Binyıllardır Aslında Pek de Değişmeyen İç Çamaşırların Oldukça Kısa Tarihi
üniversitede giysi/kıyafet tarihi dersi almış biri olarak, iç çamaşırlarının tarihçesi hakkında bazı temel bilgiler paylaşmak isterim.
viktorya dönemine (1837–1901) kadar, antik çağ insanlarının bugünkü anlamda "iç çamaşırı" diyebileceğimiz özel giysileri pek yoktu. peştamal, şalvar benzeri bol pantolonlar ya da korse/atlet türü parçalar ancak çok daha sonra yaygınlaştı.
bilinen en eski iç çamaşırı türü, mö 5000 civarına tarihlenen peştamaldır. bu ilkel giysi, deri şeritlerden oluşur ve bele sarılıp bacak arasından geçirilerek bir kemer yardımıyla sabitlenirdi.
peştamal, mısırlılar’dan romalılara, hintliler’den çinlilere kadar birçok kültürde görülür. hatta modern zamanlarda, hazır bebek bezlerinden önce bebeklere giydirilen ilk "giysi" de genellikle peştamal benzeri bir yapıya sahipti. (tabii ki zıbından sonra)
antik mısır'da, yüksek statülü kadınlar, göğsü açıkta bırakacak şekilde tasarlanmış, omuz askılı ve ayak bileğine kadar uzanan dar keten tunikler giyerdi:
erkekler ise iç çamaşırı olarak kısa bir eteğe benzeyen keten peştamallar kullanırdı. sıcak iklim nedeniyle, bu peştamallar çoğu zaman tek giysi olarak yeterliydi:
antik yunan erkeklerinin de giysilerinin altında peştamal benzeri parçalar giydiği düşünülür. kadınların ise özellikle göğüs ve bel bölgesini şekillendirmek için kuşaklar taktığı bilinir. ilyada ve odysseia gibi metinlerde, ketenden yapılma bu kuşaklara dair betimlemelere rastlanır.
yunan kadınları, apodesmos (göğüs ve beli örten bandaj) ya da mastodeton (göğüsleri bastıran bandaj) gibi iç giyim ürünleri kullanıyordu:
romalılar ise “subligar” adı verilen iç çamaşırını hem erkekler hem kadınlar için kullanıyordu. bu giysi, kısa pantolon ya da peştamal biçiminde olabilir. kadınlar ayrıca “mamillare” adlı göğüs bandını da takardı.
16. yüzyıla kadar büyük bir değişim gözlenmese de, özellikle erkek kıyafetlerinde “kılıf” (codpiece) adı verilen dikkat çekici bir yenilik ortaya çıktı. düğmeli ya da çıtçıtlı bu kese, erkeklerin pantolonlarını çıkarmadan idrar yapabilmesini sağlıyordu:
kadınların ise uzun elbiseleri nedeniyle iç çamaşırlarını kullanımı daha kısıtlıydı. ancak 2008 yılında, avusturya'da bulunan 600 yıllık bir sütyen ve erkek küloduna benzeyen bir parça, orta çağ’ın iç giyimi konusunda hala keşfedilecek çok şey olduğunu gösterdi.
fransız devrimi, sadece monarşiye değil, aristokrasiye ait semboller olan korselere ve iç çamaşırı alışkanlıklarına da başkaldırıyı beraberinde getirdi. kadınlar geleneksel korseleri ve kombinezonları terk ederek, daha sade göğüs bantlarına ve doğal hatları vurgulayan tasarımlara yöneldi.
18. yüzyılın sonlarında, iç çamaşırları fabrikalarda seri üretime geçince önemli bir dönüşüm yaşandı. insanlar artık bu giysileri evde dikmek yerine mağazalardan satın almaya başladılar. bu da iç çamaşırının daha standart ve toplumsal rol ve normlara göre şekillendirilmiş hale gelmesine yol açtı.
19. yüzyılın sonlarına doğru, paçalı donlar, mayolar ve bisiklet kıyafetleri gibi ürünler hem erkek hem kadın giyiminin parçası haline geldi.
20. yüzyıl, iç çamaşırlarının “kadınsı” ve “erkeksi” olarak net biçimde ayrıldığı bir dönemdir. sütyen, külot, boxer ve slip gibi tasarımlar hem işlevsel hem de estetik olarak çeşitlenmiştir.
yüzyılın ortalarında, iç çamaşırlarında esneklik, konfor ve vücuda oturma gibi tasarım öncelikleri öne çıktı. kumaş teknolojilerindeki ilerlemelerle birlikte, malzeme çeşitliliği ve beden skalası da büyük ölçüde arttı.
günümüzde iç çamaşırları, yalnızca hijyenle değil, aynı zamanda bireysel ifade, konfor ve modayla da ilişkilidir. erkek ya da kadın külodunun “süper belirlenmiş” olması, aslında sanayi sonrası dünyada norm haline gelmiş toplumsal cinsiyet beklentilerinin bir yansımasıdır.
ancak tarih bize şunu göstermektedir ki iç çamaşırı dediğimiz şeyin biçimi, işlevi ve cinsiyetle ilişkisi, zamanın kültürel, ekonomik ve politik iklimine göre sürekli değişmiştir. bugün “kesin” ve “doğal” gibi görünen ayrımların, aslında oldukça geç tarihli, yapay ve değişken olduğunu unutmamak gerekir.