Anadolu'nun Gelmiş Geçmiş En Büyük Ozanlarından Biri: Karacaoğlan

17. yüzyılda yaşayan halk ozanı Karacaoğlan'ın hayatı ve şiirleri.
Anadolu'nun Gelmiş Geçmiş En Büyük Ozanlarından Biri: Karacaoğlan

karacaoğlan, 17. yüzyılda yaşamış bir türk halk ozanıdır. kesin doğum yeri bilinmemekle birlikte, çoğu kaynak onun osmaniye ili düziçi ilçesi farsak köyünde doğduğunu öne sürer. şiirleri, aşk, doğa, ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve ölüm gibi konuları işlemiştir. karacaoğlan, duygularını, yaşadıklarını ve düşüncelerini içten, gerçekçi ve özgün bir biçimde ifade etmiştir ve türk aşık edebiyatına yeni bir söyleyiş biçimi getirmiştir. doğa benzetmelerini sık kullanır ve çok yalın, temiz bir türkçe ile yazmıştır.

karacaoğlan, divan edebiyatı ve tekke şiirinin etkisinden uzak, anadolu insanının günlük konuşma diliyle eserlerini kaleme almıştır. kullandığı arapça ve farsça kelimeler azdır ve yerel sözcükleri yoğun bir şekilde kullanmıştır. şiirlerinde deyimler ve benzetmelerle kendine özgü bir üslubu vardır, mecaz ve mazmunları kendine has kullanır. hece ölçüsünün 11'li ve 8'li kalıplarını kullanarak koşmalar, semailer, varsağılar ve türküler yazmıştır.

karacaoğlan, pir sultan abdal, aşık garip, köroğlu gibi şairlerden etkilenmiş ve aşık ömer, aşık hasan, aşık ismail gibi çağdaşı şairlerle beraber, 18. ve 19. yüzyıl şairlerini de etkilemiştir. meşrutiyet ve cumhuriyet dönemlerinde halk edebiyatından yararlanan şairler de karacaoğlan’dan esinlenmişlerdir. şiirleri 1920'den itibaren araştırılan ve derlenip yayımlanan karacaoğlan'ın, yazılı kaynaklarda 500'den fazla şiiri bilinmektedir.

bir ayrılık bir yoksulluk

vara vara vardım ol kara taşa
hasret ettin beni kavim kardaşa
sebep ne gözden akan kanlı yaşa
bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm

nice sultanları tahttan indirdi
nicesinin gül benzini soldurdu
nicelerin gelmez yola gönderdi
bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm

karacoğlan der ki kondum göçülmez
acıdır ecel şerbeti içilmez
üç derdim var birbirinden seçilmez
bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm

elif

incecikten bir kar yağar,
tozar elif, elif deyi...
deli gönül abdal olmuş,
gezer elif, elif deyi...
elif’in uğru nakışlı,
yavrı balaban bakışlı,
yayla çiçeği kokuşlu,
kokar elif, elif deyi...
elif kaşlarını çatar,
gamzesi sineme batar.
ak elleri kalem tutar,
yazar elif, elif deyi...
evlerinin önü çardak,
elif'in elinde bardak,
sanki yeşil başlı ördek
yüzer elif, elif deyi...
karac'oğlan eğmelerin,
gönül sevmez değmelerin,
iliklemiş düğmelerin,
çözer elif, elif deyi..

cennet cehennem yoktur diyenler

il hakkını alıp haksız yiyenler
al yesil konaktan hükm'eyleyenler
dur bakalım canım beyler kalır mı
karac'oglan her cefayı biliyor
sualciler yedi yerde soruyor
yetmis iki millet ar'ya giriyor
dur bakalım canım daglar kalır mı

bana kara diyen dilber

bana kara diyen dilber
kaşların kara değil mi
yüzümü güldüren gelin
gözlerin kara değil mi

güzel ben seni isterim
seni koynumda beslerim
yüzünü güzel göreyim
zülüfün kara değil mi

boyun uzun belin ince
yanakların olmuş gonca
salıversin kulunca
beliğin kara değil mi

utanırsın akar terin
güzellikde yok benzerin
en sevgili makbul yerin
saçların kara değil mi

beni kara diye yerme
mevlam yaratmış hor görme
ela göze siyah sürme
çekilir kara değil mi

hint'den yemen'den çekilir
iner bağdat'a dökülür
türlü taama ekilir
biber de kara değil mi

göllerde kuğular olur
göğsü ak kara benlidir
mısır'da çok zengin vardır
kölesi kara değil mi

pınara konan kuğunun
kanadı beyaz çoğunun
çöldeki arap beyinin
çadırı kara değil mi

her yoldan gelir geçerler
aktan karayı seçerler
ağalar beyler içerler
kahve de kara değil mi

evlerinde sular akar
güzelleri göze bakar
hublar yanağına sokar
sümbül de kara değil mi

karac'oğlan der maşallah
birgün görünür inşallah
kara donludur beytullah
örtüsü kara değil mi

var git ölüm

ölüm ardıma düşüp de yorulma
var git ölüm bir zaman da gene gel
akıbet alırsın komazsın beni
var git ölüm bir zaman da gene gel

şöyle bir vakitler yiyip içerken
yiyip içip yaylalarda gezerken
gene mi geldin ben senden kaçarken
var git ölüm bir zaman gene gel

çıkıp boz kurtlayın ulaşamadım
yalan dünya sana çıkışamadım
eşimle dostumla buluşamadım
var git ölüm bir zaman da gene gel

karac'oğlan der ki derdim pek beter
bahçede bülbüller şakıyıp öter
anayı atayı dün aldın yeter
var git ölüm bir zaman gene gel

ağlayı ağlayı düştüm yollara

ağlayı ağlayı düştüm yollara
karışayım bozbulanık sellere
adı sanı bilinmedik illere
gitmeyince gönül yardan ayrılmaz

ahım kaldı şu gelinin ahdinde
deremedim güllerini vaktinde
karanlık gecede kolum altında
yatmayınca gönül yardan ayrılmaz

gözüm kaldı şu kaplanın postunda
azrail de can almanın kastında
döne döne teneşirin üstünde
yunmayınca gönül yardan ayrılmaz

hadini de karac'oğlan hadini
aramazlar gurbet ile gideni
ak göğsün üstünde çakır dikeni
bitmeyince gönül yardan ayrılmaz

gövel ördek

yeşil başlı gövel ördek
uçar gider göle karşı
eğricesin tel tel etmiş
döker gider yare karşı

telli turnam sökün gelir
inci mercan yükün gelir
elvan elvan kokun gelir
yar oturmuş yele karşı

şahinim var bazlarım var
tel alışkın sazlarım var
yare gizli sözlerim var
diyemiyom ele karşı

hani karac'oğlan hani
veren alır tatlı canı
yakışmazsa öldür beni
yeşil bağla ala karşı

benden selam eyle sevgili yare

benden selam eyle sevgili yare
perişan hatırın sor seher yeli
bildir ahvalimi dostuma benim
sevdiğim ne söyler sor seher yeli

sen seher yelisin esersin yakın
dağıtma kakülün enginde sakın
erkeğin yanında bulunma sakın
var da bir tenhada sor seher yeli

karac'oğlan bulma kusur huyuna
kurban olam kaşlarının yayına
benim için dostun uğra yanına
uğra sen yanına gör seher yeli