Bilgisayarların Hegemonyasında Yoluna Devam Eden Satrancın İnsan Ruhu: Mihail Tal
hakkında en fazla konuşulan, en efsaneleşmiş, en fantastik dünya satranç şampiyonudur mihail tal. şampiyonluk tacını sadece 1 yıl taşımış olmasına rağmen, bütün dünya şampiyonlarından -kasparov dahil- daha fazla hayranı vardır.
onu özel kılan şey; bugün de satranç için büyük bir sorun haline gelen teorik varyantların, sıkıcı-ruhsuz partilerin ve beraberlik oyunlarının hegemonyasını yıkmasıdır. müthiş hayal gücü, korkunç saldırı ve kombinezon yeteneği ile rakipleri için bir kabus olmuş olmasıdır. bu haliyle adolf anderssen'in liderliğindeki 1900'lü yılların başında zirve yapan romantik ekolün ruhu onunla geri dönmüştür. ve kuşkusuz, bütün genç satranççıların, heyecan arayanların bir anda idolü haline gelmiştir tal.
partileri incelendiğinde yaptığı birçok kritik ve göz kamaştırıcı hamlenin aslında hatalı olduğu sonradan görülmüştür. fakat tal'in, bu hamlelerini oyun esnasında çürütmek için, sinirlerinizi hakim olmanız ve çok iyi hesap yapmanız gerekmektedir. fakat bunu tal'e karşı başarmak ineredeyse mkansızdır. çünkü o bu tür kombinezonlarını başlatan fedaları, genelde rakibini zeitnota soktuğunda ya da iyicene hırpaladığında yapardı. beklenmedik fedalar, umulmadık sıradışı konumsal hata gibi görünen manevralarla rakibinin sinirlerini adeta siker atardı. böyle bakınca, aslında tal'in psiklojiks atranç hususunda en az lasker kadar iyi olduğunu da görebiliriz.
kısacası tal; bilgisayarların hegemonyası altında yoluna devam eden satrancın insan ruhudur. duyguların ve isyanın romantik şampiyonudur. o satrancın altın çocuğudur.
zamanının; kuru, zevksiz ve beraberliklerin çoğaldığı bir dönemde deprem etkisi yaratmıştır. tal; jose raul capablanca ve samuel reshevsky gibi doğuştan gelen bir satranç yeteneğine sahip değildi; fakat tal'in daha önemli silahları vardı: hayalgücü ve çalışmak. bu iki silah, tal'i satranç tarihinde daha önce görülmemiş kadar kısa bir zaman diliminde, önce büyük usta daha sonra ise dünya satranç şampiyonu yapar.
satranç tahtaları; kasparov, carlsen ve kramnik gibi elli tane daha şampiyon görür; lakin bir tane daha tal göremeyecektir. saldırgan oyun karakteri, hemen her oyunundaki ateşlilik, kombinezonlarındaki zenginlik, beklenmedik taktik hamleleri, fedaları... bu yüzden riga sihirbazı, bu yüzden şampiyonluğu elinde en kısa süre tutan dünya şampiyonu olsa bile, dünya şampiyonu olarak ölen alekhine'den daha öte ve daha ziyadedir.
oyununu genel olarak değerli taşları feda ederek rakibin savunma dengesini bozma üzerine inşa etmiş ve bu sayede bir efsaneye dönüşmüştür. tal'ın hamlelerinin çılgınlığına kıyasla tarihin en saldırgan hücum oyuncusu olan kasparov bile makul ve öngörülebilir bir oyuncu olarak kalır.
ilk dönem maçlarında yaptığı at, fil ve kale fedalarını rakipleri memnuniyetle kabul ederken şöhretinin arttığı sonraki zamanlarda bir piyon bile almaksızın sunduğu vezirini yemekten kaçınmaya başlamıştır insanlar.
satrancın ronaldinho'su, magic johnson'ı gibidir mihail tal. gelmiş geçmiş en büyük satranç dehası değildir belki ama oyunu en estetik oynayan ve izleyenlerde en çok hayranlık uyandıran adam olduğu -bana göre- kesindir.
dünya satranç şampiyonu botvinnik'in riga'yı ziyaret ettiği sıralarda bir gün evinin kapısı çalınır. kapıyı botvinnik’in eşi açar. koltuğunun altına satranç takımı sıkıştırmış 12 yaşında bir çocuk, dünya şampiyonuyla maç yapmak istediğini söyler. ama cevap acımasızdır: “botvinnik uyuyor!”
bu olaydan tam 12 yıl sonra botvinnik dünya şampiyonluğu unvanını 24 yaşındaki bir satranç oyuncusuna karşı kaybeder. botvinnik’i devirerek aynı zamanda ‘dünyanın en genç satranç şampiyonu’ unvanını da kazanan riga’lı yeni şampiyonun adı mikhail tal’dir. yani yıllar önce botvinnik’in evinin kapısından, koltuğunun altındaki satranç takımıyla kibarca kovulan küçük mikhail..
mikhail tal'ın sovyet şampiyonalarından birinde büyük usta vasiukov ile oynadığı oyun “the hippopotamus game” olarak bilinir. oyunun bir safhasında atını feda etmek durumundadır, bir çok mümkün varyasyon vardır, ancak bunların sonuçlarını düşündükçe, atı feda ettiği zaman hiçbir şey elde edemeyeceğini de görür. ne yaparsa yapsın, rakibi, karşılık olarak iyi bir hamle yapacaktır. aklı dağılır ve bambaşka düşünceler içinde iken, aniden çocuk şiirleri yazan korney ivanovich chukovsky’nin, “the telephone” adlı absürd şiirinden, bir hipopotamın bataklıktan kurtarılmasının ne zor olduğu ile ilgili bir dörtlük, ilham gibi gelir aklına:
yuck. just my luck/to get stuck/hauling a hippo/out of the muck!"
etimolojik olarak da “nehir atı” anlamına gelen hipopotamla ilgili bu dörtlük, onu bambaşka yerlere sürüklemiştir. aynı zamanda bir mühendis de olan mikhail tal, artık tüm konsantrasyonunu buraya vermiştir: bir hipopotam, bataklıktan nasıl kurtarılır? aklına gelen çözümler arasında krikolar, manivelalar, helikopter ve hatta ip merdiven dahi vardır. uzun uzun düşündükten sonra, bu kurtarma operasyonu ile ilgili yenilgiyi kabul eder ve “boğulacak, çare yok” diye düşünür. aklına düşen “bataklıktaki at”ı feda ederken, aynı zamanda, satranç tahtasındaki atı da feda eder. kazanan tal olur. ertesi gün gazetelerde kendisinin, 40 dakika düşünüp hesap yaparak, atı feda edip son derece başarılı bir hamle yaptığını eğlenerek okuyacaktır.