Bireysel Silahlanma Arttıkça Toplumdaki Suç Oranı Azalır mı?

Dünya genelinde ve Türkiye’de sıkça tartışılan bireysel silahlanma meselesi, suç oranlarını gerçekten etkiliyor mu? İstatistikler bu konuda bize ne anlatıyor?
Bireysel Silahlanma Arttıkça Toplumdaki Suç Oranı Azalır mı?

"suçlu silah bulur; önemli olan iyi insanların da silahlı olabilmesi"

bireysel silahlanma ve suç oranlarına etkisi, sadece bizde değil dünya genelinde sıkça tartışılan bir konu. bir kesim, toplumda silah sayısı arttıkça suç oranlarının da artacağını düşünürken, diğer kesim ise silah taşıyan düzgün insanların suçları azaltacağı görüşünde. buna ilişkin uluslararası istatistikler de mevcut:

amerika örneği

istatistiklere göre abd’de son 30 yılda siviller rekor düzeyde silahlanırken şiddet suçları belirgin şekilde azalmıştır. 1991’den 2019’a kadar amerikalılar 215 milyondan fazla yeni silah edinmiş; aynı dönemde ülke genelinde şiddet suçları oranı %52 gibi büyük bir oranda düşmüş. yani "daha fazla silah, daha az suç" tezini destekleyen makro veriler mevcut. bu konuda ekonomist john lott’un more guns, less crime (daha çok silah, daha az suç) adlı kapsamlı çalışması da, eyaletlerde gizli taşıma ruhsatı yaygınlaştıkça şiddet suçlarında düşüş gözlendiğini ortaya koymuştur. ayrıca abd’de tüm eyaletler vatandaşlara bir şekilde gizli silah taşıma izni vermektedir ve ilginç bir istatistik: gizli taşıma ruhsatı sahipleri, genel nüfusa kıyasla istatistiksel olarak çok daha az suç işlemektedir. yani yasal silah sahibi, büyük ölçüde kurallara uyan dürüst vatandaştır.

ateşli silahın caydırıcılığı

silahlanmanın suçlular üzerindeki caydırıcı etkisi de istatistiklerde kendini gösteriyor. abd'de federal hükümetin 1986 yılında yaptırdığı bir ankette, hükümlü suçluların %40’ı "muhtemel kurbanlarının silahlı olmasından korktukları için" en az bir suçu işlemeye cesaret edemediklerini itiraf etmiştir. yine aynı ankette, suçluların %34'ü silahlı bir kurban tarafından korkutulduklarını, vurulduklarını veya yakalandıklarını belirtmiştir. bu veriler gösteriyor ki silahlı bir vatandaşın varlığı bile birçok suçu başlamadan engelleyebilir. nitekim bir röportajını dinlediğim "amerikalı aynasız" diye bildiğimiz eski fbı ajanı erdal kaya da bu konuda şuna dikkat çekiyor: "raporlara girmeyen birçok şey var... silahlı olup da silahının tetiğine basmadan birçok olay düzeltiliyor... amerika’da çok görüyoruz bunu. adamın sadece üzerinde silah var diye karşısındaki kişi uğraşmıyor... olay çıkmadan bitiyor". yani iyi niyetli kişi silahlıysa, çoğu zaman ateş etmeye gerek kalmadan kötü niyetli olanı caydırabiliyor.

yasa zoruyla silah bulundurma!

kennesaw örneği: bireysel silahlanmanın suç üzerindeki etkisine dair ilginç bir anekdot da abd’nin kennesaw, georgia kasabasından geliyor. kennesaw şehri 1982 yılında her hanenin evinde en az bir silah bulundurmasını zorunlu kılan bir yasa çıkardı, evet "zorunlu" kılan. sonuç çarpıcıydı: yasanın yürürlüğe girmesinin ardından daha ilk yılda hırsızlık vakaları yarıdan fazla düştü, takip eden birkaç yıl içinde hırsızlık oranı %80 azaldı. hırsızlar, halkın silahlı olduğunu bildikleri bu kasabada suç işlemekten çekinir hale geldiler. elbette bu tekil örnek şartlara özgüdür, ancak silahlı sivillerin suçlular üzerindeki caydırıcılığına somut bir örnek teşkil etmektedir.

diğer ülkeler

sadece abd'den değil, farklı ülkelerden de benzer eğilimler mevcut. örneğin isviçre, yukarıda bahsettiğim gibi sivillerin yüksek oranda silah sahibi olduğu ama suç oranlarının düşük seyrettiği bir ülke. milyonlarca şahsi silaha rağmen, isviçre dünyanın en düşük silahlı şiddet oranlarından birine sahiptir; bu durum, silah sahipliğinin otomatik olarak suçu artırması gerekmediğine bir örnektir. benzer şekilde, silahlanmanın serbest olduğu bazı abd eyaletlerinde suç oranlarının, silah yasaklarının sıkı olduğu bölgelere kıyasla daha düşük olduğuna dair pek çok istatistiksel çalışma mevcut.

elbette her araştırma aynı sonuca varmayabilir ve "silahlanma-suç" ilişkisini etkileyen sosyoekonomik pek çok değişken vardır. ancak uluslararası veriler genel olarak sivil silahlanmanın kontrollü bir biçimde arttığı yerlerde suç oranlarının yükselmediğini, aksine çoğu zaman düştüğünü gösteren örneklerortaya koyuyor. bu da bireysel silahlanma savunucularının "suçlu silah bulur; önemli olan iyi insanların da silahlı olabilmesi" argümanını destekliyor.

türkiye'de bireysel silahlanma

"devleti koruyan silah taşısın da, vatandaşı koruyan neden taşımasın?"

türkiye’de bireysel silahlanma, herkesin sorunlu olduğunu kabul ettiği 6136 sayılı ateşli silahlar kanunu kapsamında düzenlenen hayli sıkıntılı bir konudur.

ruhsat alma süreci kısaca şöyle işliyor: silah edinmek isteyen kişi, ikametgahının bağlı olduğu il/ilçe emniyet müdürlüğüne bir dizi belge ile başvuruda bulunmalı ve bazı koşulları sağlamalıdır. internetten araştırdığım kadarıyla genel şartlar şunlar:

1. 21 yaşını doldurmuş olmak.
2. t.c. vatandaşı (ya da geçerli süreli ikamet iznine sahip) olmak.
3. devlet hastanesinden, heyet onaylı "sağlam" raporu almak (fiziksel ve ruhsal sağlığının yerinde olduğunu belgelemek).
4. ağır bir sabıka kaydının olmaması ve ayrıca vergi borcu gibi engellerin bulunmaması.
5. devletin belirlediği ruhsat harcı ve vergi ücretlerini ödemek.

bu koşulları sağlayan vatandaş, gerekli formları doldurup belgelerini teslim ettikten sonra uygun görülürse ruhsat alabiliyor. türkiye’de verilen silah ruhsatları 5 yıl süreyle geçerli olup, süresi dolduğunda yenilenmesi gerekiyor.

ruhsatlar kullanım amaçlarına göre iki ana türe ayrılıyor: "bulundurma ruhsatı" ve "taşıma ruhsatı". bulundurma ruhsatı, kişinin silahını sadece evinde veya işyerinde bulundurmasına izin verir; bu ruhsatla silahınızı yanınızda taşıyamazsınız. taşıma ruhsatı ise silahı üzerinde, günlük hayatta taşımaya imkan tanıyan ruhsat. ancak taşıma ruhsatı almak türkiye’de oldukça zordur -neredeyse imkansız- ve pahalıdır. kanun, taşıma ruhsatını sadece belirli gerekçelerle veriyor: örneğin ciddi bir can güvenliği tehdidi altında olduğunun ispatlanması (somut ölüm tehditleri almış olmak ve valilik onayı), ya da yüksek riskli bir meslek grubunda yer almak (büyük miktarda nakit veya kıymetli eşya ile uğraşan kuyumcu, akaryakıt istasyonu sahibi, banka müdürü; avukat, hakim, noter; pilot veya gemi kaptanı; sürü halinde hayvan otlatan çoban; spor atıcısı, avcı vs. gibi) durumlarında taşıma ruhsatı verilebiliyor. sayılan bu kriterlere uymayan ortalama bir vatandaşın taşıma ruhsatı alması neredeyse imkansız ve aynı zamanda çok yüksek harç ücretleri gerektiriyor. dolayısıyla çoğu kişi için pratikte mümkün olan, bulundurma ruhsatıdır.

türkiye’de bireysel silahlanmanın mevcut durumu da biraz karışık. resmi verilere göre haziran 2022 itibarıyla türkiye’de sivil vatandaşlarda yaklaşık 1 milyon ruhsatlı silah bulunmaktadır. bu sayı, toplam nüfusa oranla oldukça düşük (emniyet verilerine göre nüfusa oranla ruhsatlı silah sahipliği türkiye’de %3 civarıyken, örneğin italya’da %11, almanya’da %6.6, fransa’da %4.8’dir). öte yandan, ruhsatsız silahların yaygınlığı ülkemizde ciddi bir mesele. tam olarak kaç adet kaçak silah bulunduğunu kimse kesin olarak bilmiyor; farklı kurumlar farklı tahminler veriyor. bir sivil toplum kuruluşu olan umut vakfı, türkiye’de ruhsatsız (kaçak) silah sayısının 20-30 milyon aralığında olabileceğini iddia ediyor. hatta vakfın başkanı prof. dr. ayhan akcan, basına yaptığı açıklamada "türkiye'de yaklaşık 4 milyon ruhsatlı silah var, bunun 9 katı kadar da ruhsatsız silah mevcut, toplamda yaklaşık 36 milyon silah olduğu düşünülüyor" demiştir. bu rakam resmi makamlarca tartışma yarattı ve içişleri bakanlığı tarafından abartılı bulunup reddedildi. daha bağımsız bir kaynak olan small arms survey (sas) ise 2017 -dikkat edin 8 yıl önce- verilerine dayanarak türkiye’de sivillerde toplam 13.2 milyon civarı ateşli silah olduğunu, bunların sadece 2.5 milyonunun ruhsatlı, geri kalan yaklaşık 10.7 milyonunun ruhsatsız olduğunu tahmin ediyor. bu tahmin baz alındığında bile, sivil silahların yaklaşık %80’i kayıt dışı demektir. bu sayı türkiye’yi silahlı sivillerdeki toplam silah sayısı bakımından dünyada ilk 10’a, avrupa’da ise almanya’nın ardından 2. sıraya yerleştiriyor. ruhsatsız silah sayısında ise türkiye, avrupa’da ne yazık ki ilk sırada geliyor -şaşıranlar olabilir. yani bu kadar sıkı olmasına karşın, pratikte milyonlarca silahın halk arasında kaçak dolaştığı anlaşılıyor.

bir diğer husus da, kamu görevlileri ve vatandaş arasındaki uygulama farkı. ülkemizde polis, asker, jandarma, yargı mensupları gibi devlet görevlileri, emekli olduktan sonra bile ömür boyu silah taşıma hakkına sahipler. örneğin kanunlara göre tüm emekli polisler ve subaylar, belirli sayıda da olsa, ömür boyu ücretsiz taşıma ruhsatı alabiliyor; belediye başkanları, milletvekilleri, bakanlar ise görevleri süresince ve sonrasında otomatik olarak ücretsiz silah taşıma iznine sahip. yani devlet, kendi görevlilerine silah konusunda oldukça cömert davranırken, sıradan vatandaş konu olunca çok daha kısıtlayıcı oluyor. bu durum, bireysel silahlanma tartışmalarında sık sık dile getirilen bir husus: "devleti koruyan silah taşısın da, vatandaşı koruyan neden taşımasın?" sorusu akıllara geliyor.

neden bireysel silahlanma? (türkiye perspektifi)

onca yasal zorluk ve tartışma varken türkiye’de bireysel silahlanmayı savunanlar bunu neden gerekli görüyor? öncelikle ülkemizin gerçeklerinden başlayalım. kız kardeşini savunurken öldürülen delikanlı, yol verme tartışmasında erkeklerce dövülen kadın sürücü, evinde eğlenirken komuşularının tecavüzüne uğrayan genç kızlar, altınları çalınırken boğazı kesilen kuyumcu, yayaya su sıçrattı diye başından vurulan işçi gibi şiddet olaylarını artık maalesef fazlaca görmeye başladık. kimi zaman saldırganlar silahla, kimi zaman bıçakla, bazen de sopayla insanların canına ve ırzına kast edebiliyor. polisimiz elbette canla başla çalışıyor ancak hayatın doğal akışı gereği her yere anında yetişmeleri mümkün değil -yetişmekten kastım; hayati öneme sahip, ölümle yaşam arasındaki saniyeler. işte bu noktada, bireyin kendi can güvenliğini sağlama ihtiyacı gündeme geliyor. bana göre her insanın en doğal haklarından bir tanesi kendi savunabilme hakkıdır, en azından emniyet güçleri olay yerine intikal edene kadar. gerçekten de kendini, ailesini, namusunu koruyamama fikri sıradan bir vatandaş için çok korkutucu. bireysel silahlanmayı savunanlar da tam bu noktaya vurgu yapıyor: meşru müdafaa, insanın en temel hakkıdır ve kimi durumlarda bunun en etkili aracı ateşli silahlardır.

bir diğer önemli argüman, caydırıcılık ve suçla mücadeleye katkı meselesi. yukarıda da değindim üzere; suç işleme niyetindeki kişiler eğer potansiyel kurbanlarının silahlı olabileceğini bilseler büyük ihtimalle iki kez düşünürler. hele ki ülkemizde bu kadar ruhsatsız silah dolaşırken, yasa tanımayan suçlular zaten bir şekilde silah bulabiliyorken, namuslu insanların tamamen silahsız olması aslında suçlunun işini kolaylaştırıyor. bana göre kimse ruhsatlı tabancasıyla banka soymaz. yani bir kişinin ruhsatlı silahını kötüye kullanması çok nadir görülen bir durumdur, ama bu olası astronomik ihtimali bahane ederek milyonlarca insanın savunma hakkını yok saymak da doğru değildir. ayrıca istatistiklere göre pek çok hadise, silah çekmeye bile gerek kalmadan, suçlu kişinin silahlı birine bulaşmak istememesi sayesinde başlamadan bitiyor.

bireysel silahlanmayı savunanlar, eğitimli ve yasal bir şekilde silahlanan vatandaşın, suç anında adeta polis gelene kadar köprü vazifesi görebileceğini söylüyor. örneğin evine giren soyguncuyu kendi tabancesiyle etkisiz hale getiren veya kalabalık içinde etrafa ateş açan bir manyağı silahıyla durduran vatandaş hikayeleri duyuyoruz. bunlar tabii ki istisnai durumlar, ama bir tek böyle hayat kurtarma örneği bile bireysel silahın doğru elde olduğunda ne kadar işe yarayabileceğini gösteriyor.

bir de psikolojik ve sosyolojik boyutu var. kötü niyetli insanlar her zaman var olacak; önemli olan iyi insanların kendini koruyabilmesi. insanlar evinde, işyerinde kendini tamamen savunmasız hissettiklerinde, bu toplumsal psikolojiyi de kötü etkiliyor. oysa makul ölçülerde bir silahlanma, vatandaşta "zor durumda çaresiz kalmam" duygusu oluşturarak güven hissini artırabilir. tabii burada altını çizmek gerekir ki sorumluluk bilinci, eğitim ve yasal denetim çok önemli. kimse amerika’daki gibi kontrolsüz bir silah serbestisi talep etmiyor. istenen, kanuna uyan vatandaşın, gerekli eğitim ve denetimle, kendini savunma aracına erişebilmesi. zaten suç işlemeyi kafaya koymuş kişiler yasa dışı yollardan silah bulabiliyorsa, yasalar sadece dürüst insanları silahsız bırakmış oluyor, bu da adil bir durum değil bence.

sonuç itibarıyla

bireysel silahlanma meselesi güvenlik ihtiyacıyla ilgili bir konu. herkes silah sahibi olmak zorunda değil elbette, hatta çoğumuz hayatımız boyunca silaha ihtiyaç duymadan yaşamak isteriz. ama hayatın gerçekleri maalesef öyle değil. devletimiz elbette vatandaşını korumak ister, polisimiz var gücüyle uğraşır; fakat her an, her yerde yanımızda bir görevli olması imkansız. işte o an geldiğinde, canımızı koruyabileceğimiz son çare meşru müdafaa hakkı ve gücüdür -bu güç kaynağını haktan alır. bireysel silahlanmayı savunan vatandaşlar, tam da bu nedenle "silah bir sigortadır" diye düşünüyor. nasıl ki yangın söndürücüyü her gün kullanmıyor ama acil durumlar için elimizin altında olmasını istiyorsak, silahı da öyle görmek gerek. kötüye kullanılmadığı sürece, bilinçli ellerdeki ateşli silahın kimseye zararı yok; aksine, belki de bir gün bir masumun hayatını kurtarabilir.

şahsi fikrim; ortada suç ve şiddet tehdidi varken ve günbegün artıyorken, dürüst vatandaşların da silah sahibi olmasını desteklemeliyiz ki hem kendilerini koruyabilsinler hem de gerektiğinde suçlulara karşı caydırıcı bir güç oluşturabilsinler. mesele silah değil, kimin elinde olduğu. iyi insanların elindeki silah, kötü niyetlilerin planlarını bozabilecek sessiz bir caydırıcı, gerektiğinde de hayat kurtarıcı bir araçtır.