Anadolu'dan Çıkarak Dünyaya Mâl Olan Noel Baba Kimdir?

Noel Baba gerçek mi? Noel Baba kimdir? Noel Baba Türk mü? Çocukluğumuzun vazgeçilmez öğesi Noel Baba hakkında merak edilenler.
Anadolu'dan Çıkarak Dünyaya Mâl Olan Noel Baba Kimdir?

neol baba, sakalı ve gülüşü (ho ho ho ho) ile meşhur geyik sürücüsüdür. çorapların içine hediye bıraktığına inanılır, ancak bunun için çorabı şöminenin önüne asmak gerekir ki bu durum bir nevi çorap kurutma süreciyle çok benzeşir.

hediye dağıtma işinin nereden çıktığı irdelendiğinde, asıl adı aziz nicholaos olan noel baba'nın, akdeniz kıyılarında önemli bir lykia kenti olan patara'da doğduğu belirtilmektedir.
 

noel baba'nın yaşamıyla ilgili muhtelif kurgular söz konusudur

rivayet odur ki ms 300'e doğru patara refah içindeyken kentte yaşayan zengin buğday tüccarının bir oğlu olur ve ona nicholaos adı verilir. doğduğunda göğün bir hediyesi, ana-babasının dualarının ve sundukları adakların bir meyvesi, fakirlerin bir kurtarıcısı olarak dünyaya geldiğine işaret edilmiştir. daha gençliğinde bile mucizeler yarattığına inanılır. bu inanca göre inşa halindeki bir kilisenin yıkılmasıyla enkaz altında kalan nicholaos, annesi ağlayıp inlerken, üzerine yığılan taşların altından sağlam olarak kurtulmuştur.

bir süre sonra babası öldüğünde büyük bir servetin tek mirasçısı olmuş ve servetini yoksullara yardım için harcamaya karar vermiştir. bu sırada patara'da önceleri çok zengin olan bir şahıs fakirleşmiş ve kızlarının çeyizini yapamayacak duruma gelmiştir. çaresizlikten kızlarını satmayı bile düşündüğü bir anda, nicholaos durumu görerek onlara yardım etmeye karar verir. kendini belli etmemek ve aynı zamanda gururlarını kırmamak için kızların evine gece gider. onlar uykuda iken büyük kızın açık olan penceresinden çeyizine yetecek olan bir kese altını içeri atar. sabah parayı bulan büyük kız çok sevinir ve kötü durumdan kurtulur.

daha sonra ortanca ve küçük kızın çeyiz paralarını da karşılamak isteyen nicholaos, pencereleri kapalı olduğu için bacadan atar. işte noel baba'nın yılbaşında hediye bırakma öyküsü böylece doğar. ikonalarda ve resimlerde de nicholaos'ın üç altın top ile gösterilmesi bu yüzdendir.

aziz nicholaos'un yaşamıyla ilgili bir öykü de şöyledir

nicholaos, hacı olmak üzere kudüs'e gider. geri dönüşünde fırtınaya tutulan gemiyi dualarıyla batmaktan kurtarır, ayrıca denize düşerek boğulan bir denizciyi de diriltir. o günden sonra aziz nicholaos denizcilerin de koruyucu azizi olarak kabul edilmiştir.

nicholaos bir müddet sonra patara'nın komşu kenti myra'ya göç eder. myra başpiskoposu ölmüş yerine geçecek kişi üzerinde anlaşma sağlanamamıştır. bunun üzerine sabah kiliseye ilk gelen kişinin başpiskopos olması kararlaştırılır. aziz nicholaos kiliseye ilk gelen kişi olarak başpiskopos seçilir. burada da mucizelerine devam ederek üç generali ölümden kurtarır.

diğer bir öyküsü ise şöyledir

0 yıl myra'da kıtlık çıkar. iskenderiye'den byzantion'a mısır götüren bir filo myra'nın limanı olan andriake'ye uğrar. nicholaos hemen limana koşar ve her gemi başına bir miktar mısır vermelerini ister. gemiciler byzantion'a vardıklarında istemeyerek verdikleri mısırların yerlerinde olduğunu hayretle görürler.

hristiyanlara karşı olan imparator diocletianus ve licinius zamanında nicholaos da diğer hristiyanlar gibi bir ara hapsedilmiştir. m.s. 325 tarihinde hristiyanlık içindeki problemleri çözmek için iznik'teki (nikaea) meclis toplantısına myra başpiskoposu olarak katılır. yolda giderken bir handa öldürülerek salamura yapılmış üç çocuğu dirilttiği daha sonra bonaventure adlı bir kilise adamı tarafından iddia edilmiştir.

ögrencilerin de koruyucusu olduğuna inanılan aziz nicholaos'un 6 aralık 343'te 65 yaşında iken öldüğü sanılmaktadır. myralılar onun adına bir kilise yaparak içindeki lahitte onu sonsuz uykusuna bırakmışlardır.

haçlı seferleri sırasında 20 nisan 1087'de bari'den gelen tüccarlar kemiklerini çalıp bari'ye götürmüş ve yaptıkları bazilikaya gömmüşlerdir. onun olduğu sanılan geride kalmış bir kısım kemik ise bugün antalya müzesi'nde saklanmaktadır.

Yılbaşı Kutlamak Gerçekten de Bizim Kültürümüzde Yok mu?