TELEVİZYON 14 Temmuz 2025
5,7b OKUNMA     126 PAYLAŞIM

Vakıf (Foundation) Dizisi ile Uyarlandığı Orijinal Üçleme Arasındaki Genel Farklar

Asimov'un kült üçlemesi Vakıf ile bunun dizi uyarlaması arasındaki genellikle tat kaçıran detaylar neler, bir bakalım.

isaac asimov benim için yarı tanrı gibidir, foundation ise onun kutsal kitabı. dolayısıyla diziyi izlerken büyük bir küfürle, tabiri caizse şirk koşulmasıyla karşılaşıyormuş gibi hissediyorum.

Uyarı: Spoiler içerir.

kitapları hiç okumamış insanlar için basit bir özet geçeyim. bu eserin ana kurgusu son asırda yazılmış bilimkurgu kitapları arasında en basiti olabilir. çünkü insanlık tarihinin sıradan döngüsünü anlatır.

vakıfın süreci kısaca şöyledir; insanlığı kurtaracak olan vakıf, bilimsel din ve bilgi tekelinin olduğu bir dönemde kurulur. sonra şu an dizinin geldiği noktadaki ticaret ve bağımlılık ekonomisine geçilir. çöküş bölümü ise liberalizm ve yozlaşmadır. bu noktaya geçmeden önce tam da şu an anlatılan kaotik müdahale yani the mule karakterinin dahil olmasıyla bir kaos başlar. tam her şey bitti derken ikinci vakıf'ın plana sadık kalmasıyla insalık tekrar düzene ve akılcılığa döner.

yalnız the mule bir final dokunuşu, tempoyu yükselten, ortama kaos getiren bir karakterdir. karakteri zart diye neden ikinci sezonun sonunda dahil ettiler hiç bilmiyorum. bu sezon giriş yaptığı sahne de çok basite indirgenmiş. bayağı entrika vardı o kısımlarda. onun yerine kitapta olmayan klon imparatorların keyif pezevenkliğini izlettiler.

elbette, seyirciye dramatik bir süreklilik ve belli bir olay örgüsü sunmak gerekiyor, bunu anlıyorum lakin asimov'un kendisi bireylerin hayatları tahmin edilemez ama büyük kitlelerin tarihi matematiksel olarak kestirilebilir derken, dizinin her şeyi bireylerin duygu dünyasına bağlaması en büyük hatası. bu tercih, asimov'un psikotarih fikrine ve kitaplarına taban tabana zıt bir durum. üstelik anlatının bütün dilini de değiştiriyor.

günümüz algılarına ve anlatılarına uyduracağız derken orijinal eserlerin ruhunu kaybetmişler. vakıf gibi etkileyici eserlerin en büyük alametifarikası, yazıldıkları dönemin düşüncelerini belgelemesidir. üstelik asimov'un bütün fikrini üzerine kurguladığı psikotarih, dizide sadece hatay sos gibi kullanıldığı için iyice tadını kaçırıyor.

asimov'un dönemsel değişim modelini neredeyse yok sayıp, karakterlerin şahsi duygusal krizlerini öne çıkardıkları için tadım kaçtı. lan, adamın ana fikrini kullanmayacaksanız neden çektiniz bu diziyi? kitabın ak dediğine bok demiş, en önemsiz mevzuları alıp gereksiz büyüterek boşa vakit harcamışlar. normalde bütün kurgu seldon karakterinin tarihi hesaplanabilir, planlı şekilde anlatmasından ibaretti. dizi ise tarih bir plan değildir, sürekli bozulur mantığı üstüne kurulmuş.

bu serideki her kitap bir dönemi anlatır ve seldon'ın hologramı dışında hiçbirinde aynı karakterler yoktur, çünkü aradan asırlar geçer. asimov, tarihsel süreçleri spengler, gibbon ve arnold joseph toynbee gibi tarihçilerin döngüsel medeniyet teorilerinden almıştır. kendi röportajında özellikle edward gibbon'ın the decline and fall of the roman empire eserinin en büyük ilham kaynağı olduğunu söylemiştir. ancak kitabı sadece roma tarihine dayandırmamış, roma'nın çöküşünü baz alarak üstüne tarihsel döngülerdeki dini, ticari ve kültürel evrimleşmeyi de sistematik bir şekilde kurgulamıştır. bir bilim adamı yazar olursa ne olur sorusunun canlı yanıtı gibi bir adam asimov.


öte yandan böyle ölümsüz bir eserin dizisinin çekilmesinden rahatsız mıyım? tabii ki hayır

hiç yokdan iyidir kafasıyla diziyi zevkle izliyorum ama bu gurbette bulduğun bok gibi lahmacunu antep'de yiyormuş gibi rollenmeye benziyor. kötü bir uyarlama ama yoklukta, çöldeki serap gibi umutlandırıyor insanı. bu arada diziye verilen emek konusu ayrı bir mesele. gerçekten çok büyük emek var. gerek kadrosu gerekse görsel efektleri uzun metraj bir hollywood projesinden farksız ama kitabın yanında etsiz çiğ köfte gibi kalıyor. çünkü dizide bambaşka bir politik okuma yapmışlar ve bugünün kültürel takıntılarını yapıma yedirmeye çalışmışlar.

ilk sezon, seldon ve öngörülerini anlatmakta çok başarılıydı

yani insanlığın boka sürükleneceğini, battığında en az 30.000 sene karanlıkta kalacağını, seldon'un bu süreyi 1000 yıla indirmeye çalıştığını tıpkı kitaplardaki gibi güzel güzel anlatmışlardı. vakfın kuruluşu ve terminus gezegenine sürgün ediliş hikayesi de aynı şekilde korunmuştu ancak, karakterleri ve olay örgüsünü günümüz izleyicisine daha uygun hale getirmek için gittikleri majör anlatı değişikliğiyle sıçıp batırmışlar.

mesela göze ve kulağa hoş gelen klon imparatorlar, dawn, day ve dusk hikayesi, bahsettiğim üzere kitaplarda yok. fikir fena değil ve bence asimov da alternatif olarak severdi ama risk alınmaya değer miydi emin değilim. çünkü dizi tamamen bu klonlanmış imparatorluk fikrine odaklandığı için kitabın anlatısını bozuyor. normalde her imparator farklı karakterde ve farklı tercihlerde bulunuyordu. burada bir düzen bir süreklilik kurgulamışlar.

okurken şok etkisi yaratan karakterleri ve eylemlerini vaktinden önce ifşa ederek ne yapmak istediklerini de anlamadım

yukarıda anlattım, mesela bu sezon giren the mule ve hikayesi kitabın sonunda anlatılan dermezel'i iki dakikada donsuz bıraktılar. halbuki kitabı okurken dermezel'in robot olduğuna dair hiç emare yoktu. robot çıkması final için çok büyük sürprizdi. aynı şekilde the mule da kitapta sonradan gelen en büyük sürprizdi. çok kritik bir figürü daha ikinci sezondan ortaya çıkarıp hikayeyi piç ettiler. nasıl toparlanacak hiç bir fikrim yok.

özellikle vakıf serisini sevenlerin hoşuna giden nokta asimov'un bu serideki anlatım tarzıdır. süper kahramanlar yoktur, bağlanabileceğiniz yan roller yoktur. karakterlere bağlanmadan, geniş perspektiften yavaş yavaş zoom out yaparak anlatan bir dili vardır. çünkü kitapları, karakterlerden ziyade fikirlere ve kavramlara odaklanır. hari seldon'ın psikotarih kuramı, galaktik siyaset, insanlığın evrimi ve kolektif bilincin önemi gibi soyut kavramlar ön plandadır. karakterler genellikle bu fikirleri açıklamak veya hikayeyi ilerletmek için bir araçtır.


dizide ise karakterlerin kişisel dramlarına ve duygusal yolculuklarına daha fazla ağırlık vermişler

özellikle gaal dornick ve salvor hardin gibi karakterlerin hikayelerinde çok belirginleşiyor. tamam adam bu kitapları 80 sene önce yazdı ve erkek egemen bir çağda yaşıyordu ama dizide eşitleyeceğiz sevdasıyla herkesi kadın ve zenci yapmaları çok eğreti duruyor. gaal'ın cinsiyeti değiştirilmiş, yetmemiş salvor'a psişik yetenekler eklenmiş ve aralarındaki olmayan ilişkiye de hayvan gibi vakit harcamışlar.

halbuki asimov bu serideki her bir hikaye bölümünde farklı karakterler ve farklı zaman dilimlerine odaklanmıştı. yukarıda bahsettiğim üzere bu, okuyucunun galaksiyi geniş bir perspektiften görmesini sağlıyordu. biz ise dizide her nedense çikolata renkli karakterlerin seks hikayelerini izliyoruz. bir de sikeceğim sizin nordik sevdanızı yahu. son dönem bütün bilim kurgu ve fantastik yapımlarda kötü karakter olarak ya pilou asbaek ya da travis fimmel izliyoruz. adamların yüzünü eskittiniz beş senede.

genel olarak ben kitapları ve diziyi ayrı yerlere koyarak huzur buldum

çünkü dizi tamamen başka bir evren tasvir ediyor. böyle fan fiction iş olarak ele alınca orijinal eseri lekelememiş gibi hissediyorsunuz. politika, sosyoloji, tarih kuramının ön planda olduğu bir eseri alıp bol bol aksiyon, duygusal bağlar, bireysel kahramanlık hikayesine dönüştürürseniz olacağı da o.