Bazı Oyunları Oynamaktan Neden Sıkılmayız?
oyunlar çok çabuk bıkılmayan şeyler (neden acaba?)
ama asla bıkmamak da biraz aptallık gibi.
oyunlar sadece eğlendirdikleri için kolay bıkılmayan şeyler olmasa gerek. çünkü bazı eğlenceler sıkıcıdır. oyundan kolay bıkılmamasının öyle bir nedeni olmalı ki o halde, bu aynı zamanda onun nitelikli bir şekilde eğlenceli olmasını da açıklamalı. bence bu neden oyunların esas olarak örtük bilgi'nin edinildiği ve kullanıldığı bir alan olması.
her oyun aslında kurallara dayanır. ama bunlar öyle kurallardır ki uygulanmaları esneklik, yaratıcılık içerir. oyunun kuralları manipüle edilebilir kurallardır. bunlar açık seçik formülasyonlar değildir. uygulanmaları da çoğu zaman örtük bilgi denen şeyin alanını oluşturur. örtük bilgi insanın çoğu zaman tam bir açıklamasını veremediği, buna karşın yerine getirebildiği tecrübe bilgisidir; mesela yüzmek gibi. bu tür bilgiler kağıt üzerinde teorik formülasyonların aktarılmasıyla öğrenilemez; uygulama gerektirir. oyunlarda örtük bilgiyi, tecrübe bilgisini mümkün kılacak özel türde kurallar olması gerekir öyleyse.
Örtük bilgi: erişilmesi mümkün olmayan, açık bilgiye kıyasla daha özel olup paylaşılması da daha zordur. önsezi ve kavrama bu tür bilgiye dahil edilebilir.
çocukların oyunlarında bu bariz bir şekilde görülür: kurallar sadece yarım yamalak açıklanır. bu da onların güçlü olanların manipülasyonuna açık korsan kuralları gibi işlemesine izin verir. "x, y'ye götürür" gibi bir kural, yeterince açık ifade edilmiş değildir söz gelimi. x'in y'ye götürme biçimleri, sınırlar, şartlar vs. belirtilmez. bu tür belirsizlikler kuralları yaratıcı uygulamalara özellikle açık kılabilir.
örtük bilgi açık seçik formüle edilemediği için, insanın yapay zekadan her zaman daha üstün olacağı iddia edilir. çünkü yapay zeka açık seçik formüle edilmiş kurallar haricinde uygulamada bulunamaz. bunun için en iyi satranç oyuncusu en üstün bilgisayara karşı oyun kazanabilmiştir. kuralların örtük bilgiye dayanma oranı arttıkça yapay zekanın insana karşı kazanma şansının düşeceği söylenebilir. schiller'in "insanı insan yapan oyun oynamasıdır" sözü burada yeni bir bağlamda tekrar gündeme geliyor. gerçekten de sadece insan oyun oynayabilir, çünkü sadece insan açıklayamadığı bir bilgi türünü uygulamaya koyabilir...
yine de bütün oyunlardan sıkılırız
bu dehşet verici bir şey; çünkü sosyal dünyanın da oyun metaforuyla açıklanabileceği defalarca iddia edilmiştir. en zor bıktığımız oyunlar yine de sosyal dünyadaki oyunlardır. çünkü en kompleks yapıya onlar sahip. bilimsel alan bir oyun olarak düşünülebilir mesela. bilim adamları geçerli bilim örnekleri üretmek için kuralları belli bir alanda dostça bir rekabet içindedir. sosyal oyunu insanlar için en çekici ve bakılmaz kılan şey de ödülün kıyaslanamaz büyüklüğü. sonunda bunlar tutkular adını alır. iyi bilim üretmek, iyi sanat üretmek; bunlar tutkulardır. tutkunun en bireysel şey olduğu düşünülür; ama onların özünde sosyal olduklarını, sosyal olanın dışında tutkulara sahip olmadığımızı henüz hume keşfetmişti. oyunlardan sıkılmak bu yüzden dehşet vericidir. çünkü artık tutkulara sahip olmadığımız anlamına gelir bu. böyle bir hayatı sürdürmek zordur.
"bu oyunlara artık dayanamıyorum..." bunu diyen bir insan artık nasıl bir varoluş moduna geçmiştir acaba?
belki oyunlar kadar oyunlardan sıkılmak da insana özgü. yeni oyunlar yaratabiliriz böylece...