EKONOMİ 3 Nisan 2019
22,2b OKUNMA     639 PAYLAŞIM

Türkiye'de İthalat Azalırken İhracat Neden Yeterince Büyüme Sağlayamıyor?

Döviz kurları nedeniyle ithalat azaldı ancak ihracatta da belirgin bir değişiklik olmadı. Bu ekonomik süreci, neden ve sonuçlarıyla inceleyen bir analiz.
iStock

şubat 2019 dış ticaret rakamlarına göre ithalatın bir önceki yıla göre %16.9 azalmıştır

makroekonomik göstergeleri bir bütünsellik içerisinde yorumlayamadığımız sürece, türk siyasetindeki geleneksel kutuplaştırıcı atmosferin de etkisiyle, aynı veriye bir taraf iyi derken diğer taraf kötü demeye devam edecektir.

olayları daha iyi analiz edebilmek için verileri biraz daha iyi değerlendirelim. bunun için de 2018 yılı tamamı ve 2019 yılının ilk iki aylık dönemine ait dış ticaret rakamlarını milyar dolar cinsinden yazalım. bunların yanına bir de 2018'e ait çeyreklik büyüme verilerini ekleyelim.

2017
ihracat ithalat açık
11.2------15.6---4.4
12.1------15.8---3.1------> 2017 1. çeyrek toplam açık 12.0 milyar dolar, büyüme %5.3
14.5------19.0---4.5
12.9------17.8---4.9
13.6------20.9---7.3------> 2017 2. çeyrek toplam açık 18.3 milyar dolar, büyüme %5.3
13.1------19.2---6.1
12.6------21.5---8.9
13.2------19.2---6.0------> 2017 3. çeyrek toplam açık 23.1 milyar dolar, büyüme %11.5
11.8------20.0---8.2
13.9------21.2---7.3
14.2------20.6---6.4------> 2017 4. çeyrek toplam açık 23.0 milyar dolar, büyüme %7.3
13.8------23.1---9.3

2018
ihracat ithalat açık
12.4------21.5---9.1
13.1------18.9---5.8------> 2018 1. çeyrek toplam açık 20.8 milyar dolar, büyüme %7.4
15.5------21.4---5.9
13.8------20.5---6.7
14.3------22.1---7.8------> 2018 2. çeyrek toplam açık 20.1 milyar dolar, büyüme %5.3
12.9------18.5---5.6
14.0------20.0---6.0
12.3------14.8---2.5------> 2018 3. çeyrek toplam açık 10.4 milyar dolar, büyüme %1.8
14.4------16.3---1.9
15.7------16.2---0.5
15.5------16.2---0.7------> 2018 4. çeyrek toplam açık 4.0 milyar dolar, küçülme -%3.0
13.8------16.6---2.8

2019
ihracat ithalat açık
13.2------15.7---2.5
13.6------15.7---2.1

şimdi analize buradan devam edelim.


bizim ithalatımızda temel olarak üç kalem var

1) enerji
2) ara malı ithalatı
3) nihai tüketim malları ithalatı

türkiye'nin yıllık enerji ithalatı yaklaşık 60 milyar dolardır, aylık ortalamada 5 milyar dolar eder. burada bilmeden ahkam kesenlerin dediği otomobil, cep telefonu, parfüm vs. diğer ithal tüketim ürünlerinin ithalatı ise aylık ortalama 3 milyar dolardı, fakat 2018'deki kur şokundan sonra bu oran 1.5 milyar doların altına gerilemişti.

her neyse, büyümede sıkıntı yaşamadığımız dönemde bizim ortalama ithalatımız 20 milyar dolar seviyelerinde imiş. çok basit bir matematik, 20-3-5=12 milyar dolarlık ara malı ithalatı yapıyormuşuz, ki bizim temel sıkıntımız işte budur.

hem ihracatımız, hem de içerideki sanayi üretimimiz ithal girdisine bağlıdır. bizim toplam ithalatımızın %50'sinden fazlası budur. türkiye'nin sanayi üretimi hacimsel olarak güçsüz değildir ama maalesef verimsizdir. basit bir örnek vereyim yaşadığım şehirde avrupa menşeili bir otomotiv fabrikası var. bu fabrika bizim yan sanayimizi de lokal olarak güçlendirmiş ama verimli hale getirmemiş.

nasıl mı?

üretilen araçların; motor, şanzıman, diferansiyel, aks, fren sistemi, direksiyon sistemi vs. hepsi ithal ediliyor. türkiye'de sadece montaj yok ama biz ne üretiyoruz derseniz söyleyeyim. kapı, dış gövde, camlar, contalar, klima sistemi, koltuklar, şoför kokpiti vs. üretiyoruz.

yani burada üretilen hiçbir malın ciddi bir katma değeri yok. burada motor tasarlayıp üretebilecek bir sermayedar vizyonu ve nitelikli çalışan eksikliği çekiyoruz ve bu yüzden altay tankının motoru ve şanzımanı projesi senelerdir yılan hikayesine döndü. bu sadece otomotiv bazında bir örnekti. tüketiciyle buluşan ve üzerindeki marka yerli olan her ürünümüzde ithal girdi oranı çok yüksek. yerli cep telefonu alsak onun da işlemcisi ithal ediliyor. 


peki bu neden böyledir?

bunun neden böyle olduğu sorusunun cevabı da, burada aynı veriyi birimiz iyi diğerimiz kötü deyip neden birbirimize hakaretler ediyoruz sorusunun cevabı da aynıdır.

çünkü kutuplaştık ve bu kutuplaşmanın getirdiği sorunların çözülmesi ülke içi sermaye transferinin önünde çok ciddi bir engeldir. kaldı ki, iş gücü piyasasında bu ithal girdi yerine yerli üretimi yapacak sermayedar da, nitelikli çalışan da iktidarın sermaye transferine engelden başka bir şey değildir. sermaye transferi için en elverişli sektör ise inşaattı. inşaat katma değer üretmiyor, üretmedi ve üretmeyecek.

kısacası ülkenin sanayi altyapısının verimini yükseltecek sabit sermaye yatırımları, sermaye transferi yapmak isteyen hükümetin gözünde hiçbir zaman popüler olmadı. sosyal medyada bile değil ki zaten. kim çıkıp katma değerli üretimle ihracatımızı artırmamız lazım dese dalga geçiliyor, özellikle iktidar tarafına yakın yazarlar tarafından. halbuki en çok onların desteklemesi gerekiyor ki hükümetin tutumu değişebilsin. benim çıkıp bunu demem hiçbir işe yaramıyor çünkü ama sonra da kriz gelince allah allah bu kriz neden oldu diye birbirlerine soruyorlar.

ama kutuplaşmadan etkilendikleri için sen nedenini açıklayınca senden hoşlanmıyorlar. akp'nin ve ülkenin dar gelirli kısmını oluşturan ağırlıklı kesim son yıllarda hayat standartlarında ciddi bir artış yaşadı ama her eğitimsiz insan gibi bunun kaynağı üzerine hiç kafa yormadı. halbuki, inşaatla büyüyen ekonomi giderek borçlanıyor, inşaatın yapısından ötürü nitelikli çalışana ihtiyaç düşüyor. üretim yapısının verimini artıracak sabit sermaye yatırımları yerine tüketim özendiriliyor ve sonunda da tüketim üzerinden sürekli olarak artan dolaylı vergilerle finanse edilen devlet bütçesi sayesinde hem sosyal yardım bütçeleri ile hem de devletin yatırım bütçeleri ile kaynak aktarımı sürdürüldü.

açıkçası ben bir iktidarın kendi sermaye grubunu yaratmasını tuhaf karşılamam, bu zaten ekonomi politik bir sonuçtur ve çoğu insan siyaseti bunun için yapar. ama sermayenin niteliğinden çok niceliğine takılmış amigdala öncelikli bir zihniyet kısa sürede yüksek montanlı sermaye transferini yapabilmek için sermayenin niteliğini aşağıya çekmek zorundaydı. dış şartlar da yardım edince yukarıda yazdığım rakamlar ortaya çıktı. ben sadece son iki yılı yazdım ama diğer yıllar da bundan pek farklı sayılmaz, hatta 2011 yılı dış ticaret açısından en berbat yılımızdır.


rakamlarda dikkat çeken bir başka nokta ise ihracatın bir türlü artamamasıdır

nitelikli mal satamadığımız için pazar çeşitliliği sağlayamıyoruz. en büyük ihracat partnerimiz almanya ve diğer ab ülkeleridir. sizce bu neden böyle? yani neden başka yerlere ihracat yapamıyoruz? dış politikada oldukça ciddi ilişkilerimizin olduğu abd ile ticaretimiz ab ile olduğu kadar değil? çünkü ab ile abd'nin gdp değerleri arasında hemen hemen hiç fark yok.

cevap ihraç ettiğimiz ürünlerin içeriğinde saklı. abd'ye ya da dünya'nın daha uzak bölgelerine mal satabilmek için katma değerli mal üretmek zorundayız. ucuz mal üretirsek, dünya'nın öteki ucuna taşıma maliyeti nedeniyle kendimize pazar bulamamamız normal.

başka bir deyişle, brezilya'da bmw otomobil de, iphone telefon da satılıyor ama neden türkiye'de üretilen venus ya da herhangi bir otomobil satılamıyor? çünkü işlemcisi/motoru/şanzımanı zaten ithal ediliyor. yani telefonun satış fiyatı içinde yerli firmanın yaptığı katkı o kadar az ki, malı oraya kadar taşımanın maliyetini de ekleyince adamın kar etmesi zaten mümkün değil. bu da bizi ab'ye mahkum ediyor. çünkü avrupa yanı başımızda navlun o kadar pahalıya gelmiyor.

niteliksiz mal sattığında kafana göre fiyat artışı da yapamıyorsun. bugün iphone fiyatı iki katına da çıksa asgari ücretli bir şekilde almaya çalışıyor. ama sen ham çelik, yani ham madde ya da içindeki ithal girdi oranı %70 olan tüketim malını ihraç etmeye kalkınca zaten fiyatı biraz artırayım dediğin anda, ya ilgili firma buradaki fabrikasını kapatıyor ya da ham maddeyse başka ülkeden alıyor.

eylül-ekim-kasım döneminde, ihracatımız cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı, neden?

çünkü o aylarda ortalama dolar kuru bir anda 6'nın üzerine çıkmıştı. sonra ne oldu da mesela bizim ihracatımız üç aydır 13 milyar dolar seviyesinde peki? söyleyeyim dolar kuru 5.50'lerin bile altına geriledi, ihracatçının fiyat avantajı ortadan kalktı ama ithalat daha fazla düşemiyor. çünkü muhtemelen ihracatçıların stoktaki ara malları azaldı ve üretim için yeniden ara malı ithal etmeye başladılar, bu da ithalatta yukarı yönlü baskı yaratınca ihracat artışı duruldu. buna artan petrol fiyatlarını da ekleyin.

şu an ne ihracat artabiliyor, ne de ithalat azalabiliyor. faiz artırımından sonraki süreçte yapısal reformlar adına hiçbir adım atılmadığı ve aynı yapı teşviklerle canlandırılmaya çalışıldığı için dış ticaret açığımız 1 milyar doların altından 2 milyar doların üzerine çıkmaya başladı. demek ki kurun olması gereken seviye bu değilmiş. öyle ya da böyle faiz artırımıyla ekonomiyi kendiniz yavaşlatacaksınız ve yeni bir ithalat düşüşü olacak ya da kur yükselecek ve ihracat avantajlı hale gelecek.

hangisini yaparsınız bilemem ama dış ekonomik şartlar zorlamaya devam eder ve serbest piyasaya halel getirecek işler yapmaya devam edersek, sonunda hem bütçe hem de dış ticaret fazlası veren bir ekonomimiz olmak zorunda kalacak. bunu hindistan olarak mı yoksa isveç olarak mı yapmak isteyeceğimiz ise bize kalmış.

Londra Swap Faizlerinin Artması Tam Olarak Ne Anlama Geliyor?