Bir Intel Çalışanından Endüstri 4.0'ın İş Kolları ve Sanayiyi Nasıl Etkileyeceğinin Vizyoner Analizi
endüstri 4.0 konusunda ortaya atılan 3 farklı fikir var gibi gözüküyor
1) istisnasız herkes işsiz kalacak.
2) mavi yakalar işsiz kalacak, beyaz yakalar ihya olacak.
3) hem beyaz yakalar hem de mavi yakalarda bir kısım işini kaybedenler olacak ama yine de herkes işsiz kalmayacak.
ben üçüncü gruptayım. aslında burada yaşanan şey yeni bir şey değil. mesela 1900 yılında abd'de 30 milyon çiftçi vardı. ülkenin toplam nüfusu o dönemde 76 milyon olduğuna göre her 2 kişiden biri çiftçiydi. diğer bir deyişle 30 milyon insanın ürettiği yiyecekler 76 milyon insanı besliyordu ve ortalama her çiftçi 2 kişilik yiyecek üretiyordu. bugün abd'de toplam 3 milyon çiftçi ve 320 milyon nüfus var ve her çiftçi ortalama 100 kişilik yiyecek üretiyor. üstelik günümüzde ortalama bir insan 1900 yılına göre 2-3 kat fazla kalori harcıyor yani o zamandan beri kişi başına artan tarım üretimi kalori bazında 100 kat kadar.
eskiden bir tarladan 1000 kişinin çalışarak yaptığı üretimi bugün john deere traktörleri sayesinde 10 işçi yapabiliyor (bu entry john deere sponsorluğunda girilmiştir). peki geri kalan 990 kişi işsiz mi kaldı? hayır. abd'de daha bugün açıklanan rakamlara göre işsizlik oranı yüzde 3,8. geri kalan işçiler tarlada çalışmak yerine john deere şirketinde çalışmaya başladı. bazıları traktör dizayn etti, bazıları o traktörün satışını yaptı, bazıları şirketin marketing departmanına geçti, kimileri insan kaynaklarında çalıştı, öbürleri şirketin fabrikasında çalıştı. böylece eskiden tarımla çalışan insanlara bir sürü yeni iş imkanı sağlandı. birkaç sene önce caterpillar şirketinde çalışırken dedeleri, babaları çiftçilik yapan ve şimdi kendisi şirketin bünyesinde çalışan bir çok insana denk gelmiştim.
aynısı başka sektörlerde de göründü. mesela eskiden bin madencinin çalıştığı madenlerde artık makineler sayesinde 20-30 madenciyle aynı üretim yapılabiliyor. geri kalan madenciler işsiz mi kaldı? hayır, başka sektörlere geçti.
geçen gün elon musk'a tesla'yla ilgili bir soru soruldu. elon musk tesla'nın fabrikasındaki üretimin çoğunun robotlar tarafından otomatik olarak yapıldığını söylemişti. buna cevap olarak gazetecilerden biri "peki o zaman neden fabrikada 10 bin işçi çalıştırıyorsunuz" diye sordu. elon musk "fabrikada üretimi robotlar yapıyor ama o robotların bakımı, tamiri gibi bir çok işi insanlar yapıyor" demişti. kısaca insanlar üretimden ziyade başka başka işlere yönelmeye başlıyorlar.
bir örnek de oregon'dan vereyim
bundan 50 yıl önce oregon dünya'daki en büyük odun üretim merkezlerinden biriydi. dört mevsim yağışlı iklim, aşırı derecede verimli topraklar ve batı yakasının tamamen cam ormanlarıyla kaplı olması yüzünden kaliteli odun üretimi yapılan eyalette yaşayan insanların %50'sinden fazlası odun endüstrisinde çalışıyordu. şu anda bu eyaletin küçük bir orman kasabasında yaşıyorum ve yaşlıların anlattığına bakılırsa eskiden liseyi bitirenler yaz tatilinde ormana gidip oduncülük şirketlerinde 3 ay çalışırmış, döndükten sonra ceplerinde yeni bir ev alacak kadar para olurmuş. o dönemde zaman zaman 1 haftalığına kampa odun kesmeye gidip 1 hafta sonra sıfır araba alacak kadar parayla dönenler oluyormuş. sonra burada bir çok doğayı koruma kanunu geçirildi ve iş makinelerinin de yaygın kullanımıyla odunculukta çalışanların sayısı %50'lerden %2-3'e kadar düştü.
odunculuk yerine başka endüstriler oluştu. adamlar "madem muhteşem bir doğamız var ve onu en iyi şekilde koruyoruz, turizme ve doğa sporlarına yoğunlaşalım" dediler. odunculuk sonrası işsiz kalan insanların bir kısmı turizme yönelirken bir kısmı nike, columbia, adidas gibi spor malzemesi üretip satan şirketlerde çalışmaya başladı. intel'in oregon'da 30 bine yakın eleman çalıştırması da yerel ekonomiyi çökmekten kurtardı. artık günümüzde 1 haftalığına ormana gidip araba alacak kadar parayla dönen liseli gençler yok ama eyalette işsizlik oranı %4'un altında. eyalette kişi başı yıllık gelir geçen sene 50 bin doları aştı ve 2020'de asgari ücret saatlik 15 dolara yükselecek. demek ki odunculuk işlerinin kaybedilmesi o kadar da kötü olmadı.
bu sadece mavi yaka mesleklerle sınırlı da değil, beyaz yaka mesleklerin hüviyeti de giderek değişiyor
eskiden mühendisler ve mimarlar her türlü hesaplamayı kağıt kalemle yaparmış. özellikle istatistikçilerin bir veriyi hesaplaması günlerce sürüyormuş. günümüzde yazılımlar sayesinde eskiden günler süren veri hesaplamaları artık 10-15 saniyede tamamlanıyor (10 saniyede aktım emeğine sağlık kardeş). eskiden belki 5-6 mühendisin yaptığı üretimi şimdi daha güçlü yazılım ve bilgisayarlar sayesinde 1-2 mühendis yapabiliyor. bu durumda mevcut mühendislerin %60-70'inin işini kaybedip işsiz kalması gerekirdi değil mi? mühendisler işlerini mi kaybetti? tabi ki hayır. bundan 10 yıl önce pc marketini ve teknoloji dünyasını neredeyse domine eden ama son 10 yıldır batmakta olduğu söylenen intel bile son 20 yılda bünyesinde çalışan mühendis sayısını 30 binden 40 bine çıkarttı. merak edenler için intel'in yeni mezun maaşı primlerle beraber ama vergi kesintisinden önce california'da 8 bin dolar, oregon'da 6 bin dolar civarı ve her yıllık tecrübe için buna aylık 500 dolar ekleyin. mesela oregon'da 10 yıl tecrübeli bir intel mühendisi aylık 11 bin dolar kazanacaktır. demek ki mühendisler için müthiş bir talep var.
artık meslekler eskisine göre daha spesialize (plaza türkçesi?) hale gelmiş durumda. eskiden "doktor bey" vardı, şimdi 100 çeşit doktor var (akciğer kanser uzmanı doktor bey). eskiden "psikolog hanım" vardı, şimdi "çocuk depresyonu uzmanı psikolog hanım" var. eskiden "avukat bey" vardı, artık "avrupa birliği iş hukuku uzmanı avukat bey" var. eskiden beyaz yaka belli bir alana yönelip o alanda bir çok bilgiye sahipti ama şimdi beyaz yakalar çok daha spesifik konularda uzmanlaşmaya başladılar.
mesela kendi mesleğimden örnek vereyim
eskiden "psikolog" diye bir meslek vardı. sonra farklı farklı alanlara bölündü. "pratik psikolog" ve "akademik psikolog" diye iki alana ayrıldı. sonra bunlar kendi aralarında "klinik psikolog", "deneysel psikolog", "endüstriyel psikolog" diye bölündü. sonra endüstriyel psikologlar bir çok alt dala bölündü. mesela işe eleman alınırken yapılan testleri düzenleyen psikologdan tutun da şirket çalışanlara memnuniyet testi yapanlara, performans ölçümü yapanlardan çalışanların şirketin kültürüne uyum konusunda danışmanlık yapanlara kadar bir çok alt dal oluştu. mevcut hemen hemen tüm beyaz yaka meslekler alt dallara ve uzmanlıklara bölündü. artık bilgisayarlar ve gelişen teknoloji sayesinde sadece mavi yakalar değil beyaz yakalar da işlerini daha verimli bir şekilde yapıyor ama bu işsizliğe sebep olmadı. aksine, daha farklı iş alanları açıldı.
kaldı ki istisnasız tüm işleri robotlar yaparsa ve tüm insanlar işsiz kalırsa üretilen o kadar ürünü kim satın alacak? müşteri yoksa üretim de yoktur ve üretim yoksa şirketler de para kazanamaz. bu durumda ortaya atılan fikirlerden biri "üniversal maaş" yani devletin robotla üretim yapan şirketlerden vergi toplayıp istisnasız herkese maaş bağlaması. uzun vadede böyle bir şey uygulanabilir hatta toplumun bazı kesimlerinde uygulanmaya başlandı bile denilebilir.
açıklayayım
eskiden insanlar tarımla geçinirken ailelerin çok çocuk sahibi olması önemliydi. 1800'lerde ortalama bir aile 10 kadar çocuk sahibi olabiliyordu. bir sonraki nesilde (dedelerimiz) çocuk sayısı 6-7'ye düştü. bir sonraki nesilde (babalarımız) 4-5 çocuğa düşüldü. bundan sonra nesilde de (biz) 2-3 çocuğa düşüldü. günümüzde ailelerin çoğu 1-2 çocukla yetiniyor ve batı ülkelerinde çoğu zaman evlenip çocuk sahibi olmayan aileler de mevcut. bu durumda nüfustaki ortalama yaş giderek artıyor. örneğin bugün japonya'da nüfusun %35'i 60 yaşın üzerinde, %25'i 65 yaşının üzerinde, yani nüfusun neredeyse üçte biri devletten emekli maaşı alıyor. batı ülkelerinde de benzer manzaralar mevcut. nüfuslar yaşlandıkça emekli maaşı alan insanların oranı artıyor. insanlar daha az çocuk sahibi oldukça mevcut işçi sayısı azalıyor.
bu durumda 1-2 nesil sonra işlerin çoğunu robotlar yapıyor olsa bile genç nüfusun sayısı az olduğu için bu bir şekilde dengelenecektir. artık doğan çocuklar daha küçük yaştan teknoloji kullanmaya başlıyor ve bazı bölgelerde daha ilkokulda programlama dersleri verilmeye başlandı. gelecekte işler daha da spesifik hale gelecek ve uzmanlık alanları daha da büyümeye devam edecek. belki bundan 50 yıl sonra 200-300 doktor çeşidi, bir o kadar da mühendis çeşidi olacaktır.
bu arada gelecekte çalışma saatleri de azalacak deniyor
bunun ilk işaretlerini şimdiden görmeye başladım. örneğin eskiden günde 2-3 saat trafikte geçirilirken şimdi özellikle teknoloji başta olmak üzere bir çok sektörde çalışanlara "evden çalışma" imkanı sağlanıyor. tek başına bu bile her gün işte geçirilen vakti azaltmaya yetiyor. çevremde gözlemlediğim kadarıyla eskisine göre çok daha az mesaiye kalan insan var. eskiden bir çok insan haftasonları çalışırken artık yok denecek kadar az. eskiden intel'in park yeri gece 6-7'de bile arabalarla dolu olurmuş ve şimdi 4'ten sonra park yeri boşalmaya başlıyor ve 5:30 gibi tek tük araba kalmış oluyor. insanların çalışma saatleri ve şartları biraz daha rahat hale gelmiş gibi gözüküyor. ha şunu da diyebilirsiniz: "bu batı ülkelerinde bugün olur, türkiye'ye ulaşması 10-15 yıl sürer" ama er ya da geç gelişim tüm dünyaya yayılacaktır çünkü evrimin ve gelişimin önünde durulamaz.
şu anda lisede olanlar veya üniversiteye yeni başlayanlara uzmanlaşmalarını tavsiye edebileceğim alanlar: artificial intelligence, machine learning, autonomous driving, virtual reality, augmented reality, alternative energy, data science, data security.
mesela şu anda silikon vadisi şirketleri data scientist dediğimiz veri bilimcilerini havada kapıyor. data science'den anlayan birini bulduklarında 10-15 bin dolar maaş önerip "ne zaman başlayabilirsin?" diye soruyorlar. özellikle lyft ve uber gibi şirketler bu konuda inanılmaz ağresifler. adamların beyaz yaka kariyer sayfasında belli bir iş tanımı bile yok. "data science'tan anlıyorsan gel başla, sana bir iş buluruz" diyorlar. hemen hemen her gün bu konuda bir çok muhabbete kulak misafiri oluyorum ve ortada müthiş bir talep var. önümüzdeki 5-10 senede abd'de beyaz yakalara verilen çalışma vizesi (h1b) büyük ölçüde bu alanlara aktarılacak gibi gözüküyor. zaten h1b kotasını sürekli sömüren şirketler (intel, microsoft, facebook, google gibi) mevcut kotalarını yukarıda saydığım alanlarda kullanıyorlar. artık bu konularla alakalı değilse teknik mesleklerin bile (örneğin inşaat mühendisi) h1b alması oldukça zor bir hale geldi (ama imkansız değil).
artık insan kaynakları gibi departmanlar bile ai, machine learning gibi teknolojileri kullanmaya başladı. mesela şu anda çalıştığım takımın üyelerinden birinin bilgisayar mühendisliğinde doktorası var ve adam ise başvuranların cv'leriyle şirketin mevcut işlerini eşleştiren bir yazılım üzerinde çalışıyor. mesela ben de şirketin her yıl 100 bin çalışanına yolladığı anketlerde yazılan yorumları okuyup puan veren, kategorilere ayıran bir yazılım üzerinde çalışıyorum. kısaca artık insan kaynakları bile oldukça teknik bir hale gelmeye başladı. güya insan kaynaklarındayız ama bizim takımdaki 7 kişinin 4'unun doktorası, 3'ünün çift master'i var. kısaca iş hayatı eskisine göre daha rahat hale geliyor ama uzmanlıklar giderek daha da sivriliyor.
yazıyı bitirmeden bir örnek daha vereyim
intel israil'deki mobileye şirketini satın aldığından beri bmw'yle beraber kendi "kendini sürebilen araba" projesi üzerinde çalışıyor (proje takımı almanya ve oregon'da). tabi bunu ford, gm, tesla, volkswagen ve google gibi diğer şirketler de deniyor. mesela kendi kendini sürebilen bir araba gün boyunca gerek kameralarıyla gerek diğer aygıtlarıyla 40-50 gb civarı bir veri topluyor/harcıyor. günümüzde bir çok internet servisinin aylık kotası bile bunun altındayken bu kadar verinin toplanıp, işlenip, analiz edilip, servise sunulması çok büyük bir emek isteyecek. gelecekte her araba birer süper-bilgisayar olacak ve yukarıda saydığım uzmanlıklardan (ai, machine learning, data science) anlayan insanlara çok fazla ihtiyaç olacak. ortada bu kadar veri varken en önemli mesleklerden biri de hiç şüphesiz data security yani veri güvenliği olacak.
bu konuda elimde bir çok veri var ama birçoğunu paylaşmam yasak olduğu (şirket politikası) için sadece bir kısmını paylaşabildim ama tüm verileri paylaşsaydım bile yazının ana fikri değişmeyeceği için bir şey fark etmezdi. neyse bu entry'i de çok uzattım. aslında 3-4 paragraf yazıp bırakmayı planlıyordum ama neden bu kadar uzadığını ben de anlamadım (eşim çok konuştuğumu, bir konuşmaya başladığımda susmak bilmediğimi söylüyor gerçi).
tamam tamam, sustum.