Çanakkale Savaşı Almanlar Sayesinde mi Kazanıldı?

Çanakkale Zaferi'nde Almanların rolü neydi? Savaşı Almanlar sayesinde mi kazandık?
Çanakkale Savaşı Almanlar Sayesinde mi Kazanıldı?
Tunca Örses

çanakkale 18 mart deniz zaferi'ni, tıpkı kara savunmasında olduğu gibi (25 nisan çıkarması ve sonrasında yaşananlar) almanlar sayesinde değil; almanlara rağmen kazandığımız gerçeği...

büyük bir kısmınızın mâlumu olduğu üzere, 18 mart'ın kahramanlarından öne çıkan en mühim isim cevat (çobanlı) paşa'dır. peki ama neden? cevat paşa ne yaptı, nasıl bir savunma tertip etti de o gün dünyanın görebileceği en görkemli donanmayı (bu bir mübalağa değil, gerçekten zamanın şartlarında en muazzam gemilerdir) çanakkale'den geçirmemeyi başardı?

Cevat Paşa

öncelikle şunu söyleyelim, çanakkale boğaz savunması fatih'in istanbul'un fethinden sonra yaptırdığı kalelere kadar gider. bu kaleler, bugün de ziyaret edebileceğiniz şekilde çanakkale merkeze ve çanakkale'nin avrupa yakasına, kilitbahir'e inşa edilmiştir. tarih 1463-64'tür. haritada işaretledim:


sonrasında, venedik'le olan kötü ilişkilerimizden dolayı hatice turhan sultan tarafından boğazın en güney/uç kısmına seddülbahir ve kumkale inşa edilmiştir. tam olarak 200 yıl sonra, yani 1658-59 gibi. haritada işaretledim:


çanakkale merkezi geçince (kuzeye doğru, istanbul istikametinde), daha içeride bigalı ile naraburnu kaleleri sizi karşılar:


bütün bu âbidevi yapılardan sonra, ikinci abdülhamit döneminden itibaren ise ''tabya'' olarak adlandırılan ve bu boğaz harbinde esas yükü çekecek olan ana istihkamlar inşa edilir. örneğin: namazgah tabyası, seyit onbaşı'nın atış yaptığı rumeli mecidiye tabyası, çimenlik tabyası vs... haricinde bataryalar vardır, örneğin dardanos bataryası. batarya ile tabya arasındaki fark; tabya daha büyük ve oldukça korunaklı yapılardır, içinde 10-20 adet arası büyük toplar bulunur. batarya küçüktür, ancak 3-4 adet top vardır ateş yapabilecek.

yani aslında çanakkale boğaz savunmasının asırlara kadar giden bir süreci olduğundan bahsetmemiz mümkün. burası, sadece 1914-15'te tehdit edilmemişti.

tabi 1915'e gelecek olursak, ki ondan önce yine 1914'ün ağustos-eylül aylarında alman subayların gözlemleri ve raporları olur. bu raporlar doğrultusunda alman heyet der ki: ''olası bir saldırı için savunmayı boğazın en güney ucundaki seddülbahir'de ve hatta daha da dışında, ege sahillerinden itibaren karşılamamız lazım.'' burda amaç, düşmanın asla boğaz içine sokulmamasıdır ve sürecin en başında savaşı bitirmektir.

alman raporlarına göre ege kıyıları boyunca ve bütün topların gelibolu yarımadası'nın bu en güney ucuna, seddülbahir'e yerleştirilmesiyle, düşmana karşılık verilecektir.

fakat almanların gözden kaçırdığı kritik bir husus vardır: ingiliz-fransız birleşik filosunun atış menzili ve ateş gücü olağanüstü düzeyde. bu adamlar kara üzerinden aşırtma atış gerçekleştirebiliyor! evet evet, yanlış okumadınız. örneğin queen elizabeth zırhlısı, mart ayındaki ana filonun taarruzları devam ederken, kabatepe önlerinden maydos'a kadar (bugünkü eceabat) atışlar gerçekleştirmiştir. haritada nereden nereye olduğunu görmek için:


buradaki toplam mesafe, yaklaşık 20 km! düşünün, koca bir kara parçası üzerinden adamlar adeta bugün bilgisayar oyunu oynar gibi hedefler belirleyip atış yapmış. hatta bu ateşler sonucu maydos'ta bulunan hastanelerin, sivil hanelerin vs vurulduğunu biliyoruz ki bu çok açık bir savaş suçu idi. itilaf kuvvetleri alenen uluslararası hukuk ihlali yapıyordu ama güçlü olan onlardı, kim ne diyebilirdi?

biz konumuza geri dönelim. cevat paşa, kurmay subay selahattin adil beğ aracılığı ile istanbul'a sunduğu 20 eylül 1914 tarihli (dikkatinizi celbederim, daha ortada savaş yok iken) rapor ile, savunmayı behemehal içerde yapmamız gerektiğini, yani düşman donanmasını dar su yolunda karşılamamız gerektiğini ifade eder. cevat paşa raporunda özetle, ''bizim toplarımızın menzili düşman filosuna kıyasla çok daha düşük. düşman henüz açık suda iken karşılık vermeye kalkarsak, isabetsiz ve etkisiz atışlar yaparız. ama gemiler içeri girecek olursa, avrupa-anadolu olmak üzere her iki yakaya konuşlandırdığımız tabya ve bataryalarımız ile onları yoğun ateş altına alabilme kabili doğar.'' çıkarımında bulunmuştur.

cevat paşa'nın planını haritada kabaca gene işaretlemeye çalıştım:


cevat paşa, ''bırakalım birleşik filo içeri doğru katetsin, bize yaklaşsınlar.'' der. son derece ustaca, akıllıca bir savunma düzenidir. en başta gösterdiğim yarımadanın en güneyindeki seddülbahir istihkamları bilerek zayıf bırakılır ve buralar kolayca düşer. yem atılmış, ingiliz ve fransızlar yemi yutmuştur. ingiltere'den amiral de robeck'e emir gönderilir: içeri doğru ilerleyin!

ingiliz ve fransızlar, arı kovanına çomak soktuklarının farkında değildir... + nusret'in 8 mart sabahı döktüğü mayınları fark etmezler. dar su yoluna girdikçe, aşırı yoğun bir ateş çemberinde bulurlar kendilerini ve mayınlı saha da onlar için ''çifte ölüm'' olur. bouvet, irisistible, ocean gibi muazzam zırhlılarını 18 mart'ta öğlenden itibaren bir bir kaybetmeye başlarlar. bouvet zırhlısı o kadar seri şekilde batar ki, ''istanbul için savaş'' adlı eserini sonrasında kaleme alan amerikalı gazeteci zabel, bouvet'nin batışı için ''3 dakika içinde battı, batışını doğru düzgün seyredemedik bile'' der.

eğer almanların planı tatbik edilecek olsaydı, dar su yolunda bulunan karşılıklı tabyalarımızın gücünden istifade edemeyecek, dahası, yine dar su yolu içinde yer alan mayın hattını da kullanamayacaktık. en güney kısma ağırlık verilseydi, oralar birleşik filo tarafından çok kolay dövülecek ve imha edilecek, boğaz içi onlara temiz bir geçiş olacaktı.

işte 18 mart kahramanı cevat paşa, bu planlama ve strateji ile ''yenilmez'' denilen muhteşem filoyu buz gibi sulara gömmeyi başarmıştır... kendisini ne kadar ansak, az gelir. ruhu şad olsun.

bu da bonus: din ve mitoloji kanalında canlı yayın konuğu olup "osmanlı'da din ve bilim" meselesini masaya yatırdığım videoyu izleyip ayrıca aydınlanmak isteyenler için: youtube

sevgiler.