Türkiye'de Oyun Geliştirmek Neden Çok Riskli Bir İş?
dünya üzerindeki bütün vizyon sahibi devletler oyun geliştirmeye adım atanları yüreklendirir, önündeki bürokratik zorlukları kaldırır, ticari risklerini azaltmak için çözümler sunar. bunu da çok mantıklı bir sebepten yapar; oyun geliştirenler ülkenin kısıtlı yeraltı kaynaklarını tüketmez, doğaya zarar verip havayı denizi suyu kirletmez, sahilleri parselleyip girmek isteyen vatandaşı dövmez. üstelik bu sayede ihracat yaparak yüzlerce ülkeden ülkeye döviz getirir, yetmezmiş gibi ülkenin dünya çapında tanınırlığını ve marka değerini yükseltir.
kaynak tüketmeden ihracat yaparak ülkenin ekonomik hacmini büyütüp daha güçlü bir ekonomi oluşmasını sağlar. yani ekonomiyi yerinde saydıran ahmet'in cebindeki paranın mehmet'in cebine girmesi gibi esnaf ekonomisi yerine pierre'in, toshi'nin, hans'ın, olaf'ın peter'ın cebinden çıkan paranın ülkeye girmesine yarar. bu da ülke zenginliğini arttırır.
bu açıdan bakınca devletler için rüya gibi bir şeydir bolca oyun geliştiriciye sahip olmak, çünkü en az girdiyle ülkeye en çok fayda sağlayan girişim tipidir. hal böyle olunca en yüksek şekilde önünün açılmasını umarsınız değil mi? memlekette durum bunun tam tersidir, devlet siz oyun geliştirmeyin diye elinden geleni ardına koymaz, önünüze ha bire engel koyar, bütün riski size yıkıp para kazanmasanız bile her ay para ister, veremezseniz borca batırır, hapse düşürür.
yani diyelim kendi yağınızla kavrulmak için oyun geliştirip satmak gibi bir hezeyana kapıldınız. bu sayede hem kendiniz geçinecek, hem kazancınızdan vergi verip memlekete faydalı olacak, hem memlekete döviz girmesini sağlayıp ülkenin ekonomik gücünü arttıracak, hem de belki işi büyütüp başkalarına da iş imkanı sağlayarak işsizliği azaltacaksınız değil mi? al babayı!
aslında oyun geliştirmek için gerekli temel şeyler bir bilgisayar, yetenek ve bilgiden ibarettir. ister laptop'la dağ başına çıkar, ister bir kafede oturur, ister vapurda geliştirirsiniz. yani bu kadar esnektir, sabit bir yere ihtiyacınız ihtiyacınız yoktur. dünyanın her ülkesinde bunun için tek gereken yasal süreç vergi mükellefi olmak/şirket kurmaktır. bu bütün vizyon sahibi ülkelerde son derece kolay, masrafsız ve risksiz bir süreçtir. ve temel kural şudur: para kazanmadıkça para ödemeniz gerekmez.
türkiye'de ise para kazanıp kazanmadığınıza bakılmaksızın her ay devlete düzenli para ödemeniz, hiçbir mantığı olmayan bürokratik işlemleri yapmanız ve ticaret yapma umuduyla bütün boş yere ödediğiniz paraları kabullenmeniz, varınızı yoğunuzu kaybedip beş parasız sokaklara düşme riskini üstlenmeniz gerekir. gerçi türkiye'de ticaret yapmak diye bir şey olmadığı ve ticaret sanılan şey rızk için mecburi kumar oynamak olduğundan bu anlattığım pek çoğunuza normal gelmiş olabilir.
diyelim tek başınıza amatör oyun geliştirip satmaya yeltendiniz, bakalım neler yapmanız gerekiyor: şirket kurmak
şirket kurmak için iki seçenek vardır önünüzde: limited şirket, şahıs şirketi.
limited şirket, %20 vergi ödeme avantajı var gözükse de açması daha masraflı, aylık masrafları daha fazla, kapaması ise tam bir beladır. para kazanamayıp fiilen kapattıktan sonra en az 6 ay daha bütün masrafları aynen ödemeniz gerekir çünkü devlet şirketin kapandığını şirket kapandıktan en az 6 ay sonra kabul eder. %20 vergi ödeme avantajı gibi gözüken şey şirket hesabından kendi hesabınıza para çekmeye çalışınca yalan olur çünkü ekstra %35 gelir vergisi ödersiniz.
şahıs şirketi, açması daha kolay olduğu, başlangıç sermayesi gerekmediği ve aylık masrafları görece daha az olduğu için mecburi tercihtir. tabii şirketten sonsuz sorumlu olmak ve %35 vergi gibi minik cilve ve işveleri olması da cabası.
ofis açmak
devletin şirket kurmaktan anladığı dükkan açmaktır. e-ticaret, e-ihracat, ofissiz işyeri gibi modern dünyanın olgularını bilmez. ona göre bir şirket açılıyorsa en azından orada bir ofis masası, patron koltuğu, müşterilerin oturacağı sandalyeler, sabit telefon, duvara asılı vergi levhası falan olmalıdır. devlete "ne müşteri sandalyesi ya? kanada'dan, finlandiya'dan bir tuşa basarak oyun alacaklar" diye anlatamazsınız, çünkü dinlemez, dinlese de anlamaz zaten. ona göre ortada bir ticaret varsa müşteri de vardır, müşteri dediğin dükkana gelir, hiçbir şey olmasa gelip bir çayınızı içmelidir, müşteri dediğin öyle olur.
- halihazırda oturduğunuz ev şahsen size ait değilse direkt ofis yapamazsınız. bunun için öncelikle home office olarak yeniden kira kontratı yapmanız gerekir, ki çoğu apartman yönetimi buna izin vermez.
- ev ailenize (anne-baba) ait bile olsa yapamazsınız. önce size evin bir odasını resmi home office statüsünde bir kontratla kiralayarak aylık stopaj verilmesi gerekir.
- en mantıklısı han tarzı yerlerden bir ofis kiralamak veya dükkan kiralamaktır. bunun da hava parası, depozito, aylık aidat gibi masrafları ve yalnızca belirli saatler içinde ofisinizde çalışabilme gibi sorunları vardır (hanlar ve dükkanlar belirli bir saatten sonra kapanmak zorundadır).
- açılış izni için maliyeden gelip kontrol edileceğinden gerçekten ofis masası sandalyesi sehpa vesaire gibi saçma sapan hiç bir işinize yaramayacak masraflar yapmanız gerekir.
- sabit telefon hattı açılış masraf ve faturaları eklenir.
- yani her ay ay kira + stopaj + elektrik + telefon faturaları + ofis genel masrafları hiçbir işinize yaramadığı halde her ay mecburen ödemek zorunda olduğunuz şirket masraflarının bir kısmıdır. bu tutarlar büyük şehirlerde minimum 1500 lira tutmaktadır.
bağkur
mecbur olduğunuz bir diğer aylık masraf. bir kuruş para kazanmasanız da sigorta istemeseniz de her ay en az 1000 liraya yakın bağkur ödemesi yapmanız gerekir. para kazanamadığınız için ödeme yapamazsanız suçlu duruma düşersiniz, banka hesaplarınız hacizlenir, evinize haciz gelir.
muhasebeci ve evrak masrafları
devletin evrak fetşsi olduğu için satış yapıp yapmadığınıza, para kazanıp kazanamadığınıza bakılmaksızın her ay düzenli defter tutturmanız bir sürü kağıda mühür/kase/damga bastırtmanız gerekir. eğer ihmal eder veya parasızlıktan yaptıramazsanız hakkınızda dava açılır ve hapse girersiniz. bu masraflar da minimum 200 lira civarında tutar aylık.
gelir vergisi
her satıştan direkt %35 devlete ödemeniz gerekir. yetmezmiş gibi yurtiçi satışlarda + %18 de kdv vardır. yani aylık minimum 3000 lira masraf etmeniz gerekiyor. e ne var ki bunda? bunlar normal masraflar
daha önce yasal ticaret yaptıysanız bu masraflara aşina olduğunuz için normal gelebilir. zaten o yüzden "türkiye'de ticaret yoktur rızk için mecburi kumar oynamak vardır" dedim.
- ama konu oyun geliştirmek olunca işler daha da sarpa sarıyor çünkü amatör oyun geliştirme işinde günlük kazanç mantığı yoktur. bir oyunu geliştirip satışa sunmak yıllar sürdüğü gibi, çıktığında hemen kar edecek diye bir şart yoktur. bir oyun çıktığında zarar edip bir yıl sonra bir anda popüler olabilir. bir oyunun yapım maliyetini karşılaması ve kara geçmesi aylar hatta bazen yıllar alır.
- sattığınız oyunların parası platformların iade politikaları nedeniyle konsollarda 3 ay sonra, steam ve gog gibi platformlarda 2 ay sonra hesabınıza yatırılır. yani bugün sattığınız oyunun parası minimum 2 ay sonra elinize geçer.
bu uzun süreçte her ay mecburi minimum 3000 lira masrafı cebinizden ödemeniz gerekiyor.
peki masrafları azaltmak için tam oyun çıkma vaktine kısa bir süre kala şirket açsak?
- steam'de oyununuzun sayfasını açıp tanıtımını yapmak, steam kodlarına erişip oyununuza eklemek (achievement, trading card vs) kodlarınızı steam sisteminde test etmek için geliştirici başvurusu yapmanız gerekiyor. bunun için de şirket kurmuş olmanız şartı var.
- konsollarda da aynı şekilde devkit alabilmek, geliştirici dokümanlarına erişebilmek için geliştirici başvurusu yapmış olmanız ve şirket kurmuş olmanız gerekiyor.
- oyununuz satışa hazır olduğunda bile steam ve konsollar minimum 2 ay bekletiyor oyununuzu.
yani oyununuz daha geliştirmenin erken safhalarındayken şirket açmaya mecbursunuz. bu da daha oyun çıkmadan minimum 1 yıl kendi cebinizden, ofis kirası, muhasebeci masrafı vesaire gibi hiç bir işinize yaramayan masraflar yapmanıza yol açıyor.
oyun çıkınca parayı kıracaksın nasılsa. yok öyle bir şey, genel kesinti tablosu şu:
10 liraya oyun satacaksınız diyelim
+ %30 platformların kesintisi ( steam, ps store, play store retail store vesaire)
+ % 30 dağıtımcı payı
+ % 5 oyun motoru kesintisi ( eğer unreal engine 4, cryengine v, unity vesaire kullanıyorsanız.)
+ % 35 gelir vergisi (+ % 18 kdv)
siz 10 liraya sattığınız oyundan 1 lira kar ediyorsunuz devlet ise 3.5 lira kar ediyor.
devlet sizin yıllarca uğraşıp geliştirdiğiniz oyundan sizin ettiğinizden daha fazla kar ediyor yani.
teknokent vergi indirimi teşvik falan var sen kötülemek için abartıyorsun!
- teknokent'lerde ofis tutabilmek için metrekare başına euro üzerinden kira ödemen gerekiyor ki bu da minimum 8-10 bin lira aylık kira demek.
- bu kirayı 1 yıllık peşin olarak istiyorlar.
- bu parayı bulsan bile hemen ofis tutamıyorsun, yıllarca sıranın sana gelmesini bekliyorsun.
- yer bulduğunda da önce projeni yönetime beğendirmen gerekiyor.
- teknokentler merkeze uzak haliyle bir de ulaşım masrafın çıkıyor.
- teknokentte ofisin olmayınca vergi muafiyeti de alamıyorsun haliyle.
- teşvik konusuna inanıyorsan şirinler'in gerçek olduğuna da inanıyorsundur sen şimdi.
nasıl çözülür bu iş? aslında çözümü çok basit;
- bu çağda teknokent diye bir saçmalığa gerek yok. 80'lerin silikon vadisi mantığını 2020'lerde sürdürmenin gereği yok. bu çağda herkes dünyanın her yerine internet aracılığıyla bağlanıp, görüntü/data/ses/fikir alışverişi yapabiliyor. 80'lerdeki gibi aynı binaya toplanma zorunluluğu yok. onun yerine her yer teknokent olmalı. yani dağ başındaki köyünde yazılım/oyun geliştiren gence de aynı fırsat sağlanmalı.
- ofis açma zorunluluğu ve bir sürü evrak zırvalığı yerine en yakın vergi dairesine gidip yazılım e-ihracatı yapacağını beyan ettiğinde vergi mükellefiyeti alarak hemen ihracata başlayabilmeli. çünkü zaten banka hesabına yurt dışındaki dev firmalardan yatacak para. yani "ne kazandığını devlet nasıl takip edecek devlet?" bahanesine sığınılamaz zira, dünyanın en dev şirketleri "fatura almazsam kaça olur?" yapmıyor isteseniz de. hatta bu işlem e-devlet üzerinden bile halledilebilmeli. bu sistemi maliye sistemine modül olarak entegre etmek bir haftalık iş.
- yalnızca para kazanıldığında para tahsil edilip bağkur isteğe bağlı olmalı.
gerçi paypal'ı yasaklayan zihniyetin bunları yapacağına inanmakla şirinler'in gerçek olduğuna inanmak eşit derecede safça.
yine de sen biraz abartıyorsun gibi?
dünyada kendi başına oyun geliştiren ve sonradan zengin olan bütün amatör oyun geliştiriciler yıllarca çabalamış, gerek aile evlerinin bodrum katında, gerek cafe köşelerinde oyun geliştirerek yıllarını geçirmişler, ve bunun sonucunda ülkelerine dünya genelinden milyonlarca/milyarlarca dolar para akışı sağlamışlardır. eğer o adamlara da "oyun geliştirmek istiyorsan aylık 3000 dolar bize vereceksin yoksa hapse atarız" denseydi oyun geliştirmekten vaz geçerlerdi. yani ne ekersen onu biçersin.
ne yapayım o zaman?
bir sürü ülke yazılım/oyun geliştiricileri ülkesine çekmek için yırtınıyor. mesela estonya'da şirket açabilirsin, istersen londra'da da açabilirsin, delaware'de (amerika) de açabilirsin, hem vergi avantajı var hem gereksiz masraflar yok. daha böyle bir çok seçenek var. üstelik bir kere masraf edersin ama geleceğin kurtulur. böylece hem saçma sapan risklerin olmaz, hem ticaret görünümlü kumar zulmüne katlanmak zorunda kalmazsın, hem sen kazanırsın hem vizyon sahibi ülkeler kazanır.
çünkü bu ülke böyle gelmiş böyle gider.