Ataerkil Toplumun Aslında Erkeği de Nasıl Mağdur Ettiğini Çok Net Gösteren Bir Yazı

Sözlük yazarı "highpriestess", ataerkil yapı üzerinden önce feminizmin yanlış izlediği rotayı, sonrasında ise bu yapının esasında erkekleri de ne denli kötü etkilediğini açıklamış.
Ataerkil Toplumun Aslında Erkeği de Nasıl Mağdur Ettiğini Çok Net Gösteren Bir Yazı
iStock.com


eril tahakküm (baskı), toplumlarda her ne kadar tek taraflı bir problemmiş gibi empoze edilse de, hakikatte öyle olmaktan epey uzak.
bu hususta feministlerin, nesnel bir bakış açısı ile gözden kaçırmamaları ve dikkat çekmeleri gereken noktalar mevcut. öncelikle kitlelerin soylu bir başkaldırıyı seksizm ile bağdaştırmalarına neden olacak her türlü eylemden ve söylemden kaçınılmalı. bana göre şu dünyayı insanların yalnızca kağıt üzerinde değil; fiilen de eşit haklara sahip olabilecekleri bir dünyaya dönüştürmek isteyen aktivistlerin verdikleri savaşlarda önlerine çıkan en büyük engel, sistem yandaşlarından ziyade, sisteme yanlış yaklaşımlarla saldırarak haklı davaları haksız gösterenlerdir. bugün feminizmin "erkek düşmanlığı" olarak algılanmasına sebebiyet veren, bu tutumdur. bu bakış açısını yok etmenin yegane yolu, feminizmi özümsemiş olan herkesin, eril tahakkümün yalnızca kadınların problemi olmadığını kabullenmesinden geçer.


mevcut cinsiyetçi toplum yapısının erkeklere olumsuz etkilerinin başında ağır maddi ve manevi yükümlülükler gelir. maddi yükümlülük, flört dönemlerinde partnerin hesabını ödeme şeklinde başlar, aile kurumunda tüm aile fertlerinin ihtiyaçlarını karşılama zorunluluğu olarak devam eder. boşanma durumunda, nafakaya ilişkin yasalar erkeklerin aleyhinedir. manevi yükümlülük ise, en meşakkatli koşullarda dahi erkeğe güçlü kalması yönünde yapılan psikolojik baskıdır. erkek üzüntüsünü belli edemez. insan olamaz. o korunması gereken değil, koruması gerekendir. yaşı geldiğinde askere gitmesi gerekendir. zayıflığını dışa vuran erkek, "ılık"tır. burada, homofobinin de kadınlardan ziyade erkekleri etkilediğini görürüz. iki kadının öpüşmesi kimseyi rahatsız etmezken, iki erkeğin öpüşmesi tepki çeker.


toplumda erillik, dişilikten daha üstün bir nitelik gibi algılandığından, tartışmalarda "adam ol!" denir, "kadın ol!" denmez, ve eşcinsel erkeklerin alışılmış stilde bir maskülen hayat sürmemeleri aşağılanır. maskülenlik yeterliliktir, altından bir zırh misali taşınması gerekendir. centilmen olmalıdır erkek. kimse de itiraf etmek istemez ki, masum görünen tüm o centilmenlik kurallarının altında yatan fikir, erkeğin kadından daha kabiliyetli olduğu yanılgısıdır.


bu durumda feministlere düşen, "bu mağduriyet yalnızca bize ait." argümanı ile düşmanca bir tavır sergilemek değildir, aksine seksizm sorununu egaliteryan bir yaklaşımla ele alarak, mevcut düzenin dayattığı tüm gelenekselliklerden medet ummaktan kaçınmaktır. temelinde kadının aciz olduğu düşüncesi yatan tüm pozitif ayrımcılıklardan vazgeçmektir. yemekte kendi hesabını ödemekten kaçınan, ikea'dan sipariş ettiği mobilyasının kurulumu için erkekten yardım isteyen bir kadının feminizmin nihai hedefini anlamış olabileceğine ihtimal vermiyorum. bu tür kadınlar, kendilerini "feminist" olarak tanımlayarak hedefinde eşitlik olan bir ideolojiyi karalıyorlar ve eşitsizliğin asimile ediliş sürecini mühim ölçüde geciktiriyorlar.