Beethoven Öldükten 40 Yıl Sonra Basılabilen Für Elise'in İlginç Tarihçesi

Beethoven'ın klasik eseri Für Elise, bugün geldiğimiz nokta kapı zili ve Ömer Üründül’ün cep telefonu melodisi ancak eserin tarihçesi enteresan bilgilerle dolu.
Beethoven Öldükten 40 Yıl Sonra Basılabilen Für Elise'in İlginç Tarihçesi

für elise ile ilgili bilgilerin en ilginci 1827 yılında, beethoven daha hayatta ve ağır hastayken, bagatellerinin toplamasını yapacak olan yayımcı carl friedrich peters’in, für elise’yi sinirle baskıdan çıkartmasıdır. önüne konan notalara sinirlenen peters, eserin beethoven’ın saygınlığını zedeleyecek kadar ”basit ve zevksiz” olduğunu, hatta besteciye ait olamayacağını söyler.

tamam, bugün bakınca biraz garip ama adamı da anlamamız lazım. 1820'lerdeki beethoven müziği algısı, özellikle son dönem piyano sonatları ve kuartetlerinin çalanı ve dinleyeni zorlayıcı yapıları nedeniyle, sanat çevrelerinde oldukça ”entelektüel ve deneysel” bir noktaya kaymış durumdaydı. bu durumun en güzel örneği muhtemelen şu eserdir:


bu açıdan bakınca für elise’nin yavan bir basitlikte görülmesi çok da mantıksız değil. ama eser beethoven’e aittir çünkü elimizde 1810 yılında kendi eliyle yazılmış bir kopyası mevcut.

peters’ten ayarı yiyip kenara atılan für elise, ilk defa bestecisi öldükten 40 yıl sonra basılabiliyor. araştırmacı ludwig nohl, eseri beethoven'ın daha önceden bilinmeyen, eski bir mektubuyla beraber basıyor ve açıklamalarında elise'nin kim olduğunu bilmediğini, umrunda da olmadığını ekliyor. bu kısım benim de umrumda olmadığından atlıyorum. gerisi daha enteresan çünkü.

bu ilk basım, muazzam bir zamanlamayla, avrupa'da piyano üretiminin hızlanıp, sayıca patladığı yıllara denk geliyor. fransa'ya karşı 1870 savaşını kazanıp, birleşme yoluna girip zenginleşen almanya'da çoğu eve piyano girmeye başlıyor. bu yeni piyanolarla beraber piyano öğrenenlere yönelik kolay bagateller de basılmaya başlanıyor ve bizim für elise, diğerlerinin arasında ideal ortamını bularak patlıyor: 'komşu veledin piyanoda her gün 5 saat çaldığı, insanı delirten parça' olarak!

minik eserimizin konser salonlarında olmasa da mahalle içlerinde roket hızıyla yükselen şöhreti 1. dünya savaşı'nda duran piyano yapımı nedeniyle gerileme dönemine giriyor. uzun süren dünya savaşları ve ekonomik buhran nedeniyle komşu gürültüsünden daha büyük dertlerle boğuşan avrupalı jenerasyonlar, für elise'yi unutmaya başlıyorlar.

türlü aşağılanmalara rağmen pes etmeyen 'basit ve zevksiz' für elise, 1979'da bambaşka bir formatta geri gelip yine delicesine ünlenmeyi başarıyor. dönemin beyaz atlı, pudralı saçlı pirensi richard clayderman satışlar açısından en başarılı albümü olan rêveries'de, für elise'yi böyle huşu içinde çalıyor ve dönem kuşağının beynine beynine plesenk ediyor:


artık pop camiasına adım atan für elise'yi bundan kelli durdurmak mümkün olmuyor. pop, rock, rap, kapı zili, teneffüs zili derken popescu'nun attığı penaltıda arka plandaki telefon melodisi olarak yine hayatımıza damga vuruyor:


klasik müzikle haşır neşir olmayanlar belki de şaşıracaklardır. für elise ciddi ortamlarda pek karşılığı olmayan bir küçük, bir garip piyano eseridir. konserlerde piyanistler tarafından neredeyse hiç çalınmaz. nedenini şuradaki dinleyici tepkisinde görebiliriz:


seul'deki bir konser sonu bisinde bile komik kabul edilip kahkahalarla karşılanan für elise'yi, lisitsa gibi kariyerli bir piyanistin berlin'de çaldığını düşünelim. elitist berlin dinleyicisinin tavrının şakaysa hiç komik değil ciddiyse hiç komik değil olması kuvvetle muhtemel. evet, maalesef durum bu kadar vahim.