Aşk-ı Memnu'nun Mabedi Ziyagil Yalısı'ndaki Hizmetçilerin Karakter Analizi

Aşk-ı Memnu evinin çalışanları Süleyman Efendi, Şayeste Hanım, Beşir, Nesrin, Cemile ve Katya'nın karakter analizleri.


1. tabi ki bir numara, en bi sevdiğim en bi kıymetlim süleyman efendi

süleyman efendi, gerek kendine özgü konuşma tarzı, gerek çiçeklerine duyduğu sevgi ve saksılarını kırdığını düşündüğü kedilere (ah üzümlü kekim benim, halbuki bi bilse o saksılar nasıl kırıldı) tatlı tatlı ettiği sitemleri, gerek dedikodu sevmiyormuş gibi yapıp şöyle bi kulak kabartmadan da edememesi olsun dizideki en orijinal karakterdi bana göre. sanki süleyman amcam aşk-ı memnu'nun o glamorous ve entrika dolu dünyasına değil de bizimkiler, yedi numara gibi dizilerin sıcak, samimi ve kendine özgü insanlarının dünyasına aitti. süleyman amca hayattan azami keyif alarak yaşamanın yolunu bulmuştu kendi basit ve mutlu dünyasında. onun gönlünün köşkü öyle genişti ki ne yalılara ne lüks arabalara ne de yatlara katlara ihtiyacı vardı. şayestesi yanında olsun, çiçekleri açsın, büyük bir özen ve sevgiyle yaptığı yemekleri övülsün tamamdır. bir de keyiflendi mi eline udunu aldı mı değmeyin artık keyfine. hani bilirsiniz meksikalı balıkçı ile büyük bir firmanın ceosunun bir hikayesi vardır (bilmiyorsanız da araştırın artık zaten kanun hükmünde kararname gibi upuzun bir entry yazıyorum onu da bana yazdırmayın), işte süleyman amcam bu hikayedeki meksikalı balıkçıdır. güzel ve anlamlı bir hayatın sırrına ermiş şanslı ve filozof ruhlu bir adamdır süleyman amca.

2. şayeste hanım

süleyman efendimizin biriciği, kalbini kırmaktan zinhar kaçındığı mutlu etmek için ise hiçbir fırsatı kaçırmadığı temiz yürekli, anaç şayeste hanım. iyi bir anne, iyi bir eş, derleyen toplayan, sevgiyle yaklaşan tatlı kadın. onun anaçlığının değerini nihal bilirdi, bülent bilirdi, adnan bey matmazel gibi insanlar bilirdi ama bijüteri malı bihter ve annesi bu sevgi dilini meydan okumak olarak görürdü elbette. bu kadınlar çalışanların kendilerini "evin hanımı" olarak görmemesinden şikayet ediyorlardı fakat bunlar insanlara parası ölçüsünde değer verdikleri için kendilerini asla yalının bir parçası değil yalının efendisi olarak konumlandırmaya çalışmışlar bu yüzden çalışanlar tarafından hiç bir zaman kabullenilmemişlerdir.

3. cemile nam-ı diğer çemile

süleyman efendi ve şayeste hanımdan nasıl çıktığını anlayamadığım bu kız daha düğün günü firdo'nun küpesini çalıp suçu delicesine aşık olduğu beşir'e atmasıyla olsun, bihto'yla behlül'ün arasında daha bişey yokken bihto'nun cebinde bulduğu notu yatak odasına bırakmasıyla olsun, beşir'in nihale aldığı hediyeyi çöpe atıp beşir'in kalbini kırmasıyla olsun, yalıda aşık olan herkesin mal mal hareketler yapma patterninin yılmaz bir savunucusu olmuştur. yine de beşir'in yalıyı terk ederken yazdığı mektupta kendisinin beşir tarafından hiç görülmediğinin artık tokat gibi yüzüne çarpmasıyla ağladığı o sahnede yüreğimi dağlamıştır. ah be kızım, ne zordur uğruna çeşit çeşit aptallıklar yapacak kadar aşık olduğun birinin gözünde katya kadar sıradan bir insan olduğun gerçeğiyle yüzleşmek... çemile, bazen ne kadar imkan ve koşullar uygun olsa da olmuyor işte. hepiniz yalının dışından zinhar birine aşık olmamaya yemin ettiğiniz için bu da sizlerin laneti oldu.

4. veee ümitsiz aşık beşir

dizideki en karanlık karakter olarak gördüğüm beşir'e gıcık olmakla merhamet duymak arasında gittim geldim dizi boyunca. imkansız aşkını kral lear gibi ruhunun derinliklerine kazdığı kör kuyulara gizleyen beşir o kör kuyulardan çıkmanın yolunu maalesef bulamamış bu sebeple de o karanlıklar tarafından yutulmuş, bir nevi ele geçirilmiştir. yaptığı bir çok deliliği de bu karanlık güçlerin emrinde olmasından dolayı yapmıştır. evet emrinde. oysa ki süleyman amca'nın ona "mutluluk (kalbini göstererek) burada değil, (aklını göstererek) buradadır" diyerek verdiği altın değerindeki hayat tavsiyesini anlayıp içselleştirseydi belki de genç yaşta bu dünyadan göçüp gitmeyecekti. ama sevgili beşir nihal'in kendisine "ah beşir'im vah beşir'im" diyerek sarılıp öpüp durmalarını libidosunu dizginleyemerek bir avuntu olarak kabul etmiş maalesef aşk kırıntısıyla doyacağını sanarak gıda yetmezliği sebebiyle önce ruhu sonra bedeni vefat etmiştir. halbuki teoman aşk kırıntısıyla doyulmayacağını çoktan söylemisti beşir, süleyman amcayı dinlemedin madem bari yaşının gereği olarak teoman'ı dinleseydin.

5. nesrin

nesrin hakkında söyleyebileceğim pek fazla bir şey yok. zaman zaman çemile'nin mallıklarına uyup başına bela açar, ama genelde beşir ve çemile'nin iyi kalpli ablası gibidir. nesrin ile ilgili beni en etkileyen sahne rıza'nın kendisine yazdığı aşk mektubuyla dalga geçilince ağlaması olmuştur. öyle içtendi ki o gözyaşları o anda diziye dahil olup bihto gibi nevrotik şekilde olmasa da mutfak takımını bi güzel azarlamak istedim.

6. rıza kaptan

rıza kaptan diziye pek de ihtiyaç duyulmayan komik laz kontenjanından dahil olmuştur. rıza kaptanla ilgili aklımda kalan şeylerden biri, dizinin bihto ve dolayısıyla firdo dışında evlilik yoluyla seçici geçirgen yalı ahalisine dışarıdan dahil olabilen nadir kişilerden biri olmasıdır. üstelik bu dahil oluş öyle olmuştur ki yalının salonunda kolbastı oynanarak taçlandırılmıştır. eğer burhan altıntop bu manzarayı görseydi sütçüoğlu rezidansı ve avrupa yakası ofisinden sonra en önemli kalelerden biri olan ziyagil yalısının da düştüğünü görüp beyaz türklere yapılan bu zulüm karşısında dayanamayıp intihar ederdi.

7. son olarak katya

katya'nın bu dizideki rolünün tanımı bence "kullanışlı aparat"tır. en başlarda kendisini mutfak takımının bir tık üstüne matmazel'in ise bir tık altına konumlandırarak uzunca bir süre bijüteri firdo'nun kullanışlı aparatı olmuştur. ancak kendisine biçtiği bu rolün firdo tarafından nasıl tek kalemde silinip atılabildiğini görünce bu sefer hilmi önal'ın kullanışlı aparatı olmakta çareyi bulmuştur. yine de dizinin sonunda yalının bütün travmaları kendisini teğet geçmiş ve mutlu bir hayatın kapıları kendisine aralanmıştır. bu hayatın değerini anladığını umarak bu destansı entrymi ve dolayısıyla aşk-ı memnu yorumlarımın son yazısını bitiriyorum.

sevgili okur ve yazarlara süleyman amca'nın tavsiyesini anladıkları ve ruhlarını temiz tuttukları bir ömür dilerim.