SAĞLIK 5 Nisan 2019
40,2b OKUNMA     846 PAYLAŞIM

Vücutta Olmayan Bir Kusuru Saplantı Haline Getirme: Quasimodo Sendromu

Adını Victor Hugo'nun Notre Dame'ın Kamburu adlı eserindeki çirkin karakter Quasimodo'dan alan bu sendrom, dış görünümleri konusunda aşırı takıntılı insanların başına bela.
Quasimodo

quasimodo; görünümleri konusunda aşırı takıntılı insanların, vücutlarında olmayan bir kusuru varmış gibi hayal edip bunu saplantı hâline getirmesi ve sürekli onunla uğraşmasıyla ortaya çıkan sendromun adıdır. sosyal medyayla birlikte bilinç altına aşılanan ideal güzellik anlayışı ve bol photoshoplu görseller neticesinde son yıllardaki vaka sayılarında inanılmaz bir artış gözlemlenmektedir.

bu sendrom adını, victor hugo'nun notre dame'ın kamburu adlı eserindeki çirkin karakterden alır. dismorfofobi olarak tanımlanması ise 1886 yılına kadar uzanır. kişinin vücudunda beliren en ufak geçici bir kusura bile şiddetli psikolojik reaksiyonlar vermesiyle kendini belli eder. takıntı hâline getirilen başlıca bölgeler; yüz, saç, burun ve gözlerdir. bu sendromun görüldüğü hastaların üçte biri, kendisini eve kapatarak dışarıyla ilişkisini keser.hastaların %20'si ise ciddi oranda intihara meyilli olur. özellikle 12-19 yaş gelişim evresindeki bireylerin büyük bölümünde bu sendromun belirtileri gözükür. gerekli psikolojik destek sağlanmazsa bireylerde ciddi travmalar oluşturur.


aslında sendrom, bu haliyle basit bir ergen problemi olarak görülebilir. hatta zamanında bir psikiyatristin gizli defterinde de okumuştum ben bu hastalığın ileri boyutlarını ve işin açığı biraz uçuk kaçık gelmişti. (#77066937: şöyle bir entryde girmiştim bizim memlekettekiler nelerle uğraşıyor diye.)  oradaki vakada, elinin vücudunda yarattığı çarpık simetriden dolayı (ki böyle bir şey yok, sadece takıntı hâline getirmiş bunu) sürekli elini arka cebinde saklayan, görmemek için elini kırıp alçıya aldıran ve nihayetinde doktora gidip açık açık "kesin bu kolu rahatsız oluyorum yoksa ben keseceğim" diyen bir hasta vardı. başka bir örnekte de bacaklarının vücudunda fazlalık olduğunu düşünen birisi, onları kestirmek için kurtarılamaz hâle gelinceye kadar buzda dondurmuştu. bunlar hâlâ çok uç örnekler gibi görünse de son yıllarda -özellikle 18 yaş altı bireylerdeki- estetik merakı ve süreklilik arz eden belli uzuvlarından nefret etme takıntısı beni endişelendirmiyor değil. estetik cerrahi, elzem sağlık problemleri dışında devletin karşılamadığı ve nispeten pahalı bir branş. yani reşit olmayan bireylerde ailenin rızası olsa bile o parayı bulup da operasyon yaptırma şansına çok azı sahiptir ki hiç doğru bulmuyorum bu müdahaleyi. internette ünlülerin bin türlü estetikli ve kusursuz(!) fotoğrafları pompalandıkça insanlarda bir yoksunluk ya da yetersizlik hissi beliriyor. zamanla kendinde kusur var zannedip hayattan soğuyorlar. bizde de öyle amerikanvari nazlı vakalara pek teşebbüs edilemediğinden direkt intihara meyilli hâle geliyor çocuklar.


ben bu modern çağ hastalığının toplumumuz üzerindeki etkilerini gerçekten önemsiyorum. x marka telefon, y marka kıyafet hevesi gibi bir şey değil bu. vücuttaki fiziksel yetersizlik ya da daha açık tabirle çirkinlik hissi, oyuncak bebeklerin virüs gibi evlerimize girdiği şu zamanlarda özellikle ergenlik çağındaki gençlerin duygu durumlarını bertaraf ediyor. onları bu konuda eğitmek ve psikolojik destek sağlamak da öncelikle ailelerin, sonrasında -bilhassa liselerdeki- eğitimcilerimizin işi. maarif teşviki ve rehberlik hizmetleri girişimiyle eğitimcilerin odasında daima bulunması ve periyodik olarak yenilenmesi gereken uyarılar bunlar. yoksa bile bu entryden sonra bilgilendirme görevi artık sizin. bilenler, bilmeyenleri bilgilendiriversin.

not: çevirisi pek iyi olmasa da içerisinde ayırt edici testlerin olduğu şöyle güzel bir yabancı kaynak da var konuyla ilgili.

Hayatın Acı Tadıyla Tanışmaktan Kaçınan Erkeklerin Yaşadığı Sorun: Peter Pan Sendromu

Nesneleri Olduğundan Büyük ya da Küçük Algılayanların Hastalığı: Alice in Wonderland Sendromu