Biyografi Ustası Stefan Zweig'ın Hayatı Ve Sanatına Dair Bilmeniz Gereken Kritik Şeyler
1- öncelikle şunu belirtmek gerek; zweig oldukça zengin bir burjuva ailede dünyaya gelmiş ve rahat bir çocukluk geçirmiştir. daha ergenlik yıllarında bile rahatlıkla dünya turu sayılabilecek kadar çok ülke gezmiş, yunanca, latince, ingilizce ve fransızca gibi daha pek çok dili öğrenmiştir. bu aileden gelen zenginlik sayesinde gelen çok dillilik ve çok kültürlülük, onun kısa zamanda ünlenmesine ve dönemin en önemli aydınlarıyla dostluklar geliştirmesine olanak sağlamıştır.
2 - unesco istatistiklerine göre, almanca yazan yazarlar içerisinde eserleri tüm dünyada en çok basılan yazardır. dolayısıyla kendisinden çok daha ünlü franz kafka, nobel edebiyat ödüllü thomas mann ve edebi açıdan kendisinden daha prestijli bir yazar olan robert musil'den bile daha fazla okunan bir yazardır zweig.
3- tabii çok okunmasına dair pek çok gerekçe sıralanabilir. kanımca en başta geleni, yapıtlarının kurgusal açıdan zorlayıcı olmaması ve üstelik hacim olarak kısa olmalarıdır. karakterlerinin psikolojisini derinlemesine vermesi de zweig'ın çok okunmasında bir başka önemli etkendir.
4- evet, zweig mükemmele yakın bir öykücüdür. özellikle ülkemizde uzun öykü-kısa roman olarak da adlandırılan novellalarıyla ünlüdür. ancak zweig'ın en önemli yapıtları kesinlikle biyografileridir. maksim gorki'den tutun da thomas mann'a kadar mektuplaştığı çoğu yazar dostu da onun bu biyografik yapıtlarının eşsizliğine vurgu yapar. zira zweig, biyografi türünü kuru bir tarihsel anlatı olmaktan çıkarmış ve yazarların psikolojisini de çözümlemeye girişmiştir.
5- kimlerin biyografisini yazmadı ki: goethe, schiller, proust, rimbud, verlaine, freud, dostoyevski, tolstoy, nietzche, kleist, hölderlin, balzac, montaigne, casanova, stendhal, dickens, macellan, haendel, erasmus, bach, chopin, beethoven, mozart, haydn...
6- stefan zweig olağanüstü derecede iyi bir biyografi yazarı, harika bir öykücü ve iyi bir şairdir. ancak onun az bilinen bir yanı da çevirmenliğidir. başta benim de pek sevdiğim paul verlaine olmak üzere, charles baudelaire ve arthur rimbaud gibi isimleri fransızca'dan almanca'ya tercüme etmiştir.
7- zweig, yapıtlarından da anlaşılacağı üzere oldukça merhametli ve duyarlı bir yazardır. nitekim, özellikle ikinci dünya savaşı sırasında geçim sıkıntısı çeken alman ve avusturyalı yazarlara parasal anlamda ciddi yardımda bulunmuştur.
8- biraz da hayatının dönüm noktalarına odaklanalım. zweig'ın pek mutlu bir çocukluk dönemi geçirdiğini belirtmiştik. bu toz pembe yıllar, avusturya arşidükü ferdinand'ın saraybosna'da öldürülmesine (1914) kadar sürer. ferdinand'ın öldürüldüğü saatlerde zweig, viyana yakınlarında kaplıcalarıyla ünlü baden kentinde bir parkta kitap okumakla meşguldur. etraftan hoş müzik sesleri ve kahkahalar yükselmektedir. görünürde her şey güllük gülistanlıktır. ancak sonrasında zweig, durduk yere müzik sesinin geldiği pavyonun önünde kalabalığın birikmeye başladığını fark eder. o tarafa doğru ilerlediğinde, pavyonun duvarına bir bildiri iliştirildiğini görür: avusturya arşidükü ferdinand bir suikast sonucu öldürülmüştür. zweig ve etrafındaki kalabalık bu durumu o kadar ciddiye almasa da, zweig için tarih asla o 5 dakika öncesi kadar huzurlu olmayacaktır.
9- zweig savaştan nefret ederdi. ancak ülkesi avusturya savaş halindeydi. haliyle askere gitmesi kaçınılmazdı. ancak rütbeli dostları ona orduda savaşın şiddetinden kurtaracak bir görev buldular. zweig, savaş arşiv odasında çalışacaktı. işi tam olarak, "millete yapılacak bildirilerin üslubunu düzeltmekti". hümanist zweig için bu bile korkunç idi. ama şunu da ilave etmişti otobiyografisinde (dünün dünyası):
"yine de rus köylüsünün barsaklarını süngüyle deşmekten iyidir".
10- savaşın bitimiyle birlikte zweig, salzburg'da tarihi bir malikane satın alır ve hayatının en verimli ve en mutlu 14 yılını bu malikanede yaşar. 1919'dan 1933 yılına kadarki sürede en popüler yapıtlarının bir kısmını burada yazar.
11- zweig, salzburg'daki eşsiz malikanesinde o dönemin en büyük dahilerini ağırlamıştır. özellikle nadide kitaplar ve antika eşyalarla dolu olan büyük salonların birinde kimler ona konuk olmamıştı ki:
yirminci yüzyılın en etkili fransız şairlerinden paul valery,
yirminci yüzyılın en büyük alman romancılarından thomas mann,
yirminci yüzyılın en devrimci romancılarından james joyce,
en büyük bestecileri fransız maurice ravel, macar bela bartok,
italyan arturo toscanini, alman richard strauss,
avusturya'nın en büyük şairlerinden rainer maria rilke,
ve psikoloji biliminin babası sigmund freud bunlardan yalnızca birkaçıdır.
12 - zweig bu yıllarda dünyadaki en ünlü yazarlardan biridir. yapıtları hemen tüm önemli dillere çevrilmiş, dönemin en önemli aydınlarıyla dostluklar kurmuş ve yapıtları daha o yıllarda bile milyonlarca satmıştı.
13- ancak 1933 yılında hitler önderliğindeki naziler iktidara geldiğinde, tüm yahudiler gibi zweig için de tehlike çanları çalmaya başlamıştı. üstelik zweig yapıtları, yasaklılar listesinin en tepelerindeydi. dolayısıyla da nazilerin kitaplarını toplatıp yaktığı ilk yazarlardandır zweig. hatta almanya'da nasyonalizmin yükselişi ile ilgili naçizane bir öneride bulunayım. fritz lang’ın 1931 yapımı "m" adlı filmi, dönemin almanya'sının atmosferini olağanüstü başarıyla yansıtır. filmde bir seri katil üzerinden o yıllardaki alman toplumunun gerginliğini ve yükselen milliyetçi duygularını görmek mümkün. filmi izlemek, o yılları anlamada kolaylık yaratabilir.
14- günün birinde zweig'ın evini gestapo basar. bütün evini didik didik ararlar. amaçları onu korkutmaktır. bu zweig için son nokta olur. çok sevdiği vatanından 1935 yılında ayrılır. bir daha asla avusturya'yı göremeyecektir!
15- sonrasında ingiltere, amerika ve en nihayetinde brezilya'da petropolis kentine yerleşir. bu küçük kentte eski salzburg günlerindeki gibi huzurlu bir ortam bulur. kapı komşularından biri şili'nin pablo neruda ile birlikte en büyük şairi sayılan gabriela mistral'dir. zira her iki şilili şair de nobel edebiyat ödülüyle onurlandırılmıştır.
16- ancak almanların ilerleyişi durmak bilmez. avrupa'nın ardından süveyş kanalı'nı işgale hazırlanmakta oldugunu okur zweig. üstelik brezilya'da dahi nazi sempatizanları artmaya başlamıştır. hatta zweig'a isimsiz tehdit mesajları bile gelmektedir. zaten hali hazırda brezilya'da almanca konuşmak bile yasak durumdadır. zweig artık avrupa ve insanlığın geleceği konusundaki tüm umutlarını yitirmiştir.
17- tarihler 21 şubat 1942'yi gösterdiğinde almanlar bütün avrupa'yı silip süpürmüş, japonlar uzakdoğu'da terör estirmeye başlamıştı. zweig ise savaşlardan en uzakta, brezilya'da idi. günümüzde de çılgınca sürmekte olan rio karnavalı, sokakları kana bulanmış dünyanın aksine rengarenk idi. zweig da karnavala katılır o gün, kısa bir süre dahi olsa coşkulu karnavalı izler. daha sonra eşi lotte'yi de yanına alarak biricik dostları ernst feder'i ziyaret eder. ondan ödünç aldığı montaigne kitaplarını geri verir ancak feder buna şaşırır: "ama hani montaigne üzerine yazacaktın?"der. zweig sessizliğini korur. gecenin sonuna doğru onu evine bırakırlar. zweig çifti evlerinde yalnız kalır. zweig ve eşi lotte veda mektuplarını kaleme alır. zweig aşırı dozda veronal alarak intihar eder. hemen ardından da lotte... o ölüm öncesinde lotte çiçekli bir elbise giymiştir, ebedi yolculuğa zweig'a sarılarak çıkar.
18- "bir insanın yaşamından çıkmak da bir sanattır" demişti mektupların birinde. bu düstura göre zweig gerçekten de büyük bir sanatçıydı. zira bu düşüncesini doğrularcasına intihar etmeden önce son bir mektup yazar;
"bu mektup sana vardığında ben kendimi eskisinden çok daha iyi hissedeceğim. senin iyi günler göreceğine eminim. melankoli yüklü yaşamımla daha uzun süre beklemediğim için beni haksız bulmayacağına inanıyorum. sana bu satırları son saatlerimde yazıyorum. kararımı verdiğim andan sonra kendimi nasıl da rahat hissettiğimi bilemezsin. sevgi ve dostlukla…hep yürekli ol! rahata ve mutluluğa kavuştuğumu öğrendin.
stefan”.
yalnızca birkaç saat sonra kendisiyle birlikte intihar edecek sadık eşi lotte'nin yanında bu satırları kaleme alır zweig. mektubun öznesi ise, tam 11 yıl boyunca evli kaldığı ve toplamda son 30 yıl öyle ya da böyle hayatında var olan eski eşi frederike! böylece zweig, her iki kadının hayatından da oldukça sanatkârane bir biçimde çıkar!
19- komşusu büyük şair mistral, dostunun ölüm haberini şöyle alır:
“bir sabah hizmetçi kız koşa koşa gelip şaşkınlık içinde: ‘gelin, onlar öldü!’ diye haykırdı. ben, ‘kimler?’ diye dehşetle sordum. hizmetçi kız: ‘onlar, onlar öldü!’ diye bağırdı yeniden. sokağa fırlayıp zweigların evine koştum ve onları birbirlerine sımsıkı sarılmış yatar halde buldum. zweiglar birbirlerine öyle sımsıkı sarılmışlardı ki bu durumda soğumuş olan vücutları birbirlerinden ayırmak için bazı uzuvlarını kırmak gerekti.”
20- brezilya hükümeti, zweig vasiyetinde özellikle istememesine rağmen ona yaraşır bir devlet töreniyle cenaze merasimi düzenler. başta önde gelen devlet adamları ve generaller olmak üzere, ülkedeki büyük yazarlar, sanatçılar ve pek tabii brezilya halkı da bu devasa törene katılır. resmi bir tebliğ olmamasına rağmen kentteki tüm dükkanlar kapalıdır. bütün brezilya ayaktadır. stefan zweig, görkemli bir törenle brezilya imparatorunun yanına defnedilir. bu da brezilyalılar için ne kadar önemli biri olduğuna dair küçük bir ayrıntıdır.
yararlanılan başlıca kaynaklar:
1- "günlükler" - stefan zweig, can yayınları
2- "dostlarla mektuplaşmalar", stefan zweig, everest yayınları
3-"dünün dünyası", stefan zweig, milli eğitim bakanlığı yayınları
4-"yarının tarihi", stefan zweig, can yayınları
5- "stefan zweig- hayatı ve eserleri", burhan arpad, ak kitabevi
6-"stefan zweig - biyografi", hartmut müller, kavram yayınları
7- "çağdaş alman edebiyatı", gürsel aytaç, gündoğan yayınları