EDEBİYAT 4 Ekim 2018
37,3b OKUNMA     798 PAYLAŞIM

Vladimir Nabokov'un Lolita Romanına Dair Kapsamlı Bir Değerlendirme

Rus asıllı Amerikalı yazar Vladimir Nabokov'un Lolita romanı, ana karakter Humbert Humbert'in ergenlik çağındaki genç kızlara karşı cinsel tutkusunu konu almış. Basıldığı tarihte bu konuyu romanlaştırmak elbette çok kolay olmamış.


"lolita sadece kendi bedeniyle doğrulamıştı varlığını işte. varla yok arası bir güneş emrimize amade, kavak ağaçlarında yürek gibi atıyordu. akıl almaz bir görkemin içinde yapayalnızdık. gözlerimi diktim, baktım ona; gül yaprağına, altın tozuna bulanmıştım, hazzımın o hep ölçülü, hep sakınımlı peçesi ardındaydım, o ise farkında bile değildi, böyle bir şeyin varlığından habersizdi. güneş dudakları üzerinde oynaşıyor, kıpır kıpır dudakları anladığım kadarıyla artık bilincime ulaşmayan o karmenli marmenli şarkının sözcüklerini biçimliyordu. işte artık her şey hazırdı. zevkimin sinir uçları apaçık ortaya çıkmıştı. alyuvarlarım, akyuvarlarım, tümyuvarlarım şimdi cinnetin eşiğini atlamak üzereydiler. en ufak bir temas cennetin kapılarının ardına kadar açılmasına yetecekti. artık hav hav humbert değildim; kendisine çok geçmeden tekmeyi indirecek ayağın dibinden ayrılmayan o gözü yaşlı yoz enik olmaktan çıkmıştım. gülünçlüğün, zavallılığın acılarıyla ıstıraplarının üstünde, kınamaların, azarların ötesindeydim. kendi kurduğum sarayda özgürlüğümün bütünüyle bilincinde olarak cariyelerimin en gencini, en nazlısını sevip okşama anını bile isteye geciktiren gürbüz, mutluluktan uçan bir sultan gibiydim."

ne diyorduk, hapis korkusu... 

çağımızda pornografi dendiğinde akla bayağılık, ticarilik ve belli kesin anlatı kuralları gelir; pornografik romanlarda olay örgüsü klişelerin çiftleşmesiyle sınırlı kalmak zorundadır. üslup, yapı, imgeler, bunların hiçbiri okuru zevklenmesinden çekip ayırmamalıdır. dahası, kitaptaki seks sahneleri gittikçe yükselen bir çizgide ilerlemek zorundadır falan.

yayınevlerinin lolita'yı basmak istememe nedeni öncelikli olarak burada saklanıyor. her şeyden önce kitap sıradan bir pornografi romanı değil. erotik sahneler yoğunlaşarak artmıyor, dahası roman dallanıp budaklanırken aynı çizgide gelişmiyor, aksine radikal sıçramalar yaşıyor; sapık bir düşünce temeline rağmen kitabın ikinci yarısı ile birlikte anlatım hızı gittikçe azalıyor... yayınevleri, bu gibi sebeplerle kitaba temkinli yaklaşırken, lolita basılırsa nabokov ve tüm çalışanların hapsi boylama ihtimalleri de var. kitabın anonim bir isimle basılması bir kaçış alternatifi olsa da yazarın amacına ters düştüğü için nabokov imzasından kaçmak da akıl karı değil.

fırtınalı bir yayınlanma hikayesiyle birlikte kitap okuruyla buluşunca tepkiler yağmur gibi yağmaya başlıyor tabii ki

ama nabokov'a göre lolita, ne ahlaki bir ders veren kitap ne de öğretici niteliğe sahip iddialı bir tepki ölçer. bir sanat eseri, kabaca estetik mutluluk diyebileceği şeyi sağladığı sürece varolabilen, temel ölçüt olarak alınan sanatın -merak, sevecenlik, yufka yüreklilik, haz- bir yerde herhangi bir biçimde öbür varoluş biçimleriyle kesiştiği bir varoluş durumundan ibaret sadece.

yazarın amacı nedir ya da daha kötüsü bu herif ne demek istiyor gibi soruları soran birçok okur, eleştirmen vardı tabii ki. nabokov ise, üzerinde çalıştığı kitabı tamamlayıp bir an önce kurtulmak istediğini söylüyor, bir türlü oturmayan hikayesini birkaç kere yakmak istediğini ekliyor hatta. çeşitli tepkilere maruz kalan nabokov kitabın esin kaynağını şöyle anlatıyor:

lolita’nın ilk, küçük sancısı 1939 sonları ya da 1940 başlarında paris’te, amansız bir göğüs nevraljisi kriziyle yatağa düştüğüm sıralarda geldi geçti içimden. hatırlayabildiğim kadarıyla ilk esin ürpertisi jardin des plantes’da bir bilim adamı tarafından aylarca sıkıştırıldıktan sonra, eline verilen kömür parçasıyla şimdiye kadar herhangi bir hayvanın çizdiği ilk resmi çizen maymunla ilgili bir gazete haberinden kaynaklanmıştı. söz konusu karalama, zavallı yaratığın kafesinin parmaklıklarını gösteriyordu.

şimdi bu satırları yazarken tüylerim ürperiyor. humbert karakterinin temelinde bu gibi bir esin kaynağının olması kitabın kendisi kadar etkiledi beni.

kitabın ilk sayfalarına şöyle bir not almışım: rahatsız ediyor, doğru gelmiyor, sinirlerimi bozuyor ama okumaya devam ediyorum çünkü müthiş bir tatmin sağlıyor bir yerlerde. yazarın hastalıklı dünyası benim için ne zaman anlaşılır olacak?

dürüstlükle söyleyebilirim ki lolita'nın yalnızca 9 yaşından 14 yaşına kadar sürecek bir supericiği evresine duyulan hayvani dürtüye hiçbir zaman aşk diyemedim ve anlaşılır gelmedi. fakat, humbert humbert'in kafesteki parmaklılar içerisindeki bir maymun olduğunu her sayfada derinden hissettim. bu ikilem hem humbert'i çok sevmeme, onun yaşlı başını alıp okşayarak tüm bunların suçlusunun o olmadığını söyleme isteğine hem de sonsuz bir adalet duygusu ile onu cezalandırmak isteğine yol açıyordu.

nabokov kitapta belli başlı temel yapıtaşlar belirlemiş sanki. şimdi denklemi çözüp burada tat kaçırmak istemiyorum ama yüzeysel olarak dile getirmem gerekirse, kitabın ilk bölümünde kilit karakterleri tanıyıp yazarın avcuna düştüğümü ve o ne kadar beceriksizlik yaparsa yapsın son sayfaya kadar soluksuz olarak gideceğimi biliyordum. fakat, yazar hikayenin çarpıcılığının arkasında tüm gözlerden uzak bir yerde müthiş bir ağ örmüş, zaman zaman sivrilen diliyle okurunu sayın jüri üyesi ilan etmiş; ince sarkastik bir tutum ile eleştiri oklarını çevirmeyi başarabilmiş.

kitabın hukuki boyutu da oldukça ilgimi çekti

mürekkep yalamış okurunun sınırını zorlayan yazar, bu hastalıklı durum karşısında sultanlardan, edgard allan poe gibi ünlü isimlerden bahsederek savunma yapıyor ve meşru kılma çabalarına girişiyor; içinde bulunduğu yılda değil de atıyorum iki yüz yıl önce bu gibi bir yasak aşk yaşansaydı hukuk karşısında suçlu bulunmayacağını iddia ediyor. burada şöyle bir sorgu içerisinde bulmuştum kendimi, kanunların belirlediği kırmızı çizgiler, değişebilen, esnetilebilen ya da daha koyu renklerle tekrar boyanabilen türden bir yanılsama aslında. sözgelimi, amerika eyaletlerinin birinde yaşayan bir pedofilin davası belirli bir yaş göz önünde bulundurularak sonuçlandırılırken, başka bir eyalette aynı dava farklı bir hükümle sonuçlanabilir. iki yüz yıl önce farklı bir kanun referans alınarak değerlendirilen ceza, şeriatın geçerli olduğu bir ülkede bambaşka koşullarda değerlendirilebilir; yasalar ve toplum ilişkisi adına bu korkunç bir gerçek olarak çarpıyor okurun yüzüne.

yazar, hukukun disiplinler arası tarafını, değişken yüzünü biraz olsun kaşımış kitabında fakat tam olarak odaklanmamış, tolstoy'a göz kırparak sadece ilerlemiş, takılı kalmamış ve bence öğretici tarafının olmaması en çok bu nokta ile ilişkili. bir eleştiri ekseninde şekillenip düşüncelerle boğulmak yerine estetikten ibaret bir mutluluğa boğuluyoruz sayfalar ilerledikçe.

nabokov'u göz isimli kitabı ile tanıdıktan sonra lolita'yı okumak yazarı yalnızca bir kitabı ile değerlendirmenin ne kadar eksik olduğunu öğretti bana. aynı zamanda bir kelebek yakalayıcısı olan nabokov, şüphesiz derinlerden yakalayıp sarstı beni. onu, kitapları arasında tekrar yarattığı karakterini tanımış olmak büyük bir keyif.

Diğerlerine Kıyasla Türklerin İngilizce Konusundaki Endişesi Yersiz mi?