MÜZİK 5 Temmuz 2017
19b OKUNMA     880 PAYLAŞIM

Yalnız Gecelerin Huzuru Olan Efsane Caz Piyanisti Bill Evans'ın Melankoli Dolu Yaşamı

Cazı sevme sebeplerinden Bill Evans'ın hayatını ve yaşamının belirgin olarak ayırabileceğimiz iki evresini Sözlük yazarı "ornette" anlatıyor.


bud powell, ravel, chopin tarzı piyano çalışı ile oldukça süslemeli bir ballad yorumu ortaya koyan bill evans, adeta sessiz bir devrimcidir. ellilerin sonunda miles davis quintet'ın önemli üyelerinden biri oldu. geçtiğimiz haftalarda kaybetiğimiz veteran davulcu paul motian ve gencecik yaşta aramızdan ayrılan kontrbasçı scott lafaro ile ise bu kez altmışların başında kurduğu ortalığı sarsan triosu özgür bir grup improvizasyonu/interplay hakimiyeti ortaya çıkardı.

Bill Evans / Scott LaFavro / Paul Motian - Sunday at the Village Vanguard

yirmi dokuzda dünyaya gelmiştir büyük usta, plainfield, new jersey’de. klasik müziğe gözlerini açtığı louisiana üniversitesi'nde okurken birçok dixieland orkestrasında çalmaya, çevrelerce tanınmaya başlamıştı bile. ilk caz deneyimleri ise mundell lowe, (kontrbas tanrısı) red mitchell, george russell ve cazın adeta tanımı olrak niteleyebileceğim charles mingus ile oldu. 1956'da kurallı -cello ile- doğaçlamaları ile kendine özgü harmonik ve melodik etkileşimleri öne çıkaran basçı scott lafaro ve davulcu paul motian'dan oluşan trio'sunu [esas bill evans trio da budur. yetmişlerdeki triolar da pek fena değildir, ancak bu üçlüyle kıyaslanamaz!] meşhur eden albümleri yayınlayacak olan riverside recordings ile bir anlaşma imzaladı. iki yıl sonra, örnek aldığı izlenimciler ravel ve debussy tutkunu olan miles davis ile çalışmaya başladı. bu hayranlıklarını en iyi şekilde ortaya koydukları 1959 yılının başyapıtı ve evans-miles tadına uygun blue in green opus magnumunun da yer aldığı kind of blue raftaki yerini aldı.

Blue in Green (Kind of Blue albümünden)

miles davis ile yollarını ayırdıktan sonra, 1961 yılında scott lafaro’nun bir trafik kazası sonucu trajik bir şekilde ölümüne dek bill evans kendi trio'su ile çalıştı. altmışların sonu ve yetmişlerde jack dejohnette, eddie gomez ve marc johnson'ın yer aldığı birçok sıradışı üçlü/dörtlülere de liderlik yapmıştır. [burada fevkalade montreux konserinden bahsetmeden de olmaz pek tabi. gencecik dejohnette ve kıdemlenen eddie gomez ile elli dakikada dünyanın yüreğine iniverdiler.]

Evans'ın Mevzubahis İkiliyle Beraber Verdiği Montreux Konser Albümü

bill evans titiz armonik düşünceleri ve pastel renklerde piyano çalış tarzıyla herbie hancock, chick corea ve keith jarrett gibi birçok piyanisti ve bu satırların yazarını etkilemiştir.

(bkz: sunday at the village vanguard)
(bkz: at the montreux jazz festival)
(bkz: the brilliant)
(bkz: waltz for debby)
(bkz: everybody digs bill evans)

esasen iki bill evans var; hayır-hayır, piyanist ve saksofoncu olarak değil bu "ikiye ayırma". piyanist, duayen piyanist bill evans'ın hayatının iki döneminden bahsedeceğim kısaca. bıçakla ayrılmış gibi keskin sınırları olmasa da bence farklı olan bir şeyler var ve bu beni yerle yeksân ediyor.

ben kısaca "sakalsız ve sakallı" olarak ikiye ayırıyorum.

sakalsız bill evans; henüz yirmilerinin ortalarında bop gruplarında çalmaya başlarken kendi üçlülerini kurmayı ihmal etmemiş, yer yer bluesy çalarken nice klasikçilerde olmayan eşsiz tuşesini hafif hafif ön plana çıkaran, romantik bir genç adam. bir parça melankoli de var içinde, ancak derinlerde değil henüz. saçlar bol briyantinle geriye yatırılmış ve sinek-kaydı tıraş olunmuş. oliver nelson'ın meşhur the blues and the abstract truth'ındaki güneşli bop kuşağının üzerindeki yağmur damlalarını oluşturduğu kısa anlar yahut sunday at the village vanguard'daki over-romantic finalleri gibi, nasıl tutkulu yürüyor...

bir de 1972 ve sonrasında dikkatimi çeken, son sekiz yılı var bill evans'ın. "sakallı bill evans" diyorum o haline. otuz yıla yakın eroin kullanımıyla şişen ellerine rağmen kusursuz tuşesinin artık müziğe hakim olduğu, uzayan saç ve sakalının altında ceketinin vatkalarına dek uzanan gömlek yakalarıyla ölümcül ve kararlı bir küçük-tebessüm bırakarak çaldığı ölüm gibi bir dönem.

eh, sevdiği kadının intiharını yaşamış, favori kontrbasçısını (scott lafavro) henüz yirmi beşinde trafik kazasında kaybetmiş, gittikçe içe kapanmıştı bill evans. artık şarkılarının hiçbirinde güneş ışığı yoktu, koyu bordo güneşlikler öylesine sıkı kapatılmıştı ki, orada melankoli ve ölüm dışında hiçbir şey yoktu. standartlar da değişim gösteriyordu. on beş yıl önce gloria's step, waltz for debby vs. çalan evans artık minha ve django çalarak çıplak bir acı bütünü haline geldiğini vurgulamış ve son performansından iki hafta sonra, elli bir yaşında mide kanaması nedenli terk-i diyâr eylemişti.

Bill Evans - Minha

son dönem, yani "sakallı" dönemi huzurlu bir ölüm gibidir.

keşke, onu sadece bu yüzden sevebilseydim.

kaynaklar: boyutpedia "jazz" dergisi, miles davis'in otobiyografisi, wikipedia