünkü razı gelmeye, kendinizi de öyle kabul etmişsinizdir. "ben bunlara takılmıyorum ya" artık içselleşmiştir. kendi varlığınıza da razı gelirsiniz. kendinizi geliştirmeleriniz, ilgi alanlarınız ilişki ile sekteye uğrar. çünkü bu çalışmaları hep o boşluğu doldurmak için yapmışsınızdır. belki o boşluk olmasa yine severek yapardınız ama işte bunu değerlendirme fırsatınız olmamıştır. kendinize rağmen sizi seven biri de masallardaki prens olmaz genelde. tam teslimiyet, tam aidiyet istediğinden sizi seçmiştir. birinin sizi sevmesi uğruna kendi varlığınızdan ilmek ilmek vazgeçersiniz.biri sizi seviyor ve sevmeye devam etsin diye benliğinizi, aklınızı, varlığınızı her şeyinizi teslim edersiniz. onun fikirlerini kendinizinmiş gibi kabul edersiniz. sizi kıskandığı zaman onun güvensizliğine değil kendi "kaşarlığınıza" yorarsınız. kaşarlık yapmış olabilir miyim? diye düşünür. doğru olmayan şeyleri kendinize bile isteye empoze edersiniz. zeki bir kadın olmanız önemli değildir. sevgi eksikliği o kadar baskındır ki, işinizden kariyer planlarınızdan vazgeçersiniz. sizden "artık yürümüyor" diye ayrılır. haftalarca kendinize gelemezsiniz. arkadaşlarınız bu yıkımı anlayamaz, gizlediğiniz sevgi eksikliğini bilmediklerinden güçlü biriyken nasıl bu hale geldiğinizi garipserler. tebrikler, artık güçlü maskeniz de düşmüştür, sevgi eksikliğiniz de bir bağımlı gibi olduğu yerden size göz kırpıyordur. kendinizi biraz toparlarsınız size geri döner, ama seviyooo diye yaptıklarını unutmayı seçip tamam dersiniz. karakterinizden, duruşunuzdan da gitti mi? valla gitti. başka beni seven çıkmazsa korkusu onun kölesi yapar sizi. mutsuz ola ola kalırsınız yanında, nefret ede ede, dış dünyadaki mutsuzluk korkusu daha büyüktür çünkü.  sonra güzel bir son vuruş gelir; arkadaşlarımda senden ayrılmamı istiyor. ölüm vuruşunu da yapar; zaten çirkin olduğunu söylüyorlar, şimdiki sevgilim de çok güzel.

ben kendimi sevmezken beni seviyor diye girdiğim ilişki, hayatımın ilişkisi, böyle bir çirkinlikle biter. sonra aldatıldığımı vb. öğrenirim. arkadaşlarının yanında taşak geçtiği her durumda rahatsız olup bunu yapıyorsunuz dediğimde saçmalama dediği için ona inandığım her anın taşak olduğunu, bana arkadaşlarından özür dilettiği her anın manipülasyonu olduğunu fark ederim. kendim yerine ona inanmanın beni tam bir evcil hayvana çevirdiğini fark ederim. çirkinlik ilişki seçimlerini ve hayat akışını da etkiledi mi? hem de ne etkiledi.

çirkinlik tek başına bir şeyi çok etkiler mi bilemem. ama aşırı eleştiri ve tenkit ile büyüyen bireyde topluma kabulde müthiş bir önem arz ediyor. yoksa çirkin ve şişman bir arkadaşım var. kendini olduğu gibi sevdi, etrafına da bir arkadaş grubu yaptı. gruptaki en güzel kız kendi. mutlu bir hayatı var.

çocukluğumdan beri süre gelen eleştiri, başarı güdümlü psikolojik saldırılar, ailemin fikirlerine karşı durduğum her anda eleştirilmem, onaylanma isteği, ergenlikte çirlikliğimle birleştiğinde beni topluma karşı 3-0 yenik başlatmıştı.

sonra karar verdim, çirkinliğimden dolayı yaşadığım tüm acılarımı bitirecektim. dişlerimi yaptırdım; 2 yıllık acılı bir süreçti. burnumu yaptırdım; bu toplumun bana bir genel anestezi borcu var. saçlarımı hiç uzatmamıştım, çirkin bir kadınken bir de uzun saçlı mı olsaydım?şimdi saçlarım belime kadar. fiziğimle hiç ilgilenmemiştim; spora ve yogaya başladım. kaş kontür, lazer, botoks, bakım kremleri ve nihayetinde gerçekten bakımlı güzel bir kadın oldum. kendine bakınca ve kendini sevince minik değişikliklerin büyük etkisini de görür oldum. şimdilerde gerçekten güzelim. aynadaki yansımama göz kırpıyor, gülümsüyorum. 25 yaşında hissetmediğim özgüveni hissediyorum. yürüyüşüm bile değişti. hayatımın son 2-3 yılında parkta, sokakta, festivalde, konserde benimle tanışmaya çalışan insanları deneyimliyorum. itiraf edeyim; keko tayfanın bile tarza bak wow demesi hoşuma gidiyor, çünkü önceden ne yaparsam yapayım görünmezdim. ama tabii ki bu süreçte, 15 yaşındaki yaşam heyecanı olan o saf kızı da kaybettik. sırf çirkinim diye, toplum standartlarına uymuyorum diye ve sosyal dünyada bir yer kaygımın olması bana kötü bir kaç ilişki, değersiz bazı arkadaşlıklar, kendimi aptal gibi hissettiğim ve bunu yok saydığım yıllar ve kendime, duygularıma saygım olmayan yıllar olarak geri döndü.

şimdi 32 yaşında, iyi bir kariyeri olan, iyi fizikli, güzel yüzlü, iyi giyinen, erkekleri kültürüyle etkileyebilen bir kadınım. ama hala bazen soruyorum; değer miydi? güzellik toplum için bu kadar önemli olmak zorunda mıydı? erkeklerin yaklaşımı bu kadar zorbaca olmak zorunda mıydı? bana çirkinliğim yüzünden hak etmediğim hissi verilmek zorunda mıydı? bir sürü güzel şeyi yaşayamadım. kalbim kırıldığı her an susmayı, yok saymayı seçmek zorunda mıydım? dış görünüşümün çirkin olması ruhum akışını etkilemek zorunda mıydı? her şeyi yaptım, o içimdeki genç kızın istediği ama erişemediği her tip insanla flört ettim, ama onu tam anlamıyla iyileştiremedim. hala bir an, bazı anlar o çocuk gibi özgüvensiz, değersiz his yakalıyor beni. o kızı hatırlıyorum ve üzülüyorum. sadece sevgilisi ile el ele tutuşmak isteyen o kız; ilk aşk, mezuniyet, bekaret, ilk ciddi ilişki gibi gençliğinin en önemli adımlarını çirkinliğinden ve kezban olmayı istemediğinden eksik yaşadı. eksik yaşamayı kabullendi. şimdilerde özgüvenli bir kadın olarak ne yapsam da o kız çocuğunun yaşadıklarını değiştiremem. o korunmasız dünyada yeni yerini bulmaya çalışan kız çocuğu buraya fazla, burada gereksiz olduğu hissini yaşadı. sadece altın orana uymadığı için, basit bir geometrik orantıya uymadığı için. eskiden benimle geyik yapan erkekler şimdi flört etmeyi deniyor, sadece basit bir orana uyabildiğim için.