Canlılar Neden Sudan Karaya Çıkma Gereği Duydu?
evrimsel açıdan bakınca, “karaya çıkma” aslında bir gereklilikten çok, bir fırsatın değerlendirilmesi gibi. yaklaşık 360 milyon yıl önce, devoniyen döneminde denizlerdeki yaşam çok rekabetçiydi: sınırlı besin kaynakları, yırtıcı baskısı ve kalabalık ekosistemler… buna karşılık, karada neredeyse hiç rekabet yoktu. oksijen boldu, bitkiler yeni yeni yayılıyordu ve böcek benzeri omurgasızlar karaya tutunmuştu. yani, yaşamak için yeni bir niş açılmıştı.
ilk adım muhtemelen sığ sularda yaşayan balıklardan geldi. bu canlılar zaman zaman sudan çıkıp nemli yüzeylerde kalabiliyor, solungaçlarının yanı sıra ilkel akciğer benzeri yapılarla havadan oksijen alabiliyordu. ayrıca yüzgeçleri güçlüydü; bunlar zamanla karada vücut ağırlığını taşıyabilecek ilkel uzuvlara evrildi.
dolayısıyla karaya çıkışın temel nedenleri
1. besin avantajı: karada bol bitkisel kaynak ve av vardı.
2. yırtıcı baskısından kaçış: suda tehlike fazlaydı.
3. ekolojik boşluk: karada henüz omurgalı yoktu, yani rekabet azdı.
bu süreç yüz binlerce yıl sürdü. balıktan amfibiyene, oradan sürüngenlere giden zincir böyle başladı. bu evrimin en kritik halkası sayılan tiktaalik roseae örneği üzerinden detaylı anlatayım.
tiktaalik roseae
yaklaşık 375 milyon yıl önce yaşayan tiktaalik roseae, balıklarla kara omurgalıları birbirine bağlayan önemli bir geçiş formudur. ne tam olarak balık, ne de tam kara canlısıdır; ikisinin arasında duran bir evrimsel basamaktır. fosilleri kanada’nın kuzeyinde bulunmuştur, ancak o dönemde bu bölge ekvatora daha yakın ve bataklık benzeri sığ sularla kaplıydı. tiktaalik’in yaşadığı bu ortam, hem su hem kara arasında gidip gelmeye elverişliydi. en dikkat çekici özelliklerinden biri, yüzgeçlerinin içinde insan kolu benzeri kemik yapısına sahip olmasıdır; bu sayede yalnızca yüzmekle kalmaz, su tabanında “yürür” gibi hareket edebilirdi. ayrıca balıklardan farklı olarak kafatası omuzundan bağımsızdı yani başını çevirebiliyordu bu karada yön belirlemek için büyük bir avantajdı. tiktaalik’in hem solungaçları hem de akciğer benzeri yapıları bulunuyordu; bu, onun hem suda hem havada oksijen alabilmesini sağlıyordu. düzleşmiş kafası ve yukarı bakan gözleri, su yüzeyinde pusu kurarak avlandığını düşündürür. tüm bu özellikleriyle tiktaalik, karaya çıkışın provası sayılabilir. ondan sonra gelen türler, örneğin acanthostega ve ıchthyostega, artık tamamen karasal yaşama uyum sağlamaya başlamıştı. tiktaalik, evrim tarihinde bir dönüm noktasıdır; çünkü yaşamın sudan karaya taşınmasındaki en somut adımı temsil eder.