Türkiye'den Neden Hiç Filozof Çıkmıyor?
Şöyle bir görüşle başlayalım
türkiye'de filozof çıkmaması... bayılıyorum bu tür çağın iki yüzyıl gerisinden gelen tespitlere, bir başka örneği de "kadınlardan bilim insanı çıkmıyor" yaygarası.
çıktı canım çıktı, hepsi var. sadece uzmanlaşma arttığı için artık öyle "odama kapanayım da her şeyin üzerine düşüneyim ve ünlü olayım" devri bitti. şimdiki filozoflar daha çok alt dallarda ve dallanmış budaklanmış başlıklarda at koşturuyor. doğal olarak sokaktan geçen insan olarak bile bir farabi'nin bir descartes'ın adını duyuyorsun ama bir feyeraband'ı bir kuhn'u çok daha az kişi duyuyor, mesela david harvey'i frederic jameson'ı bir kant kadar anmazsın.
20. yüzyıl'ın ikinci yarısından itibarense tamamen akademikleşmiş üretim ve içe kapanma söz konusu çünkü konular gitgide daha da çetrefillileşiyor ve o disiplinle uğraşmayan kişiler için 'temel bilgi' seviyesinde aktarılabilen şeyler geçmiş yüzyıllardan kalma.
mesela ilkay sunar kimdir necidir fazla biliniyor mu, hayır. sıkıntı değil siyaset felsefesi ile yakından ilgilenmeyen biri için bu ismin hiçbir şey çağrıştırmaması. çünkü artık 1500'lerde yaşamıyoruz ve herkes kendi çapında araştırma ve yayın yapıyor. akademi içinde mühendislikten teorik fiziğe; moleküler biyolojiden evrimsel psikolojiye her alanda çalışan, gayet üretken olan kadın da erkek de var.
"türkiye'den filozof çıkmıyor" türkiye'deki felsefi okumalardan, faaliyetlerden, literatürden habersiz insanların klişeleşmiş önermesidir
yanlış anlamayın kimseyi suçlamıyorum. hayatında hiç türkçe felsefe kitabı okumamış insanların, "türkçe felsefi olarak yetersiz bir dildir" dediği bir ülkede yaşıyoruz. üstelik bu insanlar ülkeyi yönetiyor.
özellikle cumhuriyet dönemindeki çalışmalardan herkes habersiz. bedia akarsu, macit gökberk, nermi uygur gibi güzel insanları kimse bilmiyor. bu güzel insanlar da, öyle gelişigüzel çıkmadılar. nazi almanyasından kaçan ernst von aster, walter kranz, heinz heimsoeth gibi önemli isimler, istanbul üniversitesi felsefe bölümünde dersler verdiler. bana göre cumhuriyet döneminde, felsefe bağlamında en büyük şans veya gelişme buydu. bugün hala pek çok üniversitenin felsefe bölümünde, walter kranz'ın ve ernst von aster'in kitapları okutulmaktadır.
antik felsefe, ernst von aster'in ders notları... bu kitapları okuyanlar var mı? bu kitaplar okunmadan önermede bulunmayalım. ayrıca okumamak bir cahillik göstergesi değildir. konu dahilinde birkaç bilgi veriyorum. bu kitapları öneri mahiyetinde görün.
devam edelim. nazi almanyasından kaçan bu önemli isimler, türkiye'de bir felsefi gelenek başlattılar. özellikle bedia akarsu ve macit gökberk çalışmalarının önemli bir kısmını, dil felsefesi ve felsefi kavramları türkçeleştirmeye ayırdılar. hatta macit gökberk 1954-1960 ve 1969-1976 yılları arasında türk dil kurumu başkanlığı yapmıştır. dolayısıyla özellikle dil alanında sürdürülen felsefi çalışmalar, o dönemde değerli görülmüştür. maalesef günümüzde mevcut çalışmalar kimsenin umurunda bile değil. üniversitelerin felsefe bölümleri genel itibariyle çöplüğe dönmüş durumda.
yine de hala çok önemli insanlar var. cengiz çakmak, teoman duralı, nami başer, ayhan bıçak gibi hocalar, bu ülkenin yüz akıdır. imkanı olan herkes, bu adamların dersine girsin, çalışmalarını takip etsin. emin olun bambaşka insanlar olacaksınız.
konu yeterince dağıldı. felsefe artık descartes, platon, aristoteles, nietzsche, farabi, ibn rüşd'lerin zamanındaki felsefeden çok farklı. temel birkaç tanesini sayacak olursak: göstergeler ve linguistik alanında çalışanlar var (bkz: roland barthes) gibi, mantıkçı pozitivistler ve akabinde analitik bir gelenek var (bkz: frege) (bkz: russell) (bkz: wittgenstein) gibi, siyaset felsefesi alanında çalışanlar var (bkz: strauss) (bkz: spencer) (bkz: foucault) (bkz: arrendt) gibi, bunun dışında tabi estetik, bilim felsefesi, etik gibi alanlar hala tartışılmaktadır. ama bu saydığım alanlarda bir bütün halinde uzmanlaşmak, günümüz itibariyle imkansıza yakındır. bu sebepten felsefe deyince ne anlaşıldığı ve anlaşılması gerektiği çok önemlidir.
umarım türkiye'de felsefe gereksiz, boş bir kavram olarak kalmaz. elbette bütün toplum felsefeci olsun demiyorum. ülkelerin, ideolojilerin ve toplumların geleceği açısından bu durum tehlikelidir. ama en azından bu bölümü okumak isteyen, hevesi olan insanlar, doğru düzgün eğitim alır ve toplum baskısıyla sindirilmez ise, türkiye'de felsefi çalışmalar çok önemli bir noktaya gelecektir.
Biraz daha farklı bir noktaya bakalım
yukarıda bir sürü değerli isim örnek verilmiş durumda, haklılar bu isimleri sıralayanlar. lakin gerçekten de türkiye'den leibniz çıkmadı. hadi leibniz almanya'dan da bir daha çıkmadı ama türkiye'den bir frege veya hegel veya hadi bunlar da çok uzak ihtimal diyelim, bir von humboldt bile çıkmadı. humboldt sevenler kızmasın, pap desem ona da kızan olacak. birilerini söylemeliydim.
bir camus veya sartre da çıkmadı. lord kelvin ayarında, yarı zamanlı felsefe yapan ingiliz doğacılar ayarında, politik dönemin fransız eliti ayarında bile felsefeci çıkmadı. ispanyol'un brezilyalı'nın pohpohladığı paulo coelho ayarında adamlar da çıkmadı.
burada başka bir sorun var. o kadar da değil arkadaş. aynı türkiye'de bakıyorsunuz 1968 yılı içinde barış manço trip fairground yazıyor, orhan gencebay bana öyle bakma ve hikmet birand alıç ağacı ile sohbetler.
iddia ediyorum böyle herhangi bir yılı seçip, farklı ülkeler için o yıl yazılmış en güzel şiire, çekilmiş en güzel filme, en üst düzey müzik eserlerine baksak 20. yy ortasında, 1950-1980 arasında diğer ülkelerin hiçbirinden geri kalmayız. sinemada daha bile ileri çekilebilir bu tarih. müzik için bile öyle. 1990'da kim dr. skull gibi müzik yapıyordu? ahmet kaya, müslüm gürses geri kalır mı ingiliz'in radiohead'inden?
felsefede de emin olun tık yok değil. camus, sartre, fodor, searle, dennett, wimsatt, bechtel, mcginn ayarında düşünürlerimiz var. ama onları parlatamıyoruz orhan gencebay'ı veya dr. skull'ı parlatamadığımız gibi. dr. skull elemanları doktorluk yapıyorlardı en son, üç aşağı beş yukarı aynı yetenekte iron maiden dünya çapında yapıyor müziği şimdi.
camus, sartre ayarı bize yetmemeli. bu topraklar daha büyük düşünürler çıkarmalı. bunu her çağda yaptı. mevlana bu topraklarda yetişti ve camus'nun sartre'ın yaptığı felsefeyi kulağına damlatmaz. eski yunan dediğimiz coğrafyanın üçte biri bugün üzerinde yaşadığımız yerler. thales bu topraklardan çıktı ya, daha ötesi yok zaten bu işin.
bugün türk genci silkelenmeli. felsefe yapmak için en doğru ortam sağlanmış durumda. hayat rahat ama çok da rahat değil. devlet var ama alman'ın ingiliz'inki gibi iyi kurgulanmış değil. düzen var ama pek değil. güvenlik var ama yeterli değil. eğitim var ama cahilleştiriyor. doğa da var, orman da, deniz de, isteyene internet de. belki bir aristo yetişmez bu gerilimden ama bir kant, bir foucault, bir adorno çok rahat çıkmalı yani. bir thoreau veya cicero çıkmalı. çok güzel ortam var, tam felsefeci çıkarmak için ayarlasan böylesini tutturamazsın.
Final yorumu
"yeni bir filozof ancak egemen bir sınıfa bağlı olarak doğabilir." der nietzsche. bu ülkenin egemen sınıflarına ve toplumun dinamiklerine bakıldığında; kumaşı kaliteli olanların da dünyevi problemlerden, varoluşu sorgulamaktan ve bu toplumda sağlıklı ve huzurlu bir yaşantı için gereken sosyal dengeyi nasıl kurabileceklerini düşünedurmalarından, yavaş yavaş tükenip solmaları ve ihtiyaçları olan enerjiden gittikçe uzaklaşmaları göz önüne alındığında gayet doğal olan bir durumdur türkiye'de filozof çıkmaması...