EKONOMİ 10 Temmuz 2020
36,3b OKUNMA     629 PAYLAŞIM

Türkiye'de Devlet, Emlak Fiyatlarına Neden Müdahale Etmiyor?

Bazı ülkelerde kiralara zam yapmanın yasak olduğuna veya belli fiyat sınırları dışında ev satılamayacağına dair haberler görmüşsünüzdür. Peki bizde neden olmuyor? Bir bakalım.
iStock

bizde emlak fiyatlarına, inşaat sektörü ve bu sektör üzerinden beslenmeye çalışılan sermaye sınıfı nedeniyle müdahale edilmemektedir. aslında genel olarak bir devletin herhangi bir piyasaya müdahale etmesi serbest piyasanın ruhuna aykırıdır ama bazı durumlarda daha iyi bir işleyiş adına gerekli olabilir.

mesela gıda fiyatlarına müdahale de bunlardan biridir hem de sadece iç değil dış piyasada da bu geçerlidir. mesela herhangi bir gıda kaleminin ithalatını önleyecek yasaları devletler işleyebilir.

uluslararası ticaret kuralları ve gümrük birliği gibi özel anlaşmalarda gıda hariç tutulmuştur. bunun nedeni gıdanın devletler ve milletleri için daha hayati bir konumda olmasıdır. gerçi şu an dünya ticaretinde ayar bozuldu. isteyen istediği kadar ek tarife uygulayabiliyor, ayrı konu.


emlak fiyatlarına gelecek olursak, bazı ülkelerde ciddi önlem alınıyor

bunun nedeni kara para aklanmasının önüne geçilmek istenmesidir. yanlış hatırlamıyorsam abd’de böyle bir uygulama var. her gayrimenkul için bir alt ve üst bandı var ve bunun dışında isteseniz de satamıyorsunuz.

temel amaç ise şudur. illegal bir şekilde kazanılan para gayrimenkul alım/satımı üzerinden kolaylıkla aklanabilir. şöyle ki,

ben yasadışı bir şekilde para kazandım, ya da yasal olarak kazandım ama vergisini ödemek istemiyorum. para nakit olarak bende duruyor ama sisteme sokamıyorum.

yaşadığım ülkenin vatandaşı olmayan herhangi biriyle anlaşarak, vergi cenneti ülkelerden birinde ona hesap açıyorum. o daha sonra parasını yaşadığım ülkeye sokuyor ve aynen yukarıda anlatıldığı gibi ben bu adama esenyurt’taki evimi 20 milyon dolara satıyorum.

evi aldığım tarihin üzerinden 5 yıldan uzun süre geçmişse, tapu harcı dışında vergi falan da ödemiyorum. bütün parayı akladım.

tabi şunu fark ettirmek önemlidir. parayı legal ya da illegal olarak kazanmış olabilirsiniz. legal kazanmış ama vergi vermek istemiyorsanız paranızı aklamış olursunuz. illegal olarak kazanmış iseniz kara paranızı aklamış olursunuz.

birindeki tek suç vergi kaçırmakken, diğerinde suç işleyerek o parayı kazanmışsınızdır. birinde karşınızda mali polisi bulmanız beklenirken diğerinde terör, narkotik vs artık ne suç işlediyseniz o polisi bulmanız beklenir.

parası rezerv para, ekonomisi hayvani boyutta olduğu için de abd’nin emlak piyasasına bu tarz kısıtlamalar getirmesi anlaşılırdır. çünkü satımdan elde edilen kara yüksek vergi de getirse kara para aklanmasının önüne geçilemezdi.


türkiye’deyse durum biraz farklıdır

çünkü türkiye’de inşaat sektörü sermaye yaratım mekanizmasının kalbi haline getirilmiştir. aslında her ülkede iktidarlar kendilerine yakın sermaye sınıfı yaratmak isterler ama bu pek azında inşaat sektörü olur. bizdeki fark buradan çıkıyor.

1) türkiye’de emlak sadece ihtiyaç için alınmıyor. para piyasalarının ve sermaye piyasalarının devlet kontrolünde olması nedeniyle tasarrufları değerlendirebilecek emlak dışında bir alan yok.

2) sürekli artan nüfusun emlak talebi bitmek bilmiyor.

3) verimsiz ekonomik yapı nedeniyle üretilen katma değer de metropollere sıkışmış bir durumda olduğundan arazi rantı çok yüksek.

4) özellikle iran/ırak/suriye sınırlarında türlü kaçakçılık işleri yoğun ve bunu engelle(ye)meyen devletin kısmi bir göz yumma durumu söz konusu olunca bu paralar emlak üzerinden aklanabiliyor.

5) sermaye birikim mekanizması tamamen inşaat sektörü üzerinden işliyor. sektörü vergilendirmek demek bu sektördeki para devir hızını yavaşlatmak demek, bu da aynı zamanda sermaye birikim hızını yavaşlatmak oluyor. devletin göremediğiyse şu, sermaye birikim hızını yavaşlatmaktan imtina ettikçe niteliksiz sermayenin finansal karşılığı devalüasyon üzerinden eriyor. yani yavaşlamayan sermaye birikim hızı, memlekette üretilen katma değerin fazlasını emmeye çalıştıkça dolar kuru tutulamıyor ve sermaye birikimi yine sekteye uğruyor.

bu koşullar altında emlak fiyatlarına doğrudan ya da vergiler üzerinden dolaylı olarak müdahale isteği pek güçlenemiyor. başbakanlığı döneminde davutoğlu bu yönde bir adım atmaya niyetlendiği anda neye uğradığını şaşırdı.

vergilendirme sadece değer artışı kazancı üzerinden ikinci el piyasasında uygulanabildi. bu da göstermelikti çünkü menkul kıymetlerin aksine gayrimenkul yatırımları likit değildir, paraya kolay çevrilmez. bu nedenle de zaten uzun vadeli yapılırlar. 5 yıl dolduktan sonra vergi ödenmeyecek olması da bunun ispatıdır. yine de, bu vergiden en çok etkilenecek olan hala daha bordro mahkumu çalışanlar olacaktır.

bunlara ek olarak türkiye’de devasa bir kayıtdışı ekonomi dönüyor. burada biriken kapitalin en net etkisini gördüğünüz yer işte emlak piyasasının ta kendisidir.

bu şartlar altında, benim türlü illegal yolla elde ettiğim geliri esenyurt’taki 2+1 dairemi 20 milyon dolara satarak aklayabileceğim bir mekanizmaya devlet neden müdahale etsin ki? tabi o illegal geliri elde ederken devleti görmemişsem.

yine de, her para aklayan parasını kör gözüm parmağına der gibi esenyurt’taki gayrimenkul üzerinden yapmıyor. emlak talebi şişkin emlak piyasası derin olduğu için külliyen emlak fiyatları yükseliyor. sonuçta her para aklayan da bu sürece devleti ortak edecek değil ya?

yine de devletin kafayı taktığı bir vatandaşıysanız sizi her türlü enselerler, max weber’e ait devlet tanımı öyle diyor.

buradan suçu ya da suçluyu övmemek adına her türlü suçun aşağılık ve pis, vergilendirilmiş kazancın ise sevapların en büyüğü olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim.