SİNEMA 7 Ekim 2019
25,9b OKUNMA     603 PAYLAŞIM

Yesterday Filmi, Enfes Bir Fikirden Yola Çıkmasına Rağmen Neden Başarılı Olamadı?

Yönetmen Danny Boyle'un son filmi Yesterday, The Beatles'ın var olmadığı bir dünyayı konu etmesi nedeniyle özellikle merak ediliyordu ancak büyük oranda hayal kırıklığı yarattı diyebiliriz. Nedenlerine bakalım.

“i hated it but i wasn't interested in it enough to find out why.”

("hiç sevmedim ama nedenini bulacak kadar da ilgilenmedim")

filmin içindeki bu replik filme karşı hislerimi açıklıyor aslında ama...

uzay-zaman sürekliliğindeki öngörülemeyen bir anormallik, tarihin birçok anahtar unsurunu birkaç seçilmiş kişinin anıları dışında her yerden siliyor. böyle başlayan bir hikaye kendi saçmalığını kucaklayarak, iyiden iyiye absürt takılsa ve kendini bu denli ciddiye almasa daha izlenilir olabilirdi. amma velakin öyle olmuyor.

son derece düz karakterizasyonlarla gayet yüzeysel bir film ortaya çıkıyor. özenilmiş bir yapım izlenimi uyandırmıyor hiç. tüm kusurları bir yana, film yapması gereken belki de tek şeyi yapmıyor; beatles olmasaydı -sadece müzik değil- dünya nasıl bir yer olurdu? beatles’ın müziğe gerçekten ne katkısı olduğunu anlatma gereği duymuyor. ki bu, tüm filmin üstüne kurulduğu fikrin ta kendisi. çıkış noktası. bunu seyirciye veremedikten sonra ne anlamı kaldı izlememizin? sadece parlak bir fikri alıp bunu tüm film boyunca koltuk değneği olarak kullanmak tembel yazarlığın doruk noktasıdır.


filmin dayandığı konseptin işleyebilmesi için en azından küçük zeka pırıltıları içeren göndermeler yapılabilirdi fakat onlar bile son derece kısıtlı ve sığ kalmış. gereksiz melodrama kaçan hikayesi çok tahmin edilebilir bir çizgide gidiyor. film şaşırtabilecek birçok imkân sunabilirken hepsini pas geçiriyor. her şey klişe ve tepeden inmeci bir anlayışla sunulmuş.

filmdeki 17 şarkının çoğunun konvansiyonel şarkılardan seçilmesi ve ruhsuz cover'lar şeklinde yapılması içinde ed sheeran'ın olduğu basmakalıp bir film için şaşırtıcı değil aslında. ne umduk ne bulduk denilemez yani. tamam bu film için beatles kataloğundan seçilen şarkıların karşı konulamaz sadeliğini anlayabiliyorum fakat başka birkaç beatles daha var. buz dağının görünmeyen beatles'ları var mesela içinde ob-la-di, ob-la-da olmayan (!) ve onların müşterisi için de müzikal yönden pek bir şey ifade etmeyen bir film olmuş yesterday.

gerçek john lennon mesela gerçekte niçin new york'ta yaşamayı tercih ettiğini açıklarken; new york'un yaratıcı dünyanın merkezi olduğunu hissettiğini ve roma imparatorluğu zamanında, kenar mahallelerde değil de roma'da olmak isteyeceğini söyleyen biri. yani bu adamın şimdi ne işi olur balıkçı kasabasında? john lennon'ın the beatles'ı kuramama sebebi paul mccartney ile bir şekilde tanışamamasından mıdır? bu hikayeyi değerli kılacak şeyler bu tür sorulara getirilecek küçük alternatif kelebek etkisi kırılma anları önermeleri olmalıydı. bunları yapmıyorsan ve beatles'ın olmadığı bu paralel dünyayı zenginleştirmiyorsan o zaman herhangi bir x grupla da yapabilirdin bu filmi. niye özellikle beatles?

zaten asıl sorun da bu ki en başta dediğim şeye dönüyoruz; 'müziğin big bang'i sayılan böylesine biricik bi' grubun hiç var olmayışının nasıl bir dünya doğuracağını asla tatminkâr bir şekilde gösterememesi.

film bence öyle yerden yere vurulacak kadar kötü değil, gayet izleniyor ama birkaç sorunum var, onlardan bahsetmek istiyorum

hikaye açmazları falan değil derdim, zaten konuyu biliyorsunuz, bu konudan tutarlı bir hikaye beklemenin ne manası var. bir fikir gelmiş akıllarına, bu fikir üstüne, kendilerini bir mantık çerçevesi içine hapsetmeden gitmeyi istemişler ve büyük oranda becermişler. ama...

birincisi beatles'a saygı duyma zorunluluğu yüzünden bazı çok muhtemel şeyleri yazamamışlar. yani filmde beatles'ın şarkılarının hepsi başyapıt olarak sunulmak zorunda kalınmış.. ki öyleler zaten ama şunu unutmayın, hiçbir eser yaratıldığı zamandan azade bir şekilde başyapıt olmaz. kubrick'in 2001'ini bugün tamamen aynı planlarla çekseniz kimse yaptığınız işi beğenmez, ama o film de çekildiği zamanla beraber düşünüldüğünde başyapıttır. beatles'ın çoğu şarkısı da böyledir aslında.

kanımca beatles zamandan azade başyapıtlar da çıkarmıştır. çok sayıda hem de... yesterday, hey jude, penny lane ve daha pek çokları bugün de aynı şekilde çıksa yine büyük hitler olurlardı. ama she loves you yeeeeeeee yeeeeeeee yeeeeee? come together? ııııı... bilemiyorum.

o yüzden aslında filmde jack, beatles'ın şarkılarını yazıp stüdyoya sunarken stüdyo hiç de jack'i bu kadar özgür bırakmazdı. şu beat çok eski, şuraya bir bass koyalım, şöyle bir wouw wouw arka vokal koyalım, altyapıyı değiştirelim diye o kadar çok şey değiştirirlerdi ki... ama işte yapamamış hikayeyi yazan kişi. çünkü bunu yapsan, "ne yani beatles bugün herkesi yine büyülemeyecek mi sence lannnn" diye baya öfke çekerlerdi.

oysa bu yoldan gitselerdi hikaye kendisini yazacaktı nerdeyse. jack beatles'ın klasiklerini bugünkü stüdyo vampirlerinin mahvetmelerinden korumaya çalışan bir karakter olurdu, hikaye de asıl bu "müziği nereye getirdik biz" anafikri üstüne şekillenen çok daha dolu dolu bir yere gidebilirdi. bugünkü müzik endüstrisi artık beatles'ın şarkıları çıksa onları bile ne hale getirir diye bir nevi bugünkü pop kültürün eleştirisi üstüne bir film izleyebilirdik.

ama bunun tehlikeli tarafları da var. çünkü bu endüstri tamamen kendi keyfiyle idare etmiyor aslında, "halk böyle istiyor". bugünkü müzik dinleyicisi beatles'ın şarkılarını beatles'ın yaptığı gibi kabul etmezdi diye bir alt metin soksanız filme, bunu insanları kızdırmadan anlatmak için çok usta bir hikayeci olmanız gerekirdi.


filmde stüdyo jack'e çok ufak tefek şeylerde karşı çıkıyor, albüm adlarında falan. bir de sadece hey jude'u hey dude olarak değiştirtiyor. ama bu değişiklikler o kadar saçma ki seyirciye yine "beatles daha iyi yapmıştı" dedirtiyor. peki son bir şey sorayım, o da stüdyonun müdahale etmesinin aslında haklı sayılabileceği bir durum olsun...

"she's just seventeen, you know what i mean (kız daha on yedisinde, ne demek istediğimi anladın)"

şimdi, bugünün me too ortamında bu şarkının bu cümlesine müdahale etmemeleri düşünülemez. en azından eighteen yap, nineteen yap, teenager olması hala sorun ama seventeen diye bırakmaları mümkün değil. ama işte değiştirsen gelecek tepkileri bir düşün :))

neyse ana konuyla ilgili sorunlarım bu kadar. onun dışında film finaline kadar bence gayet keyifli, eğlenceli gidiyordu. finalinde bütün stüdyoyu sadece paragöz bir kadına indirgeyip öfkeyle jack'in peşinden koşturtmaları, ballı şekerli bir final yapmaları, bana disney çocuk filmlerinden birini seyrediyormuşum gibi hissettirdi. bu kadar çocuksulaşmaya gerek var mıydı bilmiyorum. filmin tadını bozdu. bir de madem bu kadar klişeye düşmekten çekinmiyordun, son bulduğun o espriyi neden klişe şekilde sunmadın, çok daha gülerdik.

--- spoiler ---

- kendimi harry potter'ın voldemort'u yendiği andaki kadar tatmin ve rahat hissediyorum.
- kim?
işte tam bu anda jack'in gözleri faltaşı gibi açılsaydı ve film öyle bitseydi... aha şimdi de kitapları mı yazacak diye kahkahayı atsaydık bitseydi. ama yok, tepki vermedi, yok bir şey dedi sustu. bazen klişeler güzeldir yahu. gülerdik işte.

--- spoiler ---

neyse... ben yine de herkese öneriyorum. ha bir de, dün yazdığım bir tweeti buraya kopyalayarak bitireyim.

"lily james hangi filmde oynasa hep erkek karakterlerle arasında çok iyi bir kimya olduğunu ve aşık olduklarını hissettiğimi düşünüyordum.. ki daha mantıklı bi cevap buldum. asıl ben kıza aşığım demek ki kendimi erkek karakter yerine koyup kıza aşık olduklarını hissedebiliyorum :)"

İnsanı 1970'lerin Rock Dünyasına Işınlayan Vinyl Dizisinin Devamı Neden Gelmedi?