TARİH 9 Şubat 2018
58,7b OKUNMA     875 PAYLAŞIM

Yelkenli ve Ahşap Gemileri Savaş Sahnesinden Silen Tarihi Olay: 1853 Sinop Baskını

Sinop Baskını ya da Sinop Savaşı, 30 Kasım 1853 tarihinde Osmanlı ve Rus donanmalarını karşı karşıya getiren tarihi bir olay.

her ne kadar tarihimize "sinop baskını" olarak geçmişse de, aslında 30 kasım 1853 sabahı bastıran sis yüzünden rus filosunun ani ortaya çıkışı haricinde beklenen ve planlanan bir deniz muharebesidir.

zira, ekim 1853 itibarı ile osmanlı ile rusya arasında (henüz bir çatışma gerçekleşmemiş olmakla bereber) ilan edilmiş bir savaş durumu vardı. rusya, son dönemde osmanlı topraklarındaki hristiyan azınlığın hamisi rolünü oynayarak ardı arkası gelmeyen isteklerde bulunuyordu. sorunun temelinde elbette ki o hep duyduğumuz "sıcak denizlere inme" arzusu ve rusya'nın emperyalist hayalleri yatıyordu. zaten gergin olan durum, rusların eflak ve boğdan'ı işgali üzerine osmanlı'nın 4 ekim 1853'te savaş ilan etmesine neden olmuştu. ancak rusya'nın hesaplayamadığı unsur, ingiltere ve fransa'nın, rusya'nın genişleme niyetine engel olmak üzere osmanlı'yı destekleyeceği idi. batılı devletlerin, kendilerinden başka kimsenin osmanlı topraklarında at koşturmasına müsaade etmeyeceği açıktı. nitekim gelişmeler üzerine bu iki batılı devlet, rusların başkenti işgal edip zaten çürük olan imparatorluğu bir tekmede yıkma ihtimaline karşı derhal kuvvetli bir deniz gücü oluşturup boğazları koruma amacı ile istanbul'a gönderdiler. bu filonun rusların karadeniz filosunu caydıracağı düşünülmekteydi. zira rusların karadeniz'deki donanması, nitelik olarak osmanlı donanmasından bariz şekilde üstündü. türk donanmasının ingiliz ve fransız desteği olmadan ruslara karşı bir muharebede fazla şansı olmayacağı tahmin ediliyordu. fakat, savaşın henüz başında ingiltere ve fransa resmen müdahil olmadıklarından rusların niyeti osmanlı donanmasını karadeniz'de yakalayıp etkisiz hale getirmekti. bu motivasyonla hareket eden rus karadeniz filosunun ortaya çıkması da gecikmedi. savaş ilanından bir ay kadar sonra, sinop - bartın arasında seyretmekte olan 3 kalyon, 2 fırkateyn ve 1 vapurdan müteşekkil bir rus filosunun varlığı rapor edildi. bunun üzerine donanma komutanı kapudan mahmud paşa tarafından "amasra - sinop sahillerinde seyretmek ve rus filosu ile karşılaşıldığında eğer kesin başarı ihtimali var ise muharebeye girmek" emri ile, patrona osman paşa komutasında fırkateyn, korvet ve buharlı vapurlardan oluşmuş bir filo karadeniz'e gönderildi. o dönem osmanlı ordusunda görev yapmakta olan batılı danışmanların, rusların karşısına böyle bir kuvvetle çıkmanın imkansızlığı yönündeki uyarılarına rağmen karar değiştirilmedi.

gelgelelim, osman paşa elindeki personele güvenmiyordu. zira eratın büyük çoğunluğu alelacele silah altına alınmış, yeterli deniz tecrübesi bulunmayan, sürekli deniz tutan ve hatta yüzme dahi bilmeyen anadolu çocuklarıydı. osmanlı donanması, iyi yetişmiş bir denizci kuşağının 1827 yunan isyanı sırasında navarin'de yok edilmesinden sonra yeni bir yapılanma ve geçiş dönemi içindeydi. gayrimüslim vatandaşlar güvenilmez olarak görüldüğünden yeni donanma oluşturulurken personel müslümanlar arasından seçiliyordu. ayrıca haksız terfiler ve adam kayırma gibi osmanlı'nın son dönemine damga vurmuş uygulamalar, donanmanın gerçek subaylarını geri planda bırakmış, iltimas sahiplerinin komuta kademesine gelmesine neden olmuştu. örnek vermek gerekirse 1852'den beri donanma komutanlığı yapan kapudan mahmud paşanın ne denizcilik eğitimi, ne de denizcilik tecrübesi vardı.

bu şartlar altında 5 kasım günü istanbul'dan yola çıkan filo, yolda yediği fırtına üzerine dağılarak birer ikişer gün ara ile 13 kasım tarihinde sinop'a varabildi. 14 kasım günü rus filosu sinop açıklarında görüldü, ancak geri çekildi. bu, rusların 180 mil uzaklıktaki sivastopol'dan takviye alıp geri geleceği anlamında değerlendirildi. bir rus saldırısı kaçınılmazdı. üstelik, eldeki kuvvet rus filosunun gücü karşısında çok yetersizdi. rus filosu hazır çekilmişken demir alıp istanbul'a dönme, ve o zamanki müttefiklerimiz ingiltere ve fransa'nın boğazda demirli güçlü filosunun koruması altına girme şansı vardı. ancak osman paşa, elindeki yetersiz personel ile açık denizde ruslara yakalanma tehlikesini göze alamıyordu. ayrıca yedikleri fırtına sinirlerini bozmuş, bir daha fırtınaya yakalanmaktansa düşmanı limanda karşılamaya karar vermişti.

sinop limanı her ne kadar kıyı bataryaları tarafından desteklenmekte olsa da, yine de rus filosunun mevcut durumda bariz bir ateş gücü üstünlüğü söz konusuydu. osman paşanın hafif filosu 60 - 20 arası top taşıyan küçük gemilerden oluşmaktayken rusların 120 - 80 topa sahip 3 kalyonu vardı. ayrıca kıyı bataryaları da sayıca yetersizdi ve silahların bazıları ceneviz döneminden kalma neredeyse 100 - 200 yaşındaki toplardan oluşuyordu. osmanlı filosu, bu bataryaların desteğinden yararlanmak üzere kıyı çizgisine paralel olarak tek sıra halinde koya demirledi.

osmanlı donanmasının, asi çeçenlere silah taşımak ve devriye gezip bilgi toplamak üzere batum civarında görevli bir diğer filosunun komutanı olan ferik mustafa paşa, bu arada sinop'a gelerek durumu gördü ve kıyı bataryalarının yetersizliği ile beraber filonun bir rus saldırısına açık halini fark ederek dehşete düştü. ancak elindeki kuvvet burayı güçlendirmeye yetecek gibi değildi. beraberindeki "taif" ve "ereğli" buharlı vapurlarını takviye olarak bırakarak hemen istanbul'a hareket etti ve 24 kasım'da babıali'ye giderek durumu anlattı. karadeniz filosunun ruslar tarafından yok edilmesini önlemek için derhal kalyonlarla takviye edilmesi gerekiyordu. ancak istanbul'un ruslar tarafından işgal edilmesinden çekinen ingiliz ve fransızlar, büyük gemilerin karadeniz'de tehlikeye atılmasından yana değildi. özellikle ingiliz büyükelçisi lord stratford de recliffe'in baskısı ile kalyonlar takviye olarak gönderilmedi ve osman paşanın filosu kaderine terk edildi.

bu arada, amiral nahimov komutasındaki rus filosu, 3 kalyon ve 2 fırkateynle daha takviye edilmiş olarak 27 kasım günü sinop açıklarına gelmiş ve saldırı için uygun hava şartlarını beklemeye başlamıştı. hava yumuşayınca da 30 kasım sabahı yoğun bir sisle beraber iki koldan sinop limanına girip osmanlı filosuna 900 metre mesafede demirledi ve "teslim ol" çağrısı yaptı.

bu esnada gerek sayı, gerekse de kalibre olarak rus filosunun osmanlılara göre büyük bir ateş gücü avantajı vardı. osmanlı filosunun 10 kilogramlık gülle atan toplarına karşılık, ruslar 30 kiloluk gülle atan toplara sahip olduğu gibi bir de gemilerinde 38 adet "paixhans topu" mevcuttu. o zamana kadar savaş gemilerinde kullanılan geleneksel gülleli topların aksine, bunlar güverteyi delip geminin içinde patlayarak yangınlara yol açan ihtiraklı mermiler kullanıyordu. nitekim deniz savaşı teknolojisinde devrim niteliği taşıyan bu topların kullanımı, sinop muharebesi sonucunda "donanma yakıldı" denmesinin de sebebini teşkil etmektedir.

bu muazzam ateş gücü üstünlüğüne rağmen, osmanlı filosu çağrıya top atışı ile karşılık verdi. ilk etapta, rus filosunun atış pozisyonuna geçebilmesi için gemilerin yer değiştirmesi gerektiğinden osmanlı toplarının düşmanı ateş altına alabilecek zamanı vardı. ancak kıyı bataryalarının yetersizliği ve osmanlı filosunun, kıyı bataryalarının ateşini engelleyecek şekilde hatalı demirlemesinden dolayı bu ilk anda rus gemilerine etkili bir şekilde hasar verilemedi. zaten kıyıdaki topların çoğu ilk birkaç atıştan sonra cephane eksikliğinden saf dışı kalmıştı. rus filosunun atış pozisyonuna geçmesinden sonra da gerçek anlamda kıyım başladı. bir buçuk saat sonunda osmanlı filosunun neredeyse tamamı ya batırıldı, ya da yakıldı. sadece, osmanlı donanmasında misafir olarak bulunan ve "müşavir paşa" olarak bilinen ingiliz amirali adolphus slade'in komutasındaki taif vapuru hızının avantajını kullanarak rus gemilerinin arasından sıyrılıp kaçmayı başardı. rus ateşi o kadar yoğundu ki, gemilerin arkasındaki sinop şehri bile tamamen harap olmuştu. zaten sinop limanı abluka altına alınır alınmaz atına atlayıp şehri terk eden sinop valisi hüseyin paşa'nın arkasından bütün halk dağlara kaçmış bulunuyordu. hatta ruslar çatışmadan sonra karaya çıkıp bildiri dağıtmak istediklerinde şehirde yerel halktan bir kişiyi bile bulamadılar. osmanlı gemilerinden yüzer durumda kalan sadece nesim fırkateyni idi. ruslar bunu zaferin simgesi olarak götürmek istediyse de gemi fazla su aldığından batırmak zorunda kaldılar. bir başkası da, komutanı ali bey tarafından mürettebatı tahliye edildikten sonra bizzat havaya uçuruldu. ne yazık ki, ali beyin bu kahramanca davranışının aksine, tek atış yapmadan filikalara atlayıp kaçan komutanlar da vardı. muharebe sonunda osmanlı filosunun 4200 mevcudundan 2700'ü şehit oldu. filo komutanı osman paşa ise yaralı olarak ruslar tarafından esir alındı. bu arada rusların muharebenin sonucu belli olmasına rağmen ateşe devam etmeleri ve direnme gücü olmayan gemicilerin, yaralıların kıyımına yol açmaları zaferlerine bir leke olarak sürülmüştür, bunu da belirtmek gerek.

muharebede belirleyici unsur, esas olarak rus filosunun çok daha kuvvetli oluşuydu tabi ki. buna rağmen, yeterli zaman varken osmanlı filosunun takviye edilmemesi, osmanlı'nın karadeniz'i hep ihmal edişinin bir göstergesi olarak kıyı bataryalarının acınacak durumu, ve bu bataryaların etkili kullanılamamış oluşu da diğer unsurlardır. özellikle, demirlemiş bir filo söz konusu iken ve bu şekilde gemilerin sadece tek tarafındaki topları kullanabilme durumu mevcutken, diğer topların yeterli zamana rağmen neden karaya taşınıp oradan takviye olarak kullanılmadığı da muharebe hakkında tarihçilerin merak ettiği konulardandır.

babıali'nin ise olaydan ancak iki gün sonra, taif vapurunun istanbul'a ulaşması ile haberi oldu. fakat toplanan bahriye meclisi, rus filosunun varlığı nedeni ile gemi gönderip duruma bakmaya çekiniyordu. bunun üzerine ingiliz ve fransızların yardımına başvuruldu. nihayet 4 aralık günü bir ingiliz ve bir fransız gemisi sinop'a doğru hareket edebildi. 6 aralıkta sinop'a ulaştıklarında da çok kötü bir tabloyla karşılaştılar. muharebeden 6 gün sonra kıyı ve enkazların içi binlerce cesetle doluydu. subayların neredeyse tamamı kaçtığından cesetler toplanıp gömülememiş, filodan kurtulan iki gayrimüslim doktor dışında herhangi bir sağlık yardımı olmadığından yaralılar tedavi edilememişti. yüzlerce yaralı şehirdeki kahvehanelerde can çekişiyordu. ortama tam bir kargaşa hali hakimdi. şehir de harap olduğundan, fırınlardan ekmek dahi çıkmıyordu. ingiliz ve fransızlar oradan buradan topladıkları birkaç osmanlı subayını örgütleyerek ilk çalışmaları başlattılar. gemilerin doktorları müdahale edebildikleri yaralılardan bazılarını kurtarabildiler. sonra da yola çıkabilecek durumdaki yaralıları alıp istanbul'a doğru yola çıktılar. döndüklerinde ise onları babıali'den gelen "yaralıları karanlık basana kadar karaya çıkarmayın, halk görmesin" emri bekliyordu. osmanlı, sinop deniz muharebesi yaşanmamış gibi tepki göstermeye karar vermişti. nitekim gemilerini terk edip filikalarla 20 saat uzaklıktaki boyabat'a, gerze'ye kaçan gemi komutanları bile sessiz sedasız istanbul'a dönüp maaşlarını almaya devam ettiler. bunlar soruşturulup ceza alacaklarına, yeni gemilere atanarak neredeyse ödüllendirildiler. hatta herkesten önce atına atlayıp şehri terk eden sinop valisi hüseyin paşa bile daha büyük bir ile atanarak ödüllendirildi. sonradan sadece müşavir paşa slade'in taif vapuru ile kaçışı savaş mahkemesine taşınmış, ondan da bir netice çıkmamıştır. slade çok sonraları yayınlanan anılarında, padişahın muharebeyle ilgili haberleri alırken sanki başka bir memleketin çin denizlerinde yok olan donanmasının hikayesini dinliyormuşçasına ilgisiz bir tavır takındığını anlatıp hayretini belirmiştir. hatta sinop valisinin kaçışı konuşulurken reşid paşa tarafından "ne var canım, adam kendini güllelerin önüne mi atsaydı" diye savunulduğunu da hatıralarında yazar.

ama yaşananlar osmanlı'nın tersine avrupa'da büyük yankı bulmuş, olay basında bir "rus hunharlığı" olarak işlenmiş ve ruslara karşı osmanlı ile beraber savaşa girilmesi yönünde kamuoyu oluşmuştur. babıali ile kurduğu iyi ilişkiler sayesinde osmanlı imparatorluğunu açık pazar olarak kullanan ingilizler, olası bir rus zaferi durumunda bu avantajı kaptırmamak adına fransa ile birlikte osmanlı'nın yanında rusya'ya karşı ittifaka girmiş, neticede rusların yenilgisi ile sonuçlanan kırım savaşı başlamıştır.

sinop baskınının önemli sonuçlarından biri de, kaybedilen donanmanın yeniden oluşturulması ve akabinde kırım savaşının doğurduğu ihtiyaçtan dolayı ilk dış borçlanmanın yapılmış oluşudur. bilindiği gibi bu süreç osmanlı'yı borç batağına sokup sonunu hazırlayan en önemli etkenlerden olmuştur.

ayrıca bu muharebe, savaş tarihine yelkenli ve ahşap harp gemilerinin sonunu getiren olay olarak geçmiştir. paixhans topunun yarattığı etki, top teknolojisi karşısında ahşap gemilerin hiçbir şansı olamayacağını ortaya çıkarmış, bu tarihten itibaren zırhla kaplı buharlı savaş gemilerinin devri başlamıştır.

son olarak, ünlü rus ressam ivan ayvazovski'nin sivastopol'da esir tutulan osman paşa ile görüşmeye gittiğini, burada yaralı halde yatarken kara kalem resimlerini çizdiğini de not düşelim. ayvazovski osman paşa'ya neden sinop'a kalyonları getirmediklerini sorduğunda paşanın "bizdeki gemicilerle ne getirirsek getirelim sonuç değişmezdi" cevabını vermesi de ilginç bir anekdot olarak burada dursun.

http://www.muharebetarihi.com/…op-deniz-muharebesi/
http://www.tasam.org/…f5-4047-80ef-02dbb0c3057a.pdf
http://www.e-tarih.org/sayfa.php?sfid=497
https://en.wikipedia.org/wiki/paixhans_gun