Biri Seni Yok Saydığında İnsan Beyni Bunu Neden Fiziksel Acı Gibi Algılıyor?
geçenlerde; uyumadan önce tavana bakma ritüelimin tam ortasında, nereden gelip nereye konduğunu kestiremediğim bir soru pat diye öyle aklıma geldi “yakınen tandığın biri için bir gün hiçbir şey olmak nasıl bir acıdır?”
yani nasıl bir sancıdır, hangi yarayla akrabadır, bedende nereye dokunur? fizyolojik mi, ruhsal mı, yoksa ikisinin kesiştiği o tuhaf sınırda mı yaşanır? çünkü acı dediğimiz şey her zaman kırık bir kemikten, yanmış bir deriden ibaret değil. bazen suskunluktan doğuyor, bazen gözlerin görmezden gelişinden, bazen de kelimelerin yerini alan kasıtlı bir sessizlikten. bir şeye benzemeli bu acı sonuç olarak.
neyse konuya geleyim; bu soru ile alakalı biraz araştırma yaptığımda karşıma ostracism kavramı çıktı. antik yunan'dan gelen bir kavram yani görmezden gelinmek, yok sayılmak. daha modern tabirler ile kardeşleri de var: cancel culture, sosyal dışlanma benzer şeyler..
biraz daha okudum... sonuç olarak beni kişinin yaşadığı acı kısmı ilgilendiriyor ne olduğu çok önemli değil. oradan da 2003 yılında yapılan bir araştırmaya denk geldim. karşındaki kişinin seni cezalandırma yöntemi sessizlik olduğunda, beynin bunu “fiziksel acı”yla aynı yere yazıyor.
2003'te yapılan bir fmri çalışmasında (eisenberger, lieberman & williams), dışlanma deneyimi sırasında beynin anterior singulat korteksi aktive olmuş. burası normalde fiziki olarak canın acıdığında da ışıldayan bölge. yani sevgilin sana tek kelime etmeden masadan kalksa ve iki gün yazmasa, sinir sisteminde kafana çekiçle vurulmuş gibi kaydediliyor.
bu williams abinin ünlü modeline göre sessiz muamele, yok sayılma artık adına ne dersen, dört şeyi tehdit ediyor: aidiyet, özsaygı, kontrol, varoluş. düşün: bunlardan biri değil, hepsi tehdit altında. bir insanın kökten silinmesi bundan başka nasıl tarif edilebilir ki? o yüzden bu cezalandırma biçimi bir hakaretten, bir kavgadan bile daha derin iz bırakıyor insanda.
ve uzun vadede bu “yok sayılma” sadece mental anlamda etki etmiyor, bedeni de çürütüyor. kortizol yükseliyor, bağışıklık zayıflıyor, uyku bozuluyor. depresyon ve anksiyete kutudan çıkıyor ve üzerine atlıyor. yani susturulan her cümle, içerde yankılanan bir boşluk bırakıyor.
yani bu sessizlik bağ kurma ihtiyacını kökten baltalıyor. biri ile kavga bile etsen orada hâlâ “sen varsın” demek. sessizlik ise: “sen yoksun.”
ne kadar acı.
ezcümle; biri için hiçbir şey olmak yalnızca felsefenin soyut bir oyuncağı değil, bilimin de somut bir inceleme alanı. he ayağını kırmışsın, he görmezden gelinmişsin; ikisi de beyninin aynı acı defterinde.