TARİH 4 Nisan 2023
17,8b OKUNMA     299 PAYLAŞIM

Yaptırdığı Kalelerle Ünlü ve Gizemli Şekilde Nehirde Ölü Bulunan Çılgın Bavyera Kralı: II. Ludwig

II. Ludwig kimdir? 1845-1886 arasında yaşayan Bavyera kralı, kesinlikle enteresan bir kişilik.

Kısa hayat hikayesi şöyle

1845 yılında münih'te nymphenburg şatosunda doğan ludwig, 18 yaşında bavyera kralı olmuştur; sarayın parasını şatolar yaptırarak harcayan ludwig'in yaptırdığı şatolar arasında, en iyi bilineni neuschwanstein şatosudur. richard wagner'a takıntılı bir hayranlık duyan ludwig'in ömr-ü hayatında ilk seyrettiği opera, 16 yaşındayken gördüğü ve kuğu kral parsifal'in hikayesini anlatan lohengrin'dir (zaten, en meşhur şatosunun ismi olan "neuschwanstein" da, "yeni kuğu evi" anlamına gelmektedir). bu operaya hayran olan ludwig, gitgide kendini "kuğu kral" zannetmeye başlamıştır. nişanlısı sophie'ye yazdığı mektuplarda, kıza, operada lohengrin'in sevgilisi olan else'nin ismi ile hitap etmektedir. ölümünden sonra, bir kuğu kral kostümü dahi olduğu ortaya çıkmıştır. 1886 haziran'ında kendisinin ve doktorunun cesedi starnberg gölünde bulunmuştur ve ölümü bir muammadır, doktorun ludwig'i kurtarmak için mi yanına atladığı, yoksa ludwig'in doktorunu boğup sonra kendisinin mi intihar ettiği bilinmemektedir.

Neuschwanstein Şatosu

İlginç özellikleri

hakkında yazılan yazılara (yaşadığı dönemde) ve hayatına bakılırsa çok büyük ihtimal gay'dir kendisi.

öncelikle sadece bir kez nişanlanmıştır, nişanından önce kesinlikle hiçbir evlilik planı olmamasına rağmen etrafta gay olduğu dedikodusu o kadar yayılmıştır ki aniden sophie charlotte adında başka bir kraliyet üyesiyle baştan savma nişanlanır, ancak o kadar hevessizdir ki, kadına resmen bir kere sevgi sözü söylemez, iltifat etmez, nisan gecesi bile erkenden kaçıp gitmiştir, hatta düğün tarihini erteledikçe ertelemiş en son da sophie dayanamayıp nişanı bozmuştur zaten. sophie'nin akrabalarının sonra birbirlerine yazdığı mektupta, bu ludwig yaptığı bu acaip davranistan sonra münih'te nasıl insan içine çıkacak vs yazmışlardır.

ilginç bir bilgi daha: almanca'da eşcinsel, schwul demektir. 2. ludwig'in homoseksüelliğini gizli bir biçimde, kalesine bir sürü almış olduğu genç, yağız atlı birlikleri askerlerini taciz ederek yaşadığı çok kez kaydedilmiş tarihte. fransızlar ise ludwig'le dalga geçmek amaçlı "şu kral ludwig ve atlıları (chevalier, şövalye gibi)" derlermiş gaylığine vurgu yaparak, efsaneye göre de almancaya eşcinsel kelimesi schwul, chevalier'den türeyip girmiş.

renkli bir kraldır 2. ludwig. dünya g*tüme diye yaşamış, sanat, estetik, mimariye kafa yormuş, acayip saray ve kaleler yaptırmıştır.

Schloss Herrenchiemsee

Bu adam kral değil miydi? Sanat sepete nasıl vakit buluyordu?

prusya önderliğinde alman imparatorluğu kurulunca, bavyera da bunun bir parçası olmuştur. her ne kadar bavyera'ya özerklik tanınmış olsa da imparatorluğu ilgilendiren kararlar berlin'de prusyalılar tarafından alınmıştır. bunun üzerine ikinci ludwig de kendini sanat, edebiyat ve mimari gibi konularla meşgul etmiştir. servetinin büyük bir kısmını saray projelerine harcamıştır. bugün bu projeler almanya'ya ciddi bir turizm geliri sağlamaktadır.

Hassas biriydi

ii. ludwig'in tam adı ludwig otto friedrich wilhelm'dir. bütün diğer acayipliklerinin yanında, yalnızlığa düşkünlüğü ile de bilinir. yaptırdığı üç şatodan en küçüğü olan linderhof'taki yemek odasında, yemek masası alt kattan yukarı, tam odanın ortasına asansör gibi çıkarılacak şekilde tasarlanmıştır. böylece kral ludwig akşam yemeğini servis yapan bir hizmetlinin yüzünü dahi görmeden yapabilmekteymiş.

Schloss Linderhof

Son söz

neuschwanstein şatosunda tek bir resmi bile yoktur, o kadar da mütevazıdır. ömrü vefa etmediği için şatoyu da bitirememiş zavallı. biraz da müsrifmiş, yaklaşık 5.5 milyon mark senelik geliri yanında toplam 13 milyon mark kıymetinde de bir varlığa sahipmiş, ama 21 milyon mark masraf etmiş. ailesi de isyan bayrağını çekmiş tabii. akıl sağlığı yerinde değil diye el çektirmişler zavallı krala, sonrası da malum: 1.90'lık kral dizine bile gelmeyen gölde boğulmuş. sabretselermiş de şatoyu bitirseymiş bari, içeri girince hayal kırıklığına uğruyor insan.