MÜZİK 24 Haziran 2019
29,3b OKUNMA     671 PAYLAŞIM

Türkiye'ye Sık Sık Gelmesiyle Gönülleri Fetheden Depresif Metal Grubu: Anathema

Popüler müzik tarihinde Radiohead gibi, insanları üze üze kendine ev yapan başka bir grup varsa o da Anathema'dır diyebiliriz. Sık sık ülkemize ziyaretleri, ülkeleri İngiltere'den çok burada ünlü olmaları, grup üyelerinin Cihangir'de ev aldığı dedikodularıyla bizim için özel bir gruptur kendileri.

Kimdir bu arkadaşlar?

1990'da, İngiltere'nin Liverpool şehrinde kurulmuş rock grubu. Grup üyeleri: gitar ve vokal olarak Vincent Cavanagh ile Daniel Cavanagh, bas gitarda Jamie Cavanagh, bateride John Douglas, geri vokalde Lee Douglas, klavyeci olarak Daniel Cardoso yer alır.

Grup tarihçesi

anathema iyi gruptur, güzel gruptur ama kabul etmemiz gerekir ki, peaceville üçlüsü içindeki en kadersiz gruptur. türkiye'de, diğer iki gruptan daha popüler olmasına rağmen, paradise lost'un görkemi ve my dying bride'ın edebi tavrı yanında her zaman gölgede kalmıştır. bu durum, grup üyelerinin vizyonu, kadrodaki sıkıntılar ve tarz değişimleri sebebiyledir.

Peaceville: At the Gates, Anathema, Paradise Lost, My Dying Bride, Katatonia, Opeth gibi grupların albüm ya da albümlerini çıkaran şirket.

anathema, paradise lost ve my dying bride'ın ardından, doom/death metal türünün öncülü olan üçüncü gruptur. herkesin hızlı ve sert olmaya çalıştığı doksanlar başı metal sahnesinde, bu üç grup, death metal'i yapısına ters şekilde, yavaş icra ederek yepyeni bir tarz yaratmışlardır. başlangıçta üç grubun da formülü aynıydı, candlemass ve celtic frost etkisini sonuna kadar taşıyan, çoğunlukla death metal ekseninde ilerleyen ağır ve kasvetli bir müzik icra ediyorlardı. ikinci albümlerle birlikte, grupların çizgileri de ayrışmaya başladı. anathema'ya bakarsak, demolar dışında ilk resmi yapıtı crestfallen ve albüm serenades'te klasik doom/death metal formülü işlendiğini görebiliriz. yer yer bayan vokal, keyboard ve akustik gitar da kullanarak, anathema, kendi tarzını oturtmaya başlar.

bu iki albümde yapılmak istenenlerin meyvesi, uzun ve atmosfer açısından yoğun, kendi içinde dur-kalkları olan şarkılarla, bence pentecost iii adlı ep'de alınmıştır. ep'nin kaydedildiği '94 senesinde genel olarak üç gruba da bakarsak; my dying bride, turn loose the swans gibi oldukça güçlü bir albüm yapmış, paradise lost, gothic metal'i başlatmış ve icon ile tarzında bir değişime gitmiştir. anathema'da bu noktada, paradise lost ve my dying bride'ın o zamanlar gittiği yolların tam ortasını tutturmuştur, icon'da nick holmes'un benimsediği temiz vokalleri, grubun o zamanki vokali darren white'da denemiştir, şarkı süreleri ve değişkenlikleri ise my dying bride'ın yapıtlarını andırmaktadır. 


darren white'ın ayrılmasıyla grupta vokale vincent cavanagh geçer ve bu değişim, grup için bir kırılma noktası olur

anathema, tarihinin en sağlam albümü olan the silent enigma'yı kaydeder. albüm, öncüllerine oranla farklıdır, başta vincent'in vokallerinin darren'a göre daha temiz bir brutal tarzı olması bu farklılığı direk etkileyen etmen olmuştur. a dying wish, sunset of the age, the silent enigma, restless oblivion gibi çok sağlam şarkılar içerir albüm ama şöyle bir sorun da vardır. albüm, müzikal yapısından şarkı sözlerine kadar, celtic frost'un into the pandemonium albümünün kopyası gibidir. bu durum, anathema'nın '95 sonrası işlerini çok etkileyecek bir sıkıntıya yol açmıştır. ama the silent enigma, yoğun celtic frost etkisine rağmen, çok iyi albümdür, sapık denemeler de içermektedir. anathema'nın bu albümü aşabileceğini sanmıyorum artık, zira 24 senedir aşamadı.

Anathema - The Silent Enigma

anathema'ya sonra ne olduysa, the silent enigma'yı takip eternity'de tarz değiştirmeye karar vermeleriyle olmuştur

'96-'97 civarı, üç grubun da tarzında hafifleşmeye gittiği dönemdir. paradise lost, one second ile gothic rock sularına yelken açacaktır, my dying bride, like gods of the sun ile sıfır brutal vokal bir albüm yapmıştır. anathema'da bu devire, bayağı bir değişerek girer, death metal yanını komple siler, brutal vokaller yerine tamamen temiz vokallere geçilir ve progressive rock, daha doğrusu yoğun pink floyd etkileşimli bir albüm yapar eternity ile... grup, ikibinli yılların dream theater'ı gibi, etkilendikleri isimleri artık direkt olarak müziğine entegre etmektedir. eternity, ülkemizde angelica anathema'cısı olarak bilinen güruhun kutsal albümüdür, güzel albümdür de, eternity pt.1 ve 3, cries on the wind, suicide veil, far away gibi hoş eserler içerir. '97'de grubun tarz değişimi sonrası çıkan en üstün albümü alternative 4 yayınlanır. baştan sona ağır damar olan albüm, lost control, regret, fragile dreams, alternative 4 gibi tehlikeli eserlerle bayağı beğeni toplar. fakat bu noktada grup içi sıkıntılar baş gösterir, dave pybus'un araya fesatlık sokması sebebiyle duncan patterson gruptan ayrılır, ki patterson grubun ana bestecisi konumunda olup, birçok şarkıya direkt katkı yaptığı için, yokluğu sonradan fazlaca hissedilecektir.

Duncan Patterson

'99'da grup, judgement albümünü yayınlar

özellikle türkiye'deki güruhun çok pompaladığı bir albüm olsa da, alternative 4 sonrası bir gerileme olduğu kesindir. şahsi fikrim, one last goodbye, deep, forgotten hopes, judgement ve emotional winter dışında alternative 4 ile boy ölçüşemez olduğudur. duncan patterson'un yokluğu fazlaca belli olmaktadır, yerine ipleri eline alan danny cavanagh, olayı tamamen pink floyd'çuluğa getirmiştir. 2001 senesinde a fine day to exit'i yayınlar grup ve biraz karışık tepkiler görür, çünkü ortadaki çorbaya bu sefer radiohead etkisi de katılmıştır ve grubun, doom metal ile hiçbir alakası kalmamıştır. grubu, eski albümleriyle seven kitle zaten albümün suratına bile bakmamıştır. aslında, eternity'den beri grupta bir gelişim süreci görülmektedir ve bu süre zarfında çıkan tüm albümler, bir nevi geçiş albümleridirler. a natural disaster, grubun eternity-judgement arasında yaptıklarıyla, a fine day to exit'te yapmak istediğini bir potada derlediği bir albümdür ve bence alternative 4'den beri gelen en derli toplu eserdir. a natural disaster'dan sonra olanları ise hepimiz az çok biliyoruz, grubun plak şirketinin kapanması sonrası uzun süren firma arayışları ve bu sürede bitmek bilmeyen bir albüm çalışmasına girilmesi, grup üyelerini zorlayıcı bir döneme soktu. yedi senede, hem müzik piyasası, hem grup üyelerinin hayatları ve zevkleri değişti. bu sebeple, a natural disaster'da doğal olarak bir geçiş albümü olmaya yüz tuttu. en son çıkan we're here because we're here'a bakarsak, grubun olayı artık progressive rock, post-rock, nu-prog ve alternative rock'tan alınan etkileşimler ışığında şekillendirdiğini görüyoruz. we're here because we're here, yedi senelik bir çalışmanın ürünü olarak, anathema'nın gelmek istediği yerin ve değişim sürecinin sonucunu teşkil etmektedir.

Albüm, 31 Mart 2010 tarihinde yayınlanmıştı.

genel olarak bakınca, çok dalgalı ve gelgitli bir kariyer yaptıklarını görebiliriz

doom/death metal'de iyi bir yönde gidiyorken, müziklerinde etkilendikleri isimleri çok ön plana çıkarmaları ve değişen müzik zevkleri, farklı bir yöne gitmelerini sağladı. my dying bride, tarz değişimini becerememişti, paradise lost ise tarz değişikliğini güzelce kotardıktan sonra tekrar eski sert günlerine dönmüştü. anathema ise resmen intiharı göze aldı, eski hayran kitlesini tamamen bir kenara attı ve geldikleri yönden çok alakasız bir müziğe kaydı. bu saatten sonra, anathema'dan, a dying wish'teki gibi karanlık ve umutsuz bir iş beklenmemesi gerekiyor. anathema'nın melankolisi artık, a simple mistake'deki gibi içinde umut bulunduran daha masum bir hüzün olmuş durumda... dinleyici kitlesi ise, radiohead, sigur ros, muse, coldplay gibi alternatif grupları da dinleyebilen güruha kaymış bulunuyor. nisan 2012'de çıkan weather systems'te de benzer bir müzik bekleyenleri haksız çıkarmadılar. yeni anathema, kesinlikle daha pozitif sularda yüzüyor.

Anathema - Untouchable / Part 1

grubun tarihçesi hakkında bazı bilgilendirmeler de yapmak lazım

grubun, teorik olarak, eternity ile birlikte, bırakın doom/death metal'i, doom metal ile alakası kalmamıştır. doom/death metal tarzı adına yaptığı son iş the silent enigma'dır. anathema, bazı sitelerde bu şekilde lanse edilse de asla gothic metal yapmamıştır. eternity'den beri grubun tutturduğu tarz, kabaca alternative rock çatısı altına girebilir ama müzikte yer alan farklı etkileşimler sebebiyle daha çeşitli tarzlara da dokunmaktadırlar ve eternity'den beri çıkan her albüm, öncülüne göre temel farklılıklar içerdiğinden, kesin bir tarz bütünlüğünden bahsetmek doğru olmayabilir.

kısacası, bahtsız ama iyi gruptur anathema

fakat, sevmeme rağmen, anathema'nın türkiye'de paradise lost ve my dying bride'dan daha fazla değer görmesini hala garip karşılıyorum. diğer iki grupta, anathema'yla eşit derecede sevilmelidir. bir de, lütfen, yıl olmuş 2012, hala angelica ile gelmeyin. doom/death metal yaptıkları albümleri de bilin. asıl olay '91-'95 arası dönemdedir. bu dönemi bilmeyen doom metal hayranı olamaz. anathema iyi gruptur.

Bir dinleyicinin gözünden hissettirdikleri

anathema alır insanı ensesinden, koşa koşa bir uçurumun kenarına getirir... sizin çığlıklarınızı, beyninizde kopan fırtınaları, acınacak halinizi siklemez bile, hatta daha bir fazla zevk alır, sömürür sizi ve bunu çok güzel bir şekilde başarır, siz bağırırken, size gülümseyerek ensenizdeki elini çeker, birden kendinizi bir boşlukta hissedersiniz, yukarı bakarsınız kimse yok, aşağı bakarsınız kimse yok, yardım edecek bir insan bile yok, öyle düşersiniz boşlukta... işin kötüsü, "ulan çakılayım da direk öleyim bari ya" derken hiçbir zaman yere çakılmazsınız, devamlı düşersiniz.

size bu duyguların hepsini aynı anda yaşatabilen bir gruptur anathema ve taptığım, her zaman da tapacağım bir gruptur ayrıca...

2000'lerin En Önemli Rock Grubu Olabilecekken Aşk Meşk Uğruna Harcanmış Grup: Evanescence

Kendi Dilinden Vazgeçmeyerek Dünya Çapında Olmayı Başaran Alman Grup: Rammstein