Basketbolumuzun En Güzel Renklerinden İsmet Badem'in Efsane Yorumculuk Anları
yıl 2000... ülker-barcelona maçı
maçın artık sonu gelmiş, barcelona hücum süresinin dolup dolmadığı tartışılan bir atışla öne geçer. derken televizyon başında izleyenlerin kulaklarına gelen patırtı-çatırtılar (kulaklık ve mikrofonun yere fırlatılmasından kaynaklı) ve hemen akabinde karşı tribünden çekime başlayan kamera ile hakem masasında hakemleri azarlayan televizyon yorumcusunun ekrana gelmesi... basket kararının iptali... takip eden atakta sayıyı bulan ülker'in maçı kazanması... katalanların çıldırması...
lakers'ın nba şampiyonluğuna ulaştığı bir gece
(burada sabahın 04.00'ü filan tabi) murat murathanoğlu ile özel konuk olarak anlatımda bulunan yorumcunun salonun skorboard'undaki "world champion la lakers" yazısına, "ya şimdi bizim euroleauge takımları bunları yenemez mi? niye dünya şampiyonu yazıyor orda" diye dakikalarca itiraz etmesi.... murathanoğlu'nun da bir yandan ya sabır çekip, saygıdan da bir şey diyememesi...
ismet badem bir basketbol maçında seyircilerin arasına çıkar ve bir kızla röportaja başlar
badem: sizin gibi güzel bayanları salonlarda görmekten çok mutlu oluyorum. basketbola bu ilgi nereden?
kız: ben efes kızlarından biriyim zaten.
badem: aaa öyle mi çıplak değilsin ya tanıyamadım.
bu diyalogdan sonra anlatım masasında olan murat murathanoğlu kopmuştur ve ekranları başında izleyen milyonların söylemek istediklerine tercüman olmuştur.
murathanoğlu: ya ismet bi de sana bu iş için para veriyorlar değil mi?
rashard griffith smaç yaptıktan sonra
"rashard bursa çamlarında dolaşan bir serce kuşu kadar narin ve güzel öyle degil mi murat?" diyerek ikili arasında kısa bir sessizliğe sebep olmuştu.
bir beşiktaş - itü maçı
tv kumandasını kastederek "bugün bu soğuk havada tv başında, bizi 'aletleri elinde' izleyenler çok zevkli dakikalar yaşadı!" yorumunu yapan ve ev ahalisini yarmıştır.
türkiye - çin maçında mola esnasında ecnebi hatunlar dans şov yapmaktadır
- kızlar da bizim müziklere iyi uyum sağlamış... aa hareketlere bakar mısın yalnız! (bu esnada kızlar bir nevi upskirt olayına girmiştir)
- evet gerçekten iyi oynadık, takım ola... oaaaaaaaaa (hatunlar bu sefer de ani bir hareketle birbirlerinin üzerindeki eşofmanları çıkarmışlardır. seyirci gibi ismet badem de coşar...)
önemli bir euroleague maçı öncesi
murat murathanoğlu maçın önemini anlattıktan ve gazı verdikten sonra mikrofonu alıp "siz hiç karların üzerinde sıcak şarap içtiniz mi?" diye lafa girip milleti manyak etmiş basketbol sevdalısıdır badem.
hiç unutmam bi efes maçında, durum berabereyken
"canlı ve agresif savunma yapıp basket yemezsek, hücumda da iyi paslaşarak, doğru ve isabetli şutlar atarsak öne geçme şansımız olabilir (!)"
diyerek koparmış, "olabiliri mi kalmış be ismet" diyerek keline şaplağı indirmeyi arzuladığım matrak spiker...
20 ekim 2013 fenerbahçe ülker anadolu efes maçı
son çeyrekte, yanındaki osman sakallıoğlu'na inanılmaz özgüvenli bir şekilde "nooldu ömer onan oynayacak oynayacak diyordun maçtan önce" dedi, osman sakallıoğlu'ysa gayet ağırbaşlı bir şekilde "ilk yarıda çok kısa oynadı ismet abi, sen kaçırdın herhalde" diye cevap verdi.
bir maç öncesi yorumunda (büyük ihtimalle efes-ülker maçıydı):
"bakalım bu maçı daha iyi savunma yapan mı yoksa daha çok sayı atan takım mı kazanacak" diyerek rakibinden az sayı atarak da bir maçın kazanılabileceğini iddia eden kişi. kalbinden basketbol sevgisi eksik olmasın.
hidayet türkoğlu'na "sacramento'nun gülü" de demiş bir insandır kendisi...
yine rashard griffith
bir rebound sonrası rashard griffith'i övmek için "maşallah kara fırın pidesi gibi elleri var" demişti de ondan sonra tofaş toparlanamadı işte. hatta takımı bile kapattılar.
bir akşam saat 8 gibi, evin telefonu çaldı
sanırım lise-1 ya da lise-2 öğrencisiyim 1997-1998 yılları. o zamanlar fanatik basket yeni mi çıkmıştı tam hatırlayamıyorum. annem açtı telefonu, sonra bana seslendi suratı nasıl şaşkın, kimin aradığını sordum. "ismet badem seni arıyormuş kızım" dedi, annem de allahtan ismet badem kim biliyor. "sanırım birisi dalga geçiyor". allah allah ismet badem beni neden arasın ki, çok saçma diye düşünüyorum, bir de beni nereden buldu da arıyor. neden beni arıyor? açtım telefonu bir kadın dedi, "annen de sen de inanmıyorsun biliyorum ama biraz sonra seninle ismet badem görüşecek" ben hala inanmıyorum, takımdan kızlar dalga geçiyor diyorum. sonra telefondan bir ses geldi, nasıl coşkulu, ses zaten o da, coşku da ismet badem. o coşkudan emin oldum o kişinin ismet badem olduğundan. ilk başta çok durgundum, sonra açıldım benle telefonda o kadar uzun konuştu, sohbet etti ki. bizim küçük şehre gençliğinde atletizm müsabakaları için çok geldiğini, , orada bir kıza aşık olduğunu, ilk aşkının bizim oralı olduğuna varası filan anlattı hatta. muhabbet ettik, nasıl kapattık bilmiyorum ama en son ismet abi çok teşekkür ederim ama benim telefonumu nereden buldunuz dedim. bir mektup geldi gazeteye, o mektuplara dönüş yapıyorum dedi, çok teşekkür ederek. dedim ama ben mektup yazmadım. sanırım elindeki mektuba baktı, üç kişinin telefonu varmış, beni seçip aramış. arkadaşım yazmış mektubu.
sonra hemen arkadaşları aradım tabi, mektubu yazan arkadaşımı aradım saat 9.30 o zamanlar cep telefonu yok, evden arıyoruz. o arkadaşımın babası "sen ne terbiyesiz, yüzsüz bir çocuksun. bu saatte aranmaması gerektiğini bilmiyor musun?" azarladı "ben de ama çok önemli filan derken" suratıma kapadı telefonu. sonra yakın arkadaşımı aradım. 3. telefon numarasının sahibi aynı zamanda. babasına "ya ismet baden beni aradı deyip istedim telefona, herkes "ismet badem seni neden aradı" diye soruyor. sonra diğer arkadaşım aradı, "noldu, ya kusura bakma diye" dedim ismet badem beni aradı. sanırım o biraz üzüldü, kendi yazdığı mektup sonuçta. çok şanlıydım ya da benim ismim kafiyeli, herkes bu yüzden benim ismimi seçtiğini düşündü. ne bileyim adam gelen mektuplara dönüş yapıyormuş işte. gazeteyi alan, okuyanlara ilgi gösteriyormuş.
neyse, hep aklıma o gün gelir de bir gün karşılaşırsam " ya siz beni lisedeyken aramıştınız" demek istiyordum. bir yerde adı geçse, "ya çok saçma ama beni telefonla aramıştı?" diye herkese anlatırım. saçma derken de sanki "neden arasın ki?" saçmalığı, saçma olan şey benim orada. adam meğerse dönebildiği, mektuplara hep dönüyormuş.
valla ölüm haberine çok üzüldüm. öyle coşkulu insanların asla ölmeyeceğini düşünüyorum hep ben. sonra çok üzülüyorum.
"dudaklarınızdan tebessüm, kalplerinizden basketbol sevgisi eksik olmasın."