SİNEMA 23 Ağustos 2019
50b OKUNMA     822 PAYLAŞIM

Türkiye'de Sinemaya Gitme Oranının %45 Düşmesinin Sebebi Ne Olabilir?

2019'un ilk 6 ayında sinema seyircisi geçen yıla oranla %45.1 azaldı, sektörden elde edilen gelir %35.2 azaldı ve satılan bilet sayısı da geçen yıla oranla 10.7 milyon azaldı. Nedenlerine Sözlük yazarlarının yorumlarıyla bir göz atalım.
iStock

piyasada film olmaması

yeni sinema yasası ile de yapımcıların izni doğrultusunda promosyonlar uygulanacak. bu yasa iki temmuzda resmi gazetede yayınlandı. yani artık yapımcılar biletlerden 4.5 tl değil, 7,5- ila 8,5 tl ortalama gelir elde edecekler. bunun tüketiciye yansıması tabii ki de bilet fiyatlarındaki artış olacaktır. neticede böyle bir şeyi öngörmeden bir sürü yatırım yapmış, avm'lerde yüksek bedele kiralanmış salonları olan sinema işletmecilerinin bir amortisman planları mevcut. bu yeni durumla birlikte mecburen fiyatlarını indiremeyecekler.

yani şöyle örnek vereyim: ben bir sinema işletmecisiyim. bilet başı şu kadar kazanacağım diye bir işe girişiyorum. 5 yıllık bir yatırım yapıyorum. (avm'de salon kiralıyorum, masraf yapıyorum, teknoloji satın alıyorum vs) 5 yılda yatırımımı çıkarırım, sonra da kar ederim diyorum. şimdi o fiyat politikası değişiyor ve ben yeni fiyatlarla ancak kendimi 7 yılda amorti edip, yatırımımı geri alabiliyorum. e bu durumda ne yapmalıyım? ben de fiyatları biraz yükseltmeliyim ki, paramı planlanan zamanda geri kurtarabileyim. durum tamamen budur.

işin yapımcı tarafını örneklendirelim. ben bir film çekiyorum. bilet fiyatının 4.5 tl olduğunu biliyorum. ona göre bir yatırım yapıyorum. mesela 4 milyon lira harcayıp bir film çekiyorum. diyorum ki 850 bin seyrirci beni kurtarır (kanal satışı, ip tv vs satışı hariç) ona göre yola çıkıyorum. sonra yolda diyorum ki ulan bu salonlar benden çok kazanıyor, dur ben bundan şikayet edeyim, sonra benim gibi düşünen diğer yapımcılarda türüyor ve salonlara cephe alıyoruz. bana kalacak olan ortalama net bilet fiyatını 7-5 liraya çıkarıyoruz. artık 850 bin seyircide kendimi kurtacakken, şimdi 500 bin seyircide kendimi kurtarır hale geliyorum. oh miss diyorum. artık bundan sonra da rahatça film çekebilirim diyorum.


bu iki örnekte de herkes kendince haklı. ancak fark şu. yapımcı fiyatları bilerek yatırımını yaptı ve filmini çekti. yani 4.5 tl'yi göze aldı ve bu yola girdi. fakat yolda işler değişti, değişen şey de yapımcının karına oldu. ancak salon sahibi de bir yola girdi. yatırım yaptı, ancak değişen durum aleyhine oldu. bu şöyle olsaydı, yapımcılara hak verirdim. kardeşim çektiğimiz filmleri yayınlayalım, yeni çekileceklerde artık bu fiyatlarla devam edelim. çünkü şu an yapımcı çektiği filmden daha çok kaymak kazanmak için filmleri yayınlamıyor. yani 4.5 tl'yi biliyordunuz. filmi ona göre çektiniz. sonra mı "ulan biz az kazanıyoruz " diye uyanıp filmler yayınlamayı durdurdunuz? burda işgüzarlık var. yani demem o ki, yeni çekileceklerde bu böyle olsun. ancak çekilmiş ve gösterime hazır filmlerde bu fırsat böyle tekelci yapımcılara verilmesin. şimdi hepimiz biliyoruz ki, bkm, cem yılmaz, şahan vs bunların filmleri milyon milyon izleniyor ve 4.5 tl iken de zarar etmiyor, balya balya kar ediyorlar. şu an durduk, çektikleri filmleri izlemek yerine, bu adamların karını ikiye katlaması için döktükleri gözyaşlarını izliyoruz. bunun adı stokçuluk değil mi? bir nevi karaborsa. adamlar kendi malını stoklayıp, zam gelince piyasaya çıkarıyorlar. bi de üstüne kendilerini mağdur gösteriyorlar.

bkm'nin organize işler filmine ayrı bir parantez açıp öyle bitirmek istiyorum. yeni sinema yasası temmuzda geçecek diye bütün filmlerin yayınlarını durdunuz. peki neden organize işleri eski fiyattan çıktınız? onu neden vizyona soktunuz? çünkü netflix'e satmıştınız. burada şimdi kim kurnaz? ben hayatımda bu kadar etik dışı paragöz bir hamle görmedim. sinemamız kötü günlere gebe ise bunun baş sebebi bkm ve onun aç gözlü politikası olacaktır. demedi demeyin.

endüstriyel ve ekonomik sebepler

1) sinema avm tipi sinema kültürüyle zaten sürdürülemeyeceği açıktı. sanat ticari hırsla uzun süre götürülemezdi. büyük kitlelere ürün satmak için sanatı kullanan reklamlı, promosyonlu sinemacılık da sürdürülemezdi. hele ki bu ekonomik kriz koşullarında. elbette düşecek. hatta yerli film çekim sayılarının da düştüğünü göreceğiz.

2) ekonomik krizin izleyiciyi vurmama şansı yok. kim o izleyici? emekçi milyonlar. krizden en çok etkilenen kesim. nereden mi biliyoruz? açın son 15 yılın en çok izlenen filmleri sıralamasına ve o filmlerin izleyici kitlesinin kim olduğuna. bir de elbette daha entelektüel ya da seçici film izleyecisi de krizinden etkileniyor. kolay mı sürekli 15-20-25 lira para ver bilete.

3) artık dijital platformların dünyasına geldik. bakın sadece sinemada izleyici azalmıyor, tv izleyici oranları da şok edici biçimde düşüyor. sayılar ortada. tv izleyen de kalmadı yani. en sonunda her üretim kendine dijital platformlarda yer bulacak, onun dışında zor.

dünyada topluca yapılan etkinliklerin, toplu üretme, toplu eğlenme, toplu ve iç içe yaşama koşullarını ve kültürünü yok ediyor. bu kapitalizmin ulaştığı aşamanın sonuçlarının yanında teknolojinin de önemli etkisi. önümüzde bu parçalanmışlık sorunu var şimdi, dünya önümüzdeki dönem bunu tartışacak. ve muhtemelen girdiğimiz evrede savaşlar dışında topluca yaşayıp öleceğimiz bir başka mecra olmayacak en azından bir süre. insanlık tekrar kendini bulana dek diyelim.

bir de elbette sinema bir dönüşüm geçirecek bu çok belli. hangi eylem içerisine girerseniz bizzat o eylesin kendisi bilincini biçimlendirir , dönüştürür. işte sinemada da böyle; nasıl üretildiği ve nasıl tüketildiği, yani filmin pratiği, izlediği yol filmin içeriğini de değiştirip dönüştürecek.

esas bunu konuşmak gerek, önümüzdeki yıllarda sinema neye dönüşecek?

Bir örnekle bitirelim

bu azalmaya dair kendi deneyimimi de eklemek isterim. toy story 4, çocuklarımla birlikte benim de heyecanla beklediğim bir filmdi ve geçen hafta sinemaya gitmeye karar verdik. çocuklarımın biri 4, diğeri 8 yaşında. yaşadığımız şehirdeki tek sinema cinemaximum ne yazık ki. neyse, gittik sinemaya. indirimli bilet diye bir şey yok. sadece tam bilet var, 20.50? üçümüz için 61.50? verdim. çocuklar için patlamış mısır bir ritüeldir. iki tane menü aldım. patlamış mısır ve içecek. tanesi 12.50? 25? lira da girmiş oldu çok şükür. gittik mısırı almaya. kutu içecek vermiyoruz çocuklara. içecek olarak su istedim. menüyle su alınamazmış. süt istedi çocuklar, süt de alınamazmış. süt 3?, su 4? bu arada. iki de su, 8? da oradan girdi şükür.

velhasılı, ben bir çocuk filminden yaklaşık 100? ile çıktım. aklım çıkıyor çocuklar sinema isteyecek diye. mesele netflix cart curt değil, sinema sevgisi ve alışkanlığı kazandırmak. rekabetin olmadığı, küçük şehirlerde bir şirketin keyfince at koşturduğu düzenin içine edeyim. kendisi halihazırda etmiş nasıl olsa, bir de ben edeyim... kapandı diyelim. ne olacak? sinemasız şehir mi olur? şehrimiz bir sinema şirketini daha doyuracak kadar sinema müptelası da değil. 

zaten bir senede bariz fakirleştik, gelir aynı, gider anasının şeyi kadar. sinemaya çocuk götürmenin lüks olacağını hiç düşünmemiştim. daha iyi günler görmek ümidiyle.

Film Yapımcılarıyla Cinemaximum Arasında Yaşanan Büyük Restleşmenin Özeti