SİYASET 22 Mayıs 2020
31,1b OKUNMA     654 PAYLAŞIM

Yaşanmakta Olan Libya İç Savaşına Hangi Ülkeler, Hangi Amaçla Dahil Oldu?

Hafter ve meşru Libya Hükümeti arasında 2014'ten beri cereyan eden, bizim de bir taraf tuttuğumuz savaşa dair kapsamlı bir yazı.

libya; doğu akdeniz'deki münhasır ekonomik bölge (meb) meselesinde türkiye'nin tanımladığı yeni bakış açıları ve içinde bulunduğumuz diplomatik yalnızlık ile bölgemizde tutabileceğimiz tek dal olarak yeniden tanımlandı. kaddafi'nin devrilmesiyle ertelenen meb anlaşması planlanandan 10 sene sonra bu ocak'ta yapıldı ve yunan-kıbrıs-fransa-israil-mısır-italya ittifakının planlarına (meb ilanları ve `eastmed` boru hattı) balyoz gibi indi. her ne kadar açıktan kabul etmiyorlarsa da bu yeni bakış açısının ve libya anlaşmasının kendi planları için çok büyük problem olduğunun farkındalar.

Eastmed boru hattı

halife hafter... ocak ayında trablus'u almasına ramak kalmış belki zafer konuşmalarını bile yazmışken şu anki durumu beklemiyordu şüphesiz. meşru hükümetin türkiye'den resmen yardım istediği gün ile bugün arasında köprünün altından çok su geçmiş durumda. arkasına tabiri caizse 7 düvelden destekçi topladı ve hala sınırsız insan kaynağı ve parayla dahi kendisinden isteneni, yani libya'nın tartışmasız hakimi olmayı hala başaramadı. saatin tik takları açıkça hafter aleyhine vuruyor.

sokağa çıkma yasağının bana verdiği yetkiyle kutsal bilgi kaynağına libya iç savaşının taraflarını ve hedeflerini kendi bakış açıma göre yorumlayacağım.

bence burda iç savaşın kaderini belirleyecek olan sahadaki iki proxy güçten ziyade bunları destekleyen ülkelerin strateji ve istekleridir. o yüzden savaşa müdahil olmuş ülkeleri ayrı ayrı incelemenin daha verimli olduğunu düşünüyorum. ayrıca türkiye için başlık açmadan, yaptıklarımızı ve hedeflerimizi yazının tümüne yedireceğim.

başlayalım.

1- fransa

macron hem savunma ve enerji sanayine pazar açmak hem de libya'nın hidrokarbon rezervlerinden faydalanmak (total) amacıyla libya'da hafter'i destekliyor. araplar kadar fazla miktarda teçhizat sağladığı sanılmıyor ama aralıklarla fransız mühimmatının hafter güçlerinden ele geçirildiği haberlerini okuyoruz. fransa'nın libya'daki en önemli misyonu ab'nin içerisinde meşru libya hükümeti (gna) aleyhine faaliyet göstermesi olabilir. ne gibi faaliyetler denirse; gna'ya olası destek kararlarının çıkmaması, birliğe hafter'in işine yarayacak aksiyonlar aldırması. şu anda, sonradan anlatacağım sebeplerden dolayı yunanistan ve gkry, ab içerisinde fransa'nın en önemli müttefiki. yunanistan ve kıbrıs ab içerisinde fransa olmadan bu kadar etkili kesinlikle olamazdı.

ne gibi? libya'ya silah ambargosu uygulanması konsunda bm nezdinde yürüttükleri lobiler gibi ve irini operasyonu gibi.

irini operasyonu; libya'ya silah girişini önleyerek çatışmaların son buldurulması (bak bak bak!) hedefine, libya'ya deniz sevkiyatının kapatılmasıyla yardım edecek operasyonun ismidir. bu operasyon hiç sorgusuz ve direkt olarak türkiye'nin kargo gemileri ile meşru hükümet olan gna'ya yardımını kesmeye yöneliktir. sözde, bundan önce libya'dan avrupaya kaçak insan geçişini engellemeye yönelik sofya operasyonunun halefidir ama birkaç rötuş, görev ve isim değişikliğiyle beraber türkiye'nin gna'ya yardımını kesmeye yönelik bir harekat ortaya çıkmıştır. fransa burda üstte de belirtiğim gibi hafter'in (lna) işine gelecek bir operasyona el ayak olmuştur. lna'nın deniz üzerinden sevkiyata ihtiyaca yoktur. sevkiyatlarının çoğu mısır ile kara sınırından, gerisi de hava yolu ile sağlanmaktadır.

çok detayına girmeden, irini operasyonu yardımları hava ulaşımına kaydırıp yalnızca maliyet artışına sebep olmakla beraber bir ihtimal dahi olsa türk savaş gemilerinin eşlik ettiği bir kargo gemisine müdahale ile sıcak temasa da gebe olabilir. biz yine de kargoyu şimdilik havaya almış görünüyoruz.

fransa'nın hafter'den kaynaklı bir kazancı da doğu akdenizdeki hidrokarbon kaynaklarının total şirketi aracılığıyla yunanistan-güney kıbrıs tarafından çıkartılması, hidrokarbon paralarının ab içerisinde kalması olacaktır. nispeten batık yunanistan'ın ab'ye yükü de hafifleyecek. buna da yunanistan başlığında değineceğim.

2- suudi arabistan - birleşik arap emirlikleri- mısır

bad boys. hafter'in para ve ekipman kaynakları. bilindiği kadarıyla ilk ikiliden ve uydu devletleri mısır'dan hafter'e sınırsız teçhizat, para ve mısırlı - afrikalı para asker akışı var.

emirliklerin libya'yla ne işi olabilir sorusunun cevabı suudilerle beraber mısır'a genişletilen politik eksenlerini libya'ya sokmak olarak tanımlanabilir. daha 3-5 yıl önce savaş pilotundan ökk askerine kadar özel eğitimlere soktuğumuz emirlik ordusu şu aralar her köşe başında bizim politikalarımıza karşı duruyor ve ülkeler arası politikanın ne kadar oynak olduğunu gösteriyor.

bilindiği gibi mısır'da otoriter, müslüman kardeşler görüşünün tam karşısında tabiri caizse ortalık malı olmuş bir diktatör var. yabancıların onayını almak için avrupalılarla yapılan gereksiz ve müsrif anlaşmalar, çin'le yapılan altyapı projeleri açıktan yürütülüyor. fakat bence en önemlisi mısır'ı yarı batık olmasına rağmen deliler gibi silahlandıran (fransız - italyan gemileri, yine fransız-rus-amerikan savaş uçakları vs.) bae-suudi işbirliği... mısır'a şu anda; bölgede askeri güç açısından türkiye'yi dengeleme ve suudi rejiminin jandarması olma görevleri verilmiş durumda. tsk kadar etkili bir yapı ortaya çıkarılamaz ama pahalı oyuncaklarla dolu rahatsız edici bir yapı kurulmakta şu anda. lafı uzatmadan, bad boys libya'da hafter yönetimini, mısır'ın karbon kopyası yapmak istiyor. bae f-16 uçakları mısır üslerinde konuşlanıp hafter için operasyona bile çıkıyor. yine kendi malları olan pantsir hava savunma sistemleri ile çok sayıda siha'mızı da düşürdüler. verdikleri destek bunlardan çok daha fazla ama direk savaşa müdahil olmaları ve bm ambargosunu açıktan ihlal etmeleri kayda değer. (irini operasyonunun sözde misyonunu tekrar hatırlayalım ve hep beraber gülelim)

bunun yanında libya'nın kendi eksenlerinde olması mısır'da kurdukları düzenin güvenliği açısından da çok önemli. sisi her ne kadar mutlak hakim olsa da hala sina yarımadasındaki ışid ayaklanmasını bitiremedi. sınırında varlığını bitirmek için sınırsız destek verdikleri düşman bir gna görmek hiç rahat hissettirmeyecektir.

3- rusya

Rusya savunma bakanı ve Hafter.

kurdun dişine kan değdi. rusya ikinci suriye vakasının kokusunu aldı ve kuzey afrika'ya çıpasını atabilmek için hafter'e para, insan ve ekipman yardımı yapıyor. wagner şirketinin askerleri sahada. suriyeli paralı askerler, suriye'de eğitildikten sonra yasaklı havayolları uçaklarıyla bingazi'ye getiriliyor. hatta kimi zaman bizzat rus ordusunun uçakları kullanılıyor. sahada bae malı rus yapımı pantsir hava savunma sistemi ve elektronik harp sistemleri var. bu oyuncakların sihalarımız tarafından soyu tüketilircesine avlanıyor olmaları rusya için ciddi prestij kaybı. fakat hafter için kendilerini ne kadar adadıklarını da gösteriyor.

fp'nin son makalelerinden birine göre hafter rusya'dan sadece nakit olarak 3 milyar dolar almış. hafter'in şu ana kadar kendini silahlandıranlara toplam borcunun 25 milyar dolar olduğunu düşünürsek yardım oranının genele göre nispeten az olduğu görülmekte.

rusya'nın işe bu kadar müdahil olması hafter destekçisi abd müttefikleri için beklenmedik bir dezavantaj getirebilir. abd-nato şu ana kadar libya'da nötr gözükmeye çalıştılar. hafter bir süre önce kendini libya'nın devlet başkanı ilan ettiğinde abd bu açıklamayı tanımadığını belirtti (zaten saçma ve düşncesiz bir girişimdi) savaş uzadıkça ve rusya libya'ya daha çok sokuldukça nato da elinde tuzlukla libya'ya koşacaktır. bu, hafter destekçilerinin tam olarak istediği bir durum olmayacaktır.

4- yunanistan - güney kıbrıs rum yönetimi (gkry)

palikaryalar tehlikeli sularda. biliyorsunuz doğu akdeniz'de münhasır ekonomik bölge (meb) konusunda sancılı günler geçiyor. yunanistan-gkry ortaklığı, eşi görülmemiş ve kabul edilemez çizimler, yöntemler ve iddialar ile türkiye'nin akdeniz üzerindeki hak iddia ettiği alanı antalya körfezine kapatmak için çok ciddi lobi yaptılar.

Palikarya: Yunanlar için kullanılan bir lakap.


kısaca değineyim; yunanistan, ege'deki adalarına ve hatta kaş'ın karşısındaki meis adasına anadolu'nun kıta sahanlığı içerisinde tabiri caizse sik kadar olmalarına rağmen ana kara gibi (200 deniz mili) meb tanımlıyorlar. bm kriterlerine göre anadolu sahanlığına yakın yunan adalarının meb'i karasuları kadar (6-12 deniz mili) olmalıdır. komşumuz ise ege ve doğu akdenizdeki her adasına 200 deniz mili meb tanımlamaya çalışmaktadır. absürt ve gerçeküstü bu talepleri kabul etmek elbette mümkün değil. bu yalnızca ege'de değil, dünya'da da şimdiye kadar görülmüş bir durum değil. burda bm'nin meb konusundaki kriterleri açıkça çiğnenmektedir. meb kavramının parçalarından biri olan; "karşılıklı kıyısı olan ülkelerin anlaşması" yolunu kullanarak türkiye'ye emrivaki yapmak istiyorlar. (bu konuda cihat yaycı amiralimizin doğu akdeniz'in paylaşım mücadelesi ve türkiye kitabını şiddetle öneriyorum.)

ne diyorduk? karşılıklı kıyısı olan ülkelerin karşılıklı anlaşmaları. türkiye; "hayaller derinlik hayatlar yalnızlık" politik başarısızlıkları yüzünden mısır ve israil'i tarihte olmadığı şekilde yunanistan'ın kucağına attı. yunan tarafı bundan faydalanıp türkiyeyi ve kktc'yi dışlayıp bölge ülkeleriyle anlaşarak bize daracık bir meb'i layık görerek 200 yıldır en iyi yaptıkları şey olan masada kazanmak istiyor.

palikaryalar için fransa, ab içerisinde bu konuda en etkili yardımcıları. öyle ki gkry bol keseden dağıttığı petrol parsellerine türk müdahalesi olmasın diye fransa'ya deniz üssü açıyor, daha ileri düzeyde ilişkiler de konuşuluyor. israil askeri uçaklarına hava sahalarını açtılar. çok yankısı olmadı ama s400 krizi sırasında abd'nin gkry'ye uyguladığı silah ambargosu kaldırıldı. bu arkadaşlar en hızlı şekilde doğalgaz parasını silaha yatırıp kktc'nin karşısına her an tehlike olabilecek bir güç kurmak istiyorlar. bu sonuca ulaşılması, bizim adayı askeri açıdan daha çok beslememizi gerektirir ve olası bir savaş halinde güney sahillerimize yakın bir cephe açılması ihtimalini bile doğurur ki hiç istenen bir hal oluşturmaz.

yunanistan'ın da, abd'ye varolan üslerini büyütmesi/yeni üsler açmayı teklif ettiği biliniyor. nato ile derin bir ayrılık ve nato'nun güneydoğu sınırı olarak bizi değil yunanistan'ı kabul etmesi yunan rüyalarını gerçek yapar.

bence şu anda büyük devletler yunan grubunu türk sopasını göstererek davar gibi güdüyorlar. yunanlardan alınacaklar, onlara verileceklerden hep daha büyük olacak. yunanistan'ın bozuk ekonomik durumu halihazırda hafter'e istihbarat ve lobi yardımı dışında bir şey sunacak durumda değil. lakin bu iki görevi de en iyi şekilde yapmaya çalışıyolar. libya-mısır-kıbrıs-israil, doğu akdenizi aralarında bölüşme hedefini yerine getirmek için tüm güçlerini kullanıcaklar.

buna ek olarak yunanistan'ın şu aralar suriye'yi de, türkiye'yi izolasyon ittifakına çekme çabası olduğu biliniyor. yunanistan suriye'ye uzun zaman sonra bir elçi atadı. suriye de ab üyesi bir ülkeyle ilişkilerini tekrar kurarak kendi otoritesini ab'ye tanıtma peşinde. şu ana kadar suriye hamlelerine yunanistan'ın bağımsız olarak giriştiği düşünülüyor ama işin arka planında ab ülkelerinden alınan bir onay olabilir. abd ve ab'den bağımsız yunanistan bu kadar cüretkar bir hamle yapar mı bilmiyorum. israil'den buna resmi bir tepki gelmese de bae-fransa-gkry-yunanistan imzalı türkiye'yi kınayan son açıklamada, alışılagelmişin aksine israil imzası yoktu. bu konu belli ki israil-yunanistan hattını germiş.

5- italya

İtalya içişleri bakanı ve Hafter.

tarihteki politikalarıyla eşgüdümlü olarak ilerleyen italyanlar yine aynı oynak politikanın içerisindeler. yani bir ordalar bir burdalar. kendimizin olarak ilan ettiğimiz kıbrıs etrafındaki parsellere italyan eni şirketini sokmadığımız için ufak çaplı bir kriz çıkmıştı ama o günkü hiddet pandemiyle beraber yerini daha çıkarcı bir anlayışa bırakmış görünüyor. sanki kazanan tarafı bekleyip onunla anlaşma yapmayı planlıyolar gibi duruyor. kıbrıs meb'i için de bence italyan eni şirketi bizim ilk batılı ortağımız olacak.

6- amerika birleşik devletleri

ABD büyükelçisi Richard Norland ve Hafter.

isteyerek veya istemeyerek şimdiye kadar sıcak hattın dışında kaldılar. hatta o kadar dışarıda kaldılar ki rusya bir ara abd drone'larını gördüğü yerde düşürüyordu. özellikle rusya hafter'i bu kadar çok desteklerken abd'nin meşru hükümetin arkasında olmaması, kabul etmek gerekirse "garip". hatta hafter geçen senelerde washington'da lobi şirketleri tutarak trump'la köprü kurmak istedi fakat istenen düzeyde yakınlaşma bir türlü gerçekleşmedi. belki bad boys tarafı hafter'in kendi kontrollerinden çıkmayacağı konusunda abd'ye garanti vermiş olabilir.

ama nereye kadar?

ben nato'nun, rusya'nın her geçen gün libya'ya daha fazla müdahil olmasına bir yerde dur diyeceğini düşünenlerdendim. birkaç gün önce nato genel sekreteri de beni haklı çıkarırcasına meşru hükümetin arkasında olduklarını belirten bir demeç verdi. nato genel sekreterinin açıklamasına şımarık fransız-yunan politikacılardan bu tepki geldi ama nato, sırf onların keyfi olsun diye rusya'nın libya'ya yerleşmesini kabul edecek değildir.

abd bm düzeyinde de rusya'yı uyarmaya başlarsa bilelim ki abd'nin de libya için kendi stratejisini masaya yatırması yakındır. bu bizim için iyi olmayabilir çünkü -muhtemelen- abd'nin ilk isteyeceği şey zorunlu ateşkes ve iki tarafı uzlaştırma çabası olucaktır.

bu arada, son aylarda lna destekçilerinin hafter hakkındaki görüşlerinin değiştiğine yönelik haberler çıkıyor

hafter'in trablus savaşında yaşadığı başarısızlık ve sahada insiyatifin -şimdilik- gna tarafında geçmesi arap destekçileri ve rusya'yı topyekün saldırı'dan farklı stratejiler yürütmeye itebilir. askeri insiyatifi tamamen gna'ya kaybettiklerini kabul ederlerse hafter devrilip, ateşkes ve diplomasi için girişimde bulunan yeni bir lider getirilebilir. bu sırada gna tarafı bunu kabul eder mi, büyük güçler tarafından zorla kabul ettirilir mi, türkiye bunu kabul eder mi... bunlar soru işareti. şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki savaşın sahada soğuması, libya'da doğu-batı olmak üzere ikili bir yönetim olması bizim kesinlikle işimize gelmiyor. libya ile münhasır ekonomik bölge paylaşım anlaşmamıza konu olan sahil şu an hafter yönetiminde kalan ve ülkenin en doğusunda bulunan tobruk-derne hattıdır. bu bölgenin gna'da olmaması anlaşmayı illegal yapmıyor fakat sahada tam olarak uygulanamazsa geçerliliğini savunmak bizim için imkansız olur.

Tobruk-Derne hattı.

hafter destekçileri bunun yanında eğer gna sahada ilerlemeye devam ederse hafter'e destek veren aşiretlerin (libya'da aşiretler çok kritik önemdedir) taraf değiştireceğinden korkuyor olabilirler. hafter için belki kurmaylarından belki lna konseyinden alternatif çıkarılabilir. belki kaddafi biraderler bu işe sokulmak istenebilir. fakat hafter'den sonra lna için seçilecek yeni lidere şu anki lna destekçisi aşiretler sırtını dönebilir. aşiretlerin desteği daha çok hafter'in şahsına gibi duruyor lna yapısına değil. tam bir "thin ice" durumu.

peki her şey gna-türkiye için fevkalade iyi mi? tabii ki hayır! ne olursa olsun hafter kendine batı dünyasında bir nebze resmiyet kazandırmış durumda. devlet başkanlarıyla özel görüşmeler yapıp kendine elçilikler açıyor. çoğu çöl ve yaşanamaz alanlar olsa da libya topraklarının yaklaşık %90'ı, nüfusun yarısından fazlası ve petrol sahalarının ezici çoğunluğu fiili olarak hafter yönetiminde.

destekçileri sayesinde gna'nın aksine insan kaynağı ve para sıkıntısı çekmiyor. bm'den libya'ya silah ambargosu kararı çıkması ve ab'nin denizden silah sevkiyatını engelleme harekatı yine hafter avantajınadır. ayrıca hafter destekçisi cephe, ileride olası bir ateşkes isteği ile bir şekilde savaşı soğumaya alıp lna'nın kendi düzenini pekiştirmesine - güç toplamasına yetecek güçleri ve lobileri de var. bunu kesinlikle libya savaşının bir evresi olarak göreceğimizi düşünüyorum.

hafter geçmişinde parlak bir subay değildi

hala daha parlak bir stratejist değil. hataların en başında trablus harekatı var sanırım. ülkeye bu kadar hakimken ve gna'nın arkasında türkiye varken çok gözüpek bir saldırıydı ve başarısız oldu. rusya'yı meseleye bu kadar fazla sokması nato'yu karşısına almak oldu. prematüre bir ortamda kendini libya başkanı ilan etmesi bu hatalardan biriydi. çok tepki çekti. trablus'a sivil ayırt etmeksizin bombardıman gerçekleştiriyor. sivil ölümlerine sebep oluyor. gna'nın elindeki bölgelerdeki sivillerin yönetimle kaynaşmasını arttırıyor. lna geçenlerde, gözdağı niyetli olması muhtemel, türk ve italyan elçiliğinin bulunduğu bölgeyi bombaladı. yani bu nasıl bir cesaret bilmiyorum ama allah korusun türk hedeflerinin vurulması gibi bir hata yaparsa, hafter son kullanma tarihini öne getirmekten başka bir şey elde edemez. hafter ve ordu kurmayları bu kadar çok hata ve gerizekalılıkla koca ülkeyi nasıl geçirebilmiş insan hayret ediyor.

lakin bu savaş hemen sonuçlanacak bir mücadele olmayacak, belki yıllar sürecek. bizim bu süreç içerisinde hem gna'yı askeri ve diplomatik olarak dinamik tutmamız hem de kıbrıs çevresinde oldu bittiye izin vermememiz gerekiyor. türkiye bu çok cepheli savaşı sıcak çatışma oluşturmadan aktif olarak yürütmek zorunda.

bu süreçte en büyük övgüyü herhalde ordumuz hak ediyor. türk kurmayları ocak ayında dağılmanın eşiğinde olan gna kuvvetlerini hem örgütledi hem destek sağladı hem de eğitip adam etti. 6 ay önce başkentini kaybetmek üzere olan bu dağınık kuvvet şu anda sahada ciddi momentum kazandı. gna'nın asker sayısı, birkaç ülkeden aynı anda asker desteği alan lna'ya göre daha zayıf. buna rağmen, watiya üssünün ele geçirilmesi sonrası çekilen zafer fotoğraflarında pembe tşörtlü terlikli savaşçıları görünce anlaşılıyor ki tsk libya'da şapkadan tavşan çıkardı. kurmay zeka ve savaş tecrübesinin sahaya nasıl katkı sağladığı açıkça görülüyor. ne bae ne mısır ne de başka bir ülke lna kuvvetlerine bu kriterlerde destek veremez. siha'ların ve trablus açıklarındaki türk gemilerinin verdiği psikolojik destek de cabası.

1 ay önce, muhtemelen "hafter'i bombalasak nerden akarız" provası olarak hava gözlem, tanker uçak ve f16'larla bir keşif görevi yapıldı. girit'in dibinden geçip giderek yaptığımız bu operasyonun fransa-yunan-bad boys ittifakına savaşın gerçekçiliğini anlatmak açısından iyi olduğunu düşünüyorum (ki yabancı siyasilerin yorumlarına bakarsak en azından kararlılığımız gösterilmiş oldu).zaman zaman bize baş belası da olan "gözü kara" olma psikolojimiz böyle zamanlarda çok işe yarıyor. ve tsk'nın, bu bölgede, hala ve hala direkt olarak karşısına çıkabilecek bir güç yok.

son olarak

doğu akdeniz meselesine merakınız varsa cihat yaycı'nın doğu akdeniz'in paylaşım mücadelesi ve türkiye kitabını kesinlikle okumanızı öneririm. 1 günde bitirilebilecek bu kitaptan, türkiye karşıtı eksenin nasıl şekillendiği ve bölgedeki hak iddialarımızı öğrenebilirsiniz. libya'nın bizim için önemini görmek için faydalı olucaktır.

uzun ve muhtemelen yanlışlarla dolu bu yazıdaki tahminlerimin yıllar sonra ne kadarının gerçekleştiğini görmek için 2-3 yıla tekrar bi edit yapmak istiyorum. umarım bizim için güzel sonuçlar çıkmış olur.

Dolar Neden Yükselir ve Neden Düşer?

Türkiye, Neden Libya Ulusal Ordusu'nun Lideri Halife Hafter'e Karşı Cephe Alıyor?