Avrupa'nın Büyük Hayal Kırklığı: İkinci Haçlı Seferi

İkinci Haçlı Seferi, 1147-1149 yılları arasında Avrupa'dan Kudüs'e doğru düzenlenen büyük bir askeri harekattı. Ancak, seferin sonunda Haçlılar istediklerini elde edemeyip, büyük kayıplar vererek geri dönmek zorunda kaldılar.
Avrupa'nın Büyük Hayal Kırklığı: İkinci Haçlı Seferi

outremer'deki hristiyan devletleri birinci haçlı seferi sonrası, müslüman komşuları olan mısır'daki fatımiler ile suriye ve ırak'ta kontrolü elinde bulunduran selçuklu türkleri arasında yaşanan ihtilaflar hasebiyle neredeyse yarım yüzyıl boyunca "güven içerisinde" varlıklarını sürdürmüşlerdir. zaman zaman franklar ile müslümanlar arasında muhtelif çatışmalar yaşansa da bunlar küçük meselelerdir ve genel itibariyle bölgedeki hıristiyan varlığını tehdit etmemektedir. hatta mezkur müslüman beyler, ihtiyaç duydukları takdirde "ortak düşmanlarına" karşı outremer ile ittifak kurmakta da herhangi bir beis görmemişlerdir.

söz konusu "ortak düşman" mefhumunu en iyi karşılayan isim ise şüphesiz, 1127 yılında bağdat'taki abbasi halifeliği adına kendisini kuzey ırak'ta bulunan musul'a atabey olarak atayan selçuklu türkü imadüddin zengi'den başkası değildir. onun, 1144 yılında ilk kurulan haçlı devleti olan edessa kontluğu'nu (bkz: urfa) hristiyanlardan geri alması, arap vakanüvisler tarafından franklara karşı doğu'da gerçekleştirilecek olan cihatın miladı olarak kabul edilmektedir. aynı şekilde, urfa'nın düşüşü batıda yarattığı etki bakımından, iki avrupa kralının önderliğinde denizden ve karadan gerçekleştirilmiş ikinci haçlı seferi'nin altında yatan asli motivasyon kaynağı olarak da nitelendirilmektedir. aslına bakılırsa hıristiyan dünyası başlangıçta, edessa'nın kaybına tepki vermekte ağır davranmış ve bunun üzerine papa üçüncü eugenius 1145 sonbaharında yedinci louis'ye bir mektup yazarak kraldan, kutsal toprakların müdafaası için yeni bir haçlı seferi düzenlemesini talep etmiştir. o dönemde 25 yaşında olan ve çevresi tarafından aceleci, zayıf ve açgözlü olarak nitelendirilen fransa kralı, roma'nın söz konusu talebi üzerine noel arifesinde baronlarını toplantıya çağırmış ve haçı alacağını beyan ederek onlardan da aynı şeyi yapmalarını beklediğini ifade etmiştir. ancak kısa bir zaman önce louis, vasallarından champagne kontu'nun topraklarını ele geçirdiği için baronların tepkisini çekmiş durumdadır ve binaenaleyh onlardan beklediği olumlu geri dönüşü alamamıştır. yine de feodal beyler, konunun tekrar istişare edilebilmesi adına 1146 yılının paskalyasında burgonya'daki vezelay'da toplanmayı kabul etmişlerdir.

durumun kritik olduğunun farkında olan louis, vakit kaybetmeden dönemin popüler bir figürü olan meşhur vaiz ve tapınak şövalyeleri'nin sözcüsü hüviyetindeki bernard de clairvaux ile iletişime geçmiş ve onu, vezelay'daki bir sonraki toplantıda vaaz vermesi adına ikna etmiştir. bernard, faaliyetleri sayesinde sahip olduğu "papaların ve kralların dostu" kimliği bir tarafa (papa üçüncü eugenius, bernard'ın kurucusu olduğu clairvaux'da keşişlik yapmış ve aynı zamanda fransa kralının kardeşi de kısa bir süre önce söz konusu manastırda sistiryenlere katılmıştır) aynı zamanda çileciliği, inancı ve belagati sayesinde çağının görece en etkileyici ruhani figürü haline gelmiştir. nitekim onun vezelay'da vaaz vereceği duyulduğunda, tıpkı papa urbanus'un clermont'ta birinci haçlı seferi için çağrıda bulunduğu esnada olduğu gibi, fransa'nın dört bir yanından insanlar bölgeye akın etmiş ve oluşan kalabalık, vaazın yapılacağı katedrale sığmadığından dolayı şehrin dışındaki tarlalara platformlar kurulmuştur. nihayetinde vaaz o kadar etkili olmuştur ki; bernard, kalabalığın deus de volt haykırışları arasında haçı almak için öne çıkanlara kendi cübbesinden yırttığı şeritleri vermek durumunda kalmıştır. mezkur kimselerin başında da kral louis ve baronları gelmektedir. nitekim çoğu da ilk haçlıların oğulları veyahut torunlarıdır. bernard ise birkaç gün sonra papa'ya yazdığı mektubunda yaşadığı deneyimi şu şekilde ifade etmiştir: "siz emrettiniz; ben itaat ettim. ağzımı açtım, konuştum ve bir anda sonsuz sayıda haçlı çıktı. köyler ve kasabalar artık terk edilmiş durumda. her yedi kadına karşılık bir erkek bile bulamazsınız. her yerde kocaları hala hayatta olan dul kadınlar görürsünüz."

bernard'ın mesajı, fransa ile de sınırlı kalmamıştır. dinamik vaiz, vezelay'den sonra fransa'nın kuzeyindeki flanders'e gitmiş ve buradan da ingiltere halkına hitaben bir mektup yayınlamıştır: "ülkenizin genç ve dinç erkekler bakımından zengin olduğu biliniyor. dünya onlara övgülerle dolu ve cesaretlerinin ünü herkesin dilinde. bu fırsatı kaçırmayın. haçı sizler de alın. pişman bir yürek ile itiraf ettiğiniz tüm günahlarınız için hemen bağışlanacaksınız. bedeli hiç de pahalı değil, eğer alçakgönüllülük ile takarsınız karşılığının cennetin krallığı olduğunu göreceksiniz."

bilahare haçlı seferi haberleri almanya'ya kadar ulaşmış ve mevzubahis çağrı talihsiz bir biçimde, cahil halk kitleleri tarafından ren nehri boyunca ikamet eden yahudilere karşı girişilen pogromlara yol açmıştır. bernard, bu kıyımın önüne geçebilmek adına ivedi bir şekilde bölgeye intikal etmiş ve itidal çağrısında bulunmuştur. yine, halkın duygularını kontrol etmek ve yönlendirmek adına almanya'nın gönülsüz kralı üçüncü konrad'a da haçı alması için bizzat çağrıda bulunmakta herhangi bir beis görmeyen clairvauxlu, bu girişiminde de başarı olmuş ve konrad, 1146'nın noel'inde kutsal toprakları müdafaa etmek için doğuya gideceğini ilan etmiştir. ertesi yılın bahar aylarında ise papa eugenius, kastilya kralı 7. alfonso'nun ispanya'daki müslümanlara karşı giriştiği seferi kutsamak suretiyle bu teşebbüsü de bir haçlı seferi olarak kabul etmiş ve 1147'nin sonbaharında kuzey avrupa'dan gelen bir haçlı filosu, portekizlilerin lizbon'u arapların elinden almasına yardım etmiştir. hulasa ikinci haçlı seferi, büyük ölçüde bernard'ın enerjisi sayesinde ivedi bir biçimde hem doğu hem batı da islam güçlerine karşı beynelmilel bir sefer hüviyetine bürünmüştür.

tapınak şövalyeleri'nin haçlı seferindeki rolü

tapınak şövalyeleri'nin kuruluşlarından itibaren giderek artan önemi, 27 nisan 1147'de 7. louis ve papa 3. eugenius'un ikinci haçlı seferi'nin planlarını görüşmek üzere, tarikatın avrupa merkezi haline gelen paris tapınağı'nda buluşmalarından da kolayca anlaşılabilmektedir. söz konusu toplantı esnasında 4 başpiskopos, 130 tapınak şövalyesi ve en az bir o kadar da şövalye yamağı hazır bulunmaktadır.

toplantıda şövalyelerin, doğuya giden fransız ordusuna eşlik etmesi kararlaştırılmış ve muhtemelen bu vesile ile papa, tapınakçılara, beyaz cüppelerine kutsal toprakların müdafaası sırasında ölmeye hazır olduklarını simgeleyen kırmızı haçı takma hakkını vermiştir. eugenius ayrıca haçlı seferini finanse etmek adına tüm kilise mallarına konulan vergiyi tahsil etmek üzere şövalyelerin hazinedarını görevlendirmiş ve mevzbahis gelişme bir anlamda, paris tapınağı'nın, fransa krallığı'nın fiili hazinesi olarak hizmet vereceği 150 yıllık meşum ilişkinin de başlangıcını teşkil etmiştir.

bilahare fransa tapınak üstadı everard des barres, fransız ve alman ordularının doğuya geçişi için kullanılacak güzergahı belirlemek üzere 7. louis tarafından konstantinopolis'e, 1. manuel komnenos'un yanına gönderilmiştir. bu gelişmeler yaşanırken bizans imparatorluğu, sicilya'nın norman kralı ikinci roger ile savaş halindedir ve arkasını güvence altına almak adına kısa bir süre evvel selçuklular ile bir antlaşma imzalamıştır. binaenaleyh zamanın konjonktüründe hem bizans hem de de franklar birbirlerine şüphe ile yaklaşmaktadır.

eylül 1147'de alman imparatoru konrad'ın ordusu konstantinopolis'e varıp da,boğaz'dan anadolu'ya geçirildiğinde ve onu, bir ay sonra louis'nin askeri birlikleri izlediğinde her şey yolunda gibi gözükmektedir. bunun yanı sıra büyük bir kuzey avrupa filosu da, yukarıda da bahsini geçirdiğimiz üzere lizbon'u müslümanlardan almasının akabinde, akdeniz'den doğuya doğru ilerlemektedir. ancak iyi gidişat, ekim ayında gerçekleşen bir felaket ile son bulmuştur. alman imparatoru, küçük asya'yı doğrudan geçmek niyetiyle ordusunu selçuklu topraklarının sınırına kadar götürmek gibi bir hata yapmış ve 25 ekim'de dorileon'da, yani günümüz eskişehir'inde, birinci kılıç arslan tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmıştır. konrad'ın kendisi de dahil olmak üzere hayatta kalanlar, iznik'e çekilmiş ve daha güvenli olarak kabul edilen kıyı yolundan doğuya doğru ilerlemekte olan fransızlara katılmışlardır. haçlıların başına gelecek olan felaketler ise daha yeni başlamıştır ...

ilk olarak, konrad, efes 'te hastalanmış ve kuvvetleriyle birlikte konstantinopolis'e geri dönmek durumunda kalmıştır. bizanslılar tarafından yetersiz şekilde iaşe edilmiş olan fransızlar ise sertleşen kışa rağmen menderes vadisi'ne ve doğuya doğru ilerlemeye devam etmişlerdir. 1148 yılın ocak ayında haçlılar, aydın'da bulunan madran dağı'nın dar geçitlerine geldiklerinde, selçuklular'ın onları beklediğinin farkında dahi değillerdir. yaşanan çarpışmada selçukluların hızlı süvarileri, ağır zırhlı fransız şövalyelerine büyük kayıplar verdirmiş ve ordusu dağılmanın eşiğinde olan kral louis, panik içerisinde sorumluluklarını yanında bulunan paris tapınağı üstadı everard des barres'e devretmiştir. deneyimli bir asker olan barres ise orduyu birliklere bölerek, her bölüğün başına bir tapınak şövalyesi atamış ve şövalyelerin soğukkanlılığı sayesinde fransız ordusu, ağır kayıplarına rağmen bir şekilde kendisini attalia'ya (bkz: antalya) atmayı başarmıştır. ancak haçlıların çilesi bitecek gibi gözükmemektedir. nitekim orduyu kutsal topraklara götürmek için beklenen bizans filosu, attalia'ya geldiğinde fransızlar büyük bir hüsrana uğramıştır; zira filo, mütevazi bir ölçektedir. binaenaleyh louis, ordusundan geriye kalanların yalnızca küçük bir kısmı ile kutsal topraklara yelken açmak zorunda kalmıştır. arkada bırakılanların ekseriyeti ise selçuklu toprakları üzerinden kudüs'e doğru ilerlemeye çalışırken hayatını kaybedecektir ... öte yandan louis, mart ayının başında antakya'ya vardığında ordunun erzak ve nakliye masrafları o kadar artmıştır ki, sefere devam edebilmek adına tapınak şövalyelerinden borç almak durumunda kalmıştır. aynı şekilde, urfa'yı geri alma niyetinden de vazgeçen fransız kralı, artık yalnızca yeminini yerine getirebilmek adına bir şekilde kudüs'e varmak istemektedir ...

şam'da fiyasko

fransızlar nihayet 1148'in yaz aylarının başında kutsal topraklara ulaşmışlardır ve bu süreçte, konrad ile beraber konstantinopolis'e dönmüş alman ordusundan sağ kalanlar da deniz yoluyla fransız kuvvetlerine katılmıştır. velhasıl 24 haziran 1148'de outremer'de bulunan tüm senyörler ve komutanlar, akka'da büyük bir konsey gerçekleştirmişlerdir. hospital ve tapınak şövalyeleri'nin de hazır bulunduğu, fransa ve almanya krallarının da iştirak ettiği toplantıya ise 17 yaşındaki kudüs kralı üçüncü baudouin başkanlık etmiştir.

zengi'nin halefi olan oğlu nureddin zengi'nin kontrolü altındaki halep'e, halihazırda fatımiler'in elinde bulunan mısır'a ve franklar ile ittifak yapmaya istekli tek müslüman güç olan dımaşk'a (bkz: şam) saldırmak gibi konuların istişare edildiği mecliste nihai olarak haçlı seferi'nin mevcut tüm kuvvetlerinin dımaşk'a yoğunlaştırılmasına karar verilmiştir. her halükarda bahsi geçen tüm bölgeler, doğu akdeniz'in kıyısında tutunmaya çalışan frank devletleri için derinliklerini genişletmek adına stratejik bir zorunluluk hüviyetindedir. dımaşk üzerinde consensus sağlamasının asli sebebi ise şehrin, konum olarak önemli bir ticari kavşak üzerinde bulunması ve alınması halinde avrupa'dan doğu'ya yapılacak olan ikmali kolaylaştıracak olmasıdır.

bütün bu gelişmelerin ışığında 1148 yılının temmuz ayının sonlarında birleşik haçlı ordusu, celile'den şam'a yani dımaşk'a doğru hareket etmiştir. birlikler, şehrin batı surlarının önüne geldiklerinde meyve bahçeleri ve nehirler arasında iyi ikmal edilen bir mevkide kamp kurup kuşatmaya hazırlanmaya başlamışlardır. ancak meyve bahçeleri, haçlılara karşı mütemadiyen taciz saldırıları düzenleyen şam müfrezeleri adına adeta bir siper görev görmektedir. bunun üzerine louis ve konrad, taaruzu açık arazinin bulunduğu ve ağır süvariyi daha etkili bir şekilde konuşlandırabilecekleri doğu surlarına kaydırmaya karar vermişlerdir. lakin şehrin surları, doğu kanadında çok daha yüksektir ve kuşatmanın uzaması ile beraber haçlıların geri çekilmekten başka çaresi kalmamıştır. velhasıl ikinci haçlı seferi, kutsal topraklarda herhangi bir muharebeye dahi giremeyen franklar nezdinde tam bir fiyasko ile sonuçlanmıştır.

şam'dan geri çekilme, outremer ile avrupa arasında bir nesil boyunca sürecek bir hoşnutsuzluğun hasıl olmasına sebebiyet verecektir. outremer'in nokta-ı nazarında kral louis ve konrad, ne urfa'yı geri alabilmiş ne de şam'ı veyahut bir başka yeri zapt ederek mezkur kaybı telafi edebilmiştir.

diğer yandan haçlı seferindeki başarısızlık, batı'da da büyük bir şok etkisi yaratmıştır. zira söz konusu harekat, güçlü krallar tarafından yönetilmiş ve çağın görece en büyük ruhani figürü olan bernard de clairvaux tarafından vaaz edilmiştir.

bu seferin ardından outremer franklarında oluşan intiba, batı'nın parasal desteğine ve askeri yardımına ne kadar bel bağlarlarsa, işler ters gittiğinde kendilerine karşı avrupa'dan yükselen şikayetlerin o kadar sert olacağına dairdir. nitekim bütün bu gelişmelerin akabinde, kutsal toprakların savunması artık büyük ölçüde askeri tarikatların kontrolünde olacaktır.

konuya dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere ernoul kroniği, malcolm barber'dan haçlı devletleri tarihi, ibn kalanisi'den şam tarihine zeyl, thomas asbridge'den haçlı seferleri ve kelly devries ile iain dickie'den haçlı seferleri / dünya savaş tarihi 5 adlı eserleri tavsiye ediyorum.