SİYASET 14 Ekim 2019
66,9b OKUNMA     662 PAYLAŞIM

Türkiye Neden Rusya'dan Satın Aldığı, S-400 Benzeri Bir Savunma Sistemini Kendi Üretmiyor?

Neden yerli ve milli bir savunma sistemi geliştirmiyoruz da başka ülkelerden satın alma yoluna gidiyoruz? Yüksek irtifa hava savunma sistemi bu kadar zor bir iş mi? Biraz beyin fırtınası yapalım. Sözlük yazarı "1123581321" anlatıyor.
iStock

türkiye'nin savunma sisteminin olmamasının sebebi konusunda, sorun savunma sistemlerinin maliyetinin yüksek olması değildir. sorun bu tip sistemlerin her durum için ayrı özellikte olması ve yüksek bilgi birikimi gerektirmesidir.

x bir ülke alçak/orta/yüksek irtifa hava savunma sistemini y milyon dolara üretmiş olsun. burada üretim maliyeti, üretimdeki ithal girdiden tutun da o ülkedeki ortalama işçilik ücretlerine kadar geniş bir parametreler zincirine göre değişir.

mesela amerikan lockheed martin firması x yılında atıyorum 250 milyar dolarlık satış yapmış olsun amerikan devletine. bu açıdan bakılırsa türkiye'de devletin yıllık savunma bütçesi belki de bu kadar değil denir. ama bunun içindeki muhtemelen en büyük maliyet personel giderleridir. o da ülkeden ülkeye değişiklik gösterir.


savunma sanayi sektör olarak alanında en nitelikli mühendislerin çalıştığı sektörlerin önde gelenlerindendir. dolayısıyla personel giderleri o ülkenin kendi dinamikleri içinde yüksek olur, olmak zorundadır. kaldı ki projelerin gizliliği nedeniyle de uzmanlaşmış mühendislere çalıştıkları ülkenin ulusal güvenliği de dahil olmak üzere birçok gizli bilginin sorumluluğu verilir. düşük ücretle bu bilgilerin güvenliği de sorgulamaya açık hale gelir.

dolayısıyla bir sistemi bir ülkenin x milyon dolara üretmesi durumu çok stabil bir durum değildir.

maliyet kısmı anlaşıldıysa türkiye'nin şu an savunma sisteminin olmama sebebine gelecek olursak en temel sebep bu gibi sistemlerin üretimi için üretilmesi gereken bilginin giderek sofistike hale gelmesidir.

hava savunma sistemleri alçak orta ve yüksek olmak üzere üçe ayrılır. türkiye alçak ve orta irtifa hava savunma sistemlerini bir şekilde üretiyor ama yüksek irtifa hava savunma sistemi bunların içinde daha sofistike ve çalışma rejimi olarak daha karmaşık silah sistemlerine karşı çalışması beklenen sistemlerdir.

kaldı ki bir hava savunma sisteminin başarısı sadece hedeflediği irtifa aralığına bağlı değildir

radar ağının güçlendirilmesi
elektronik haberleşme performansı
aerodinamik stabilite
aerodinamik instabilite ve bu instabilitenin kontrolü
manevra kabiliyeti
hedef imhasının seçim yöntemi (yani yüksek kütleli bir harp başlığıyla düşmanın yakınında infilak ederek mi imha edilecek yoksa daha düşük kütleli bir harp başlığıyla düşman nokta atışı vurularak mı imha edilecek)

bu hedef savaş uçağı olabilir, füze olabilir, havan topu olabilir, çnra olabilir yani olabilir de olabilir. bir hava savunma sisteminden beklenecek temel özellik tasarım mimarisinin gelişime açık olması ve değişen tehdit algılarına yanıt verecek şekilde sürekli güncellenmesidir. bu ise tasarımcı mühendisle kullanıcı subay arasında sağlıklı ve düzenli bir iletişimle mümkün olabilir ama türkiye'de bunun eksikliği çok yaşanıyor.

her ne kadar harp okullarında mühendislik eğitimi de verilse de, ülkenin en iyi mühendislik okullarının hepsi sivil ve bu mühendislerin yurt dışı ülkelerdeki birçok meslektaşı asker. yani ülkenin önde gelen savunma sanayi şirketlerinde çalışan mühendislerin sivil mi yoksa asker mi olması daha iyi olurdu sorusunun cevabı bence net değil.

bir başka sebep ise bu kadar çok bilginin üretiminin farklı alanlarda uzmanlaşmış birçok mühendisin eşgüdüm içinde çalışmasını gerektirmesidir

her ne kadar mühendis profilden insandan çok makinaya benzetilen bir ruhsuz olarak zihinlerde imgelense de, bunlar da sonuçta insan. bu kadar çok insanın birbiriyle uyum içinde çalışmasını sağlamak ise bir yönetici için hiç kolay bir iş değil.

işin tuhafı uyumu ölçmek de çok kolay bir iş değil. bir projeyi beklenenden daha kısa sürede başarıyla bitirmek ya da neden daha da çabuk bitirilemedi diye sormak hiyerarşide o yöneticinin üstündeki yöneticinin vermek zorunda kalacağı bir hesaba dönüşebilir.


farklı disiplinlerde uzmanlaşmış kişiler bazen başka disiplinlere hakim kişilerin kaygılarını anlamakta zorlanabilirler. bazen birbirine yakın ama aynı olmayan uzmanlıklardan gelen kişiler eksik bilgileriyle diğerinin alanında yorum yapmaya kalktığında ipler gerilebilir. bazen, ki türk savunma sanayiinde bu çok yaşanıyor, projelerdeki zaman baskısı mühendislerin stresi normalleştirip depresyonu sıradanlaştırmasına giden bir süreci de başlatabilir ve bu baskı işlerin normalden uzamasına da yol açabilir.

kısacası

bu kadar kompakt sistemlerde elde avuçta düzgün bir hava savunma sistemi olmamasının nedeni bu alanda geç kalınarak ertelenmiş yatırımlar olduğu kadar, o ülkenin vatandaşları olan mühendislerin içinde yetiştiği iş kültürü de olur.

bu tarz sistemler geliştirme aşaması ilerlerken başka ülkelerden para ile satın alınabilir. mesela şu an s-400 sisteminde de bu şekilde ilerleniyor. savunma sanayi ürünü ihraç eden bir ülkenin bu ihracatının askeri güç dengeleri açısından neleri değiştireceğini de hesaplayarak adım atması gerekiyor.

mesela ben rusya'nın bize 2 milyar dolara sattığı bir sistemin aynısını abd'nin 2 milyar dolara üretemeyeceğinden kesinlikle eminim. bunun için abd ve rusya arasındaki ortalama mühendis maaşlarını kıyaslamak yeterlidir. bu nedenle maliyet bu noktada ikinci planda kalıyor.

senin üretemediğin bilgiyi yıllar önce üretmiş bir ülkenin bu sistemi sana satması sadece ekonomik bir açıdan değerlendirilebilecek bir konu değil. mesela ferrari marka bir otomobil düşünün. bugün parasını veren herkese bu şirket otomobilini satacaktır. ama savunma sanayi ürünleri için tek kıstas parasını vermeye hazır olmanız olmayacaktır. 2004 yılından beri abd'den patriot sistemini almayı başaramamış bir ülkeyiz biz. neden satmak istemedikleri açık değil mi?

Patriot kullanan askerler.

demek ki abd'nin uzun vadede izlemeyi planladığı politikalarla uyumlu bir eylem olmadığı sonucuna varılmış. savunma sanayi kar marjı yüksek, katma değeri yüksek ama ekonomik hacmi mesela bir akıllı telefon pazarı kadar olmayan bir sektördür. dünya'da toplamda kaç tane devlet + terör örgütü var ki zaten? ama milyonlarca insan var, koşa koşa son çıkan iphone modeli için kuyrukta bekleyecek.

dolayısıyla, savunma sanayinde katma değer önceliklidir, bilgi üretimi en başta gelen konudur, kar marjı yüksek ama pazar hacmi dardır. uluslararası ticarete konu olan savunma sistemlerinde çoğu zaman ekonomik ilişkiler ikinci planda kalarak dinamikler siyasi hedeflerle uyumlu olacak şekilde belirlenir.

bu gibi nedenlerden dolayı türkiye savunma sanayinde 1974'te başlayan ambargodan sonra ciddi başarılar elde etmiş olmasına rağmen ciddi başarısızlıklar da yaşamıştır. bunların başında yıllardır projesi açmazdan kurtulamamış altay tankına ait yerli güç grubu projesi ile yüksek irtifa hava savunma sisteminin hala geliştirilememiş olması gelmektedir.

sektörün devletten tutun da bütün şirketlerde çalışan yeni mezun mühendislere kadar başarılarıyla övünmenin yanında ciddi bir özeleştiriye de ihtiyacı vardır. sistemdeki eksiklikler daha dinamik bir şekilde giderilirse türk savunma sanayiinin bilgi üretim hızında ciddi bir sıçrama yapacak potansiyeli olduğunu düşünüyorum.

Türkiye, F-35 Savaş Uçağını Kendi İmkanlarıyla Üretebilir mi?