Cihangir Semtinin İsmi Nereden Geliyor?

Cihangir semtinin, ismini nereden aldığına dair her yerde yazmayan bir bakış açısı.
Cihangir Semtinin İsmi Nereden Geliyor?

istanbul'un bu en kozmopolit, en bohem havasıyla bilinen semtinin adının şehzade cihangir'den geldiği yaygın bir bilgidir. çoğu kişi için hikaye burada biter. ama genelde küçük ve kritik bir nüans atlanır.

genel kanı, adını kanuni sultan süleyman'ın, hürrem sultan'dan olan oğlu şehzade cihangir'den aldığı yönündedir. bu, teknik olarak doğru olsa da, hikayenin tamamı değildir. asıl mesele, bu ismin semte nasıl geçtiğidir.

hikayenin aslı şöyledir

kanuni, genç yaşta vefat eden ve rivayete göre çok sevdiği oğlu cihangir'in acısıyla sarsılır. oğlunun anısını yaşatmak için, imparatorluğun baş mimarı mimar sinan'a emir verir. sinan'dan istediği şey, bugünkü o muazzam boğaz manzaralı tepeye, evladının adına bir cami inşa etmesidir. sinan da o eşsiz dehasıyla camiyi yapar ve camiye cihangir camii adı verilir.

işte kilit nokta, yani püf noktası, tam olarak burası:

osmanlı şehir kültüründe ve geleneğinde, bir bölgedeki en baskın, en merkezi yapı (genellikle bir külliye veya cami), zamanla etrafında gelişen mahalleye, yani semte kendi adını verir.

yani cihangir semtinin adı, doğrudan şehzade cihangir'in şahsından değil, onun hatırasına yaptırılan o camiden gelmektedir. cami, isimle semt arasındaki köprüdür. semt, adını camiden; cami ise adını şehzadeden almıştır.

bu durum istanbul için çok yaygındır. fatih, süleymaniye, selimiye veya laleli gibi devasa semtlerin isim babalarının da hep o semtlerin kalbindeki camiler ve külliyeler olması tam olarak bu yüzdendir. isimlendirme, fatih camii ve külliyesi örneğinde olduğu gibi, doğrudan yapının kendisi üzerinden olur.

küçük bir etimolojik not: "cihangir" kelimesi farsça (jahan + gir) kökenlidir ve dünyayı tutan, cihan fatihi, dünyaya hükmeden gibi ulvi bir anlama gelir. genç yaşta vefat eden bir şehzade için ne kadar manidar ve bir o kadar da hüzünlü bir isim olduğu da ayrı bir parantez.


sözün özü

evet, semtin adı bir şehzadeden yadigardır ama bu yadigar bize doğrudan değil, mimar sinan'ın o tepedeki mimari mührü, yani cami vasıtasıyla ulaşmıştır. bir nevi kültürel belleğin mimari üzerinden tazelenmesidir.