Yeni Dönem Türk Dizilerinde Psikolojik Ögelerin Daha Fazla Kullanılması
son dönem yerli dizilerde psikolojiye yöneliş
son dönemde yerli dizilerde psikoloji konusunda çekilmiş dizilere ilginin artması ve yapımcıların dolaylı olarak bu konuya yönelmesinin başlıca nedenleri üzerine yazmak istedim. televizyonda yayınlanan, masumlar apartmanı ve kırmızı oda; televizyonda belli bir süre daha yayınlanamayacak netflix yapımı bir başkadır adlı dizilerde gözlemleyebileceğimiz ve psikolojik rahatsızlıkları, psikologları ve psikiyatristleri merkeze alan yerli yapımlar çıtayı yükseğe taşımaya başladı.
bir başkadır dizisini apayrı tutmakta fayda var çünkü; gerçek ve televizyon dünyasının yapay gerçekliğini son derece sert bir dille ekrana getirmiş dizi. zıtlıklar (kapalı/açık, türk/kürt, metropol/kenar mahalle vb.), çarpışmalar başarılı bir psikanalitik altyapıyla hazırlanmış. kimliğini gizleme, aileden utanma, yok sayma, hor görme gibi çarpıcı öyküleri ile dizi sağlam bir zemine oturtulmuş. klişe bir dille, modern insanın yabancılaşması, geniş camdan kaleler içindeki sıkışmışlığı ile o dünyanın rüyasını gören başı kapalı tiplemeler. altbenlik, persona gibi psikoloji okumalarına açık başarılı bir dizi olmuş netflix yapımı. taraf olan bir yapımın olmaması ise diziyi başarılı kılan özelliklerden. dizide üstün, haklı, salt iyi bir karakter yok. her karakterin içinde yaşadıkları ile gerçekte oldukları arasında derin uçurumlar mevcut. gelelim bu tür dizilerin artma sebeplerine. kimlik bunalımı, kutuplaşmalar, mevcut sosyokültürel yapı, kafatasçı politikalar ve baskıcı düzenler diyebiliriz. küçücük evde bile baskıyı, despotluğu görebiliyoruz.
hocanın kızının elektro müzik ev partileri (!), sinan'ın tülbent fantezisi, meryem'in otobüs maceraları bile istanbul gerçeğini gözler önüne seriyor. otobüs yolculuğu adeta karakterleri zaman yolculuğuna çıkartıyor. görünüşte avrupai ama aslında anadolulu olan karakterlerin yaptıkları roller çok başarılı. eğlence ile kaybolan gençlik kadar dini hurafelerle korkutulan kenar mahalle insanlarının sorunları genel olarak aynı: mutsuzluk ve kendilerini bir yere ait hissedememe. son dönemlerde insanların kutuplaşması çok iyi işlenmiş. club'ta koruma görevi yapan yasin, kadınlar tuvaletine girmekten bile çekinmiyor. kesişmeler, tesadüfler bu kadar da olmaz denen cinsten ama benim anladığım istanbul'un aslında koca bir köy olduğu düşüncesi egemen olmuş gibi. türkiye'de aslında olmayan burjuvazinin sanal görünümlerinin altında aslında hep bastırılmış cinsellik ve aidiyet istemi. istanbul, 21. yüzyılın babil’i olmuş durumda. herkes, her kesim farklı bir dilde konuşuyor. iletişimsizlik hakim. konuşmak bir yana, anlaşamıyor karakterler. hep soru cümleleri var. kelimeler kalıplaşmış, gece kalacak mısın? köyde ne var? çiçek kopuyor mu?
not: hülya avşar'ın fazilet filmini izlemenizi şiddetle öneririm. meryem'in hikayesinin aynısını göreceksiniz.
keşke bu tür yapımlar daha önceden yapılsaydı
çünkü; kişisel düşünceme göre bu türde yapımları yapmak için geç kalındı. hbo dizilerinde suç ya da kara komedi türlerinde bile psikatri sahneleri vazgeçilmez olmuştu. örneğin,
the sopranos dizisini ele alalım. amerikan alt kültürü, kimlik bunalımı ve bilinçaltındaki rahatsızlıklar bir yana, kurgu dünyayı bile tiye alabilecek (baba filmi replikleri taklitleri) olgunlukta bir diziydi the sopranos. baba, sıkı dostlar gibi filmleri izleyenlere çok yavan ve özensiz gibi görünse de gerçek dünya işte bu dedirticek bir gerçeklikteydi. dizi, önceleri tony'nin bayılmalarına odaklanırken sonrasında ise "ben kimim" ve "nereye gidiyorum" gibi sorularla varoluşsal kaygıları ekrana getirmişti.
psikolog ile gerçekleşen seanslar, kırmızı oda ve bir başkadır adlı yapımlarda karşımıza çıkar. italya'yı, köklerindeki ülkeyi görünce gözünde değersizleşen amerika, cenazede babasına bakan oğul ve sonraki sezon finalinde oğluna bakan baba, itirafların oluk oluk aktığı rüya sahneleri... meryem'in bayılması ile sekansın açılması sopranolara çok benziyor. bir başkadır'da doktor zaten bu noktadan sonra sinan karakterini sorguluyor. sopranolarda da ördekler (!) nevrozun tetikleyicisi gibi durmaktaydı.
six feet under ise ölümü dolayısıyla varlığı sorgulayan sert bir diziydi. belki sopranolar gibi suç dizisi değildi ama daha fazlasını sunacak rüya, bilinçaltı ve uyuşturucu sahneleri ile gerçeklik ve metafiziği aynı anda kotartacak bir sürrealliğe sahipti. david fisher'ın eşcinsel suçlu ile yaşadığı gün, uyuşturucu etkisindeki last supper ve kaybolan eşe ulaşma çabası gibi insanı zihnen yoran bölümlerinde yerli yapımlarımızdaki izlerini görmek zor olmasa gerek. cinsel çarpıklıklar, karakterlerin cinsel arayışları, histeri krizleri ve iki dizide de yenilen yemekler, ailelerin günahları hataları, dizinin gidişatını etkiliyordu. bu bakımdan bir başkadır da bu iki dizinin izinden gidiyor diyebiliriz.
diğer hbo yapımlarındaki olay örgüsü, yerli dizilerimizde kullanılmaya başlandığını kolaylıkla söyleyebilirim.
not: iki dizide de üst akıl alma sahneleri var örneğin sopranolarda psikolog hocasından akıl alarak tony ile olan görüşmelerini anlatıyor ve sfu dizisinde dert yanan brenda karakterine isyan eden bir arkadaş sahnesi yerli yapımları oldukça etkilemiş.
in treatment ise özellikle psikiyatri konusunu içeren bütün dizilerin kutsal dizisi olmuştur. ve ismini saydığımız yerli yapımlarda da seans, hastalıklar ve kesişmeler ile bir başkadır dizisini derinden etkilemiş gibi görünmektedir.