Bugünkü Amaçsız, Tükenmiş ve Yalnız İnsanı Çok Önceden Görüp Anlatan Dizi: Californication
californication... post-modern dünyanın, âdeta bugünlerin ön gösterimi olan bir dizi.
hank moody doğası gereği eski kafalı sayılabilecek, modern insanı temsil eder. new york'luyum der, çünkü eski günlerini özler; aslında bir yere ait değildir, karen tek bildiği yuvadır. bu nedenle karen'dan ayrılamaz. karen da ondan farklı değildir, ancak hank'e göre o daha fazla new age insanıdır. karen, hank'te gençliğinin heyecanını bulmaktadır. hank onun gençlik aşkıdır, vazgeçemez.
hank, kaliforniya'ya gelmeden önce kendini daha temiz, daha düzgün biri olarak görmektedir. zaten dizi boyunca karen'a yalvarır hep "new york'a dönelim" diye ancak karen artık kaliforniyalılaşmıştır. hank de kaliforniyalılaşmıştır ancak içindeki bir şey sürekli onu kaliforniya'dan tiksindirir. yuvasız olmak, sadece seks ve içki, kaliforniya'ya geldikten sonraki hayatı budur ve hank bundan yorulmuştur. babasının öldüğü bölümde yorgunluğunu ve bitkinliğini görürüz. karen bunu hisseder ve hank'e eski günler demosu yaşatır.
hank; tükenmiş, karaktersizleşmiş, ne için yaşadığını sürekli sorgulayan bir kişiliğe sahiptir. hüzün dizi boyunca kendini hissettirir. eğer, dizide komedi unsuru olmasaydı, inanın bana bu gerçeği daha iyi hissedebilirdik.
hank'e en yakın karakter "lew ashby" adlı müzik yapımcısıdır. 2. sezonun bu denli mükemmel olmasının nedeni: hank'in yalnızlığını azaltan, içindeki yaşama arzusunu artıran kişinin lew ashby olmasındandır.
lew de bir zamanlar kaliforniya'ya gelmiş sevdiği kadınla ve mükemmel bir gelecek hayali kurmuştur. hank'ten bu yönden farksızdır, sorun şu ki: lew içindeki eski dünya erdemini hank'e göre daha çabuk yitirmiş olmasıdır. baktığınız zaman, lew de eski günleri özlemiş, tükenmiş ve bok gibi yaşayan biridir. eğer, 2. sezonda lew ölmese ve sevdiği kadına dönebilseydi, eminim kaliforniya'dan ayrıldıklarını da görürdük.
kaliforniya o kadar çok kişiyi kirletmiştir ki, charlie runkle ve marcy runkle bunun en müstesna örneklerinden biri olma özelliğini taşır. para ve huzura kavuşan, alalede hayatlar yaşayan karakterlerimiz, hayatlarına giren kaliforniyalılaşmış insanlarla çöküşe geçmişlerdir. charlie, bir porno yıldızıyla birlikte olmak uğruna 20 yıllık karısını terk etmiş; marcy ise yaşama sevincini kaybedip uyuşturucuya sarmışken charlie'den bir de böyle bir kazık yer.
yarım akıllı, ne için yaşadığını bilmeyen insanlar haline gelmiştir. hank bunu gördüğünden sürekli ikisiyle alay eder. charlie'ye doğruyu gösterir, bazen charlie'ye charlie'nin ona yaptığı temsilcilikten daha çok temsilcilik yapar.
hank'in isyanını anlamadan, diziyi anlayamazsınız. hank, bu çağın; insanı yersiz, yurtsuz bıraktığını, eline para verip güzel arabalar aldırıp yalnızlaştırdığının farkına varmıştır. kaliforniya'ya suç bulur, çünkü her şeyi bu kentte kaybetmiştir. yazma arzusunu, aşkını, gençliğini, içinde iyi olan her şeyi bu kentte kaybetmiştir, ve karen için mücadele etmese delirecektir.
karen onu anlamamaktadır, o post modern insandır; paranın ve şöhretin hastasıdır. evlendiği ve evlenmek üzere olduğu kişilere bakarak bile bunu anlayabilirsiniz. çok hüzünlüdür bu, çünkü hank'i en son anlayacak kişi karen'dır, yani diğer bir deyişle hayatının aşkı.
hank'in son kalesi kızıdır bu nedenle ve bu kaleyi korumak için elinden geleni yapar. kızı hala bir çocuktur ve masumdur ve de babasını sevmektedir, hatta bu yüzden 2. sezonun sonunda kızı için nefret ettiği kaliforniya'da kalmıştır. hank, kızının masumiyetinin son bulacağını bilir, 4. sezon ve sonrası kızının masumluğunun son bulduğu dönemlerdir. artık hiçbir şey eskisi olmayacaktır. dizinin uzatmalara oynadığını anlarız bundan sonra, çünkü tat vermez. son güzel sezon 4. sezondur zaten.
5. sezon ise bir araf sezondur. eğlencelidir ancak hikayeye bir katkısı yoktur. 6. sezon ise izleyiciye istediğini vermek için çekilmiştir.
sezon sezon incelendiğinde her karakter ve her durumda kaliforniyalılaşmış insanların hüzünlerini izleriz. komedi baskındır ancak hüzün de bir kenardan dizinin ana hatlarını oluşturur. kaliforniyalılaşma, aslında post-modernizmi temsil eder. eskiden kaliforniya gibi dünyada belirli yerler varken, artık internetle birlikte dünyanın her yeri kaliforniya olmuştur.
twitter'a, instagram'a bakarak da bunu anlayabilirsiniz. dizideki kadın ve erkekler adeta her yerde değil mi? sürekli orasını burasını açan kadınlar ve para için her şeyi yapan erkeklerle dolu değil mi, sosyal medya?
kadınlar, dizideki gibi insanlara dönmedi mi günümüzde? kadınlar sürekli en iyisini hak ettiğini düşündüğü için ortalama kadın ortalama erkeği sevmezken, ortalama erkekler dizideki gibi para kazanma aşkı ve sürekli kadınları satın alma düşüncesinde değil mi?
post-modernizme hoş geldiniz. etik değerler, erdemler yok artık, yalnızca para ve satın alabildigi her şeyin konuşulduğu bir çağdayız. eski günlere dönmek de artık zor...
işte bu nedenlerden ötürü diziden karakter analizi de yapmak mümkündür. eğer yalnızca komedi buluyorsanız dizide post-modern insansınız; dizideki hüznü de görüyorsanız eski modern insan.
velhasıl-ı kelam, bu üçüncü kez izleyişim diziyi ve 2008'den bugünlerin geleceği belliymiş diyorum. 2. sezon gönlümde yaradır, lew ashby ve hank moody maceralarını izlemek isterdim ya da lew ve aşkının eski günlere döndüklerini görmeyi.