SİNEMA 21 Şubat 2020
28,5b OKUNMA     570 PAYLAŞIM

Türk Sinemasının Takdire Şayan Kadın Yönetmenleri

Oscar'larda bu yıl hiç kadın yönetmen aday olmaması oldukça konuşuldu ve tepki çekti. Dünya piyasasında bile böyle şeyler söz konusuyken bizde durum nedir peki? Sinemamızın kadın yönetmenlerini, filmleriyle birlikte inceliyoruz.


bu seneki en iyi yönetmen oscar adaylıklarında hiçbir kadın yönetmene yer verilmedi

bu arada 2019 yılında da bir kadın yönetmen adaylar arasında yoktu. en son 2018 yılında greta gerwig, lady bird filmiyle bu kategoride dört erkeğin arasında tek başına aday gösterildi. ve işin en ilginç tarafı ise oscar'ı kazanan ilk kadın yönetmenin 2010 yılında kadar beklemek zorunda kalışıdır. kathryn bigelow, ırak savaşında bir bomba imha ekibinin başından geçenleri anlattığı the hurt locker filmiyle en iyi yönetmen oscar'ının sahibi olmuştu.

meseleyi biraz daha kurcalamaya devam edelim. bugüne kadar en iyi yönetmen oscar'ına aday olabilmiş sadece beş kadın yönetmen bulunmakta. ilki 1976 yılında seven beauties filmiyle lina wertmüller, ardından 1993 senesinde the piano filmiyle (bu filmi kesinlikle izlemelisiniz, muazzam bir filmdir) jane campion, on yıl sonra 2003 yılında benim gözümde bir başyapıt olan lost in translation filmiyle sofia coppola, 2010 yılında aday olan ve kazanan kathryn bigelow ve son olarak da 2018 yılında lady bird filmiyle adaylık kazanan greta gerwig.

1929 yılından beri oscarların verildiğini düşünecek olursak kadın yönetmenlere amerika'da ne kadar değer verildiğini görmüş oluruz. neredeyse yüz yılı doldurmak üzere olan bir organizasyonda kadın yönetmenlerin adı neredeyse hiç yok.

peki bizde durum nasıl?

türkiye'de kadın yönetmenler hak ettikleri değeri görebiliyor mu? bizde oscar'a denk gelebilecek ödül törenimiz "altın portakal" olabilir. altın portakal'da en iyi yönetmen ödülünü 1995 yılında kazanan ilk kadın yönetmenimiz ise aşk ölümden soğuktur filmiyle canan gerede oldu. onun ardından 2011 yılında çiğdem vitrinel, geriye kalan filmiyle bu ödülü hak kazandı.

sinema yazarları derneği ödülleri (siyad)'ne baktığımızda ise durum yine aynı. bu ödülü kazanan pek fazla kadın yönetmen yok. 2016 yılında senem tüzen, vurucu ve cesur filmi ana yurdu filmiyle bu ödülü kazanabilmiş bildiğim kadarıyla tek kadın yönetmen.

şimdi gelelim bu değerli yönetmenlerimizin yaptıkları işlere ve bazılarından çok güzel bir tanecik filme:

cahide sonku

türk sinemasının ilk kadın film yönetmeni ve ilk kadın yıldızıdır. adını bilmeyeniniz yoktur. bir dönem çok meşhur ve zenginken; sahibi olduğu sonku film'in yanması üzerine iflas eden ve sefalet içerisinde hayata gözlerini yuman, amerikalı olsa hakkında onlarca film ve diziye şahit olacağımız sinema tarihimizin en önemli şahsiyetlerinden biridir. yönetmenliğini yaptığı ilk film ise 1949 yapımı fedakar ana filmidir. türk sinemasının kendini bulmaya başladığı 50'li yıllarda vatan ve namık kemal ve beklenen şarkı isimli iki filmin daha yönetmenliğini yapmıştır.

lale oraloğlu

beş parmağında beş marifet olan sinema tarihimizin en yetenekli insanlarından biridir. 400 metre yüzme şampiyonluğu ve türkiye gülle atma ikinciliği bulunmaktadır. 7 yaşında piyano çalmayı öğrenmiştir. ayrıca edebiyat fakültesi ingiliz filolojisi mezunu olup dört dil bilmektedir. sinemayla tanışması ise muhsin ertuğrul sayesinde olmuştur. yazarken çok sıradan geliyor insana ama sırf şu yaptıklarını göz önüne alınca aslında bir dehaya sahipmişiz de sanki tam olarak kıymetini bilememişiz. yönetmenliğe de 1971 yılında çektiği bir kadın tuzağı filmiyle başlıyor. ardından üç film daha çekerek yönetmenliğe devam ediyor.

türkan şoray

ve geldik sinemamızın sultanına. kendisi dönemindeki ünlü kadın oyunculardan farklı olarak yönetmenlik de yapmış ve çok iyi işler ortaya koymuş bir oyuncu-yönetmendir. 1972 yapımı dönüş, 1973 yapımı azap, 1976 yapımı bodrum hakimi, 2015 yapımı uzaklarda arama filmlerini tek başına; 1981 yapımlı yılanı öldürseler filminin ise şerif gören ile birlikte yönetmiştir.

burada türkan şoray'ın çektiği birkaç filme de ayrıca yer vermekte fayda var. çünkü içlerinde bana göre dünya sinemasında yer alabilecek kalitede filmler var. dönüş, azap ve bodrum hakimi filmlerinde kadının resmedilişi muazzam. "dönüş" filminde erkeğini sabırla bekleyen bir kadını izleriz. filmde, kocasını avrupa'ya çalışmaya yollamış ve kocasının dönüşünü sabırsızlıkla bekleyen bir kadını canlandırmaktadır. resmettiği kadın aslında günümüzde eleştirilen bir kadın portresidir. fakat filmdeki klişelere boğulan pek çok mesele, filmin sonu ile birlikte bambaşka yerlere gider. sabırla dönmesini beklediği kocası avrupa'dan döndüğünde eskisi gibi olmayacaktır. ve bu değişimle birlikte kadınımız da kendini ve yaşamak zorunda kaldıklarını sorgulamaya başlayacaktır.

"azap" filmi ise çok daha serttir. bir gündüz kuşağında bu filme denk gelmiş olabilirsiniz. bu filmde de kadının rolleri çok nettir. hasta çocuğuna bakmak ve çocuğunun yaşaması için uğraşmak zorundadır. çocuğunu kurtarmak için geldiği büyük şehirde bin bir türlü dertle mücadele eder. bunca derdi izlerken kalbinizin sıkıştığını hissedersiniz. fakat filmin öyle bir sonu vardır ki tarantino görse ayakta alkışlardı. bir kadının alabileceği en sert ve haklı intikamı izleriz filmin sonunda.

"bodrum hakimi" filminde ise eğitimli ve mesleki anlamda güçlü bir kadını oynamayı tercih eder. kadir inanır ile birlikte döktürdüğü filmlerden biridir. filmi izlerken klasik yeşilçam tarzı romantik bir film izliyormuşsunuz izlenimine kapılsanız da sonlarına doğru işler bambaşka bir hale bürünür. karakterlerin yaşadıkları iç çatışmalar bakımından bence sinema tarihimizin yüz aklarından biridir.

canan gerede

hakkında çok fazla bilgiye sahip değiliz. fakat kendisi türk sinemasında aslında çok önemli bir yere sahip. 1995 yılında aşk ölümden soğuktur filmiyle altın portakal'da en iyi yönetmen ödülü'nü kazanan ilk kadın yönetmenimiz. en son 1998 yılında bir film çekmiş ve o filmden beri kendisini bir kez daha kamera arkasında görememişiz.

tomris giritlioğlu

1999 yapımı salkım hanımın taneleri filminin yönetmeni. bu filmiyle antalya altın portakal film festivali'nde "en iyi film" ödülünü kazanmıştır. en son 2008 yılında çektiği güz sancısı filminden sonra başka bir filmini ne yazık ki izleyemedik.

birsen kaya

sinemamızın cahide sonku ile birlikte ilk kadın yönetmenlerinden biridir. diğer kadın meslektaşlarının içerisinde en üretkeni de yine birsen kaya'dır. halit refiğ’e asistanlık yaparak girdiği sinema hayatında 200'e yakın filme asistanlık yapmıştır. 15 filmin ise yönetmenliğini, bunlardan 11'inin de aynı zamanda senaristliğini üstlenmiştir. ve tüm bunları daha 35 yaşına girmeden başarmıştır. böylesine başarılı ve çalışkan birine hollywood'da bile denk gelemeyeceğinize emin olabilirsiniz. kendisi ne yazık ki 70'li yıllarda her eve girmeye başlayan televizyonla birlikte gerileyen sinema sektöründen kendi rızasıyla ayrılma kararı almıştır.

belma baş

2006 yapımı poyraz ve 2010 yapımı zefir olmak üzere iki filmi bulunmaktadır. 30. uluslararası istanbul film festivali'nde "zefir" filmiyle en iyi senaryo ödülünü kazanmıştır. filmlerinin ikisini de izleyemediğim için filmler hakkında bir yorum yapamayacağım.

biket ilhan

şair nâzım hikmet'in 1941 yılından sonra bursa hapishanesi'nde geçirdiği dönemi anlatan 2007 yapımı mavi gözlü dev filminin yönetmenidir. kendisi aynı zamanda ünlü şairimiz atilla ilhan'ın da eski eşidir.

pelin esmer

ve gelelim çok sevdiğim türkiye'nin en iyi yönetmenlerinden birine. şu ana kadar kendisinin uzun metrajlı üç filmi bulunmakta: 2009 yapımı 11'e 10 kala, 2012 yapımı gözetleme kulesi ve 2017 yapımı işe yarar bir şey. ayrıca 2019 yılında da kraliçe lear isimli bir belgesele de imza attı.
burada saydığım üç film de birbirinden değerli. fakat vizyona girdikten ancak iki yıl sonra izleme imkanı bulduğumuz "işe yarar bir şey" filmine ayrıca bir parantez açmakta fayda var. senaryosunu barış bıçakçı ile birlikte kaleme alıyorlar. zaten bir filmden çok renkli ve hareketli bir kitap okuduğunuzu zannedeceksiniz. barış bıçakçı'dan aşina olduğumuz küçük hikayelerin içinizde nasıl yer ettiğine şaşırıp kalacak ve filmin hiç bitmemesini isteyeceksiniz.
  

deniz gamze ergüven

ve gelelim dünyaca ünlü yönetmenimize. kendisini tartışmalı mustang filmiyle çoğumuz az çok tanıyor. mustang filmi batılılar tarafından çok beğenilmiş ve hatta fransız yapımı olması sebebiyle o seneki yabancı filmler oscar'ında fransa adına boy göstermişti. oscar'ı alabilse oscar kazanan ilk türk filmimiz unvanını da elde etmiş olacaktı. 

"mustang" filmi batılı sinema eleştirmenleri tarafından çok beğenildi. ancak yerli sinema eleştirmenlerimiz filmi yerden yere vurdular. oryantalist bir bakış açısıyla çekildiğinden ve filmdeki karakterlerin ve olayların fazla karikatürleştirildiğinden dem vurdular. eleştirilerinde haklı oldukları yönler vardı elbette. fakat filmin anlattıkları hasebiyle bana göre çok büyük bir değeri bulunmakta. aynı şahsiyet dizinde yapıldığı gibi birilerinin acı gerçekleri suratımıza sert bir şekilde vurması gerekiyor. bu konuda kendimizi çok geç kalmış bulduğum için bu tarz filmleri de değerli görüyorum.

bu arada kendisi başrollerinde halle berry ve daniel craig'in yer aldığı 2017 senesinde kings isimli uluslararası bir filme de imza attı. fakat film çok beğenilmedi. deniz gamze ergüven'in, uluslararası arenada ismini daha sık duyacağımız yönetmenlerimizden biri olacağına eminim.

ışıl özgentürk

hala cumhuriyet gazetesinde yazmakta olan, daha çok kitaplarıyla tanıdığımız ama iki filmin de yönetmenliğini ve aralarında 1981 yapımı yılanı öldürseler, 1981 yapımı at, 1986 yapımı bekçi gibi önemli filmlerin yer aldığı pek çok filmin de senaryo yazarlığını yapmış senarist, yönetmen, oyun ve köşe yazarıdır.

yeşim ustaoğlu

ve gelelim bir diğer büyük sinemacımıza. kendisi pek çok filmin yönetmeni, senaristi ve aynı zamanda yapımcısıdır. şu ana dek altı uzun metraj filme imza atmıştır ve hepsi de birbirinden değerli filmlerdir. 1994 yapımız iz, 1998 yapımı güneşe yolculuk, 2003 yapımı bulutları beklerken, 2008 yapımı pandora'nın kutusu, 2011 yapımı araf ve 2015 yapımı tereddüt uzun metrajlı filmleri arasındadır.

ben "araf" filmine değinmeden geçemeyeceğim. kendisi bu filmiyle 2000'li yılların en iyi filmlerinden birine imza atmıştır. düğün, kamyon ve tuvalet sahneleriyle de türk sinemasına eşine az rastlanır kalitede sahneler hediye etmiştir. selvi boylum al yazmalım romantizmini alaşağı eden muhteşem bir filmdir.

handan ipekçi

onu hep 2001 yapımı büyük adam küçük aşk filmiyle hatırlayacağız. bu film harici başka uzun metraj filmleri olsa da büyük adam küçük aşk filminin yeri biz sinemaseverler için hep ayrı olacaktır. kürt meselesini konuşmaya çekindiğimiz yıllarda böylesine siyasi bir filmi çekebilmek büyük bir cesaret. kendisini hem cesareti hem de böylesine duygu yüklü harikulade bir filme imza attığı için ne kadar alkışlasak azdır.

ilksen başarır

2009 yapımı başka dilde aşk filminin yönetmeni. bu ilk filmiyle üniversite zamanımızda bizleri etkilemeyi başarmıştı. bu filmiyle, klişelere boğulan romantik drama türüne yeni bir soluk getirmiş oldu. ilk filminin büyük ses getirmesinin ardından diğer filmlerini de merak eder olduk haliyle. bir sonraki sene çektiği atlıkarınca filmiyle ise tabu kabul edilen konulara girdi. "ensest" meselesi üzerine gitmeye çalıştı ama ilk filmi kadar başarılı ve ses getiren bir film ortaya koyamadı.

aslı özge 

2009 yılı yapımı köprüdekiler filmi ile 28. uluslararası istanbul film festivalinde yılın en iyi türk filmi ödülünü almaya hak kazandı. belgesel tarzında çekilmiş uluslararası festivallerde de ses getirmeyi başarmış ilginç bir film. gül satan fikret, dolmuş şoförü umut ve trafik polisi murat'ın sıradan hayatlarına ortak edildik. "keşke savaş çıksa" diyen fikret ve arkadaşlarıyla birlikte ne hissedeceğimizi bilemeden bu ilk filmden etkilendiğimizi kendimizden saklayamadık. 

aslı özge, 2013 yapımı ikinci filmi hayatboyu ile, bu sefer oltayı orta-üst sınıf bir aileye attı. fakat bu filminde, çok büyük şeyler anlatmaya çalışırken; pek bir şey anlatamama tuzağına düştü. ilk filminin naifliğini ikinci filminde ne yazık ki bulamadık.


ceyda torun

kendisi 2016 yapımı kedi belgeseli ile kelimenin tam anlamıyla ortalığı kasıp kavurdu. bu belgesel, türkiye'de hak ettiği değeri görememiş olsa da sadece amerika'daki gösteriminde 5 milyon dolardan fazla hasılat elde etti. belgesel, baş rollerine yedi tane kediyi alarak istanbuldaki kedi popülasyonu üzerinden harika bir iş ortaya çıkardı. belgeselle ilgili oldukça olumlu yöndeki yabancı yorumlarını filmin imdb sayfası üzerinden takip edebilirsiniz. kedi belgeseli, uluslararası arenada en çok bilinen birkaç sinema eserimizden birisidir.

ümmiye koçak

ve geldik sinemamızın medyatik yüzü ümmiye koçak'a. kendisini çoğumuz, 2017'de çektiği ve cristiano ronaldo'nun oynadığı türk telekom reklamını yöneten kadın olarak biliyoruz. kendisi, 10 çocuklu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen, ilkokuldan sonra okula gönderilmeyen, kişisel gelişimini okuduğu kitaplarla gerçekleştirmeyi başaran, evlendikten sonra mersin'e taşınan ve orada köy kadınlarının yaşamlarına dikkat çekmek amacıyla 2001 yılında "arslanköy kadınlar tiyatro topluluğu"nu kuran muhteşem bir insan. kendisinin şu ana dek yazdığı pek çok oyun ve öykü, çektiği ise biri kısa biri uzun olmak üzere iki adet filmi bulunmakta. ders kitaplarına girmeyi hak eden örnek bir başarı hikayesi.

çiğdem vitrinel

2011 yapımı geriye kalan filmiyle 48. altın portakal film festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü kazanmış bir yönetmen. 2014 yılında yönettiği fakat müzeyyen bu derin bir tutku filmiyle de hepimizde ufak bir kaybedenler kulübü etkisi yaratmayı başarmıştır. kısacık bir hikayeden basit ama etkileyici bir film ortaya koymuştur. yıllardır anlatılagelen kadın-erkek ilişkisine farlı bir açıdan bakmamızı sağlamıştır.

deniz akçay katıksız

şu an için sadece 2013 yapımı köksüz filminin yönetmenliğini yapmıştır. 2017 yapımı sonsuz aşk filminin ise senaristliğini üstlenmiştir. fakat tek filmi köksüz ile bana göre 2010'lu yılların en iyi türk filmlerinden birini de bizlere hediye etmiştir. cesur sahneleri, dert edindiği konusu, muazzam ve acımasız sonuyla biz sinemaseverleri mest etmeyi başarmıştır.

senem tüzen

yine ilk filmiyle harikalar yaratan başka bir yönetmenimiz. kendisini, 2015 yapımı anayurdu filmiyle biliyoruz. dünya prömiyerini 72. venedik film festivali'nde yapan ve birçok başka film festivalinden de önemli ödüllerle dönen bir başyapıt. son yılların en iyi türk filmlerinden biri. kadınları, bir kadın yönetmenden bu denli açık seçik izleyebilmek bambaşka bir deneyim gerçekten. bir sonraki filmi en çok merak edilen yönetmenlerin başında yer almakta kendisi.

çağla zencirci

2019 yapımı sibel filminin guillaume giovanetti ile birlikte yönetmeni. büyük beklentilerle izlediğimiz ve bu sebeple de beklentimizin altında kalan bir filmdi. yine de karikatür olmaktan uzak baba karakteri için bile övgüyü hak eden cesur bir ilk filmdi.

Film Dünyasında Emek ve İnatçılıklarıyla Öncü Oldular: Sinemanın "İlk" Kadınları