Asimov'un Uzay-Zaman Sürekliliğini Büken Enfes Romanı: Sonsuzluğun Sonu

Bilim kurgu ikonu Isaac Asimov'un 1955 tarihli kitabı, bittiğinde okura uzayda süzülüyormuş hissi yaratan bir klasik. İşte güzel bir incelemesi.
Asimov'un Uzay-Zaman Sürekliliğini Büken Enfes Romanı: Sonsuzluğun Sonu

kitabı bitirmemle beraber daha önce doğru düzgün bilim kurgu kitabı okumadığımı fark ettim. asimov, bir zaman yolculuğu nasıl olur? ne gibi sonuçlar doğurur? zaman yolculuğun temel kuralları nelerdir gibi soruları güzel bir kurguyla akıcı bir biçimde okuyucuya anlatıyor.

Uyarı: Buradan sonrası spoiler içerir.


öncelikle zaman yolculuğu yapan kurumu açıklayalım

sonsuzluk adında bir kurum var. ve bu kurum dünyada herhangi bir yüzyıla yada döneme bağlı değil zaman yolculuğu yapan ve gerekirse gerçekliği değiştiren bir kuruluş. keyfine göre de gerçekliği değiştiremiyor kendi meclislerinde onay çıkması gerek. kurumun yaşam şemacıları, sosyologları, gözlemcileri, teknisyenleri ve bilgisayar unvanıyla çalışan insanları var. gözlemciler belli bir döneme yıla gidip o dönemi inceliyor örneğin o dönemde bir atom bombası patlayıp çokca insan öldüyse bunun sebeplerini bulup üst kurula gönderiyor. kurul kararını veriyor ve teknisyenler de gerçekliği değiştirerek atom bombasının patlamasını engelliyorlar bunun gibi irili ufaklı olayları tespit edip gerçekliği değiştirebiliyorlar genel olarak sonsuzluk bölümünün amacı insanlığın iyiliğine çalışıyor diyebiliriz.

zaman yolculuğunun bulunması

zamanı lineer değil döngüsel olarak düşünmelisiniz herhangi bir olay sırayla değil nedensel olarak gelişiyor gelecekteki bir olay geçmişi etkileyebiliyor. zaman yolculuğunun bulunması tarih olarak 24.yüzyıla denk geliyor ama zaman döngüsel ve nedensel olduğundan şu tarihte zaman kuramı ve yolculuğu bulunduğu söylenemez. ama şöyle açıklanabilir 74. yüzyılda zaman yolculuğu eğitimi alan bir çırak 24. yüzyıla gönderiliyor ve o kişi 74. yüzyılda öğrendiği zaman kuramını 24. yüzyılda açıklıyor ve bam! zaman yolculuğu kuramı/denklemi o yüzyılda keşfedilmiş oluyor.

bu dünyada paradokslara yer yok

kesinlikle bir paradoks gerçekleşmiyor kitapta verilen bir örneği buraya da yazıyım.
zaman yolculuğu yapan kişinin kendisiyle karşılaşması durumunda eğer gelecekteki hali, geçmiştekini görüp geçmişteki gelecekteki halini görmezse bir sorun teşkil etmeyecektir ama tersi durumlarda geçmişteki hali gelecekteki halini görecek ve ne kadar yaşadığını ve ilerideki halini davranışını görecektir ve bu bir paradoksa zaman çemberinin kırılmasını sebebiyet verebilir ama bu distopyada gerçeklik değiştirilerek zamanın döngüsü bozulmuyor ve zaman akışı devam ediyor.


çok uzatmadan sonuca geleceğim: zaman yolculuğunun bulunmasının dünya ve insanlık için doğurduğu sonuçlar

bu distopya da insanlık 100.000 yüzyıldan sonra yok oluyor peki neden yok oluyor?

sonsuzluk kurumu gerçeklikteki felaketleri çözerken aynı zamanda zaferleri de yok ediyor. tehlike ve tedirgin güvensizlikten insanlığı daha yeni, daha yüksek zaferler kazanmaya iten bir güç doğar ama sonsuzluk, dışarıdan müdahalelerle bu gücü doğurmuyor kendini hiç geliştiremiyor uzay yolculuğunu yıldızlararası yolculuğu bulamıyor ve 125.000 yüzyılda başka gezegenlerdeki gelişmiş canlılar galaktik imparatorluğu ele geçiriyor ve insanlığın sonunu getiriyor. 

sonsuzluk hiç kurulmamış olsaydı zaman mühendisiliği için harcanan enerji çekirdek biliminin gelişmesinde kullanılacak ve sonsuzluk kurulmayacaktı ama yıldızlararası seyahatler gerçekleşecekti.

yüzyıllar boyunca insanlık bütün enerjisini zaman yolculuğuna harcaması ve onu bulması ile aslında kendi varlığını da belli bir süre sonra yok etmiş oluyor.

bonus: asimov'un kitabı yazma hikayesi

sonsuzluğun sonu, asimov'un son derece güçlü bir kurgu, mantıksal çıkarımlar ve bunları sarıp bir arada tutan bir aşk hikayesini anlatan romanı. asimov ilk defa bu kitabında toplum mühendisliği konusuna değinmiştir. kitaba başlamasını sağlayan fikir ise aklına şöyle gelmiştir ki okumayanlar için ufak bir spoiler olabilir:

bir magazin dergisinde, atom bombasının patlamasından sonra oluşan mantar şeklindeki bulut resmini görmüştür ve sonraları, eğer bu şekli birisi zamanda, atom bombasının atılmadan ve icat edilmeden önce, geriye gidip yine bir dergide yayımlasaydı acaba ne olurdu diyerek başlamıştır.