Yazların En Acayip Olayı: Denizde 2 Kilometre Açılabilen Esrarengiz Amcalar
ergenlik yıllarımızın kabusu sevimli tontonlardır bu amcalar
sigara içmenin çok havalı ve heyecanlı olduğu ergenlik döneminde çeşmealtı'nda sigara içmek için bulduğumuz tekne ile açılıp denizde bira sigara keyfi yapma kararımızın orta yerine aniden teknenin yanında belirerek sıçan efsaneler. tam kıçtan takma 9 beygir tekne ile azıcık açılıp motoru durdurmuşuz, sigaralar yakılmış efes'ler zuladan çıkmış, hop denizden fok sürüsü gibi içlerinde babamın da olduğu bir amca ekibi çıkıveriyor. vay arkadaş! biz tekneyle zar zor gelmişiz, siz ne ara bu kadar yüzdünüz?
bu ritüelin aşamaları
amcalar 2-3 saat kumda yattıktan sonra ağır adımlarla suya doğru yaklaşır, normal insanlar gibi alıştıra alıştıra girmez paldır küldür girebilir suya sonra ağır kulaçlarla plajdakilerin şaşkın bakışları arasında kıyıdan uzaklaşmaya başlarlar. arkasından bakanların göremeyeceği uzaklığa gidene kadar durmaz. orada da neler olduğunu kimse bilmez. bazen ekürileri olur yanlarında. gittikleri noktada yaklaşık 30 dk sırt üstü şekilde güneşlendikten sonra dönüşü çoğu sadece kurbağalama yüzer asla giderken yaptığı gibi kulaç atmaz (tabi arada kondisyonu sağlam olanlar da yok değil, gittiği gibi dönüyor). artık plajdakiler onu unutmuştur. aaa birinin topu kaçmış herhalde diye plajda homurdanmalar başlar karşıdan gözüken kafası için. ancak o esrarengiz amcadır, kurbağalama geldiği için sadece kafası gözükür. biraz daha yaklaşınca insanlar simayı hatırlar ve kendi eğlencelerine geri dönerler. sudan çıkar, duşunu alır, tam kurulanmadan havlusunu toparlar ve evine doğru yol alır. muhtemelen akşam yemeğinin yanında rakı içecek olan adamdır.
şu hayatta en çok istediğim şeylerden birisi bu galiba
yaşlandığımda bu amcalardan biri olmak istiyorum, hatta hayat planımı bile buna endeksli yapıp ilerde yazlık almak istiyorum. emekli olup sabahın 5'i-6'sı gibi denize girmek, bir numarası olmadığı halde 2 kilometre açılıp, insanların kafasında soru işareti bırakmak istiyorum. bu kadar çok imreniyorum.
bu amcaların yüzde elliye yakını doktor olur
kalan kısmın yarısı da öğretmenlerden oluşur. idealist ve otoriter olup evlatlarından esirgedikleri ilgi ve sevgiyi torunlarına sergileyip, gösterirler. sabahları kahvaltıdan önce denize girip kimse kalkmadan kahvaltıyı hazırlarlar ayrıca kahvaltıda soğan ve sarımsak tüketebilirler. çay yerine meyve suyu içip gazetelerini okurlar. ayrıca tam yazlıkçı olup yılın en az 3 ayını yazlıklarının bulunduğu tatil beldesinde geçirirler.
bu amcaların çoğu öyle mülayim, suskun vs. kişiler değildir
daha çok gün görmüş, kulağı kesik tiplerdir ve yaşlılıktan dolayı biraz yalnızlaşmışlardır... sahilde mutlaka birilerine selam verirler; genelde göbekli ve kıllıdırlar ve kıyafetleri hafiften eskidir (altlarında sadece şort bulunur)... bazen elinde bir ağaç dalından asa taşıyanlarına da rastlanır. yanlarında havlu-meyve filan taşıdıkları eski püskü bir çanta mutlaka vardır ama kimi zaman bunun yerine migros poşeti kullandıkları da olur. genelde tatlı sohbeti olan ve araya hayali olaylar karıştıranlarına rastlanır. ve fakat tuhaf şekilde özenli ve şairane bir yalnızlık içinde olan, zamanında nitelikli hayatlar sürdüğü anlaşılan tipler de mevcuttur. tüm bu adamların en büyük özelliği sistemli bir şekilde hep aynı yerde ve aynı saatte bulunmaları ve körük gibi ciğere sahip olmalarıdır. sigara içenleri çok azdır ama zamanında çok içmişlerdir. ben bu insanların anılarını tazelemek ve hayal kurmak için yüzdüklerini düşünürüm zira uzun soluklu yüzmek kişinin kalabileceği en sakin ve tatlı atmosferi yaratmak için birebirdir. seslerin kaybolduğu ve fonun yavaş yavaş değiştiği bir deniz. kişi yüzerken geçmişe ve hayal dünyasına kolayca dalabilir. yaşları da göz önüne alındığında bu amcaların geçmişe seyahat için denizde uzun soluklu yüzmeleri anlaşılır bir durumdur...