SİYASET 15 Ekim 2021
22,4b OKUNMA     530 PAYLAŞIM

Türkiye, Yakın Gelecekte Üretim Anlamında Çin'in Yerini Alabilir mi?

Türk lirası dolar ve euro karşısında giderek kan kaybederken, akıllara tabii ki ''ucuz işgücü ülkesi mi olacağız, Çin'in yerini mi alacağız'' sorusu geliyor.

türkiye’nin üretim anlamında çin’in yerini alması konusunda inanılmaz bir bilgi kirliliği var. şu an birçok ülke halihazırda çin'in bazı üretim alanlarındaki yerini yavaş yavaş almaya başladı. yani çin'deki üretim öyle ya da böyle zaten başka coğrafyalara kayacak. türkiye de treni (bir kez olsun) kaçırmadan pastadan payını istiyor. çok doğal bir şey bu.

birçok projeksiyonda 2030 ve 2050 arasında abd-çin arasındaki rekabetin bir savaş boyutuna erişeceğine dair sağlam akademik veriler var. öyle toplu tüfekli savaş gelmesin aklınıza hemen. soğuk savaş, ticaret savaşı, failed-state’ler üzerinden güç yarışları… hepsi olabilir. ticaret savaşı kısmında ise çok eminiz. öyle ki, sadece 2018-2019 arasında bile abd-çin ikili ticareti yüzde 16 daraldı.

hemen birkaç örnek bakalım. apple, iphone üretiminin %20’sini hindistan’a; airpods üretiminin %30’unu da vietnam'a kaydırdı. mazda da araba parçaları üretimini çin’den alıp meksika’ya verdi. yani birileri yaklaşmakta olan savaşın ayak seslerini uzun zamandır zaten duymakta.

şimdi gelelim türkiye kısmına. ‘türkiye çin mi olmak istiyor’ dendiğinde tamamen çin’in yerini alacak denmiyor. çin’in üretim kabiliyetlerini hindistan, tayvan, meksika ve vietnam gibi ülkeler osmanlı’yı bölüşen itilaf devletleri gibi kapışmanın derdinde. son dönemde gayet başarılı da oluyorlar. türkiye de kendi payını istiyor. gidip de çip üretelim demiyor; zaten üretim anlamında oldukça başarılı olduğu alanlarda istiyor: tekstil, otomobil parçaları, beyaz eşyalar, inşa malzemeleri, havacılık, mücevherat… tabii bunları ‘türkiye’de üretim yok’ diyenler anlayamaz.

yalnızca 2019 yılında abd’nin, çin’den başka ülkelere kaydırdığı ithalat miktarı 34 milyar dolar olmuş. daha olaylar çok kızışmamışken, her şeyin başındayken 34 milyar dolar. 2023’e gelindiğinde ise ithalattaki kaymanın 200 milyar dolar’ı bulabileceği bekleniyor. türkiye de elini ne kadar çabuk tutarsa o kadar çok pay alacak pastadan.

bunlar kötü şeyler mi? bence değil. türkiye ile çin zaten şartlar olarak denk değil bir kere. önümüzde harika bir polonya örneği var mesela. avrupa’ya lojistik açıdan çok avantajlı bir konumda olduğu için birçok üretim tesisine ev sahipliği yaparken bunun yanında, şirketlerin orta doğu veya doğu avrupa merkezlerini de barındırıyor. ucuzlar çünkü. ellerinde eğtimli insanlar da var. ama ucuzlar diye çin mi olmuşlar? yoo. çünkü şartlar farklı.

türkiye’nin bu konuda hangi pozisyona oturacağını ise karar vericiler belirleyecek. tabii ki ucuz işgücü ülkesi de olabiliriz. oysa elimizde gerçekten iyi eğitimli bir insan topluluğu da var; üzerine düşüldüğünde uzun vadede yüksek teknoloji üretip satacak şirketler/kurumlar da var. lojistik avantajı zaten saymıyorum bile. tek mesele türkiye’nin nereye konumlanmasını isteyecekleri; vizyonlarının neye yeteceği.