Bir Kadınla Tanışma Denemesi Hüsranla Biten Ekşi Sözlük Yazarının Trajikomik Anısı
şubat ya da mart, hatırlamıyorum. soğuktan insanlar yürüyor mu, horon mu tepiyor, belli değil. buharlı gemi gibi geçiyor, sigara içenler. sanayi devriminin tarihini hatırlıyorsun durduk yere.
ben de o havaları severim. sabahları yürüyüşe çıkarım. gri beyaz tonlar, etrafa yayılan sis, sessizlik hoşuma gider. öyle yine bi sabah çıktım, sahil turu attım, balıkçı kahvesine oturdum, çay simit keyfi yapacağım. soba yanıyor ortada. balıkçılar yakaladıkları köpek balıklarını anlatıyor birbirine. o sırada gözüm bi masaya takıldı.
sonbahar yaprağı sarısı bi berenin yanından uzanmış uzun kumral saçlar, kar beyazı bi atkı, eldivenler, elde adını göremediğim bi kitap, ilgiyle okuyan gözler, ara sıra oluşan şaşırmışlık ifadesi... o yanan sobayı bi anda kalbime soktular sanki, sıcacık oldum.
ne desem, ne desem, kendimi yiyorum. kitabı mı sorsam, bi bahane mi uydursam. kalkıp giderse çünkü koşar denize atlarım sinirden, öyle hoşlandım. hiç de bakmıyo, bi göz göze gelsek belki gülümserim, bi şey yaparım, bi etkileşim olur. yok gömülmüş kitaba.
dayanamadım, en sonunda kalktım gittim yanına. ''bi çay içer miyiz?'' diye tatlı bi ses tonuyla sordum. bana bakmadan boş bardağı uzattı. ''bi tane daha alırım, teşekkür ederim.'' dedi. gittim ben de emin abi'den istedim; doldurdum, getirdim, koydum önüne. napayım.