EKONOMİ 6 Temmuz 2018
24,5b OKUNMA     676 PAYLAŞIM

Yeni Bir Ekonomik Kalemin, Ülke Sektörünü Olumsuz Etkilemesi: Dutch Disease

"Hollanda hastalığı" olarak çevirebileceğimiz bu kavram, ilginç bir ekonomik durumu tanımlıyor.
iStock

dutch disease, "ingilizcede dutch içeren deyimler" içinde tarihçesi en yeni olanlardan biridir. bu terimi ilk kez 1977 yılında "the economist" dergisi kullanmış.[1] hollanda'da doğal gaz rezervleri 1960'larda bulunmuş, imalat sanayi de 1970'lerde düşüşe geçmiş.

genel mantığı; ülke içindeki doğal kaynak sektörüne dışarıdan kaynaklanan talep artışı sonucu reel kur oranının değerlenmesine ve bundan dolayı dışa açık diğer sektörlerin dış ticarette dezavantajlı duruma düşmesine dayanan bu "hastalığın" gelişmekte olan ülkeleri daha kötü etkilediği iddia edilir. aynı iddiayı alan greenspan, "the age of turbulence" başlıklı kitabında da tekrarlamış ("the universals of economic growth" başlıklı bölümde).[2] daha önceden ekonomisi gelişmiş ülkelerde dışa açık sektörel çeşitlilik zaten bir derece mevcuttur. bunlar dış şoklara karşı daha dayanıklıdırlar ve dengeler sonradan daha az sancılı bir şekilde tekrar kurulabilir. ama ekonomisi gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerde, başlangıçta olmayan veya zayıf olan sektörel çeşitliliği hollanda hastalığından sonra tesis etmek iyice zorlaşır. ayrıca gelişmekte olan ülkeler için doğal zenginliklerin negatif bir teşvik etkisi (incentive effect) öldüğü da öne sürülebilir. nasıl olsa dışarıdan petrol paraları geliyor, başka alanlarda ne diye kasalım, değil mi hugo paşam? aló presidente! merhaba venezuela!

bu hastalığa yakalanan diğer ülkelere örnek olarak norveç, nijerya, doksanlar sonrası rusya, opec üyesi bazı orta doğu ve latin amerika ülkeleri gösterilir. greenspan'e göre 80'li yılların başında kuzey denizi'nde petrol bulan ingiltere de bundan bir süre olumsuz etkilenmiştir.

hastalığı hafifletmeye dair tedbirler reel kur oranı üzerindeki döviz girişi baskısını hafifletmeye ve böylelikle reel kur artışını yavaşlatmaya dayanır. döviz girişiyle artacak likiditenin sterilize edilmesi ve ülke içi talebi azdırmaması arzu edilir. örneğin, norveç petrol gelirlerinin büyük bölümünü hemen ekonomisinin içine enjekte ederek harcatmamış, artan döviz rezervlerini bir çeşit sovereign wealth fund olan hükümet emeklilik fonu havuzuna aktarmış ve bu fonları orada biriktirmiştir. rusya'nın da aynı amaçla kurulmuş devlete ait bir fonu vardır. bazı orta doğu ve doğu asya devletlerinin sovereign wealth fund'larının kuruluşlarının ardında yatan nedenlerden birisi de aslında budur. bu fonlar aynı zamanda, ileride emtia (doğal kaynak) piyasalarında yaşanabilecek fiyat oynaklılıklarının ve negatif dış şokların ülke ekonomisi üzerindeki potansiyel olumsuz etkisini de stabilize etmeyi hedeflerler. sakla fonu, gelir zamanı. değil mi hugo paşam?

hollanda'da imalat sanayinin 70'li yıllarda düşüşe geçmesini reel florin kurunun değerlenmesinden çok başka yapısal faktörlere bağlayanlar da yok değil aslında. değil mi wiki kardeş? post hoc, ergo propter hoc?

[1] "the dutch dısease" (november 26, 1977). the economist, pp. 82-83.
[2] "the age of türbülence: adventures in a new world," penguin press.

ımf'nin çıkardığı "finance & development" dergisinde çıkmış bir yazı: "back to başıcs. dutch dısease: too much wealth managed unwisely" (march 2003, volume 40, number 1). "finance & development. a quarterly magazine of the ımf".

http://www.imf.org/…/pubs/ft/fandd/2003/03/ebra.htm

Bu içerik de ilginizi çekebilir